Yazı: Serra SÖNMEZ
Ekolojik turizm deyince insanın aklına ilkönce organik ürünler ve organik çiftliklerde geçirilen huzur dolu günler geliyor. Hormonsuz sebze ve meyvelerle hazırlanan açık büfelerle sınırlı olduğunu düşündüğümüz ekolojik turizmin farklı boyutlarını yaşamak için Londra ve Amsterdam aslında iyi bir fırsat olabilir. Bu iki şehir, gelişmiş, sanayileşmiş büyük Avrupa kentleri olarak ilk başta gözümüzü korkutsa da buralarda hayata geçirilmiş yaşayan projeleri görmek insanı heyecanlandırıyor. Londra’da Sutton semtinde gerçekleştirilen BedZED projesi ve Amsterdam’da GWLTerrein yerleşimleri büyük, gelişmiş ve sanayileşmiş toplumlarda sürdürülebilirliğin zor sağlanabileceğine dair negatif inanış ve görüşlerin aksini söylüyor. Çünkü bu yerleşimler tamamen çevreci, üstelik dünyadaki ilk sürdürülebilir yerleşkelerden… Fosil yakıtlar kullanılmıyor BedZED (Beddington Zero Fossil Energy Development) sıfır karbon konusunda İngilizlerin ilk ve en büyük projesi olarak kabul ediliyor. Yaklaşık 17 milyon avroya mal olan bu proje 2002’de tamamlanmış. Londra’nın güneyinde, merkeze 40 dakika uzaklıktaki Sutton banliyösünde kurulan BedZED, konut olarak kullanılan 82 daireden oluşuyor. 34 adedi halen satışta olan dairelerin 10 tanesi asgari gelir sahibi işçiler için ayrılmış durumda. Rezidansın içinde yer alan 15 daire ise makul kabul edilebilecek bir ücrete kiralanıyor.
BedZED’de yapılar ısıyı stoklayan malzemelerden üretilmiş. Böylece gün boyunca güneş enerjisini emen duvarlar gece boyunca sıcak kalabiliyor. 2002’den itibaren semte taşınmaya başlayan BedZED sakinleri şu an itibariyle 220 kişiden oluşuyor.
Ulaşım hizmetlerinde harcanan enerjiden yüzde 50 ve diğer İngiliz evlerindeki evsel enerji tüketimine oranla yüzde 60 tasarruf sağlayan BedZED evlerinde yüzde 30 daha az su tüketimi gerçekleşiyor. Ayrıca İngiltere’deki diğer evlerin ortalama gereksinim duyduğu enerji miktarının yalnızca yüzde 10’u BedZED evlerinin ısınması için yeterli oluyor. Çevreci anlayışla BioRegional Development Group tarafından kurulan BedZED semti doğal alanlarda biyolojik çeşitliliğin korunmasını desteklerken, konforlu ve modern standartlara sahip bir yerleşimin çevreci olabileceğini kanıtlıyor.
BedZED planı, fosil enerji tüketmeyen ve kendi yenilenebilir enerjisini üretebilecek kapasitede bir semt kurma hayali ile çizilmiş. BedZED sakinlerinin, ihtiyaçlarını karşılamak için kullandığı enerji yenilenebilir kaynaklardan elde edildiği için karbon salınımı da sıfır düzeyinde seyrediyor. Yalnızca elektrikli arabalar var BedZED’de yürüyüş ve bisikletin yanı sıra toplu taşıma araçlarından tren ve otobüsü tercih etmek bu yerleşkedeki başlıca ulaşım yöntemlerini oluşturuyor. BedZED’de yalnızca elektrikli arabaların kullanımına izin veriliyor. Bu nedenle Sutton’un merkezinde, elektrikli araçların şarj edilebilmesi için dolum noktaları bulunuyor. Londra’nın ilk arabası z semti olan BedZED’de kaldırımlarda bebek arabaları ve engelliler için rahatlıkla kullanılabilecek geniş alanlar oluşturulmuş. Yayaların geçiş üstünlüğünü sağlamak ve bu haklarını korumak amacıyla yollara yavaşlatıcı engeller yerleştirilmiş. Güneş ısısını stoklayıp kullanıyorlar BedZED’de yapılar ısıyı stoklayan malzemelerden üretilmiş. Böylece gün boyunca güneş enerjisini emen duvarlar gece boyunca sıcak kalabiliyor. Ayrıca binaların yüzü güneş enerjisinden maksimum fayda sağlanabilmesi için güneye bakıyor. Yapıların çatıları tam 777 metrekare boyunca güneş enerjisini elektriğe dönüştüren termik panolarla kaplı. BedZED yönetim merkezi, sürdürülebilir bir toplum yaratmanın mümkün olduğunu ispatlamak için düzenli olarak rehber eşliğinde geziler ve sergiler düzenliyor. Ekolojik turizm kapsamında gerçekleşen bu uygulamalar yalnızca gezi ve sergilerle sınırlı değil. Ayrıca isteyen ziyaretçilere örnek dairelerde seminerler de veriliyor. Bunun yanı sıra BioRegional Development Group’a ait bürolarda sürdürülebilir kalkınma hakkında eğitimler de veriliyor.
Amsterdam’ın araçsız semti: GWLTerrein
GWLTerrein yerleşimi Amsterdam şehrinin eski atık su depolama sitesi üzerine 1998’de inşa edilmiş. Merkezin yalnızca 3 kilometre uzağında bulunan bu yerleşim 625 lojmandan oluşuyor. Semt sakinlerinin yalbedzed 1/11/10 4:04 PM Page 29 30 OCAK 2010 / EKOIQ Yaşam Özellikle yabancı turistlerin ilgisini çeken GWLTerrein projesi, otomobilsiz kentler konusunda tüm dünyaya örnek teşkil ediyor. Semt sakinlerinin yalnızca yüzde 20’si özel bir araca sahip. Bu oranın artmaması için otoparklar sınırlandırılmış durumda. Bir araçlık park alanına sahip olmak için ortalama 10 yıl beklemek gerekiyor. Böylece oldukça caydırıcı bir yöntemle semt sakinlerinin özel araç edinmelerinin önüne geçilmiş oluyor. Üstelik özel araçsız yaşamanın mümkün olduğunu ispatlarcasına tramvay, otobüs ve tren gibi toplu taşıma araçları ulaşımda tercih ediliyor. Semt sakinleri de bu uygulamadan oldukça memnun. Bu nedenle özellikle yabancı turistlerin ilgisini çeken GWLTerrein projesi, otomobilsiz kentler konusunda tüm dünyaya örnek teşkil ediyor. Amsterdam’da ekolojik turizm kapsamında bu semti görmek için merkezden yapılacak kısa bir yürüyüş ya da otobüs veya tramvay gibi toplu taşıma araçlarının kullanılması öneriliyor. Araç kullanımı sınırlı 1945’ten bu yana tarihi Amsterdam merkezinin yerleşime özel semtlerinde araç kullanılması sınırlandırılmış. 1992’de yapılan referandumla şehirdeki trafiğin azaltılması kararı alınmış ve bundan sonra GWLTerrein, araçsız semt unvanını hak etmiş. Şu anda ise, sadece beş araca sahip bir otopaylaşım şirketi gerekli hallerde semt sakinlerine özel araç hizmeti sunuyor. Bu semtte bulunan tüm binalar ‘merkezi ısı değişim sistemi’ne sahip. Sistem, bina soğumaya başladığı an bu değişimi fark ederek devreye giriyor ve ısıtma mekanizmasını harekete geçiriyor. Böylelikle ısıyı korumak için saatlerce enerji harcamak yerine yalnızca ısı düştüğünde enerji harcanıyor. Yani daha az enerji ile ısınarak karbon salımı en alt seviyeye indiriliyor. Ayrıca bütün binaların çatısı en iyi ve en doğal yalıtımı sağlamak için çeşitli bitki türleri ve sarmaşıklarla kaplanmış. Binaların pencereleri güneş ışınlarından faydalanarak doğal şekilde ısınmayı sağlayacak şekilde konumlandırılmış. Bu doğal ısınma yöntemi sayesinde en azından gün boyunca ısınma için herhangi bir enerji harcamak gerekmiyor. İnşaatlardan kalan atıklar başka inşaatların yapımında değerlendiriliyor. Ayrıca sürdürülebilir binaların dışında herhangi bir inşaat için ağaçların kullanımı kesinlikle engelleniyor. Çocuklara, yaşlılara ve engellilere ayrıcalık Birincil hedefi çocuklu aileler gibi çevreye minimum zarar veren ve lojmana ihtiyaç duyan kitleye yerleşim sunmak olan GWLTerrein’de yağmur suları tekrar kullanım için hasat ediliyor ve arıtılıyor. Ayrıca bu yerleşimdeki her binanın yarısı sosyal lojman olarak kullanılıyor. Bunun dışında bir bina tümüyle yaşlı insanlara ayrılmış durumda. Üç adet binanın giriş katları engelli kişilerin bu yapılarda oturmasına olanak sağlamak üzere kurgulanmış. Çevreci duyarlılığın yanında toplumsal duyarlılığı da besleyen bu proje geleceğin yapıları için örnek teşkil ediyor. Kim bilir belki bir süre sonra hepimiz böyle “uygar” semtlerde yaşarız. Kim bilir!