#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Programı

Masayı Dağıtma Vakti Geldi!

Doğru kurumlar ve doğru kişilerle tanışarak aynı hedefe yürüyor olmamız bizi daha da çok motive ediyor. 2022 yılı İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Programı’nın Erken Aşama Kategorisi’ni kazanmış olduğumuzda da gördük ki bu dünya hepimizin ve herkes üzerine düşeni yapmaya çalışıyor.

Yazı: Derin ALTAN, Esmiyor, Co-founder & CEO derin@esmiyor.earth

Bazen eğri oturup doğru konuşmamız gerekiyor. Özellikle “sürdürülebilirlik” dediğimiz alanda bunu yapmak zorundayız. Biz konuya hâlâ bir kurumsal iletişim konusu olarak bakmaya devam edebiliriz. Ancak hayatımızda iki önemli değişiklik oluyor ki, sürdürülebilirliği kurumsal iletişim ve insan kaynakları alanından alarak operasyonların göbeğindeki kavram olarak algılama zamanının geldiğini bize gösteriyor.

Tekil Krizlerden Çoklu Krize Dönüşüm

Birincisi gezegenimizin, evimizin içinde bulunduğu durum. Eylül 2023 tarihinde Stockholm Resillience Center tarafından açıklanan sonuçlara göre, 2022 itibarıyla dokuz gezegensel sınırdan altısını çoktan aştık. Artık uluslararası alanda yetkin kimse sadece tek başına iklim değişikliğine veya tek başına biyoçeşitlilik kaybına bakmıyor. Bazen tek başlarına silolar halinde değerlendirdiğimiz tekil krizler aslında bir metakriz veya çoklu krize dönüşmüş durumda.

Burada söylemek istediğimiz plastik kirliliğini düşünmeden iklim değişikliğine müdahale edemeyeceğiniz veya biyoçeşitlilik kaybı ile ormansızlaşmayı birbirinden ayıramayacağımız anlamına geliyor. Sürdürülebilirlik kavramını operasyonların tam göbek noktasına koymamızın gerekliliği de işte buradan kaynaklanıyor: Şirketlerin faaliyetlerini göz önünde bulundurduğumuzda hammaddeden nihai tüketiciye uzanan zincir içerisinde gezegenin dokuz sınırının dokuzuna da dokunan noktalar var. Bunları bütüncül olarak değerlendirip, iyileştirmelere gitmediğimiz sürece oluşturduğumuz toplulukların da pek bir anlamı olmayacak. Bu cümleler hiç popüler değil, biliyorum. Ama birilerinin söylemesi gerekiyor. Aksi halde -ki büyük ihtimalle bu şekilde olacak- 2030 yılı geldiği zaman “1,5 santigrat derece hedefini aştık” cümlesini duymaya başlayacağız. Gerçekçi olan kimsenin 1,5 santigrat derece umudu yok zaten. Oysa ki bu hedef daha sekiz yıl önce koyulmuştu…

Gezegenin sınırlarını kapatmadan bir seviye daha zoom out yapalım, biraz daha uzaktan bakalım. Kırk küsur kitabı olup sadece biri Türkçeye çevrilmiş olan sevgili Vaclav Smil hocamızın hep bahsettiği bir istatistik var: Dünyada birincil enerji üretiminde fosil yakıtların oranı 1975’te %95 iken, bu oran 2020 yılında sadece %85’e düşmüştü. Kısaca birincil enerji ihtiyacımızda (ulaşım, ısınma ve endüstride kullanılan enerjiler) dönüşüm çok yavaş, çok. Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre 2040 yılında, bu gidişle, birincil enerji ihtiyacımızın hâlâ %70-75’i fosil yakıtlardan karşılanacak. Bu veri ile gerçekten ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilmiyorum.

Umut Veren Gelişme: Avrupa Yeşil Mutabakatı

Yalnız ikinci ve daha umut veren gelişme ise Avrupa Yeşil Mutabakatı. Benim tam olarak “masayı dağıtma” olarak bahsettiğim bir gelişme bu. Masayı dağıtmak konusunu ise oyun teorisi kapsamında kullanıyorum. Yani oyun teorisindeki tüm oyuncuların kazanç ve kayıplarını bir anda suni bir şekilde değiştiren bir değişiklik. Avrupa Birliği’nin dünyanın en büyük ortak pazarlarından biri olarak “Benim sınırlarım dahilinde satış yapmak istiyorsan, benim bu alandaki kurallarıma uyman gerekiyor” dediği, havuç ile değil, sopa ile düzeltmeler yaptığı önemli bir sözleşme. Türkiye de Avrupa’ya bir taş atımı mesafesinde olması (coğrafi yakınlık = lojistik kolaylık =düşük emisyon) ve ihracatının yarısını Avrupa Birliği’ne yapması sebebiyle AB Yeşil Mutabakatı’ndan oldukça etkileniyor.

Biz de bu noktada “eko’bi fikrimiz var!” dedik ve Ekobi’yi kurduk. Ekobi, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sürecinde olan KOBİ’lerin yeşil dönüşümünü hızlandıran, onları 0 noktasından 1’e taşıyan ve bunu yaparken sektör bazında özelleşmiş bir şekilde nokta atışı destek sağlayan ve bunun için de gerekli finansal kaynağı KOBİ’lerden değil, farklı taraflardan sağlayan bir platform. Zaman, nakit ve insan kaynağı olarak sıkışık durumda olduğunu çok iyi bildiğimiz KOBİ’lerin problemlerini dinleyerek, tam olarak onların ihtiyacı olan ürünü geliştirdik. KOBİ’lere çok fazla destek verilmekle birlikte genelde “ucundan tutmak” deyiminin uygulandığını sıkça gözlemliyoruz. Yani yardım edermiş gibi yaparak, tam olarak da yardım etmemek. Bunun pek tabii birçok sebebi var. Ancak Ekobi’de üstesinden gelmeye çalıştığımız problem de tam olarak buydu.

Biz Esmiyor olarak, sürdürülebilirliği sağlamak ve gezegenimizi korumak için farklı yollar aramaya devam edeceğiz. Bu yolları ararken de doğru kurumlar ve doğru kişilerle tanışarak aynı hedefe yürüyor olmamız bizi daha da çok motive ediyor. 2022 yılı İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Programı’nın Erken Aşama Kategorisi’ni kazanmış olduğumuzda da gördük ki bu dünya hepimizin ve herkes üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Bu ekosistemin içinde olduğumuz için mutluyuz…

EkoIQ Editör