Mayıs 2014, Başlarken: Tehlikeli Sulara Yelken Açmak

Önümüzde aslında iki temel seçenek var gibi görünüyor: Ya kendi küçük koyumuzda, kendimizden memnun, fırtınasız, sütliman sularda dolaşacağız. Ya da her türlü tehlikeyi, yolumuzu kaybetmeyi, fırtınalarda boğulmayı göze alarak tehlikeli sularda seyir yapmaya girişeceğiz.

Sürdürülebilirlik, ekoloji, çevre, nasıl adlandırırsanız adlandırın, gezegenin ve insanlığın sorunları konusunda bu yola baş koyanların önüne ister istemez bu iki seçenek çıkıyor. Küçük küçük adımlarla ilerlemenin tadı, huzuru bambaşka ama gerek İklim Krizi, gerekse de giderek azalan kaynaklar, su, biyoçeşitlilik ve kimi yerlerde çökme noktasına gelen ekosistemlere kadar uzanan acil ve ölümcül sorunlar, bizi hızla kendimizi ve kurumları değiştirmeye zorluyor. Aynı tempoda yürümek, kendi bildiğimiz mahallelerde dolaşmak giderek daha zorlaşıyor. Önümüzde büyük bir meydan okuma var; hem de gezegenin milyarca yıllık tarihinin en büyük meydan okumalarından biri.
***
Burada panikle koşturmaktan, ahlanıp vahlanmaktan, kırıp dökmekten söz etmediğimizi belirtmekte yarar var. Böylesi yaklaşımlar, uğraştığımız işin doğasına aykırı; bir insanın bile kalbini kırarak, insanlığa yararlı bir şey yapamazsınız. Gezegenin esenliğini, birtakım aceleci iklim mühendisliği girişimleriyle sağlayamazsınız. Her zamanki gibi taş üzerine taş koymak, ruhumuzla ve aklımızla inşa etmek zorundayız. Ama bunu, kendi mahallemizin, alışkın olduğumuz muhitlerin dışına çıkarak, bilmediğimiz tanımadığımız, belki bugüne kadar varlıklarından haberdar bile olmadığımız insanlarla, daha önce hiç ilişki içinde olmadığımız kurumlarla birlikte yapmak zorundayız. “Tehlikeli Sular”dan kastımız bu aslında ve belki de “tehlikesi” de sadece bilinmezliğinden geliyordur.
***
Bir permakültür öğrencisinin, bir iklim aktivistinin, bir şirket sürdürülebilirlik yöneticisinin, bir bakanlık görevlisinin, bir girişimcinin, hatta belki de bir insan hakları savunucusunun yan yana gelmesi, ortak sorunlarımıza, eşit birer paydaş olarak çözüm üretmeye, ortak aklı büyütmeye çalışması, yakın zamana kadar çoğumuzun muhayyilesinin dışındaydı. Bir dinibütünün ve bir ateistin, ortak geleceğimiz olan çocuklarımız için kafa patlatması ve hatta yollara düşmesi düşünülmezdi. Ama bugün bu yan yana gelişler mümkün ve hatta olmazsa olmaz…
***
İşte bütün bu yan yana olması şimdiye kadar mümkün görünmeyen öznelerin bir araya gelmesini sağlayacak şey de, iletişimden başka bir şey değil. Birbirimizi ve müştereklerimizi anlamımıza imkan verecek, hepimizin aklından daha üst bir akıl inşa edecek ve geleceğimizi kuracak olan iletişim, bütün teknik ve taktik çözümlerin ötesinde bir enerjiye sahip çünkü aslında ortada eksik bir parça yok; yapılması gereken, aynı bir puzzle çözer gibi, uyumlu ekipler halinde, uygun parçaları birleştirmek ve geleceğin resmini hiç vakit kaybetmeden, bugünden oluşturmak… Sürdürülebilirliğin iletişimini sağlayacak şeyin, iletişimin sürdürülebilirliği olduğunu kavradığımız an, çok daha öte bir yerde olduğumuzu fark edeceğimizden hiç kuşkumuz yok…

Barış Doğru
baris@komurmasallari.com

Önerilen makaleler