Metropol şehirlerde oluşmuş yoğun yaşama alanlarının yükünü azaltmak, sosyal bir varlık olan insanın ruhuna uygun alanlar oluşturabilmek lazım. Kısacık ömrümüzün yarısı trafikte geçmemeli. Kısacık ömrümüzün tamamı betonlara mağlup olmamalı ama ne yazık ki metropollerde oluyor. Betonun yoğun olduğu yerde trafik yükü ağır ve insanlar en basit ihtiyaçlarını karşılarken bile çok fazla zaman harcıyorlar. İnsance yaşamın herhalde genel tarifinde bu saydığımız olumsuzluklar olmamalı. Yaşama alanlarını inşa ederken ya da rehabilite ederken, metropoller için bu söz konusu, yeşil dokuya dikkat etmeliyiz. Trafik yükünü azaltmalıyız. Tabiatın bize sunmuş olduğu doğal imkanlardan da insanların daha kolay yararlanabilmesinin önünü açmalıyız diye düşünüyorum.
*
Adana şu anda kuzeye doğru yoğunlaşıyor. O kuzeyin daralmışlığında arz talep dengesi orada gelişiyor. Trafik sıkışıklığı var. Binaların kendi otopark problemi var. Şehrin konut arz talebinin parlak olduğu yerlerde insanlar kendi yaşadıkları yerlerde araçlarını park edecek yer bulamıyorlar. Bu bölümlerin yükünü şehrin terk edilen alanlarında yeniden bir düzenleme, yeni bir imar planıyla bu yükü aşağıya doğru çekmek, kuzeyden güneye doğru. Adana’nın eski, terk edilmiş alanlarını kentsel dönüşümün avantajından ve itici gücünden de istifade ederek yeniden planlamak. Çağdaş şehirciliğin, modern planlamanın kurallarına riayet ederek binaları yenilemekten öte trafiği rahatlatacak yolları açmak, yeşil alanlar oluşturmak, sosyal donatıları kazandırmak, şehre nefes aldırmak, insanlara yaşanabilir alanlar oluşturmak diye düşünüyorum. Alt geçitler, üst geçitler, çok katlı otoparklar da belki pansuman tedbirler olarak düşünülebilir ama alt geçitler üst geçitler şehirlerimizin hemen hemen yok olan azıcık meydanlarını şehircilik adına, planlama adına iğfal ediyor, ortadan kaldırıyor. Çok katlı otoparklar, boş arsalarda betonarme otoparklar yaparsınız. Veya apartmanların küçücük bahçelerine metal çok katlı sistemler var, onları yaparsınız ama daracık bahçelerde ortaya koyacağı olumsuzluğu düşünün. Onun için bu eksiklikleri giderecek bir yapılanmaya bakmamız lazım.
*
Benim Adanam’da yeni imar alanı açmayacağım. Tarım alanları, yeşil alanları rant belediyeciliğin itici, ya da çekim gücü olan yeni imar alanları oluşturma noktasında Adana’da bizim çok katı duruşumuz var. Reddediyoruz. Adana’nın terk edilen yerlerinde gece yaşayan yok. Sokak hayatından bahsetmiyorum. Binaların alt katlarında belki birkaç çorbacı dükkanı var. Gerisi hep terk edilmiş. Buraları kentsel dönüşümün yasal avantajlarını kullanarak, ama bunu rant belediyeciliğine kurban etmeden, yoğunlukları en azda tutarak çağdaş şehirciliğin normlarına göre yeniden dizayn etmek gerekiyor. Buralara yenileme yaparken olduğu yere binayı yükselterek yenilemek binayı dönüştürmektir. Ama şehri dönüştürmek, kentsel dönüşüm daha geniş bir kavram. Şehrin yeni ihtiyaçlarına, artan taleplere cevap verecek düzenlemeyi bunun içinde yapmalıyız.
*
Adana artık bir metropol kimliğinde. Merkezdeki nüfusu 1,5 M geçti. Adana’da metro hattı var ama ucu kör bir noktada. Zarar ediyor. Bunu ring hattına dönüştürerek zararın önüne geçmek, metronun verimliliğini arttırarak şehir trafiğinin yükünü azaltmak istiyorum. Açacağım yeni bulvarlar ve yollarda da hafif raylı sistemin alt yapısını oluşturarak Adana’yı ulaşım açısından daha çağdaş bir ölçüye çekmek istiyorum.
*
Adana’da kültüre yapılan yatırımların en kısa sürede kendini amorti etmek noktasında kazançlı olduğunu biliyorum. Karataş ve Yumurtalık da antik kentler var. Üniversiteyle iş birliği içerisinde buradaki kazıları belediye olarak destekleyip, ‘bunları ortaya çıkarıp Adana’ya turistik tema kazandırmak istiyorum. Adana Yumurtalığın batısından Mersin’in doğu çizgisine kadar turizm ihtisas gelişme alanı olarak ilan edildi. Bu arada da Karataş sahilini yine bir raylı sistemle Adana’ya bağlayarak Karataş’ta yazlık turizmini Adana’lı hemşerilerimizin Mersin yerine Karataş’ı tercih etmesini temin edecek alt yapıyı ve o bölgede imar düzenlemesini de gerçekleştirmek istiyorum. Adana’nın kendi iç ekonomisini bu arada güçlendirmek kendi içerisinde döndürmek istiyorum.
*
Adana Cumhuriyet döneminin sanayileşmede lokomotif şehri. 1980’den sonra ihracatın lokomotif şehri. İlk 4 vilayetinden birisiyken özellikle son 10-12 yılda Adana Türkiye’nin 16.-17. sıralarına geriledi. Hatta eğitim ve sosyal konularda 40. sıraya düştüğü yerler var. Adana’nın bunu hak etmediğini düşünüyorum. Adana yerel ve genelde ihmal edilmiş bir şehir.
*
Büyükşehir yasasında İl Özel İdare de bize bağlandı. Hayvancılık ve tarımda Türk çiftçisini kalkındırıp sağlık, eğitim, kültür alt yapısıyla köyleri ve kasabaları halkın ihtiyaçlarına cevap veren bir yeterlilik ölçüsüne getirmek istiyoruz. Yani azgın metropol istemiyoruz. Şehirlerimiz, ilçelerimiz kendi içerisinde büyüsünler. Köylerimiz ve kasabalarımız kendi içerisinde imarlı, disiplinli bir şekilde büyüsünler. Hele hele köylerin ve kasabaların terk edilmemesi lazım. Onları da böyle geçim kaygısıyla büyük metropollerin varoşlarında ezilen, sindirilen, zayıf topluluklar haline getirmektense kendi topraklarında başı dik, sırtı pek insanlar haline getirip Türk milli kültürünün membaa kaynağı olan o köy, kasaba kültürünü buralarda yaşatmamız gerekir diye düşünüyorum. Köyünde mutlu olmak isteyen insanların önünü açmak noktasında kamunun onlara destek olması lazım. İnsanlar şehre gelmesin demiyoruz. Ama insanlar şehire arzu ettikleri ve sağlıklı şartlarda gelsin. Ailesi hala köyde yaşayan bir ziraat mühendisi ve 3 dönem de belediye başkanlığı yapmış biri olarak görüşlerim net ve kararlı.
MHP Adana Büyükşehir Adayı Hüseyin Sözlü: “Azgın Metropol İstemiyoruz”
Metropol şehirlerde oluşmuş yoğun yaşama alanlarının yükünü azaltarak, sosyal bir varlık olan insan ruhuna uygun alanlar oluşturabilmek lazım. Kısacık ömrümüzün yarısı trafikte geçmemeli. Kısacık ömrümüzün tamamı betonlara mağlup olmamalı.