#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
mimarlar hava durumunu degistirebilir mi

Mimarlar Hava Durumunu Değiştirebilir mi?

Yazı: Peter Andreas SATTRUP
Çeviri: Sarper DİKTAŞ

Tokyo gibi mega kentlerde, şehir merkezi ile etrafındaki bölgeler arasındaki sıcaklık farkı 10 dereceye kadar çıkmaktadır. Ağustos 2003’te Batı Avrupa inanılmaz bir sıcak hava dalgasına şahit oldu. Sıcaklıklar artmaya devam ederken iki sene önceki aynı zaman diliminden 10 derece daha yüksek bir orana ulaştı. Bu gelişmelerden dolayı özellikle yaşlılar olmak üzere 35.000 kişinin ısıyla bağlantılı hastalıklar nedeniyle hayatlarını kaybettikleri tahmin ediliyor. Özellikle Fransa bu durumdan ağır şekilde etkilenmişti fakat sıcak hava dalgası neredeyse bütün Batı Avrupa ülkelerini etkisi altına aldı. Bazı toplumlarda, bu ölümlerin pek çoğunun bu tip bir durum meydana geldiğinde uygulanması gereken acil durum prosedürlerinin yetersiz kalmasından kaynaklandığı iddia ediliyordu. Akdeniz kıyıları boyunca her zamankinden daha fazla orman yangını çıkarken, diğer tarafta tarım sektörü de kuraklıkla boğuşuyordu. Aynı sene, Kuzey Avrupa’da muhteşem bir hasat gerçekleşti. 2002’de ise, Orta Avrupa ağır yağışların Danube ve Elbe nehirlerinin taşmasına sebep olmasının ardından ciddi sel felâketleriyle karşı karşıya kalmıştı. Birkaç bin insan yaşadıkları yerlerden tahliye edilirken, aralarında Prag ve Dresden’in de olduğu pek çok şehir ağır zararlar görmüştü. Bilindiği gibi, sıcaklıklar arttıkça hava daha fazla nem taşıyabilir hale gelir. Dünyanın herhangi bir yüzeyinden buharlaşan su bambaşka bir yere gider ve oraya yağar. Küresel ısınma, yağışlarla ilgili bu durumu da değiştirecek, kurak bölgeler daha kurak, sulak bölgeler de daha sulak hale gelecek. Küresel nem dağılımı da büyük ihtimalle değişecek, kuru alanlar kutuplara doğru yayılmaya başlayacak. Kısacası hepimizi daha sert yağışlar ve kuraklık bekliyor. 2050’de iklimin nasıl olacağını tahmin etmeye çalışırken, bu ısı dalgası ve sel gibi olaylar bu gibi hava durumlarının gitgide normal bir hal alacağı doğrultusunda bazı ipuçları verebilir. Şehirlerimiz hem iklime ayak uydurmak hem de ısıyı düşürmek için sıkı bir değişim yaşamak zorunda…

Kentsel Isı Adaları
Diğer taraftan doğrudan kent planlarımıza bakmanın da tam zamanı çünkü şehirler, etraflarındaki bölgelerden belirgin biçimde daha sıcak bir yerel hava durumu meydana getirir. Bu duruma Kentsel Isı Adası Etkisi adı veriliyor. Kentsel yayılma ve büyüme, bir zamanlar ormanlarla kaplı ve tarım için kullanılan alanlarda gerçekleşmesinden dolayı bitkilerin havayı soğutma kapasiteleri şehirdeki materyallerin (asfalt, beton, tuğla) ısıyı depolama kapasiteleriyle yer değiştirmiştir. Güneşten gelen radyasyon, binalar arasında kalan ve mecazi olarak “şehir kanyonları” olarak adlandırılan dar boşluklarda ve sokaklarda kapana kısılıyor ve yavaş yavaş yok oluyor. Kentsel ısı adalarının diğer iki küçük kaynağı da insanların enerji kullanımı (taşımacılık, yapı hizmetleri ve endüstri) ve kirliliktir. Kirletici maddeler arasındaki fotokimyasal etkileşimler arttıkça kirlilik de artar ve buna paralel olarak sıcaklık yükselir, ortaya kirli havasis çıkar ki bu durum ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Kentsel Isı Adası etkisi rüzgâr düzenini, nem oranlarını, yağışları ve sıcaklıkları değiştirir. Hatta şehir çevresindeki bölgelerde tarımsal büyüme mevsiminin süresini bile uzatır.
2003 olaylarının ardından Londra Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, sisiyle ünlü Londra’nın Isı Adası Etkisi şehir merkezinde 6, hatta bazı durumlarda da zirve yapıp 9 santigrat dereceye ulaşabilir. Görüldüğü gibi söz konusu durum sadece güney şehirleri için de geçerli değil.

Soğutma Talebi Artacak
Avrupa Birliği’nin hâlihazırdaki amacı 2100 yılında sıcaklık artışını 2 derecede tutabilmek ancak Kentsel Isı Adaları küresel ısınmanın yerel sonuçlarını daha da şiddetlendiriyor. Bu durum gelecekte, şimdilerde binalardaki toplam enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 40 gibi büyük bir kısmını oluşturan soğutmaya yönelik talebi daha da artıracak. Ayrıca, ısı adalarına karşı klima cihazlarıyla mücadele etmeniz de mümkün değildir. Kapalı alanlarda soğutulan her metreküp hava dışarıda aynı oranda sıcak hava oluşturur ve buna ek olarak ortaya bir de büyük miktarda karbon emisyonu çıkarmış olursunuz. Seragazı emisyonunun sonuçlarıyla karşılaştırıldığında Kentsel Isı Adalarının küresel ısınmaya direkt olarak katkısı yer yüzeyindeki farklılıklar sebebiyle daha düşüktür. Isı adalarının kış mevsiminde binaların ısıtılması ihtiyacını azalttığı konusu tartışılabilir. Isıtma ve soğutma ihtiyaçları arasındaki dengenin, enlemlere ve yerel güneş radyasyonu seviyelerine bağlı olması sebebiyle, yerel bakımdan tekrar ele alınması gerekecek. Dünya çapındaki şehirlerin büyük çoğunluğu için ısı ciddi bir sıkıntıdır.

Not: Yazıyı kullanmamıza izin verdikleri için Velux Türkiye’ye teşekkürler…

EkoIQ Editör