BioCouture, İngilizce “biology” ve Fransızca’da “dikiş” anlamına gelen “couture” kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Türkçe’ye biyolojik dikiş olarak da çevrilebilir. Evet, biyoloji ve terzilik sözcüklerinin ahenkle dans ettiği söylenemez ama bir de şöyle düşünün; ya halk arasında mikrop da dediğimiz küçücük bakterilerle yeşil çay bir araya getirilince ortaya dünyanın en sürdürülebilir kumaşları çıkıyorsa?
Yazı: Duygu YAZICIOĞLU
Bu ilginç konsept, Londra Sanat Üniversitesi’ne (University of Arts London) bağlı Central Saint Martins’de araştırma görevlisi olan Suzanne Lee’nin “Modaya Biçim Vermek; Yarının Gardırobu” (Fashioning the Future; Tomorrow’s Wardrobe) isimli kitabı için yaptığı araştırmaların bir meyvesi. Lee, bu araştırmalar kapsamında bilim insanlarıyla da görüşüyor ve maddebilimci Dr. David Hepworth’un sorduğu bir soruyla hayatı değişiyor: “Bir fıçı sıvıdan elbise yapmaya ne dersin?”
BioCouture’de bir kıyafeti yapmak için gereken kumaş, bitkileri veya petrokimyasal hammaddeler yerine, mikroplar incelenerek elde ediliyor, daha doğrusu “yetiştiriliyor”. Nasıl mı? Açıklaması bilimsel muhteva içerdiğinden kafa karıştırıcı olabilir ama biz basite indirgeyerek tarif etmeye çalışalım. Şöyle ki, laboratuvarlarda üretilen sentetik bakteriler fermantasyon sırasında saf selüloza ağ örerek, biçimlendirilebilen ve kurutulabilen sıkı bir tabaka halini alıyor. Bu detay önemli, zira bilim insanları çeşitli alanlarda kullanmak için sentetik kromozomlardan bakteri üretiyorlar. Uygulamanın detayları ise, iştah açıcı olmasa da yemek tarifi kıvamında: Esnek bir selüloz kalıbı üretmek için şekerli yeşil çaya bakteriyel selüloz, maya ve diğer mikroorganizmalar ekleniyor. Bakteri şekerle besleniyor ve selüloza ince bir ağ örüyor. Bunlar birbirine yapışırken, likittin üst tabakasında bir zar oluşuyor. İki ya da üç hafta sonra 1,5 cm kalınlığına ulaşan bu zar kaldırılıyor ve kalıba dökülerek ya da kurutulup kesilerek giysi haline getiriliyor.
Bu yöntem oldukça zor ve caydırıcı görünse de özellikle çevre dostu ve sürdürülebilir olması bakımından dikkate şayan. Öncelikle, kıyafeti elde etmek için kimyasal madde kullanmıyorsunuz veya doğayı tahrip etmiyorsunuz. Zaten BioCouture’un hedefi; minimum doğal maddeyle, maksimum ürün elde etmek.
BioCouture bir elbise rahatlıkla boyanabiliyor ya da üstüne baskı yapılabiliyor. Üstelik selülozik kumaş diğer elyaf ve ipliklerden daha az boyaya ihtiyaç duyduğu için yine çevreye verilen zararı minimuma indiriyor. BioCouture, kıyafeti imha etme konusunda da çevreci bir alternatif niteliğinde. Diyelim, selüloz giymekten sıkıldınız ya da ceketinizin modası geçti. Bu kıyafetler doğada ayrıştırılabildiği için rahat olabilirsiniz. Çekinmeyin, atın. Aslına rücu edecektir.