#ekoIQ Kültür Modern Çağın Kara Bulutu: Dezenformasyon
Kültür

Modern Çağın Kara Bulutu: Dezenformasyon

İklim krizi gibi birçok küresel risk, dezenformasyonun etkisi altında daha da kötüleşebilir ve bu da krizlerin etkilerini artırabilir. Dolayısıyla dezenformasyonla mücadele etmek diğer küresel risklerle başa çıkmak için de kritik bir öneme sahip diyebiliriz.

Aynur KOLBAY HÜLYA, MarjinalSosyal Direktörü ve Strateji Departmanı Koordinatörü

İçinde bulunduğumuz dijital çağda, bilgiye ulaşmak artık “bir tık” uzağımızda. Her geçen yıl teknolojik devrimde daha ciddi adımlar atılıyor. Ancak bu kolay ulaşılabilirlik, bazen doğru ve güvenilir bilginin kaybolmasına da neden olabiliyor. Bu noktada “dezenformasyon” modern çağın kara bulutlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından hazırlanan Küresel Riskler Algı Araştırması 2024 verilerine baktığımızda, dezenformasyon gelecek iki yılda insanlığı bekleyen en büyük ve bir numaralı küresel risk olarak ortaya çıkıyor.

Dezenformasyon, diğer risklerden farklı olarak yayılma hızı ve etkisiyle dikkat çekiyor. Ayrıca diğer risklerle etkileşim içinde olduğunu da unutmamak önemli. Örneğin, iklim krizi gibi birçok küresel risk, dezenformasyonun etkisi altında daha da kötüleşebilir ve bu da krizlerin etkilerini artırabilir. Dolayısıyla dezenformasyonla mücadele etmek diğer küresel risklerle başa çıkmak için de kritik bir öneme sahip diyebiliriz.

Dezenformasyonun Yaratabileceği Olumsuz Etkiler

Bilgiyi çarpıtma, bilgi kirliliği, sahte dokümanların dolaşımda olması ve yanlış bilginin hızla yayılması gibi sorunlar, küresel ölçekte ciddi riskler doğurabilme gücüne sahip ne yazık ki. Kamuoyunda özellikle iklim krizi gibi acil durumlarda, yanlış bilgi nedeniyle alınan kararlar, olumsuz sonuçlar doğurarak krizin etkilerini artırabilir. Bazı kritik bilgilerin yanlış yayılması toplumların bölünmesine ve ayrışmasına yol açarak toplumsal kutuplaşmayı artırıp dayanışmayı zorlaştırabilir.

Sahte bilgilerin yayılması şirketlerin ya da yatırımcıların kararlarını da etkileyerek ekonomik kayıplara da neden olabilir. İşbirliklerini zora sokabilir, ülkeler arasında güvensizliklere yol açabilir. Özellikle pandemi gibi durumlarda küresel sağlık krizlerinin çıkmasına yol açabilir.

Dezenformasyonla Nasıl Mücadele Edeceğiz?

Bu noktada, küresel risklerde iklim krizi gibi bir problemi dahi ikinci sırada bırakan bilgi kirliliği ile mücadele etmek ve sağlıklı iletişim ortamları oluşturmak hepimizin sorumluluğunda. Peki, doğru bilgiye ulaşmak ve hem bireysel hem de toplumsal refahı sağlamak için dezenformasyonu nasıl tespit edebileceğiz ve nasıl önleyeceğiz?

Bu doğrultuda her birimizin kolaylıkla uygulayabileceği birkaç yöntem:

1-Doğru kaynaklara erişmek: İnternette dolaşan bilgileri doğrulamak için güvenilir kaynaklara başvurmak doğru bir yöntem olarak düşünülebilir. Bu kapsamda haber ajanslarının ve güvenilir medya kuruluşlarının web siteleri takip edilebilir.

2-Araştırma yapmak: Sunulan bir bilginin ya da bir iddianın sadece bir parçasını görmek, resmin bütününü görmemizi engelleyebilir. Dolayısıyla bir bilginin gerçekten ne anlama geldiğini anlamak için iyi araştırmak önemli bir adım olabilir.

3-Sorgulamak: Bilgiyi sorgulamak ve eleştirel bir şekilde düşünmek önemlidir. Sunulan her bilgiyi kabul etmek yerine bilgileri değerlendirmek ve mantıklı sonuçlara varmak için iyi analiz etmek gerekir.

4-Tarafsız kalabilmek: Bilgileri doğru bir şekilde değerlendirebilmek ve analiz edebilmek için tarafsız kalmak, önyargılı davranış ve düşüncelerden kaçınmak doğru sonuçlara ulaşmak için faydalı olabilir.

5-Bilgiyi paylaşmadan önce iyi düşünmek: Sosyal medya ve diğer platformlarda herhangi bir bilgiyi paylaşmadan önce kaynakların iyi kontrol edilmesi, paylaşılacak bilginin doğru olup olmadığından emin olunması dezenformasyonu önlemenin en önemli adımlarından biridir.

Bu adımların layıkıyla gerçekleşebildiği toplumlar dezenformasyona en az maruz kalan toplumlar olacaktır. Elbette, tüm bu adımların atılmasında eğitim ve farkındalık çok önemli bir yer kaplıyor. Toplumsal bilincin oluşturulması ve konuya dair farkındalık yaratılması için konu özelinde eğitimlerin düzenlenmesi, bilinçlendirme çalışmalarının yapılması, insanların çok küçük yaşlardan itibaren konuya hassasiyetle yaklaşmasının sağlanması da gerekiyor. İşte tam bu noktada dezenformasyonla mücadelede en önemli adımlardan biri olarak dijital okuryazarlık karşımıza çıkıyor.

İyi Örnek Uygulamalar

Dünyanın çeşitli bölgelerinde dezenformasyonla mücadelede uygulanan birçok iyi örnek bulunuyor. Örneğin Avrupa Birliği (AB), dezenformasyonla mücadelede doğruluk kontrolü platformlarını destekleyip finanse ederken ABD’deki teknoloji devleri, sosyal medya platformlarında dezenformasyonun yayılmasını önlemek için algoritmalarını sürekli olarak güncelliyor. İspanya gibi ülkelerde eğitim ve farkındalık kampanyaları önemli bir rol oynuyor. Fransa hukuki düzenlemeleri güçlendiriyor. Finlandiya ise medya okuryazarlığı programlarını okullarda ve kamu kurumlarında yaygınlaştırıyor.

Bu tarz örnekler aslında dezenformasyonla mücadelede farklı yaklaşım ve stratejilerin kullanılabileceğini gösteriyor. Her ülkenin kendi ihtiyaçları ve koşulları farklı olduğundan, etkili bir çözüm bulmak üzere farklı yöntemler de bir araya getirilebilir. Bu kapsamda Türkiye’nin dezenformasyonla mücadelede atabileceği mantıklı ve en ihtiyaca yönelik adımlar arasında, öncelikle doğruluk kontrolü yapacak güvenilir kurumların güçlendirilmesi yer alabilir.

Ayrıca medya okuryazarlığı programlarının yaygınlaştırılması ve eğitim kurumlarında bu konunun ele alınması, bireylerin çok küçük yaştan itibaren yanıltıcı içerikleri daha iyi tanımasına ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmesine yardımcı olabilir.

Sonuç olarak dezenformasyonun zararlarına dair farkındalık arttıkça ve etkili mücadele stratejileri geliştirildikçe her birimizin bu soruna karşı sorumluluğu da artacak. Bireysel olarak daha dikkatli olmak ve bilgiye karşı kritik bir tutum sergilemek, toplum olarak daha güvenilir bir bilgi ortamı oluşturmak için ilk adım. Unutmayalım ki dezenformasyonla mücadelede birlikte hareket ettikçe toplumsal bir bilinçlenmenin sağlanması çok daha mümkün.

Bu yazı, ekoIQ’nun 112. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.

About Post Author