Dünyanın ve Türkiye’nin ilk ve en geniş sosyal girişimci ağı Ashoka’nın mülteciler ve göç konusundaki küresel çalışmalarının Türkiye’deki başlangıcı olan “Mülteciler için Yenilikçi Çözümler Konferansı”, 14 Haziran’da Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde yapıldı. Dünyadan ve Türkiye’den sosyal girişimcilerin, mültecilerin entegrasyonu için birbirinden çok farklı alanlarda yenilikçi çözümlerini paylaştığı etkinlik, bu alanda çalışmak isteyenler için bir ilham kaynağı olurken işbirliği fırsatlarının da kapısı aralandı.
Nevra YARAÇ
“Herkesin fark yaratan olduğu bir dünya” vizyonuyla dünyanın dört bir yanında toplumsal sorunlara yaratıcı çözümler getiren sosyal girişimcileri bulup destekleyen, özel sektör, sivil toplum ve medya işbirliğiyle büyük ölçekli sosyal inovasyonların ana akım hale gelmesi için çalışan Ashoka, mülteciler ve göç konusundaki küresel çalışmalarının Türkiye’deki başlangıcını 14 Haziran’da düzenlediği “Mülteciler için Yenilikçi Çözümler Konferansı” ile yaptı. Bu alanda çalışan ya da çalışmayı planlayan sosyal girişimcilerin yanı sıra, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetim temsilcileri, teknoloji uzmanları ve iş dünyasından temsilcilerin aralarında bulunduğu 130’u aşkın davetlinin katıldığı konferans, Vehbi Koç Vakfı, BMW Vakfı, Amerikan Konsolosluğu, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EDBR) desteğiyle ve Building Markets, Endeavor Türkiye, C@rma, Mirekoc ve Techfugees network ortaklığıyla gerçekleştirildi.
Üç bölümden oluşan etkinlik, Ashoka Türkiye Ülke Direktörü Zeynep Meydanoğlu, Vehbi Koç Vakfı Özel Projeler Yöneticisi Seçil Kınay, BMW Vakfı Direktörü Markus Hipp ve Ashoka Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, Endeavor Türkiye Kurucusu ve Genel Müdürü Didem Altop’un açılış konuşmalarının ardından, dünyanın farklı yerlerinden, birbirinden farklı modellerle mültecilerin entegrasyonu için çalışan sosyal girişimcilerin sunumlarıyla devam etti.
Farklı Araçlarla Etkin Çözümler
Kodlama becerilerini geliştirerek mültecilerin iş bulma olanaklarını artıran ReDISchool of Digital Integration’ın kurucusu Anne Kjær Riechert, 2015 Aralık ayında Berlin’de pilot sınıflar oluşturarak mülteciler ile programlama ve kodlama çalışmaları yaptıklarını ve bunun sonucunda da yaratıcı fikir ve uygulamaların ortaya çıktığını söylüyor. Almanya’da IT sektöründe gerekli becerilere sahip çalışanlara olan ihtiyacın önümüzdeki yıllarda artacağını belirten Riechert, yaptıkları çalışmalarla hem bu ihtiyacın giderilmesine katkıda bulunduklarını hem de mültecileri güçlendirdiklerini, yani kazan-kazan bir durum yarattıklarını belirtiyor.
Fransa’dan sosyal girişimci Nathanael Molle, SINGA ile ev sahibi toplumlarla mültecileri ilgi alanlarına göre bir araya getiriyor. Mültecilerin ihtiyaç sahibi, sorun yaratan gruplar olarak görüldüğünü ancak her birinin farklı ilgi alanları olan ve çözümler geliştirebilecek bireyler olarak değerlendirilmeleri gerektiğini belirten Molle, çalışmalarıyla bu algıyı değiştiriyor. Mültecileri iş kurmaları yönünde de destekleyen SINGA, geçen yıl Fransa’da 14 bin kişiye ulaşmış. Hedef dört bölgeye daha yaygınlaşarak 100 bin kişiye ulaşmak. SINGA’nın modeli şu an beş ülkede uygulanıyor.
İrlanda’dan ThirdAge’in kurucusu Mary Nally ise farklı nesilleri bir araya getirdiği çalışmalarında ağırlıklı olarak yaşlı bireylerin potansiyelini değerlendiriyor. İrlanda’da 532 bin kişinin 65 yaş ve üzeri ol duğunu söyleyen Nally, yürüttükleri Fáilte Isteach programıyla zaman, bilgi, deneyim ve uzmanlık sahibi yaşlı bireyleri mültecilerle konuşmaya yönelik İngilizce dersleri için bir araya getiriyor. Nally’nin küçük bir köyde başlattığı bu çalışmalar 24 bölgeye yayılmış. Dahası her hafta 93 sınıfta toplanılarak 2700 göçmene ulaşılıyor. Bu konuda eğitimli, %80’i yaşlı bireylerden oluşan 1000 gönüllüleri var.
Tarek Alsaleh 2007’den bu yana canlı müzik, spor, oyun ve hikaye anlatıcılığını barındıran, kazananı ya da kaybedeni olmayan capoeira aracılığıyla dokuz yılda 50 binden fazla dezavantajlı çocuğa ulaşıldığını söylüyor. Capoeira 4 refugees, Şam’ın yanı sıra Ürdün ve Filistin’de de köprüler kurmaya devam ediyor. Alsaleh çalıştıkları bölgelerde 40 yerel eğitmen yetiştirdiklerini ve bu eğitmenlerin kendi topluluklarına liderlik ettiğini ekliyor.
Dave Lavin, Refugee Openware programıyla MENA bölgesindeki mültecileri teknolojik araçları kullanarak güçlendirmeyi amaçlıyor. Önümüzdeki 10-15 yılda dünya nüfusunun %62’sinin çatışma alanlarında yaşayacağını, otomasyonun birçok insanı işinden edeceğini ve gelişmekte olan ülkelerde var olan işlerin üçte ikisinin kaybolacağını söyleyen Lavin, bu tür gelişmelere karşı hassas ülkelerde üç boyutlu yazıcılar, nesnelerin interneti, robot teknolojisi, yapay zeka, sanal gerçeklik gibi teknolojilerle mültecileri buluşturup fırsatlar yaratarak savaşın ve insani yardımın doğasını değiştirmeye çalışıyor. Aynı zamanda savaşta uzuvlarını kaybedenler için açık kaynaklı platformda üç boyutlu yazıcılarla çok düşük maliyetlere protezler üretiyorlar.
Options Food Lab ile Atina’da, Eritre’den Senegal ve ABD’ye çok farklı yerlerden gelen insanları bir araya getiren kolektif bir mutfak oluşturan ve mültecilerin kendi kültür öğeleriyle var olup topluma entegre olabilecekleri bir sistem yaratan Penny Travlou, etkinlikler düzenleyerek bu insanların görünür kılınmasını sağlıyor.
Suriye ve Suriyeli gençlerle ilgili anlatıya aşırılık, radikal gruplar, korku ve başarısız politikaların egemen olduğunu, bunun sadece ev sahibi toplumları değil, genç mültecilerin de zihin sağlığını etkilediğini söyleyen Mohsin Mohi Ud Din ise, #MeWeSyria ile bu gençlerin ilham veren videolarını, kısa filmlerini, bloglarını oluşturmalarını ve yaygınlaştırmalarını sağlıyor. Mohi Ud Din, hikaye anlatıcılığı sayesinde gençlerin kendilerini bir “sonuçlar” dünyasının değil “seçimler” dünyasının parçası olarak hissedebileceklerini belirtiyor.
Türkiye’de Neler Oluyor?
20 yıldır Doğu ve Güneydoğu’da kadınları güçlendirmek üzere çalışan KAMER’in kurucusu Nebahat Akkoç, 3 milyona yakın mültecinin sadece %10’unun kamplarda yaşadığını ancak asıl meselenin kamp dışında yaşayanlar olduğunu söyleyerek bu insanların ayrımcılığa uğramalarının önüne geçerek, kadın ve çocukları güçlendirmeye yönelik çalışmalar yapıyor. Genç ve Engelliler Gençlik ve Spor Kulübü ile engelli ve engelsiz gençlerin birlikte güçlenebilecekleri bir alan yaratan Celal Karadoğan, Adana’da kamp dışında 220 bin mültecinin yaşadığını, 3000 ila 5000 arasındaki engelli çocuğun olduğunu söylüyor. Altı ay önce engelli mülteci çocukların entegrasyonuna yönelik çalışmalar başlattıklarını, savaştan ötürü uzuvlarını kaybeden çocukların önümüzdeki yıllarda Paralimpik Oyunlarda başarılı birer sporcu olabilmeleri için eğitim verdiklerini de ekliyor. Alternatif Yaşam Derneği (AYDER) ve Düşler Akademisi’nin kurucusu Ercan Tutal ise Düşler Akademisi’nde dalma ve yüzme dersleri sayesinde yarattıkları uzmanlaşmayı mülteci krizinin çözümüne dahil etmek amacıyla Akdeniz’de gençler ve yerel gönüllülerle bir deniz arama kurtarma ekibi oluşturuyor. Türkiye’de de çalışmalarına başlayan online eğitim platformu Kiron Open Higher Education ın kurucularından Phil Dexter Weidmann mültecilerin çoğunun, geldikleri ülkelerdeki üniversitelere gitmelerinin çok zor olduğunu söylerken, oluşturdukları platform, online kurslar aracılığıyla gençlerin eğitimlerine devam etmelerini sağlıyor. Öğrenciler, iki yıllık online eğitimin ardından ortaklık kurulan üniversitelerde örgün eğitimlerine devam edip mezun olabiliyor. D ünyanın farklı yerlerinden Suriyeli mültecileri buluşturan online Dubarah ağından Talin Kdikian ise kalacak yer, iş ve eğitim fırsatlarının yer aldığı veritabanı sayesinde beş milyonu aşkın kullanıcısı için çözümler ürettiklerini belirtiyor.
İşbirliği ve Dayanışma Ağları
EKOIQ’nun Mart sayısında “Mültecilerin Geleceği; Hepimizin Geleceği” başlıklı dosya konumuzda, “Bu kadar kalabalık bir grup insana yardım aktarıp sessizce eve gitmelerini beklemek yapılabilecek en büyük hatalardan. Devletler, uluslararası örgütler, sivil toplum kuruluşları, gönüllüler, girişimciler, özel sektör temsilcileri artık mülteci krizlerine dair yeni bir yaklaşıma günden güne daha çok yakınlaşıyor. Dünyanın en çok mülteci barındıran ülkesi Türkiye’nin politikaları bu yeni yaklaşımda kilit bir rol oynayacak” demiştik. Zira böylesi karmaşık bir sorun, tüm paydaşların bir araya gelerek geliştireceği çözümlere ihtiyaç duyuyor. Mülteciler için Yenilikçi Çözümler Konferansı’nın ikinci ve üçüncü bölümleri de bu ihtiyaca karşılık verecek şekilde; görünmeyen potansiyeli ortaya çıkarmak, yeni coğrafyalara açılmak, yaratıcı istihdam modelleri, mültecileri güçlendirme aracı olarak spor ve dijital teknolojileri kullanmak, gençlerin sesine ses katmak, kadınları güçlendirmek, girişimcilik, dayanışma ağlarının oluşturulması gibi başlıklarda düzenlenen atölyelerle derin bilgi paylaşımı ve işbirliği olanaklarına kapı araladı.
Yapılması gereken, yapılabilecek çok şey var… Dünyadan ve Türkiye’den sosyal girişimcilerin “kopyalanabilir” modelleriyle mülteci “krizi”nin daha da derinleşmesinin önüne geçmesi, mültecileri bir sorun olarak değil, değişimin bir paydaşı olarak görerek kapsayıcı çözümler üretmesi umutlarımızı artırıyor. Burada kuşkusuz hepimize iş düşüyor, bakış açımızı bu yönde değiştirerek başlayabiliriz işe…