Tabandan gelen inisiyatifler, platformlar, kooperatifler ve birlikler, müşterekleştirme pratiklerini icra eden müşterek sistemler içerisinde değerlendirilmeli. Ve kırdan kente genç nüfus göçünün azaltılması için yeni teknolojilerle entegre yüksek katma değerli ürünler üretilmesi, kırsalda tarımsal üretimi destekleyen alternatif iş olanaklarının geliştirilmesi, teknik ve sosyal altyapının iyileştirilmesi, üreticitüketici ilişkilerinin “alternatif gıda ağları” ve “kentsel gıda planlaması” üzerinden yeniden kurgulanması ve havza bazlı tarımsal arazi kullanım planları yapılması için bir “müşterekler yönetimi modeli” geliştirilmesine ihtiyaç bulunuyor.
Yazı: Doç. Dr. Dalya HAZAR, Şehir Plancısı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Planlama Ajansı, [email protected]
Son yıllarda artan akademik popülerliği sebebiyle “müşterekler” kavramı da “sürdürülebilirlik” gibi kapitalist sistemin devralımına uğrama riski taşıyor. Özellikle de “paylaştığımız her şeyi” kapsama iddiası sebebiyle. Çitleme hareketleri, devralınma ve homojen topluluklar oluşturma müştereklerin karşılaştığı temel riskler. Bu risklerin önüne geçmek için müşterekler kavramını anlamaya ve örneklendirmeye ihtiyacımız var. Wall Street’i İşgal Et Hareketi (2011) ve Gezi Parkı olaylarından (2013) bugüne geçtiğimiz 10 yıl içinde Türkiye akademik yazınında sıkça kullanılmaya başlanan müşterekler kavramı, “Kaynakları, ilişkileri ve yeniden üretim süreçlerini yatay olarak paylaşan ve yöneten bir topluluğa içkin olan şeyler”, “Herkese ait, ortak olarak üretilen ve paylaşılan zenginlikler” ve “Kamusal kullanıma ve topluma ait, ücretsiz erişime sahip kolektif mülkiyetli somut ve soyut alanlar”1 olarak tarifleniyor. Kullanıcı grubu tarifli, üzerinde yazılı ya da sözlü mutabakat bulunan, kırsal ya da kentsel, doğal/ekolojik ya da yapay/kültürel, somut ya da soyut olabilen müşterekler hakkında yapılan geniş kapsamlı tartışmalar temelde üç başlıkta kategorize ediliyor.2
1) Müşterek Kaynaklar: Doğal kaynaklar/varlıklar olarak müşterekler. Hardin’in “müştereklerin trajedisi” çalışmasında müştereklerin yalnızca özelleştirme ya da devlet kontrolü eliyle yönetilebileceği iddiası ve Ostrom’un bu iddiaya karşı kullanıcı grubu tarifli ve sözlü/yazılı mutabakatları bulunan “ortak havuz kaynakları” (CPRs) üzerinden ortaya koyduğu “kolektif eylem modeli” bu yaklaşımın öncüleri.3
2) Müşterek Mekanlar: Ortak mülkiyet, kullanım değeri, kent belleği ve “müşterekleştirme pratikleri” üzerinden tanımlanan hem somut hem de soyut mekanlar olarak müşterekler.4
3) Müşterek Sistemler: Soyut müşterekler, tabandan gelen inisiyatifler ile paylaşım değeri aracılığıyla inşa edilen direniş ve siyasi akılcılık olarak müşterekler; müşterekler siyaseti.5
Müşterek toprakların çitlenmesi, 17. yüzyıl İngiltere kırsalında başlayan ilkel birikim süreçlerine temelleniyor ve günümüzde neoliberal politikaların tarım, orman, mera ve kıyı alanlarını, inşaat, turizm, maden ve enerji sektörleri aracılığıyla özelleştirmesi üzerinden devam ediyor. Günümüzde “mülksüzleştirme yoluyla birikim” adıyla da anılan bu süreç, kırdan kente göçe sebebiyet veren koşulları oluşturuyor ve bunun önüne geçmenin ancak sosyal demokrasinin alternatif örgütsel biçimleri olan “müşterekleştirme pratikleri” ile mümkün olabileceği ifade ediliyor.6
Kentsel Müşterekler
1982 Anayasası 127. Madde yerel yönetimleri, “İl, belediye, köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan kamu kurumları” olarak tarifliyor. Bu bağlamda, kentleri “müşterekler odağında yönetilen/yönetilmesi gereken yaşam alanları” olarak ele alabiliriz. Ancak, 1980 sonrası Türkiye ekonomisinin yeni kalkınma paradigması ve küresel piyasalara açılması, kentleri rant alanlarına dönüştürerek, yerelde özel çıkarlara hizmet eden ve bu rantı paylaştıran bir yönetim anlayışı ortaya çıkardı. Dolayısıyla, “müşterekler siyaseti” yapılabilmesi için kullanım ve değişim değerinin ötesinde paylaşım değerini önceleyen anlayışa ihtiyaç var.7 Özellikle doğal varlıkları korumaya yönelik eylemler, müşterekleştirme pratikleri ve sosyal demokrat belediyecilik uygulamaları müşterekler siyaseti bağlamında değerlendirilebilir. Ulaş Bayraktar, kentte müşterekler siyaseti geliştirilebilecek üç hizmet alanı öneriyor; barınma, ulaşım ve tüketim. Bu başlıklara ücretsiz bakım emeğini ve çevreye/doğaya zararlı müştereklerimiz olan atıkları da ekleyebiliriz:
1) Barınma: 1950’ler sonrası kırdan kente göç ve plansız kentleşme süreçlerinde informel dayanışma ağlarıyla inşa edilen gecekonduların bir hayatta kalma stratejisi olmanın ötesinde kentlerdeki hakim konut tipine dönüşmesi ve 1980’lerin yeni kalkınma paradigması ile değişim değeri üzerinden gelişen konut üretim ilişkileri bugün iyice görünür olan “konut krizine” sebep olan koşulları ortaya çıkardı. Bir kent hakkı olan barınmanın kritik önemi, halen toplumsal mücadelelerin odağına çok boyutlu ve çatışmalı mülkiyet meselesini koyuyor.8 Ulaş Bayraktar, mevcut kentleşme modeline alternatif olarak, ikinci konutların yılın belli zamanlarında üniversite öğrencilerinin kullanımına açılması gibi paylaşım imkanları yaratılabileceğini belirtiyor. Buna ek olarak, sosyal demokrat belediyeler ortaklı konut kooperatiflerinin başarılı uygulamalarının (ör. Kent-Koop) yeniden hayata geçirilmesi de önerilebilir.
2) Ulaşım: Hızlı kentleşme sonucunda kamu yönetimlerinin etkin politikalar üretmekte geç kaldığı kent içi toplu ulaşım, öncelikle dolmuşlarla sağlandı. Kooperatifler ile örgütlenen bu ulaşım modeli, belli grupların etkisinde kalarak kârlı bir yatırım alanına dönüştü ve 1980’lerden itibaren ulaşım, büyük altyapı yatırımları ile bir sermaye aktarım mekanizmasına dönüştü. Ulaş Bayraktar, bu alanı paylaşım değeri üzerinden yeniden kurgulayan araç paylaşım ağları örneğini veriyor. Buna ek olarak, ücretsiz toplu ulaşım gibi sosyal belediyecilik uygulamalarının yaygınlaştırılması da önerilebilir.
3) Tüketim: Gecekondu ve dolmuşla beraber informel kentleşmenin üçüncü sembolü olan işporta ile yeni kentliler ihtiyaç duydukları gıda ve tüketim maddelerine kendi satış kanalları üzerinden ulaştı ve böylece seyyar satıcılık ortaya çıktı. 1980 sonrasında sırasıyla bakkallar, marketler, süpermarketler ve nihayetinde alışveriş merkezleri tüm kentlere hızla yayıldı. Son yıllarda ise tüketim alanında paylaşım değerini önceleyen oluşumların arttığı görülüyor. Özellikle pandemi sürecinde yaşanan “gıda krizi”, sağlıklı gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak erişim bakımından gıdayı bir müşterek olarak ele alma ihtiyacını daha görünür kıldı. Bugün, tabandan gelen inisiyatifler, tarımsal üretici örgütlenmeleri, “alternatif gıda ağları” ve kent-bölge bütününde “kentsel gıda planlaması” kavramları ile gıdanın müşterekliği tartışılıyor. Müşterekler, yerel yönetimlerin teşvik ve kolaylaştırıcılığı ve taktiksel kentleşme, gerilla bahçecilik vb. uygulamalarla kentsel gıda planlaması sürecine entegre olma potansiyeline de sahip.9
4) Ücretsiz Bakım Emeği: Sıklıkla kadınlar tarafından karşılanan ücretsiz bakım emeği, işçinin günlük maddi ve manevi ihtiyaçlarını, ev işi, annelik, çocuk bakımı, yaşlı bakımı ve engelli bakımı gibi ücretlendirilmeyen, görünmez işleri kapsıyor. Ücretsiz bakım emeğinin müşterekleşmesi, toplumsal yeniden üretimin sürdürülebilirliği ve kamu yararının, karşılıklı bağların ve sermayenin baskısından arındırılmış özerk alanlar inşa edebilmenin ilk koşulu. Türkiye’de belediyeler son yıllarda kadın istihdamını artırmaya yönelik çocuk bakım hizmeti (belediye kreşleri) ve yaşlı bakım hizmeti sunmaya başladı. Buna ek olarak, çeşitli ülkelerdeki ortak huzurevi-kreş uygulamaları, yaşlılar ve çocukların sosyalleşmesi ve bakım ihtiyaçları için müşterek mekanlar oluşturulması açısından örnek alınabilir.10
5) Atık: Çevreye/doğaya baskı oluşturan olumsuz müştereklerimiz olan atıklar, hızlı nüfus artışının ardından kentlerde ciddi bir çevre sorunu haline geldi ve atık yönetiminden sorumlu olan belediyelerin daha sürdürülebilir çözümler geliştirme zorunluluğu ortaya çıktı. Türkiye’de atıkların geridönüşümüne yönelik, İzDönüşüm Projesi ve İSTAÇ atık yönetimi gibi örnekler bulunuyor. Ancak kentlilerin bilinçlendirilmesi, atıkların ayrıştırılması için yeterli altyapı ve araçların sağlanması, denetlenmesi, atıkların geri dönüştürülmesi ve atıklardan enerji üretilmesi gibi pratiklere de ihtiyaç var. Bu konuda, organik atıkların geridönüşümü için zorunlu kompost uygulamasına geçen Fransa gibi ülkeler örnek alınabilir. Uygulamada eksiklikler bulunsa bile, belediyeler anayasal tanımlarına uygun şekilde hizmetlerinde müşterekleri temel alma potansiyeline sahip. Ancak bunu gerçekleştirebilmek için, paylaşım
değerini önceleyen bir anlayışla kurumlar içi ve kurumlararası koordinasyonun sağlanmasına, yerel yönetimlerle birlikte çalışacak “kent konseyleri” ve “mahalle meclisleri” gibi kapsayıcı ve iştirakçi kurumlara, tabandan gelen inisiyatiflere ve kooperatiflere/ birliklere daha çok ihtiyaç duyulduğu görülüyor.
Kırsal Müşterekler
Kırsal ve doğal alanlar üzerindeki çitleme hareketleri karşısında ortaya çıkan “çevre hareketlerini” de müşterekleştirme pratikleri olarak ele alıyoruz. Türkiye’de, 1990’lı yıllarda “Bergama Altın Madeni Direnişi” ile başlayan çevre hareketleri, son yıllarda “Kuzey Ormanları Savunması”, “Yırca Direnişi”, “İkizdere Direnişi” ve “Alakır Nehri Kardeşliği” gibi yerel odaklı eylemlerle devam ediyor. Özellikle kırsal alanlarda müşterekleştirme pratiklerinin desteklenmesi, kırdan kente göçe sebebiyet veren koşulların azaltılması, kırsalda yaşam kalitesinin ve aidiyetin artırılması ve biyoçeşitliliğin korunması açılarından önemli. 6360 sayılı BüyükşehirKanunu (2012) ardından yetki alanı genişleyen büyükşehir belediyeleri, ilgili kurumlar ile koordineli çalışarak, kırsal müşterekleri koruma potansiyeline sahip. Kırsal müşterekler, belediyelerin teşvik ve denetlemeleri, köy ortak alanlarının müşterek yönetimi ve kırsal kooperatiflerle korunup geliştirilebilir. Buna ek olarak, kırsal müştereklerin, ekolojik ve küresel temsilleri ve karar alma süreçlerine katılımları açısından “bütüncül ve havza bazlı tarımsal arazi kullanım planları” yapılmasına da ihtiyaç var.
Müştereklerin Yönetiminde Kooperatiflerin Önemi
Tabandan gelen inisiyatifler, platformlar, kooperatifler ve birlikler, müşterekleştirme pratiklerini icra eden müşterek sistemler içerisinde. Türkiye’de neredeyse iki yüzyıldır etkin biçimde çalışan ve başlangıcı 1863’te Mithat Paşa tarafından kurulan “Memleket Sandıklarına” temellenen kooperatifler, Uluslararası Kooperatifler Birliği tarafından “Ortak ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaç ve istekleri müşterek sahip olunan ve demokratik olarak kontrol edilen bir işletme yoluyla karşılamak üzere gönüllü olarak bir araya gelen insanların oluşturduğu özerk bir teşkilat” olarak tanımlanıyor. Özellikle tarımsal kalkınma
kooperatifleri ve konut kooperatiflerinde önemli başarımları bulunan Türkiye, Ostrom’un “kolektif eylem modelini” geliştirirken gözlemlediği örneklerden birine de ev sahipliği yapıyor: Alanya Balıkçılar Kooperatifi. Kooperatif, bir kura sistemi üzerinden kullanıcı grubuna eşit ve dönüşümlü biçimde balıkçılık alanlarını dağıtan, kendi kendini denetleyen ve böylece müşterek kaynağı/ varlığı aşırı tüketmeyerek sürdürülebilir kullanımını sağlayan başarılı bir müşterekler yönetimi örneği sunuyor.
2016-2018 yılları arasında İzmir’in 50 köyünde mera alanlarını incelediğim doktora tez çalışmamda, hemTürkiye’de kooperatiflere yönelik geçmişten gelen olumsuz bir algının varlığını hem de yeni kooperatiflere duyulan acil ihtiyacı gözlemledim. Görüştüğüm köy muhtarlarının yarısından fazlası köylerinde çoğu kapatılmış ya da atıl durumda olan kooperatiflerin bulunduğunu, bunun nedeninin ise yönetim sorunları ve denetim eksikliği yüzünden kooperatiflerin başarısız olması ve çiftçilerin artık kooperatiflere güven duymaması olduğunu belirtti. Gençlerin kırdan kente göçü ve yaşlanan çiftçi nüfusu da yeni kooperatiflerin kurulmasını engelleyen başlıca faktörler. Buna rağmen muhtarların önemli bir kısmı yetersiz tarım politikalarının, dengesiz pazar fiyatlarının, arazi tahsisi taleplerinin, yanlış uygulamaların ve denetim eksikliğinin giderilmesi için yeni kooperatiflerin ve birliklerin kurulmasını talep etti. TOBB (2021) verileri de Türkiye’de son 10 yılda tarımsal kalkınma kooperatiflerinin, kırsal işletme kooperatiflerinin ve kent-kır arasında ilişki kuran tüketim kooperatiflerinin sayısında artış olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, müştereklerin yönetimi için kooperatiflerin kritik bir öneme ve potansiyele sahip olduğunu söyleyebiliriz. İzmir’in “Başka Bir Tarım Mümkün“ vizyonuna paralel olarak, yerel yönetim eliyle kırsalda sürdürülebilir kalkınmanın ve üreticinin desteklendiği, kooperatif ve birliklerin teşvik edildiği başarılı uygulamalar mevcut. Ancak görünen o ki, kent-bölge bütününde müşterekler yönetimini odağına alan “yeni bir kooperatifçilik perspektifinin” yaygınlaştırılması gerekli. Alanya Balıkçılar Kooperatifi örneğinde olduğu gibi, kullanıcı grubu tarifli, kullanıcılar arasında mutabakat sağlanmış, şeffaf ve kendi kendini denetleyebilen kooperatifler başarılı olma potansiyeline sahip. Bu bağlamda, kırdan kente genç nüfus göçünün azaltılması için yeni teknolojilerle entegre yüksek katma değerli ürünler üretilmesi, kırsalda tarımsal üretimi destekleyen alternatif iş olanaklarının geliştirilmesi, teknik ve sosyal altyapının iyileştirilmesi, üretici-tüketici ilişkilerinin “alternatif gıda ağları” ve “kentsel gıda planlaması” üzerinden yeniden kurgulanması ve havza bazlı tarımsal arazi kullanım planları yapılması için bir “müşterekler yönetimi modeli” geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğu görülüyor.
Kaynakça
1 De Angelis, M. (2017). Omnia sunt communia: On the commons and the transformation to postcapitalism, Zed Books; Fırat, B. Ö. (2020). Kentsel Müşterekler, Ortaklaşa: Kenti Müşterekleştirmek, 33–40; Santos Junior, O. A. (2014). Urban common space, heterotopia and the right to the city: reflections on the ideas of Henri Lefebvre and David Harvey. Revista Brasileira de Gestão Urbana, 6 (2), 146–157.
2 Ostrom, E. (1990). Governing the commons: the evolution of institutions for collective action, Cambridge University Press; Hazar Kalonya, D. (2021). Environmental Movements in Turkey from the Perspective of Commons, International Journal of the Commons, 15(1), 236–258.
3 Hardin, G. (1968). The tragedy of the commons, Science, 162 (3859), 1243–1248; Ostrom, E. (2002). Reformulating the commons, Ambiente & Sociedade, 10, 5–25; Kocagöz, U. (2018). Gıdanın Müşterekler Siyaseti, Teoriden Mücadeleye Müşterekler Siyaseti, Sivil ve Ekolojik Haklar Derneği,122-138.
4 Stavrides, S. (2016). Common space: The city as commons, Zed Books; Hazar Kalonya, D., & Öztürk, S. P. (2021). Kentsel Belleğin Müşterek Mekânı: Kültürpark, Ege Mimarlık, 109, 56-61.
5 Federici, S. (2010). Feminism and the Politics of the Commons, Oaskland: AK Press; Kocagöz, U. (2015). Rationality of the politics of commons, Y. Lisans Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi; Akçay, E., & Kocagöz, U. (2018). Bir siyaset rasyonalitesi olarak müşterekleştirme, Felsefelogos, 68, 31–41; Körükmez, L. (2018). Göçmen Dayanışma Hareketlerini Müşterekler İçinde Düşünmek, “Teoriden Mücadeleye Müşterekler Siyaseti” içinde, Sivil ve Ekolojik Haklar Derneği, 104-122.
6 Marx, K. (1867). Kapital 1. Cilt, çev. A. Bilgi, Ankara: Sel Yayınları, 2011; Benlisoy, S. (2014). Müşterekler Üzerinde Piyasa Baskısı, 5. Yeşil Ekonomi Konferansı, İstanbul; De Angelis, M., & Harvie, D. (2014). The Commons, The Routledge Companion to Alternative Organization, 280-294; Harvey, D. (2003). The New Imperialism, Oxford University Press.
7 Bayraktar, U. (2020). Kentte Müşterekler Siyaseti: Çitli Müştereklerden Paylaşım Ağlarına. Ortaklaşa: Kenti Müşterekleştirmek içinde, 11–18.
8 Fırat, B. Ö., & Genç, F. (2023). Mülkiyet ve Müşterekler: Türkiye’de Mülkiyetin İnşası, İcrası ve İhlali, Metis Yayınları.
9 Tekeli, İ., Gülöksüz, Y., & Okyay, T. (2020). Dolmuşlu, Gecekondulu, İşportalı Şehir, İdealkent Yayınları; Hazar Kalonya, D., Ayalp, E., Karakaya Ayalp, E., Candan Demirkol, E., Özden, F., Yıldız, M. Y., Kocagöz, U., & Çelik, Z. (2020). Korona Günlerinde Tarım ve Gıda Politikalarını Yeniden Düşünmek, “Spektrum 02: Pandemi ve Post-pandemide Toplum ve Mekân: Görüşler, Öngörüler, Öneriler” içinde, 117-119; Karakaya Ayalp, E. (2021). Alternatif gıda ağları ve Türkiye’de yurttaş temelli gıda inisiyatifleri, İdealkent, 12(33), 965-1005; Yarış, A., & Karakaya Ayalp, E. (2023). Kentsel Gıda Planlaması için Çıkarımlar: Gıda’nın Kent-Bölgesi’ni Tanımlamak, Sketch: Journal of City and Regional Planning, 5(01), 46-60; Hazar Kalonya, D. (2022). Katılımcı Kentsel Gıda Planlaması için Kentsel Akupunktur ve Müşterekleştirme Pratikleri, Şehir ve Toplum 23, Marmara Belediyeler Birliği, 74-87.
10 Caffentzis, G., & Federici, S. (2014). Commons against and beyond capitalism, Community Development Journal, 49, 92–105; Gönüllü Atakan, A. (2018). Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Bakım Emeği, MCBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 16 (3), 125-135.