2007-2008 yılları arasında Stern Raporu Ekibi’nin başkanlığını yapan, deneyimli ekonomi danışmanı Dimitri Zenghelis, piyasalardaki kötü gidişin üstesinden gelebilmeyi mümkün kılacak yeşil inovasyonlara yatırım yapmak için şimdiye kadar hiç bugünkünden daha uygun bir zaman olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Zaman ilerliyor; fırsatı heba etmemek gerek.”
Dünyanın bu yüzyıl içinde kaynak yönünden etkin, düşük karbonlu bir ekonomiye geçeceğinden hemen hemen hiç kuşkumuz yok. Bu geçiş, dünya nüfusunun daha geniş kesimlerinin bugün zengin azınlığın ayrıcalığı olan yaşam standartlarına ulaşma çabası arttıkça, oluşacak politik baskı ile kaynak fiyatlarındaki yükselişin birleşmesi sonucunda meydana gelecek. Başlamış olan bu geçişi yönetmek büyümeye yalnız uygun düşmekle kalmıyor; aynı zamanda onun ön koşulu. Kısa vadede bu yatırımı öncelikli hale getirmenin ve teşvik etmenin, politikanın rolü olduğunu vurgulamakta yarar var. Uzun vadede ise büyüme ancak inovasyonu, daha az kullanılan ve tekrar kullanılan kaynaklardan daha fazla çıktı temin etmek için daha verimli bir şekilde değerlendirirsek sağlanabilir. İktisatçıların toplam faktör verimliliği diye adlandırdığı bu süreç şimdiden zengin ülkeleri büyümeye yönlendiriyor. Ancak toplam faktör verimliliğine sürdürülebilirlik kazandırmak açısından gerekli olan inovasyonun boyutları yalnızca piyasaların insafına bırakılamaz.
Pazar her zaman enformasyonu eşgüdümlemenin ve kıt kaynaklar için insanlarda satın alma isteği uyandırmanın en etkin yolu olarak kalacaktır. Fakat küresel entegrasyon ve hızlanan tüketim giderek artan sayıda önemli piyasa aksaklıkları ve ıskalamalarına yol açmıştır. Bu “aksaklıklar”ın can damarında enformasyon ve sahiplik konularıyla birlikte, iyi işleyen bir pazarın oluşmasına izin vermeyen giriş bariyerleri yer alıyor. Örneğin ortak mallar (commons) sayılan yaşamsal kaynakların (hava, toprak, su ve balık stoku gibi) yanlış fiyatlanması, aşırı tüketimi ve bu kaynakların tükenmesini önlemeyi zorlaştırıyor. Aynı zamanda enformasyon ve mülkiyetle bağlı pazar aksaklıkları, yatırımcıların bilgi yayılımının serbest olduğu yerlerde riskli ve uzun erimli inovasyondan tam getiri elde edemeyecekleri korkusuyla, büyüme için yeterli yatırımı yapmaktan kaçınmalarına yol açıyor.
Uzun dönemli fırsatın temelinde ise gerekli dönüşümün boyutları yatıyor. Yeşil ekonomi, ulaşım, enerji, inşaat, sanayi ve toprak kullanımı gibi sektörleri kapsıyor. CBI’nin (Confederation of British Industry – İngiliz Endüstri Konfederasyonu) tahminlerine göre, önümüzdeki 20 yılda Birleşik Krallık’ta sadece enerji alanında 150 milyar £ yatırım gerekiyor. HSBC dünya çapındaki yeşil piyasayı 2 trilyon £ olarak hesaplıyor. Dünyanın en hızlı gelişen iki ekonomisi Güney Kore ve Çin çevresel nedenlerden çok stratejik ticari nedenlerden ötürü, kararlı bir şekilde ileri teknolojiye dayalı düşük karbonlu büyümeye yöneldiler. Birleşik Krallık’ta düşük karbonlu yatırımları özendirici politikalar gittikçe büyüyen küresel kaynak medyan okumalarını hedef aldıkları için, yeni iş fırsatları yaratacak ve yatırımcılara getiri kaynakları doğuracak.
Bulanık Sinyaller Yatırımcıyı Ürkütür
Belli başlı piyasa aksamalarına çözüm getirmek ve israfa dayalı, kaynağa doymayan altyapılara hapsolmayı önlemek, aynı zamanda da inovasyonun önünü açmak, net bir stratejik politik doğrultu gerektirir. Bunun tersine, karışık veya bulanık politik sinyaller yatırımcıları ürkütür ve proje maliyetlerini yükseltir. Bu, en parlak dönemlerde geçerlidir, oysa şu anda en parlak dönemlerden birinde değiliz. Bugünkü gibi belirsiz bir ekonomik ortamda gergin yatırımcıyı ürkütüp kaçırma olasılığı çok daha yüksektir. Bu yüzden pazardaki tıkanmaların üstesinden gelmek için yeşil yatırımın ertelenmesi, bu arada istihdam ve büyümeye odaklanılması gerektiği savı şu an her zamankinden daha yanlıştır. Ekonomik açıdan bugün, gerçekleştirmemiz gereken değişikliklere yatırım yapmak için kat kat daha uygun bir zaman.
Bunu anlamak için, son beş yılın makroekonomik tarihine bir göz atmak yeter. Son finansal çöküşten sonra iş yaşamında ve hane halkı harcamalarında gözlenen yavaşlama, bilançolarına çeki düzen vererek eski net değerlerine ulaşma çabası içindeki hane halkı ve şirketlerin zorunlu ve kaçınılmaz bir tepkisiydi. Ancak herkes aynı anda tasarrufa gittiğinde, uzatmalı bir resesyon korkusu kendini besleyen bir kehanete dönüşür. Olan tam da budur. Ekonomik beklentilerle ilgili tedirginlik şirketleri, hane halkını ve bankaları kişisel birikimlerini nakde çevrilebilir devlet tahvilleri gibi “risksiz” varlıklarda tutmaya yöneltti. Sonuçta yıllık özel sektör fazlası -kişisel tasarrufla yatırım arasındaki fark- 2011’de 100 milyar £’a, Birleşik Krallık’ın gayrisafi yurtiçi hâsılasının yüzde altısına ulaşarak, son birkaç yılın rekorunu kırdı.
Pek çok zengin ekonomide arzu edilen tasarruf miktarı arzu edilen yatırım miktarını aşınca, küresel “risksiz” faiz hadleri pazarı dengelemek üzere, gelecek 20 yıl için sıfırın altında seyretti. Emeklilik fonları ve finans kuruluşları hükümetlere birikimlerimizi satın almak için etkili ödemeler yapıyorlar; bu, verimli yatırımlara ihtiyaç olduğu düşünüldüğünde, oldukça ters bir durum. Oranların düşüklüğü sermayenin temel getirilerindeki bir çöküşü yansıtmıyor; umutsuzca tükenmiş bir güven durumunu yansıtıyor.
Büyüme için yatırım gerek ama esas olarak hane halkı, iş çevreleri ve bankalar gelecekteki talep konusunda tedirginlik içinde olduğundan, yatırım, gayrisafi hâsılaya kıyasla rekor seviyelerde düştü. Kısmen bunun etkisiyle Birleşik Krallık ekonomisi yaklaşık beş yıldır durgunluğa girmiş bulunuyor.
Bu nedenle ki, iş dünyasının hayal gücünü fethetmek ve büyüme, yatırım ve istihdamı canlandırmak için eşsiz bir fırsat mevcut. Güvenin zayıfladığı koşullarda gereken, yatırımcılara yol gösterecek destekleyici politikalarla birlikte, açık seçik bir stratejik vizyondur. Eskiden Roosevelt’in New Deal’ı ya da savaş için yeniden silahlanma yaklaşımını yaşadık. Bugün düşük karbonlu bir ekonomiye geçişin kaçınılmazlığını kabullenmek ve yatırımların kaynak bakımından etkin, yaratıcı sektörlere yönelmesini sağlamak hem büyümeyi geri getirebilir, hem de ardında kalıcı bir miras bırakabilir. Uzun erimde ise tüketiciler ve işletmelere maliyet tasarrufu sağlayabilir, bağımlılıklarını azaltabilir ve enerji güvenliğini iyileştirilebilir; öte yandan yatırımcılara kısa ve uzun vadeli getiri sağlar. Elbette ki her tür yatırım ve istihdam kısa vadeli maliyetleri artırır. Bu işin şaşmaz bir kuralıdır; insan ve sermaye kaynaklarına ödeme yapmak gerekir. Ve bu maliyeti tüketiciler üstlenir ancak üretime fon sağlamanın maliyeti ekonomik fazla üretme ve ekonomiyi sağlığına kavuşturma sürecinin zorunlu bir parçasıdır. Unutmayın ki, bu resesyonu uzatan etmen, hane halkı, iş çevreleri ve bankaların aynı anda maliyetleri kesmeye kalkmasıydı.
Eksik Olan Şey Fırsat Algısı
İktisadi yavaşlama döneminde yeşil sektör, küresel ekonominin az sayıdaki hayat dolu parçalarından biri olmayı sürdürdü. İş, İnovasyon ve Beceriler Dairesi, Birleşik Krallık’ın düşük karbonlu ve çevreye duyarlı mal ve hizmetler sektörünün satış hacminin 2009-2010’da bir önceki yıla göre yüzde 4,3 artarak 116,8 milyar £’a çıktığını ve Birleşik Krallık’ı dünya liginde altıncı sıraya taşıdığını bildiriyor. Ancak özel sektör yeşil inovasyona ve altyapıya yoğun şekilde yatırım yapmıyor çünkü politik anlayışa bağlı olan bu sektörün gelecekteki getirisine güven duyamıyor. Bu, güncel enerji ve çevre politikasının etrafındaki belirsizliğin sonucudur; bunun iş alanları ve insanların geçim olanakları açısından neye mal olduğu ise belirsizdir.
Kaynak etkin yatırım iş için en uygun zaman, bugündür. Eksik olan şey özel sermaye değil, fırsat algısıdır. Kaynak maliyetleri ve alternatif yatırım ve istihdama yer bırakmama potansiyeli ekonominin tam kapasiteye yakın çalıştığı zamanlara göre daha düşüktür. Net ve saygın yeşil politikalar güveni geri kazanabilir ve büyümeyi sürükleyebilir. Bu büyüme olayını yeşile indirgemek değil; büyüme olayının ta kendisidir. Şu günlerde bütünleşik bir politika, stratejik kaynakların sürdürülebilirliğine yönelik yatırımları gündemin baş sırasına oturtacak açık seçik ve saygın bir çerçeve oluşturacaktır. Zaman ilerliyor; fırsatı heba etmemek gerek.
Dimitri ZENGHELIS
Çeviren: Ümit Şensoy