#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
net sıfır

“Net Sıfır Vaatleri 2030 Gibi Ara Hedeflerle Somutlaşmalı”

CAN Europe Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz, karbon nötr olma yolunda ara hedeflerin önemine dikkat çekerken, “Net sıfır vaatleri açısından önemli açıklamalar duyuyoruz ancak bu vaatlere giden yolun 2030 gibi ara yıl hedefleri ile somutlaşması şart” diyor. 

Yazı: Bulut BAGATIR

12 STK’nın önerileri arasında, binalarda kömür ve sıvı fosil yakıt kullanımının sonlandırılması ve büyük ölçüde elektrikle ısınmaya geçilmesi de yer alıyor. Türkiye’de, her ne kadar oldukça tartışmalı yöntemleri olsa da bir dönem kentsel dönüşüm hızlanmıştı ancak görünen o ki o fırsatı bu bağlamda kaçırdık. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin en büyük sosyal konut projesinin başlayacağını duyurdu. Sizin önerinizin önünde yeni bir fırsat kapısı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Toplu konut projelerinin, fosil yakıt tüketimini azaltarak karbonsuzlaşmaya katkı vermesini sağlayacak öncelikli adım; yeni binalarda çatı üstü güneş kurulumlarının yaygınlaşması olmalı. Shura Enerji Dönüşümü Merkezi’nin hesaplamalarına göre Türkiye’de çatı üstü güneş potansiyeli 4,5 GW olarak ortaya çıkıyor. Bu potansiyele göre binalardaki yıllık elektrik ihtiyacının %17’si çatı üstü sistemlerle karşılanabilir. Potansiyelin değerlendirilebilmesi için mevzuatın düzenlenmesi (Örneğin; yeni bina inşaatlarında çatı üstü güneş kurulumunu zorunlu kılmak) ya da kurulumun ve kurulum sonrası servis hizmetlerinin kolaylaştırılması (Örneğin, belediyelerin kurulum ve teknik servis hizmeti verebileceği sosyal girişimler kurması) gibi düzenlemelere ihtiyaç var. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası artan ve ekonomideki sorunlarla derinleşen enerji krizi ile yükselen enerji maliyetleri, şirketlerin güneş kurulumuna yönlenmesini hızlandırdı. Şayet bireysel tüketiciler ya da bina/site yöneticileri için izin ve kurulum süreçleri kolaylaştırılırsa benzer bir ilgiyi görürüz.

Öneriler arasında dikkat çeken maddeler arasında elektrikli araçların payının güçlendirilmesi ve demiryolu yatırımlarının artması da bulunuyor. Ulaşımdaki dönüşümü nasıl başarılı bir şekilde gerçekleştirebiliriz?

Bugünden itibaren fosil yakıt tüketen her bir aracın trafiğe çıkışının ya da fosil yakıtlı araçlara uygun altyapı inşasının, ulaşımdaki dönüşüm (ulaşımda karbonsuzlaşma) için ihtiyacımız olan yatırımdan çaldığını bilmemiz gerekiyor. Bu açıdan; dönüşümün hızı önemli bir başarı kriteri ki politikada tutarlılık gerektiriyor. İkincisi de adalet perspektifi, diğer bir ifadeyle dönüşümün kendisi kadar niteliği de önemli. Dönüşümün maliyeti düşük gelirli gruplara yansımamalı ve dönüşümde geniş toplum kesimlerinin faydası gözetilmeli. Elektrikli araçların yaygınlaşması önemli ancak kaynakların tahsisinde ya da teşviklerde öncelik raylı toplu taşımaya ya da karayolu toplu taşımanın ve karayolu taşımacılığının elektrikli hale getirilmesine verilmeli.

Ulaşımdaki dönüşümün merkezinde elektrifikasyon var. Dolayısıyla şehirlerin yenilenebilir elektriği üreten yerler haline gelmesi de ulaşımdaki dönüşümün bir ayağı olarak planlanmalı.

Şunu belirtmekte fayda görüyorum; özellikle şehirlerde ulaşımdaki dönüşüm, kentsel hava kalitesinin artmasına katkı sağlayacak. Bu açıdan, kentlerde ulaşımın fosil yakıtlardan arındırılması yalnızca bir iklim eylemi değil, aynı zamanda bir sağlık eylemi olarak değerlendirilmeli ve fayda-maliyetler buna göre hesaplanmalı.

Tüm bunların yanı sıra önümüzde önemli iklim müzakereleri de bulunuyor. Az bir zaman kalan iklim müzakerelerinden nasıl sonuçlar bekleyebiliriz? Ayrıca insan hakları ihlallerinin sıkça konuşulduğu bir ülkede düzenlenecek COP, ne derece başarılı olabilir?

COP27’de ülkelerin daha yüksek iklim hedefleriyle gelmesini bekliyoruz. Buna Türkiye de dahil. Net sıfır vaatleri açısından önemli açıklamalar duyuyoruz ancak bu vaatlere giden yolun 2030 gibi ara yıl hedefleri ile somutlaşması şart. İnsan hakları ve iklim eyleminin arasındaki ilişkiye gelirsek iklim politikası ve eylemlerinin tasarımında ve uygulamasında (yani hedeflerin belirlenmesi, izlenmesi, raporlanması ve denetlenmesi süreçlerinin tasarımında) kapsayıcılık, bağımsızlık, bilim temellilik, uygulamada eşgüdüm, izleme ve denetimde şeffaflık, hesap verebilirlik garanti altına alınmalı. Aksi halde iklim eyleminin, etkilenebilirliği yüksek olan gruplar başta olmak üzere geniş toplum kesimlerinin faydasına olması mümkün değil. Bu açıdan COP’a katılacak, başta Uluslararası İklim Eylem Ağı olmak üzere sivil toplumun gündemi iklim eylemi kadar insan hakları da olacak.

EkoIQ Editör