#ekoIQ Kent Nüfus Artışı Değil, Eşitsizlik Asıl Mesele!
Kent

Nüfus Artışı Değil, Eşitsizlik Asıl Mesele!

Nüfus ile çevre ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki ilişkiye yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla Birleşmiş Milletler, her yıl 11 Temmuz’u “Dünya Nüfus Günü” olarak kabul ediyor. Yüksek gelirli nüfusun iklim değişikliğine neden olan seragazı emisyonlarına orantısız etkisinden nüfus içindeki toplumsal cinsiyet eşitsizliğine kadar tüm sorunlar ortada duruyor.

Sürdürülebilir kalkınmanın temel amaçlarından biri insanların refahını gözeten sağlıklı bir nüfus artışı. Dünya nüfusunun 2037 yılında 9 milyara ulaşacağı göz önüne alındığında, insan faaliyetlerinin çevreye olumsuz etkileri artacak. Gezegenimizin tüm bu etkileri karşılayabilme kapasitesi çoktan aşılmışken küresel ölçekte nüfus sorunlarıyla ilgili farkındalık yaratmak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Gene Kurulu’nca 1990 yılından itibaren her yıl 11 Temmuz “Dünya Nüfus Günü” olarak kabul edildi. Bu özel gün ile nüfus sorununun aciliyetine ve önemine odaklanılarak nüfus ile çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilişkisine yönelik farkındalık oluşturulmaya çalışılıyor.

Kadın Nüfusun Yarıya Yakını Kendi Kararlarını Veremiyor

Nüfus üzerine BM adına faaliyet gösteren öncü kuruluş ise Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA). 1969’da kurulan ve aile planlaması, cinsel sağlık, üreme sağlığı gibi birçok alanda finansman sağlayarak sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen politika ve stratejiler oluşturan UNFPA, 2023 Dünya Nüfus Durumu Raporu’nda, özellikle toplumsal cinsiyet eşitsizliğine vurgu yapıyor. Dünya nüfusunun %49,7’sini kadınların ve kız çocuklarının oluşturduğuna dikkat çeken raporda; buna karşın bu kişilerin yaşamları, aileleri ve kariyerleri ile ilgili isteklerinin, demografik verilerle ilgili tartışmalarda genellikle göz ardı edildiğinin yanı sıra nüfus politikaları oluşturulurken çoğunlukla seçim haklarının ihlal edildiğinin altı çiziliyor. Dünyadaki kadınların %40’ından fazlası cinsel sağlık ve üreme sağlığı ile üreme hakları konusunda kendi kararlarını veremiyor.

Rapora göre Türkiye’de kadınların yalnızca yarısı (15-49 yaş arası) cinsel ilişki, gebelik önleyici yöntem kullanımı ve üreme sağlığı konularında kendi kararlarını verebiliyor. Türkiye’de her 10 kadından 4’ü hayatı boyunca en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor ve şu anda evli olan her 4 kadından biri 18 yaşından önce evlenmiş durumda.

Aynı raporda, dünyadaki okuma yazma bilmeyen 800 milyon kişinin 3’te 2’sinden fazlasını kadınların oluşturduğu aktarılırken Türkiye’de ise 2 milyon 877 bin kadının okuma yazma bilmediğine işaret ediliyor. Ayrıca Türkiye’de kadınların iş gücüne katılma oranı ise yalnızca %30. Sadece altı ülkenin parlamentosu eşit cinsiyet temsiline sahipken Türkiye’de mevcut parlamentodaki kadın temsil oranı %20.

En Yüksek Gelirli %10 Nüfus Emisyonların %50’sinden Sorumlu

Dünya nüfusunun ve demografisinin gelişmişlik düzeyiyle insan kaynaklı faaliyetler nedeniyle üretilen seragazı miktarları arasında da ters bir orantı mevcut. Dünya genelinde gelir dağılımının en alt %50’sinde yer alan yaklaşık 3,9 milyar insan, seragazı emisyonlarının yalnızca %11,5’ini üretirken en üst %10’luk kesimin (771 milyon insan) seragazı emisyonlarının neredeyse %50’sinden sorumlu.

Ulusal düzeyde, gelir ile kişi başına karbon emisyonları arasında açık bir ilişki bulunurken sanayileşmiş ülkeler ve ana petrol üreticisi ülkelerde yaşayan insanların ortalama emisyonları, listenin en üst sıralarında yer alıyor. ABD, Avustralya ve Kanada’da yaşayan insanların karbon ayakizi, Çad, Nijer ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi bazı en fakir ve en hızlı büyüyen ülkelerde yaşayan insanlarınkine kıyasla yaklaşık 200 kat daha büyük.

Dünya nüfusunun %75’ini barındıran orta gelirli ekonomilere sahip ülkelerin ise sanayileşme nedeniyle önümüzdeki on yıllarda yaşam standartlarını ve tüketim alışkanlıklarını artırma olasılıkları nedeniyle küresel ısınmaya etkilerinin artması öngörülüyor. 2050’ye kadar nüfusunu ikiye katlaması beklenen ve dünya nüfus artışının yarısını oluşturacak Sahraaltı Afrika bölgesi de halihazırda iklim değişikliği etkilerine en çok maruz kalan birçok ülkeye ev sahibi konumunda.

Dünya Nüfusu 8 milyar 119 milyona Ulaştı

Dünya nüfusu, özellikle Sanayi Devrimi sonrasında çok hızlı artmaya başladı. İnsanlık tarihinin 1800’lere dek olan sürecinde dünya nüfusu 1 milyara ulaştı. İkinci milyar 130 yılda (1930), üçüncü milyar 30 yılda (1960), dördüncü milyar 15 yılda (1974) ve beşinci milyar sadece 13 yılda (1987) gerçekleşti. 20. yüzyılda dünya nüfusu 1,65 milyardan 6 milyara kadar çıktı.

UNFPA’nın 2024 verilerine göre dünya nüfusu 8 milyar 119 milyona dayandı. En kalabalık nüfus sıralamasında Hindistan, Çin’i geride bırakarak lider olurken Türkiye ise 86 milyon 266 bin nüfusuyla 18. sırada yer alıyor. Yine aynı verilere göre, toplam dünya nüfusunun %25’i 0-14 yaş arası, %65’i 15-64 yaş arası, %10’u ise 65 yaş ve üzeri insanlardan oluşuyor. UNFPA erkeklerde ortalama yaşam süresi beklentisinin 71’e, kadınlarda ise 76’ya çıktığını belirtiyor.

About Post Author