#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

“Olumlu Değişiklikler Yapmak İçin Her Zaman Vakit Var”

ABD, Colorado Boulder Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi (CSTPR) direktörü ve öğretim üyesi Maxwell Boykoff, yaratıcı iklim iletişimi üzerine yazdığı son kitabında, iklim değişikliği iletişiminde stratejilerin farklı bağlamlardaki farklı hedef kitlelere etkin biçimde ulaştırılması gerektiğini, mevcut zorluklara anlamlı, sağlam ve sürdürülebilir yanıtlar geliştirme çabalarının ancak bu şekilde daha iyi hale getirilebileceğini belirtiyor. Sorularımızı yanıtlayan Boykoff, “Birbiriyle kesişen bu zorluklarla ilgili nasıl planlama yapacağımız ve onlarla nasıl yüzleşeceğimiz, hayatlarımızın geri kalanını ve gelecek nesillerin hayatlarını belirleyecek” diyor. ABD, George Mason Üniversitesi, İklim Değişikliği İletişimi Merkezi Araştırma Görevlisi John Kotcher ise, iklim iletişiminde nesiller arası adalete odaklanmanın, konuyu birçok insanda yankı uyandırma potansiyeli olan bir bağlama soktuğunu belirtiyor.

Yazı: Nevra YARAÇ

Geçen yıl Greta Thunberg’in açtığı yolla birlikte iklim eyleminde ve iletişimde büyük değişimler yaşanmaya başlandı. Bu durumu ve iklim iletişiminin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? En etkili aktörler kimler olacak?

Şu anda, kolektif tepkimizin kapsamı, birbiriyle kesişen zorlukların kapsamıyla orantılı değil. Bu zorlukları tartışma yollarımız ile harekete geçme ve katılımla ilgili yollar arasında önemli bağlantılar söz konusu. Değişen iklimin en kötü etkilerinden -özellikle de bu etkilere en önce maruz kalan savunmasız insanlar ve topluluklar için- kaçınmak amacıyla bu zorlukları ele almanın giderek artan aciliyetine işaret eden “İklim Krizi” (aynı zamanda “İklim Acil Durumu”) bunlardan biri. Son kitabım Creative (Climate) Communications: Productive Pathways for Science, Policy and Society (Yaratıcı (İklim) İletişim: Bilim, Politika ve Toplum için Üretken Yollar), bilimsel bilgi- nin bugüne kadar ilerlemek için yollar sunmuş olsa da, bilme ve öğrenme biçimlerimizi deneysel, estetik, içgüdüsel ve duygusal yollar aracılığıyla genişletmemiz gerektiğini ileri sürüyor. Zira ancak bu şekilde kolektif tepkilerimizi olması gerektiği şekilde ve tam olarak çoğaltabileceğiz. Bu durum, tartışmalarda ve konuya dahil olurken önemli bir bakış açısına ve duyulabilir bir sese (örneğin, Greta Thunberg) sahip olmak için iklim biliminde doktora derecesine sahip olmayı gerektirmeyen, daha kapsayıcı bir ortam oluşturacaktır.

Zaman daralıyor ve bir yanda da ciddi bir hareketlilik söz konusu. Bu hareketlilikten en verimli şekilde nasıl yararlanabiliriz?

En kötü etkileri önlemek için zamanın tükendiğini kabul ediyorum ancak bu en kötü etkileri en aza indirecek olumlu değişiklileri yapmak için her zaman vakit var. Yukarıda söylediğim gibi, kamuoyuyla daha kapsamlı bir iletişim kurmanın yolu, katılım ve eyleme geçme yöntemleri olarak değişen iklimle ilgili daha fazla öğrenme ve bilme yolları açmak, bunları geliştirmek ve desteklemekten geçiyor.

Durumun aciliyeti göz önünde bulundurulduğunda, iklim inkârcılarını ikna etmek mi, yoksa henüz harekete geçmemiş ama bu konuda bir farkındalığa sahip olanları harekete geçirmek mi öncelikli olmalı?

Etkili iletişim gerçekten de hedef kitlenin kafasındaki düşünceler ile başlar. Bazı iletişimciler iklim karşıtlarına, özellikle kaynak kullanımı ve karar verme üzerinde etkisi ve gücü olanlara zaman ve enerjilerini harcamayı isteyebilirler. Öte yandan bazı iletişimciler de sesi daha yüksek çıkan uç yaklaşımlar (aykırılar) tarafından görmezden gelinen sıradan insanların “kayıp orta” olarak adlandırılan kesimine odaklanıyor. Birden çok yaklaşıma ihtiyacımız var. Ama bunun için sihirli bir değnek de yok. Dolayısıyla 21. yüzyılda insan çevre arayüzündeki temel kolektif eylem noktasında bulunan bütün kitleyi karşılayabilecek tüm yaklaşımları desteklemeli ve daha ileri götürmeye çalışmalıyız. Birbiriyle kesişen bu zorluklarla ilgili nasıl planlama yapacağımız ve onlarla nasıl yüzleşeceğimiz, hayatlarımızın geri kalanını ve gelecek nesillerin hayatlarını belirleyecek.

“Sağlık Etkilerinden Bahsetmek, İklim Konusunu Daha Somut ve Acil Hale Getiriyor”

John Kotcher, George Mason Üniversitesi, İklim Değişikliği İletişimi Merkezi Araştırma Görevlisi

ABD’de nüfusun giderek artan bir çoğunluğunun iklim değişikliğinin varlığına inandığını ve bu konuda endişelendiğini görüyoruz. Bu durumun kaynağında çeşitli faktörler olsa da, yakın zamanda yayımlanan bilimsel raporlardaki uyarıların ciddileşmesi, orman yangınları ve fırtınalar gibi tehdidi daha somut ve yanı başımızda hissettiren bir dizi aşırı hava olayı, bu duruma katkıda bulunan faktörlerden bazıları.

Şu da açık ki, son zamanlarda Sunrise Movement’ın (Günışığı Hareketi) gösterileriyle, gençlerin iklim grevleriyle ve Greta Thunberg’in eylemleriyle, iklim konusunda gençlerin önderliğindeki aktivizm dalgasına oldukça yoğun bir ilgi var. Nesiller arası adalete odaklanma, konuyu birçok insanda yankı uyandırma potansiyeli olan bir bağlama sokuyor. ABD’lilere temiz enerjiye geçmenin en önemli nedeni sorulduğunda en çok verilen cevap, çocuklar için daha iyi bir yaşam sağlamak oluyor.

Öte yandan, iklim değişikliği iletişiminin en iyi nasıl yapılabileceğine dair sihirli bir değnek yok. En etkili mesajlar ve mesaj elçileri, mesaj verilen kitleye ve akıldaki hedeflere bağlı olacaktır. Bununla birlikte, iklim değişikliğinin ve hava kirliliğinin halk sağlığı üzerindeki etkileri hakkında insanları bilgilendirmenin, politik olarak muhafazakâr çizgide bulunsalar da meseleye dahil olmalarını sağladığını görüyoruz.
İklim değişikliğinin zorlayıcı taraflarından biri, birçok insanın bunu uzak bir zamanın ve yerin sorunu olarak görme eğiliminde olması. Sağlık etkilerinden bahsetmek ise konuyu insanlar için daha somut ve acil hale getiriyor.

Ayrıca, iklim değişikliğinin kutuplaştırmasından kaçınarak yalnızca hava kirliliğinin azaltılması bakımından fosil yakıtlardan uzaklaşmanın sağlığa faydaları hakkında konuşabilirsiniz. Siyasi ideolojiden bağımsız olarak, insanların temiz hava ve temiz suyu ciddi biçimde umursadıklarını görüyoruz.
Birden çok stratejinin aynı anda bir arada var olabileceğini düşünüyorum. Ancak sıklıkla görmezden gelinen bir seçenek daha var: Halihazırda iklim değişikliği konusunda kaygılı olan insanları harekete geçirmek. ABD nüfusunun iklim değişikliği konusunda en fazla endişe taşıyan kısmının sadece dörtte biri bu endişelerini seçilmiş yetkililere aktarmak için siyasi savunuculuk faaliyetlerine dahil oluyor. ABD’lilerin artan bir çoğunluğu iklim değişikliği konusunda endişe duyduğundan, araştırmacılar arasında bireyleri sistematik değişiklik talep etme konusunda harekete geçirmenin yollarını bulmaya daha fazla zaman harcamamız gerekliliğine yönelik yükselen bir farkındalık söz konusu.

EkoIQ Editör