#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
once cocuklar harekete gececek

Önce Çocuklar Harekete Geçecek

Önce Çocuklar Harekete Geçecek
 Türkiye’de en az hareket eden grubun 15-19 yaş arasındaki gençlerden oluştuğunu söylesek inanır mıydınız? Son araştırmalardan biri böyle söylüyor. Bu vahim tabloyu değiştirmek için yola koyulan Aktif Yaşam Derneği de, çocuklara fiziksel aktivite alışkanlığı kazandırmak için “Çık Dışarıya Oynayalım” projesini hayata geçiriyor. 1 milyon öğrenciyi hedefleyen dernek, fiziksel aktivitenin özel sektör için de bir yatırım alanı olduğuna dikkat çekiyor…

Özgür ÇAKIR
Özgür GÜVENÇ

Hareketsizlik artık bir yaşam biçimi. Durum böyle olunca da sadece daha fazla hareket etmekle, daha sağlıklı bireyler haline geldiğimiz yanılgısına kolayca kapılabiliyoruz. Hâlbuki hareket etmekle fiziksel aktivite aynı şeyler değil. Gündelik hayatımızda işyerinde, yolda, evde yaptığımız hareketlerle, dayanıklılığımızı, esnekliğimizi, dengemizi ve kuvvetimizi artıracak düzenli faaliyetlerden oluşan fiziksel aktivite, birbirinden apayrı şeyler. Son verilere göre, dünyada her yıl 3,2 milyon insan, fiziksel inaktivite nedeniyle hayatını kaybediyor. Sırf bu sayı bile, hareketsiz yaşam biçiminin sonuçlarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Durum Türkiye’de de pek iç açıcı değil aslında. Somut veriler olmasa da fiziksel aktivite, gündemde çokça yer bulmayan ve önemsenmeyen bir konu.  Kuruluşunun üzerinden dört yıl geçen Aktif Yaşam Derneği, işte tam da buna vurgu yapan farklı projeler üretiyor. Dernek bu çalışmalarını gerçekleştirirken de resmi kuruluşlar, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve konuyla ilgili yatırım yapabilecek özel sektörle işbirliği içinde çalışıyor.
Aktif Yaşam Derneği, adıyla ilk başta son yıllarda tüm dünyada giderek gelişen sağlık kültürüyle bağlantılı sportif faaliyetleri akla getirse de, asıl hedefi, gündelik yaşamımızda fiziksel aktivite olanaklarının farkına vararak bunları kullanmak, yani fiziksel aktiviteyi bir nevi yaşamın parçası haline getirmek.

İşe Çocuklardan Başladılar

Aktif Yaşam Derneği’nin Çık Dışarıya Oynayalım adlı son projesi ise çocuklara yönelik. Türkiye’nin fiziksel inaktivite yapısını gösteren bir veri olmadığına dikkat çeken derneğin başkan yardımcısı Ayşe Pınar Altun, Türkiye’de toplumun fiziksel aktivitesini ölçmek, algı ve beklentileri öğrenmek için yola çıktıklarını ve bir araştırma yaptıklarını kaydediyor.
Araştırma sonuçları gerçekten oldukça çarpıcı. Buna göre, Türkiye’de toplumun sadece yüzde 25’i yeterli fiziksel aktivite içinde. Söz konusu yüzde 25’lik kesimin büyük çoğunluğunu ise mavi yakalılar oluşturuyor. Altun, araştırmanın en şaşırtıcı kısmının ise en inaktif kesimlerle ilgili olduğunu söylüyor. Araştırmaya göre Türkiye’nin en hareketsiz kesimi 15- 19 yaş aralığındaki gençlerden oluşuyor. Bu sonuç, derneği ister istemez fiziksel aktivite kültürünün çocukluktan itibaren yeterince verilmediği sonucuna ulaştırmış.
Çocukların gündelik yaşamlarında en uzun zamanı geçirdikleri okullara odaklanan Aktif Yaşam Derneği, Çık Dışarıya Oynayalım projesiyle, çocukların yaratıcılıklarını geliştirecekleri, hareket ederek ve iletişim kurarak, oyun oynayabilecekleri alanlar oluşturmak ve öğrencilerin gündelik yaşamlarında aktifleşmelerine katkıda bulunmak için yola çıkmış.
Derneğin Başkan yardımcısı Ayşe Pınar Altun, projeye başlarken deneyimleme üzerinden gittiklerini ve artık çoğu vakitlerini evde ya da bilgisayar karşısında geçiren çocukların dışarıya çıkıp oyun oynamaları gerektiğini fark ettiklerini söylüyor. “Hareketsizliğin arkasında, ebeveynlerin korumacı tutumları, mekânsal sıkıntıları, çocukların kültürel olarak buna yönlendirilmiyor olmaları büyük rol oynuyor. Ortaklaşa aktivite yapmıyorlar. Ama çocuklara seçenek sunmak önemli bir şey. Bu sağlandığında çocukların oyun oynamayı tercih ettiklerini gördük.”

Model Olarak Okullar
Çık Dışarıya Oynayalım projesiyle aslında bir model oluşturduklarını kaydeden Altun, “En alttaki fikir oyunla fiziksel aktivite. Onun bir üstünde okulda fiziksel aktiviteyi, onun da üzerinde gündelik hayatta zaman geçirdiğimiz alanların aktifleştirilmesini hedefledik. Okullarla bir modelin çerçevesini çizdik. Bu modeli daha sonra bir parka, ofisimize ya da evimize de uygulayabiliriz” diyor.
Aktif Yaşam Derneği, Milli Eğitim Bakanlığı ve Coca-Cola Hayata Artı Vakfı’nın da destek verdiği proje kapsamında, önce Avrupa’daki benzer örnekleri incelemiş. Üstelik bununla da yetinilmeyip bir bilim kurulu da oluşturulmuş. Kurul, belirli aralıklarla toplanarak fiziksel aktiviteyle ilgili deklarasyonlar da yayımlıyor. Çık Dışarıya Oynayalım projesi yola çıkarken de farklı üniversitelerden farklı uzmanlık alanlarından akademisyenlerle görüşmeler yapılmış ve bir dizi atölye çalışmasında bulunulmuş.
Atölyelerde bine yakın oyun taranmış ve bunlar arasından toplumsal cinsiyeti gözeten, süresi daha az olan ve ilgi çekebilecek oyunlar seçilmiş. Ayşe Pınar Altun, oyunların okullarda uygulamaya sokulma sürecini de öyle anlatıyor: “Akademisyenlerin de katkısıyla oluşturduğumuz seçkiyi, okulların bahçelerine uygulanabilir hale getirdik ve seçtiklerimizi öğrencilerle görüştük. Tasarlama sürecinde bütün oyunları modernize ettik ve hareket üzerine kurulu olmalarına dikkat ettik. Okul bahçelerinde uyguladığımız 10 adet oyun var. Sadece dış mekânlarda değil derslerde de uygulanabilir oyunlar hazırladık. Bütün oyunların hareket beceri kazanımlarını analiz ettik. Şu anda 26 ilde 100 okulda bu oyun alanlarından bulunuyor. Bu sayı, bu yılın sonunda 45 ilde 200 okula çıkacak.”
Okulların bahçelerinde, zeminlere çizilerek oynanabilir hale getirilen oyunlar arasında aşık, micoz gibi geleneksel oyunlar, seksek gibi evrensel oyunlar ve twister gibi modern oyunlar yer alıyor. Yön bulma, toplama çıkarma ve kelime türetme gibi konuların öğrenilmesini kolaylaştıran oyun alanları da matematik, İngilizce ve coğrafya gibi branş derslerini eğlenceli hale getirmeyi amaçlıyor.
 
Oyun Müfredata da Girdi
Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu yıl ilkokul 1 ile 4. sınıflar arasına beden eğitimi dersi yerine ‘oyun ve fiziksel etkinlikler’ adlı yeni bir ders koyması da derneği sevindiren bir başka gelişme. Altun müfredata konulan ders için, “Bu kararda bizim çalışmamız da etkili oldu diyebiliriz. Oyun ve fiziksel aktivite arasında kurduğumuz bağlantının politikalara yansıması güzel bir şey” diyor.
Aktif Yaşam Derneği proje uzmanlarından Yasemen Güray da, projenin uygulamaya sokulduğu okullara yaptıkları gezilerde çok iyi bir geri dönüş aldıklarını kaydediyor. Güray, okulların tamamının oyun meselesine hakim olduklarını, çocukların da artık kendi kendilerine oyunlar bulmaya başladıklarını dikkat çekiyor. “Biz bu oyunu nasıl düşünememişiz dediğimiz anlar oldu. O kadar çok çeşitlendirmişler ki. Oyunlar zaten böyle bulundu. Kimse bunları yazmadı. Okullarda oyun kulüpleri kurduk. Oyun şenlikleri düzenledik. Çocuklara bu oyunlar nasıl oynanır diye sorduk. Çocuklardan çok fazla yanıt ve oyun önerileri geldi. Biz yetişkinler olarak bu oyunların belli kurallar çerçevesinde oynanacağını düşündük. Bir baktık ki bir çocuklar oyununun 10 farklı çeşidini geliştirmişler”.
Aktif Yaşam Derneği, projede bir aksilik olmaması durumunda önümüzdeki 5 yıl içerisinde 1 milyon çocuğu, oyunla fiziksel aktivite kültürü alan bireyler haline getirmeyi kafasına koymuş durumda. Bunun çıktılarını gelecek nesillerin sağlığıyla alacağımızı bilmek gerçekten insanı mutlu ediyor.

Özel Sektör için Yatırım Alanı
Fiziksel aktiviteyi toplumun farklı kesimlerinde de yaygınlaştırmak isteyen Aktif Yaşam Derneği, beyaz yakalıların fiziksel aktiviteleriyle ilgili incelemelerde de bulunuyor. Dernek zaman zaman seyyar istasyonlarla, ofis çalışanlarının günlük fiziksel aktivite ihtiyaçlarını ölçüyor. Ölçüme giren çalışana, fiziksel aktivitesini artırmak için neler yapması gerektiğini gösteren bir karne veriliyor.
Dernek ayrıca çok yakında ofislerle ilgili bir projeyi de hayata geçirmeye hazırlanıyor. Dernek başkan yardımcısı Ayşe Pınar Altun, sosyal anlamda kamunun ve sivil toplum örgütlerinin de da bu konuda kararlar alması gerektiğine dikkat çekiyor. “Özel sektör, fiziksel aktiviteyi toplumsal sorumluluk anlamında bir tür yatırım olarak da görmeli. Ayrıca bir yandan da çalışanlar adına da faydalı bir alan. Bazı şirketler bu işin ekonomik boyutunu da inceleyip, kendi şirket binalarına gym center’lar koymaya bile başladılar. İşyerinde bu tür imkânlar sağlandığında, yıllık sağlık sigortası maliyetlerinin düştüğünü de gördüler. Yani ekonomik anlamda da bir girdi aslında. Hatta çok yakın bir gelecekte, fiziksel aktivitenin işyerlerinde muhtemelen yasalarla düzenlenmiş bir alan olacağını düşünüyoruz. Çalışanlarınıza nasıl belli haklar sunmak zorundaysanız, yakında bu hakların içine fiziksel aktivitelerin de gireceğini hep beraber öreceğiz”.

Yoksa Sadece ‘Hevesli’ misiniz? 
Aktif Yaşam Derneği Türkiye çapında yaptığı araştırmayla fiziksel aktivite hakkındaki algı ve beklentileri de sınıflandırmış durumda. Buna göre piramidin en alt basamağında ve en kalabalık olan grup ‘kanaatsizler’. Bu gruptaki bireyler, fiziksel aktiviteye katılımla ilgili karar alacak iradeye ve kanaate sahip değil. Kanaatsizlerin hemen üzerinde ise ‘şüpheliler’ yer alıyor. Bu grubu “Fiziksel aktivitede bulunsam ne olur?” sorusunu soranlar oluşturuyor. Şüphelilerin üzerindeki grup ise ‘hevesliler’. Onları, “Bu pazartesi kesin spora başlıyorum” cümleleriyle hemen tanıyabilirsiniz. Bir sonraki grup olan ‘takipçiler” ise ayda bir iki gün, bu heveslerini gerçekleştirebilenlerden oluşuyor. En üstte ise ise ‘öncüler’ yer alıyor. Öncü gruptaki insanlar haftada en az bir iki günün hobi olarak fiziksel aktiviteye ayıranlardan oluşuyor.

 

EkoIQ Editör