Kültür

Özelleştirme, Kültür-Sanat Alanına Vurulmuş En Büyük Darbe!

Ekonomik belirsizlikler ve dijital pazarlama ağlarının gelişmesi, yayıncılık sektöründe yeni strateji ve arayışların gerekliliğini ortaya koydu. Kitap ve dergi gibi basılı yayınların üretimden okura ulaşana dek karşılaştığı sorunları çözmek için kooperatif kurduklarını ifade eden S.S. Yayınevleri İşletme Kooperatifi (YayKoop) Yönetim Kurulu Başkanı Elif Akkaya, alternatif örgütlenme modellerinin önemine vurgu yaptı.

Nihat NUYAN

Türkiye’de yayıncılık sektörünün örgütlülüğünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Kooperatif haline gelmenin ne tür katkıları olduğunu söyleyebilirsiniz? Süreci başlatan neydi?

Türkiye’de yayıncılık sektörü, tarihi kesiti 1960’lardan itibaren alırsak aslında örgütlenme açısından biraz geç kalmış durumda. Birliklerini, derneklerini kurmak için zaman zaman bir araya gelmiş ama örgütlülüğün ne yazık ki en zayıf olduğu sektörlerden biri. 12 Eylül öncesi Türkiye’yi vuran ekonomik kriz, kağıt krizi, kağıdın simsar denilen kişilerin eline geçmesiyle Cağaloğlu’nda bazı yayıncılar bir araya gelerek kooperatifleşme ve kağıdı SEKA’dan (Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları) alma girişiminde bulunuyorlar. Ardından 12 Eylül geliyor ve iş akamete uğruyor. Ne kooperatifini kurabiliyor ne sosyal ve ekonomik açılardan örgütlülüğünü tamamlayabiliyor. Dernekler ve birlikler sonraki dönemin ürünü, Türkiye Yayıncılar Birliği gibi yapılar daha çok 1980 sonrası ortaya çıkan örgütlenme mekanizmaları.

Bugün bakıldığında kooperatifin neden kurulduğu şöyle açıklanabilir: Birlik genel olarak telif ve yayın haklarını, yayıncıların Kültür Bakanlığı ile olan ilişkilerini yasal açıdan sürdürmeye çalışırken; dernek genel olarak bu sektörün ve bu mesleği icra edenlerin sorunları üzerine eğiliyor. Elbette her yayıncının farklı sorunları var ya da aynı sorun her yayıncıda farklı şiddette. Bu açıdan dernek ve birlik çözüm üretme konusunda yetersiz kalıyor. Özellikle de ekonomik kaynaklı varoluşsal sorunlarda… Biz 2019 yılının 1 Mayıs’ında ilk Genel Kurulumuzu yaptık. 2018 yılı sonlarında bu kararı almış ve Cağaloğlu’nda birkaç yayıneviyle bir araya gelmiştik. Bunun ana sebebi dağıtımın tekelleşme yönünde gösterdiği emarelerdi. Bizim gibi ülkelerde bilirsiniz ki iktidarlar, muktedir olanlar, kültürel alanın içinde yer almak, oraya yön vermek isterler. Biz de bunu yaşıyorduk. D&R mağazaları el değiştirmişti. O dönemde sorunların daha da büyüyeceğini gördük. Yani kitapları dağıtamamak, teşhir edememek, okura ulaştıramamak yayıncıların en büyük problemidir. Kitap bir şekilde çıkıyor fakat yolunu bulabilmesi için en büyük alanı raf. O rafı göremediğinde, o kitap tekrar dağıtımcı depolarından yayıncının depolarına gelir ve bu büyük bir zarardır. Biz Cağaloğlu’nda on kadar yayınevi bir araya geldiğimizde iyi ki hemen kooperatif hakkında fikir birliğine varıp örgütlenmişiz çünkü hemen ardından pandemi patladı. Arkasından büyük bir ekonomik kriz… Yayıncılar şu anda gerçekten çıkış noktası arıyor. Kooperatif buna ne kadar çözüm olabiliyor? En azından bir can suyu ve yeni bir örgütlenme alanı sunuyor. Bir sorun olduğunda kooperatif üzerinden çözülebiliyor. Kooperatif aynı zamanda ortaklarının kitaplarının kütüphanelerde bulunmasını, neredeyse sıfır maaliyetle fuarlarda sergilenmesini, okura ulaştırılmasını sağlıyor; ortakların sorunlarını çözmek üzerine şekilleniyor. Tabii derdimiz çok daha büyük. Kooperatif de tüm bu sorunları çözme iradesi gösteriyor. 2024, beşinci yılı olacak. Beşinci yıldan itibaren çok daha büyük ölçekte sorunların çözümüne odaklanıyoruz. Bu durum örgütlülüğün ne denli gerekli olduğunu da bize gösteriyor aslında.

Bitmek bilmeyen bir kağıt tedarik krizi var yıllardır. SEKA’nın özelleştirilmesi, kağıt konusunda dışa bağımlılığı artırmıştı. Güncel durumda kağıt tedariki, yayıncılığı nasıl etkiliyor?

Tamamen dışa bağımlı hale gelen sektörlerin varacağı yer budur. Her şekilde kırılgan. Ufacık bir sarsıntıda hem tedarik hem üretim açısından krizle karşı karşıya kalır. Bu ülkede SEKA diye bir gerçek vardı ve SEKA 80’lerin sonuna, 90’ların başına kadar yayıncıların kültür kitaplarının, Milli Eğitim’in ders kitaplarının çıkarılmasına yeteri miktarda üretim yapıyordu.

Özelleştirilip satılarak tamamen yok edilmesi yalnızca bizi değil, birçok alanı olumsuz etkiledi. Örneğin bu yıl Milli Eğitim ders kitaplarını basmak üzere ihaleler açtı ama yapamadılar, “pazarlık usulü ihale” yapmak zorunda kaldılar. Yapamazlar çünkü sürekli dalgalanan bir kur var. Dışa bağımlı bir matbaa… Yani, mürekkep olmazsa bu kitaplar basılamayacak. Matbaanın kullandığı boyadan bahsediyorum, o boya olmadığı takdirde kitabı basamıyorsunuz. Bu boyanın sürekli dalgalanan kurla birlikte maliyeti değişiyor. Kitabı matbaaya gönderiyorsun ama bir hafta sonra baskıya girerken başka bir fiyat ortaya çıkıyor. Bu durum biz yayıncıları özellikle temel tüketim maddesi olan kağıt açısından çok zor durumda bırakıyor. Bir de tedarik sorunu var. Dünyada artık bazı kağıtların üretilmeyeceği belirtiliyor. Finlandiya’da kapatılan kağıt fabrikaları… Bunları da düşününce işin boyutu çok daha çeşitlenecek.

“Çözüm nedir?” diye sorarsanız, aslında birkaç defa bunu dile getirdik: Devlet bunu Kültür Bakanlığı üzerinden bir kalkınma projesi kapsamında değerlendirip böylesi bir atılıma girebilir, bu ülkede fabrikalar kurulabilir ki biz kendi kağıdımızı üretebilecek durumdayız aslında. Bunlar kâr da sağlayacak yatırımlar olur. Ama böyle bir irade, böyle bir istek yok. Yerel yönetimler, mesela büyükşehir belediyeleri bu işlere girebilir, fabrikalar kurabilir. Hem istihdam hem üretim hem de bir sektörün sorunlarını çözmek açısından… Yerel yönetimlerin önüne bu tür dosyalarla, projelerle gittik zamanında ancak yatırım maaliyeti çok yüksek olduğu için zaman alıyor. SEKA’nın ya da bize yetecek olan ara ürün ve malzemelerin tedariki ile ilgili yapıların özelleştirilmesi, kültür-sanat alanına vurulmuş en büyük darbelerden biridir.

Dağıtım kanallarının tekelde toplanması yayınevleri açısından ne tür sorunlar oluşturuyor? Kooperatif olarak geliştirdiğiniz bir dağıtım mekanizması var mı?

Alternatif dağıtım mekanizmaları oluşturduk. İlk yıllarda bununla ilgili çalışmalar yaptık. Mağazalaşma ve kitabevleri açılması için bazı projeler geliştirdik ancak büyük ekonomik krizden dolayı ayakta duramıyorlar ne yazık ki. İnternetteki satış kanallarının yaptığı devasa indirim kitabevlerini vurdu. Küçük kitabevleri kirasını ödeyemeyecek duruma geldi. Kitabı dağıtacak yeni kanallar oluşturmak gerekiyor. Buna kütüphaneleri de ekleyebiliriz, kültür merkezlerini de… Kooperatif buna çözüm üretmeye çalışıyor, kendi kanallarını da yarattı. İnternet sitemiz üzerinden üyelikle, özel indirimlerle hem okura hem de kitabevlerine satış yapıyoruz. Elbette yeterli değil. Bu yıl lojistik ve dağıtım anlamında çalışmalar yapacağız. Beş yıllık kooperatif deneyimi bize köklü çözümler için olanaklar da tanıdı. En önemli şey dağıtımda lojistik ve kitapçılara verilen iskontolar. Yayıncılar biraz bunun handikabını yaşıyor. İnternetteki kitap satış kanallarıyla kitabevlerinin maaliyetleri arasında dağlar kadar fark var. Web satışlarında depolama ve kargo maaliyetleri var ama kitapçının maaliyeti en az on kalem. O yüzden onlar devasa indirimlerle, acımasız indirimlerle kitapçıların yaşamaması üzerine bir satış stratejisi çiziyor. Bu yüzden sorunu çözerken, kitabevlerinin yeniden açılmasını sağlayacak bir formül üzerinde durmak gerekiyor. Son zamanlarda yerel yönetimler bu konuda adımlar attı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi elli kadar kütüphane açtı, aynı zamanda kitap satış alanları açtı ki bunlara çok ihtiyaç var. Türkiye’de yine birçok yerel yönetim bu konuda iyi niyetli çalışmalar yaptı. Dağıtım problemini çözmek için kitabevlerinin sayısının artması gerekiyor. Elimizde yalnızca D&R ve Penguen gibi birkaç markanın alışveriş merkezleri ve farklı şehirlerde yaygın mağazaları var. Oralarda hem kitapçının hem de yayıncının ayakta kalabileceği indirim ve ıskontolarla kitabı dağıtmaya çalışıyoruz. Beşinci yılımızda işi biraz daha ileriye taşıyıp ortaklarımıza lojistik destek vereceğiz ki maaliyetleri minimize edebilsinler. Böyle bir formül üzerinde çalışıyoruz.

Alternatif örgütlenme mekanizmalarının yaratılması, yayıncılığı ve kültür-sanat alanını da besleyen bir kanal olduğu için oldukça önemli. Bu açıdan, Tiyatro Kooperatifi, Yayıncılar Kooperatifi gibi alternatif örgütlenme örnekleri önemli ve çoğalmalı. Farklı örgütlenme araçlarının ortaya çıkması, kültür-sanat alanını daha sağlıklı, daha bağımsız hale getirecek ve aynı zamanda bağımlı olduğu durumlardan kurtaracak, özgürleştirecektir. Bu açıdan kooperatif deneyimi ve yeni alternatif örgütlenme modelleri çok değerli.

About Post Author