Dünya Bankası’nın bir raporu, günümüzde şehirlerin artan nüfusa hizmet verme ve seragazı kontrolü kolaylığı bakımından piramitleşmeye dönmesini anlatıyor.
YAZI: Elif Gökçe ŞAHİN Gsahin@alumni.harvard.edu
Dünya Bankası geçtiğimiz yıl “Pankekten Piramitlere: Sürdürülebilir Büyümeyi Destekleyen Şehir Yapıları” (Pancakes to Pyramids: City Form to Promote Sustainable Growth) adlı bir rapor yayımladı. Şehirlerde, insanların ve şirketlerin yoğunlukta ve sürekli iletişim halinde olduğu ve bu nedenle görsel yapılarının, şehrin faaliyetleri ve büyümesi açısından önem taşıdığı belirtiliyor. İki zıt şehir yapılaşması tarzı karşılaştırılıyor: Pankek; alçak ve enine genişleyen şehirler ve Piramit; merkezlerde yoğunlaşan ve boyuna büyüyen şehirler. Rapor, günümüzde şehirlerin artan nüfusa hizmet verme ve seragazı kontrolü kolaylığı bakımından piramitleşmeye dönmesini anlatıyor.
Raporda öne çıkan bulgular şu şekilde:
- Zengin şehirler piramit şeklinde gelişiyor.
- Yeni teknolojiler ve ihtiyaçlar şehirleri piramitleşmeye yöneltiyor.
- Nüfusların daha yoğun olarak toplanmasını sağlayan piramit yapılaşma sayesinde seragazı salımları daha kolay kontrol edilebiliyor.
Rapor kapsamında her bölgedeki en büyük şehrin 1990-2015 yılları arasındaki nüfus ve büyüme oranları hesaplanmış. İstanbul, toplam 1340 km2 kentsel alanı ve yıllık %2,3 artan nüfusu ile yılda 0,79 oranında büyüyor. İstanbul’da kişi başına 47 m2 bina alanı denk geliyor.
1,5 Derece Hedefi için Hidrojen
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) geçtiğimiz ay “1,5 derece hedefi için Küresel Hidrojen Ticareti: 2050 ve sonrası için Ticaret Öngörünümü” (Global Hydrogen Trade to Meet the 1,5°C Climate Goal: Trade Outlook for 2050 and Way Forward) adlı bir rapor yayımladı. Raporda “Yeşil Hidrojen”in düşük maliyetli enerji taşınması için önemli olduğu ve net sıfır hedeflerine bu şekilde ulaşılabileceği belirtiliyor. 1,5 derece artış hedefinde hidrojenin yaklaşık %70’inin ise yakıt olarak doğrudan kullanılabileceği; kalan %25’inin sıvı ve gaz olarak taşınabileceği belirtiliyor. Rapor hidrojenin net sıfır hedefleri için nasıl verimli bir şekilde kullanılabileceği; pazar, altyapı, düzenleme, sertifikasyon, teknoloji ve finansman geliştirilebileceği konusunda detaylı bir çalışma ortaya koyuyor.
Sürdürülebilir Alışveriş Güzel ama Pahalı
Shopify adlı küresel alışveriş portali tarafından yapılan bir tüketici anketine göre, hem satıcılar hem de son kullanıcılar sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarının ilgi çekici olmakla birlikte maliyetlerinin de çok yüksek olduğunu belirtiyor. Bulgulara göre, son zamanlardaki hayat koşullarının zorluğuna karşın pahalı ve sürdürülebilir alışveriş artarak devam ediyor.
Shopify, anket çalışmasında 24 bin son kullanıcı ve 9 bin küçük ve orta ölçekli satıcıyı baz almış.
Son kullanıcıların %62’si, ekonomik belirsizliklere karşın sürdürülebilir alışverişlerinden vazgeçmeyeceklerini belirtmiş. Satıcıların ise %82’sinin, sürdürülebilirlik faaliyetleri ile artan performansları arasında doğrudan bir ilişki var. Hem son kullanıcılar hem de satıcılar karbon nötr gönderim ile sürdürülebilirlik ve çevre için yapılan küçük desteklerin faydalarını gördüklerini belirtiyor. Z ve Milenyum jenerasyonları daha öncekilere göre daha bilinçli alışveriş yapıyor. Bu grubun %60’ı alışverişlerinde sürdürülebilir olmaya özen gösteriyor ve %30’u önümüzdeki sene daha da sürdürülebilir olmayı planladığını belirtiyor. Son kullanıcıların %24’ü her alışverişinde çevreyi koruyan ambalaj ve yerel ürün gibi sürdürülebilir olanı tercih ediyor. Küçük satıcıların %40’ı ile büyük satıcıların %48‘i sürdürülebilir alışverişin kendileri açısından artan maliyetleri nedeniyle bu konuyu bir engel olarak görüyor.
Sürekli Gelişen Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik Enstitüsü tarafından geçtiğimiz ay “2023 Sürdürülebilirlik Eğilimleri Raporu” (The 2023 Sustainability Trends Report) yayımlandı. Rapor geçtiğimiz sene içinde gerçekleşen önemli küresel olaylar ve bunların sürdürülebilirlik alanlarına etkileri incelendi. Raporda; Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, sosyal medya bağımlılığı, tedarik zinciri bağımlılığı gibi küresel eğilimlerin yanı sıra bunların enerji, gıda, enflasyon, işsizlik ve göç gibi alanlarda sonuçları olduğunu da ortaya konuyor. Özellikle savaştan doğrudan ve dolaylı olarak etkilenen bölgelerde sürdürülebilirlik faaliyetlerine gösterilen ilgi ve desteğin azaldığı gözlemleniyor. Bazı şirketler sürdürülebilirlik yatırımlarını azaltarak tepki verse de bazı şirketler uzun vadede finansal sağlıklarını korumak için sürdürülebilirlik faaliyetlerine aynı şekilde devam ediyor. Raporda, bazı şirketlerin üst düzey yöneticilerinin primlerinin bile sürdürülebilirlik faaliyetlerine bağlandığı belirtiliyor. Örneğin net sıfır karbon emisyonuna ulaşma, geridönüşüm faaliyetlerini operasyonlarına katma, atıkları azaltma, ekipman yenileme yerine tamire yönelme ve tedarik ağının çeşitliliğini artırma gibi olumlu adımlar ödüllendirilmeye başlandı.
Finansçıların Net Sıfır için Beş Adımı
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Davos 2023 Zirvesi kapsamında PwC danışmanlık şirketi tarafından “İklim Değişikliğine Adaptasyon için Kritik Ticari Adımlar” (Critical Business Actions for Climate Change Adaptation) adlı bir rapor yayımladı. Raporda, 2022 yılının Covid-19 pandemisi, Rusya-Ukrayna savaşı ve beraberinde getirdiği ekonomik zorluklar ve krizler ile geçtiği ve bunların da iklim üzerinde baskı oluşturduğu belirtiliyor. Ama asıl hedef olan net sıfır karbonlaşmanın bu zor zamanlarda bile unutulmaması ve takip edilmesi gerektiği vurgulanıyor. Raporda özellikle şirketlerin finansal üst yöneticilerinin (CFO) sürdürülebilirlik faaliyetlerini ciddiye alıp, tepeden tırnağa uygulanmasını sağlatıp, sonuçlarını şirketlerin kârlılıklarına yansıtmaları gerektiği belirtiliyor. Dünya üzerinde nüfusun yaklaşık yarısı olan 3,3 milyar insanın iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarından doğrudan etkilenen bölgelerde yaşadıkları ve işletmelerin gerek tedarik zincirleri gerek son kul-lanıcıları açısından ilkim değişikliği ile mücadele etmelerinin şirketlerinin devamlılığı ve kârlılığı açısından son derece önemli olduğu vurgulanıyor. Aksi takdirde iklim değişikliğininetkileri ile mücadele etmek için 2030 yılına kadar harcanması gereken rakam 340 milyar Amerikan doları seviyesinde; bunu da başarmak gerçekçi değil. Bu nedenle rapor, CFO’lara gerçekleştirmeleri mümkün olan beş adım öneriyor:
1) Utanmayın ve karbon kredisi, iklim değişikliği, biyoçeşitlilik gibi bilmediklerinizi sorup öğrenin.
2) Hata yapmak için kendinize alan tanıyın ve risk alın. Denemezseniz başaracağınızı göremezsiniz.
3) Şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine uyun. Yaptıklarınızı ve yapamadıklarınızı raporlayın.
4) Adil ve eşitlikçi bir geçiş sağlayın. Gelişmekte olan ülkelerdeki faaliyetlerinize özen gösterin.
5) İşbirliğine açık olun. Diğer özel sektör kuruluşları ve STK’lardan destek istemekten çekinmeyin.