#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Paris’e Her Zaman Sahip Çıkacağız

“ABD Başkanı Donald Trump, yönetiminin Paris Anlaşması’ndan çekilme niyetini açıkladığında birçok insan öfkelenmişti. Tarihi bir anlaşmanın öncü arabulucusu olarak insanların üzüntüsünü anlayabiliyordum. Ancak ben başkana teşekkür ettim. Trump’ın duyurusu, dünyanın iklim değişikliği konusundaki kararlılığını destekledi ve bunun için hepimiz minnettar olmalıyız”

YAZI: Christiana FIGUERES, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi eski İcra Direktörü

İki yıl önce Aralık ayında, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (BMİDÇS) bağlı hareket eden 195 ülke, yüzyılın sonuna dek sanayileşme öncesi seviyeye kıyasla sıcaklık artışının 2 dereceden fazla artmaması için gerekenleri yapmayı taahhüt eden Paris Anlaşması’nı müzakere etti.

İran’ın Ahvaz kentinde kaydedilen ve rekor kıran 54 derece gibi aşırı sıcaklıklara ve Büyük Set Resifi’ndeki yoğun mercan beyazlamalarına kadar hızla artan iklim etkilerine şahit olmaya başladık. Houston, Texas ve Mumbai’de yaşanan sel felaketleri, iklim değişikliğinin en savunmasız bölgeleri nasıl daha fazla etkilediğini gösterdi.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi sürecini yürütürken, anlaşmanın istikrarlı olabilmesi için sadece ulusal hükümetlerin değil, herkesin süreci sahiplenmesi gerektiğini biliyorduk. Bunu aklımızda tutarak, iklim değişikliği konusundaki küresel bir anlaşmanın önemini ve bu anlaşmanın hepimiz için geleceği nasıl iyileştirebileceğini anlamaları adına dünyanın dört bir yanından insanları bir araya getirdik.

Sonuç: Paris herkesin anlaşması. Anlaşma, şehirlere, şirketlere, sivil toplum kuruluşlarına ve devletlere olduğu kadar küresel sivil topluma ait. Yani Başkan Trump süreci istikrarsızlaştırmak adına anlaşmadan çekilme niyetini duyurduğunda bir ümitsizlik oluşmadı. Onun yerine, Paris Anlaşması’nı desteklemek için ilham verici bir karşı hareketi tetikledi.

ABD’de bu hareket “Amerika’nın Vaadi” ve “Biz Hâlâ Buradayız” gibi kampanyaları kapsıyor. Uluslararası olarak, sıcaklığın kontrolden çıkacağı bir dünyadan en çok zarar görecek olan gelişmekte olan ülkelerde, ada devletlerinde ve yerli gruplarda güçlenen bir kararlılık gördük. Ve geçtiğimiz yaz, ABD dışındaki bütün G20 ülkeleri Paris Anlaşması’na olan ulusal taahhütlerini pekiştirdi.

Kaliforniya Valisi Jerry Brown ise 2018 yılının Eylül ayında San Francisco şehrinde gerçekleşecek İklim Eylemi Zirvesi için planlarını duyurdu: “Kaliforniya ve Amerika’daki tüm eyaletlerde harekete geçmenin zamanının geldiğine inanıyoruz ve bu İklim Eylemi Zirvesi’nde bunu başaracağız.”

Brown’ın zirvesi ve aynı zamanda BMİDÇS sürecini destekleyen yerel çabalar, dünyaya iklim eylemine hız kazandırma konusunda meydan okuyor. Paris sıcaklık hedeflerine ulaşmamız için ülkeler tarafından sunulan ulusal planların, mevcut durumlarına göre daha da yükseğe çekilmesi gerekiyor. Neyin hızlanacağını, dahası iklimsel olarak güvende bir dünyanın neye benzediğini ispat etmeliyiz ve devlet yetkililerini de aynısını yapma yönünde cesaretlendirmeliyiz. Bu an, uluslar anlaşmanın beşinci yıldönümü olan 2020’de buluştuklarında hayat bulacak. Ülkeler ayrıca, Kaliforniya zirvesinden hemen sonra, 2018 yılı sonunda niyetlerini bildirme fırsatı bulacaklar.

Şu anki ABD yönetiminin hatasına karşın, güçlü iklim liderliği hepimizin etrafını sarmış durumda: Şehirlerde bunu görebiliyoruz. C40 Şehirleri arasında yer alanlar ve ABD bünyesinde Sierra Club’ın “Ready for 100” kampanyası güzel bir örnek oluşturuyor. Bölgesel hükümetler tarafından verilen bir taahhüt olan ve Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmaya çalışan Under2 MOU kapsamında devletler ve bölgeler hızla ilerliyorlar. Birçok şirket ve yatırımcı da eylemleri için sorumluluk alıyor ve bireyler Avaaz ve 350.org gibi organizasyonlarla güçleniyorlar.

Paris’e destekteki ani artış reel ekonomideki (hizmetlerin ve malların üretimi olarak) süreç tarafından düşük karbonlu gelecek doğrultusunda desteklendi. 100’den fazla çok uluslu şirket RE100 kampanyası aracılığıyla %100 yenilenebilir enerjiye gideceğini taahhüt etti. Böylece yıllık 146 terawatt-saatlik temiz enerji için talep yaratıldı ki bu bütün Polonya’nın enerji ihtiyacını karşılayabilir. ABD’nin rüzgar enerjisi sektöründeki iş hacmi yedi yıl içerisinde ikiye katlanacak ve bu rüzgarı ABD’de en hızlı büyüyen sektör haline getirecek. Elektrikli otomobil satışları ise inişli çıkışlı. Aralarında İngiltere, Fransa ve Hindistan’ın bulunduğu ülkeler bu yüzyılın yarısına kadar içten yanmalı motorları yasaklayacaklarını taahhüt ettiler.

Değişim İklimini Güçlendirmek

Finans sektöründe, dünyanın en büyük yatırımcıları kendilerini yarı yolda bırakabilecek fosil yakıt gibi varlıklar ile ilgili oldukça temkinli davranıyor. “Task Force on Climate-Related Financial Disclosures”un tavsiyeleri ışığında yatırım yaptıkları şirketlerin iklim riski açıklamalarına tepki veriyorlar. Bugün, 27 trilyon dolar değerindeki fonlarıyla, dünyanın en büyük yatırımcılarının yarısından fazlası, yatırım yapacakları zaman iklim değişikliğini göz önünde bulunduruyorlar. Ve hepimiz, paramızın 2 derece senaryosuna uygun yatırım yapıldığından emin olmak için bankamızı ve emeklilik fonumuzu zorlayarak daha fazlasını yapabiliriz. Bu ivmeyi korumak önem taşıyor çünkü zaman daralıyor. Paris hedefine ulaşmak için dünya katı bir karbon bütçesine bağlı kalmak zorunda, yani 2 derece sınırı aşılmadan önce maksimum miktarda salınabilecek seragazına. Şu anki yıllık 41 gigaton karbondioksit emisyonu oranımız ile geri kalan karbon bütçemizin orta noktasına 15 yılda ulaşmış olacağız. Bütçe tükendiğinde, emisyonları hemen sıfıra düşürmemiz gerekecek; politik olarak kaotik, düşünülemez derecede pahalı ve toplumsal olarak adaletsiz olabilecek bir sıçrayış. Bir grup meslektaşımla birlikte Nature dergisinin Haziran sayısındaki makalemizde yazdığımız gibi, karbon bütçesinin ömrünü uzatmak, yenilenebilir enerjiye geçişi yumuşatmak ve karbon emisyonu eğrisini 2020 yılına kadar sıkıca aşağı doğru bükmek için hızla seragazı azaltımına ve ondan sonra her 10 yılda bir emisyonları yarıya indirmeye ihtiyaç duyuyoruz.

Bunu yapmak, devasa bir meydan okuma anlamına geliyor; yukarıda sayılan tüm ilerlemeler önümüzdeki üç yıl boyunca görmemiz gereken şeylerin bir kısmı; seragazlarından küresel gelişimi ve büyümeyi kesin olarak ayırmamız da öyle…

Paris’te başardığımız gibi bunda da başarılı olacağımız konusunda iyimserim. Kanaatime göre hareketimiz her zamankinden daha katılımcı, daha canlı ve daha demokratik hale geldi. Daha iyi bir dünya bizi çağırıyor ve biz 2020’ye kadar buna ulaşabiliriz. Milyonlarca insan şimdiden bu göreve kendini adadı; başaracağımızı garanti etmek için, cesur ve şiddetli tutkunuza ihtiyacımız var. İnatçı bir iklim iyimseri olun, değişim iklimini güçlendirin ve herkes adına daha iyi bir gelecek için göreve katılın.

EkoIQ Editör