“Pasif ev” kavramını yeni yeni duyuyoruz. Dolayısıyla hakkında çok da net bilgilere sahip değiliz. Pasif ev nedir; nasıl yapılır? Avantajları, dezavantajları nelerdir? Türkiye’de yaygınlaşması için devletin ve yatırımcıların üzerine ne gibi görevler düşüyor? AKCOR Havalandırma Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Rodop pasif ev teknolojisiyle ilgili kafamızda oluşan tüm soruları yanıtladı.
Röportaj: Duygu YAZICIOĞLU
Fotoğraf: Ali GÜLER
Bize biraz “Pasif Ev” teknolojisini anlatabilir misiniz? Yeşil Bina’dan farkı nedir?
Bu kavram ağırlıklı olarak Almanya’da ortaya atılmış. En fazla örnek de orada. Dünyada 25 bin civarında pasif ev var. Yarısından fazlası Almanya’da. Zaten en fazla pasif ev inşa eden ülkeler Almanya, Avusturya ve İskandinavya. Yeşil Bina kavramından biraz daha farklı. Öncelikle sertifikalandırması farklı. Yeşil bina deyince akla hemen LEED ve BREEAM geliyor. Onlar enerji verimliliğine ve binanın çevresel etkisine bakıyor. Pasif ev ise, AB’deki EN normlarına dayanıyor. Hava kalitesi, minimum hava sarfiyatı gibi belli standardizasyonları var. Burada önemli olan, binayı mümkün olan en az enerji sarfiyatıyla ısıtmak, soğutmak ve havalandırmak.
Pasif ev yalnızca iklimlendirmeye mi odaklanıyor?
“Primer enerjiyi minimum düzeyde kullanan, aktif bir ısıtma ve soğutma yapılmayan bina” dersek, doğru tanımlamış oluruz. Pasif ev yaparken birkaç koşul gözetiliyor. İzolasyon, kontrolsüz hava transferinin minimize edilmesi ve güneş ışığından maksimum faydalanılması. Sadece bunlar gözetildiğinde, ısınma ihtiyacının yüzde 40’ı sağlanmış oluyor. Ama tam burada işe havalandırma ihtiyacı giriyor. Çünkü insanlar havasız kalmasın diye içeri taze hava gönderip, evdeki havayı dışarı atmanız gerekiyor.
Pasif evlerde pencere yok mu?
Var ama açılmıyor aksi takdirde ısı ve havalandırma değerleri bozuluyor. Almanya’daki standartlara göre pasif ev havalandırmasında saatte 0,6 birimden daha düşük bir çevrim olması gerekiyor. Bunun standardı şu: “Öyle bir bina yapacaksınız ki hacminin maksimum yüzde 60’ı kadar hava değişimi olmasına müsaade edeceksiniz.” Bu da havalandırmayı zorunlu kılıyor. Çok yüksek verimli ısı geri kazanım sistemleri kullanılması gerekiyor. Özellikle dönerek çalışan, yani rotor tipi cihazlarda… Bu cihazların ısıl verimlilikleri en az yüzde 80 olacak. Yani dışarıdan -5 derece aldığınız havanın enerjisinin yüzde 80’ini kullanarak evin içinde 15 derece gibi bir sıcaklık sağlamış olacaksınız. Böylece içeri ek bir ısıtma gerekmeyecek.
Pasif ev Türkiye’de yaygın değil, hatta hiç bilinmiyor demek daha doğru olur. Bunun nedeni ne olabilir sizce?
Benim teşhisim şöyle. Yeşil Binalar genelde evden çok ticari binalar. Pasif evin yaygınlaştığı alan ise konutlar. Türkiye’de bunu talep edecek bilinçte bir tüketici henüz yok. Bu konu daha çok kültürle alakalı. Ülkemizin dış ticaret açığından bahsediliyor. Enerjinin aşağı yukarı yüzde 70’i dışarıdan geliyor çünkü enerjimizi doğru kullanmayı bilmiyoruz. Bir de insanların, bu tarz bir bina yaptıklarında ceplerinden daha çok para çıkacak gibi bir algıları var. Yaptığımız araştırmalara göre halkımız, binayı yaparken harcanan para beş sene içinde amorti edilmezse, memnun olmuyor.
Yaygınlaşması için ne gerekiyor sizce? Devletin ve yatırımcıların bu konudaki rolleri ne?
Hükümetler “10 yıl sonra burada olmayabilirim” mantığıyla, kendilerini zora sokacak kararlar almıyorlar. Bu konuda vergiye teşvik getirseler, bütçedeki vergi gelirinde kısıntı olacak. Bütçelerinin dengesi bozulacak. Toprak, su ve hava kaynaklı ısıtma sistemleri de teşvik olmadığı için yaygınlaşamıyor. Almanya ve İsveç gibi ülkelerde yaptığınız yatırımlar vergiden düşülüyor, çünkü oradaki hükümetler, “Ne kadar çok destek olursa, o kadar ticari sirkülasyon olur. Bu para döngüsü de devlete yine vergi olarak geri döner” diye bakıyorlar. Onlar ekonomik olarak bazı aşamaları geçtikleri için buna kaynak ayırabilecek durumdalar. Türkiye ekonomisi ise yeni yeni gelişiyor. Belki o aşamaya gelememiş de olabiliriz. Ama şu kesin: Pasif Evlerin yaygınlaşması için regülasyon gerekiyor, kanun gerekiyor. Yatırımcı açısından bakınca da, belki zaman içinde yabancı yatırımcılara bina satmaya başlayınca, adam kendi ülkesindeki değerleri isteyebilir diye düşünülüp, standartlar artabilir.
Akcor Havalandırma olarak Swegon firmasının Türkiye distribütörlüğünü yapıyorsunuz. Swegon ürünleri pasif evlerde kullanılıyor mu?
Pasif evlerde yüksek verimli ısı geri kazanım cihazlarının gerekliliği bizi cezbediyor, çünkü Swegon firması bu konuda çok iyi. Özellikle nem oranı Almanya gibi ülkelere oranla daha fazla olan Akdeniz Bölgesi’nde yaz şartları, dolayısıyla iklimlendirme çalışmaları daha zor. Hava nemliyse havayı soğutmak için daha fazla enerji harcıyorsunuz. Nemi alabilen tipte ısı geri kazanım cihazlarımız var. Eğer Türkiye’de bir pasif ev marketi oluşursa, en iyi havalandırma alternatifi Swegon olacak.
Bir pasif evin yıllık ortalama enerji sarfiyatı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yine Almanya standardizasyonuna göre bir pasif evde ısıtma için sarfedilen enerji metrekare başına 15 kw’yi geçmeyecek. Toplamda ısıtma, soğutma ve ev elektroniği için harcanan enerji ise metrekare başına yıllık 120 kw’yi geçmeyecek.
Pasif evin enerji tasarrufundan başka avantajları var mı?
Öncelikle işletme maliyeti daha düşük. Evinizde ısıtma, soğutma makinesi yok. Bu tip cihazların hepsinin bakım, arıza gibi riskleri var. Bunlardan olabildiğince uzaklaşıyorsunuz. Ayrıca böyle bir evde yaşadığınızda doğayla daha barışık oluyorsunuz.
Ama pencere açılmıyor. Bu durum sıkıntı yaratmayacak mı sizce?
Bütün Türkiye buna takık. Neden acaba? Aslında cam açılmıyor değil, açabilirsiniz elbette ama hem evdeki havanın dengesi bozulur hem de doğru bir havalandırma kullandığınızda buna ihtiyacınız olmadığını göreceksiniz.