#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
petrol kumardir

Petrol Kumardır

Nisan ayında Meksika Körfezi’nde BP’nin “Deepwater Horizon” platformunun patlamasının ardından bütün gözler bölgeye ve petrol endüstrisine çevrildi. Yaklaşık 205 milyon galon ham petrol denize karıştı. Peki, bu kaza ilk miydi? Hayır. Son mu olacak? Petrol aramak için kazdıkça, daha fazla risk alacağız. Her kaza olduğunda kendimize soruyoruz, nasıl önleyebilirdik diye. Önlemenin tek yolu, denizaşırı petrol aramaktan vazgeçmek ve petrole olan bağımlılığımızdan kurtulmaktır. Daha kaç hayatla, ekosistemle ve ekonomiyle kumar oynayacağız? Artık hatalarımızdan ders çıkarmanın ve fosil yakıtları aşıp, temiz enerjiye yüzümüzü dönmenin zamanı geldi.
Aylarca petrol sızan Körfez’de ekosistemin gerçekte ne kadar etkilendiğini anlamak üzere Greenpeace, bir grup bilim insanıyla bölgeye gitti. Yaklaşık üç ay önce Florida sahillerinden ayrılan Greenpeace gemisi Arctic Sunrise’da bulunan bağımsız bilim insanları bölgede araştırmalar yapıyor. Keşif gezisinin farklı aşamalarında farklı bilim insanları katılıyor geziye ve her biri kendi uzmanlık alanına göre, deniz dibinden su yüzeyine, planktonlardan balinalara kadar ekosistemin tümünü inceliyor. Eylül ayında, gemideki araştırma ekibi, Mississippi yakınlarındaki Horn Adası kıyılarında BP petrol felaketinden kalan petrole bölgede hâlâ rastlandığını ispatladı. Gemide bulunan Bilimsel Araştırmalar Koordinatörü Adam Walters ve Greenpeace Okyanus Kampanya Sorumlusu Phil Kline, kumda küçük delikler açtıklarında, yüzeyin yaklaşık 30 santimetre derinliğinde petrole bulanmış kum tabakalarına ulaştılar. Horn Adası kıyılarında bulunan petrol, henüz sızıntının temizleme operasyonunun yapılmadığının ve Körfez ekosisteminin tehlikede olduğunun açık bir göstergesiydi.

500 Kilometre Uzakta Petrol İzleri
Bağımsız bilim insanlarının katıldığı analiz sonuçları, Obama’nın kızıyla denizde yüzerken verdiği karelerden oldukça farklı… Ekim ayında bile petrol kalıntılarına, felaketin meydana geldiği yerin 300 mil (500 km) batısında ve suyun 1000 metre altında rastlandı. Bu araştırmanın “bağımsızlığı” ise, BP veya Amerikan hükümeti tarafından fonlanmamasından geliyor. Araştırma, yalnızca petrolden kurtulmak gerektiğini düşünen bireylerin destekleriyle gerçekleşiyor. Dr. Rainer Amon, farklı noktalardan deniz suyu örneği almak, sudaki çözünmüş oksijen oranını tespit etmek için Arctic Sunrise gemisini bir araştırma platformu olarak kullandı. Teksas Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Oşinografi departmanlarında öğretim görevlisi olan Dr. Amon, araştırma sonuçlarını şu şekilde aktarıyor: “Aldığımız örneklerde belirgin oranda oksijen eksilmesi gözlemledik. Eğer kazanın gerçekleştiği yerden 500 km uzaklıkta, deniz suyunda bir oksijen eksilmesi sözkonusuysa, bu yalnızca petrol bulaşması yla olabilir. Bu da hükümetin açıkladığı gibi petrokimyasallar gitti söylemiyle ters düşüyor.” Doktor Amon’un araştırmasından ayrı bir araştırma yürüten Cliff Nunnally, denizaltı ekolojisti olarak okyanus tabanında 1300 metre derinlikte ve kazadan 8 km uzaklıkta dip tortusundan örnekler alarak inceledi. Yüksek oranda petrol kokan bu örnekler, on yıl önce aynı yerde yapılan araştırmalarla kıyaslanarak, bu ekosistemin şu anki konumu hakkında bilgi verecek. Bu da, Meksika Körfezi’nde deniz suyuna yüklü miktarda bulaşan petrolün etkilerini anlamamızı sağlayacak.
Petrolün suya karıştığı zaman yarattığı etkileri farklı aşamalarla incelemek gerekiyor. Sızan petrolün uçucu organik kısımları buharlaşarak sızıntının boyutunu yüzde 20-40 oranında azaltıyor. Suda çözünebilen bölümleri suya karışıyor, geri kalan petrolün bir kısmı derinlere inerken diğer kısmı da yüzeyde kalıyor. Çok uzun zaman içinde bu kalıntıların büyük bölümü çözülüyor olsa da, bu çözülme ancak on yıllara yayılan uzun bir zaman diliminde gerçekleşebiliyor. Ağızdan alınan petrol de ölümlere neden olabiliyor. Petrol, sindirildikten sonra ani ölümlere yol açmadığı durumlarda da, akciğer ve üreme ile ilgili hastalıklara kapı aralıyor. Yüzeye yakın yaşayan hayvanlar petrole bulanıyor ve kendilerini sıcak tutamıyorlar. Bu durum, nefes almak için yüzeye çıkmak zorunda olan, özellikle yunus ve balinalar için de bir tehdit oluşturuyor. Kaldı ki çözünerek suya karışan ve gittikçe görünmez hale gelen petrol de deniz yaşamında çok önemli bir yer tutan mikroorganizmalar tarafından yutularak besin zincirinde bozulmalara neden olacak etkiler yaratıyor. Meksika Körfezinde pek çok farklı tür deniz memelisi var; kambur balinalar ve denizayıları gibi nadir türler zaman zaman bölgede görülüyor. Nesli tehlikede olan Atlantik mavi yüzgeçli orkinoslarının da sayılı üreme alanlarından birisiydi Meksika Körfezi. Ayrıca yaşamını burada sürdüren bir kaşalot (sperm whale) popülasyonu, katil balinalar ve pek çok farklı yunus türü de var; petrolden etkilenmeleri, uzun vadede türün devamlılığını riske sokacak. Ağızdan alınan petrol de ölümlere neden olabiliyor. Petrol, sindirildikten sonra ani ölümlere yol açmadığı durumlarda da, akciğer ve üreme ile ilgili hastalıklara kapı aralıyor ve bu da ekosistemde uzun dönemli hasarlara neden oluyor. Petrol sızıntıları denizdeki larvalar için de ölümcül. Organik alt tabakaları zehirleyen petrol, balıkların besin zincirini etkilediği için, sızıntı, balıkçılık endüstrisini de farklı şekillerde etkilemiş oluyor. Bu etkilerin, Körfez kıyısı boyunca uzanan ticari balıkçılık alanlarına ve karides çiftliklerine ulaşması da olası. Bu anlamda özellikle istiridye çiftlikleri tehdit altında, çünkü yapıları nedeniyle istiridyelerin petrol partiküllerini, kimyasal seyrelticileri ve petrole bulanmış planktonları sindirmesi olası. Bu nedenle Körfez’den elde edilen deniz ürünlerinin tüketime sunulmadan önce dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekiyor. BP petrol felaketi, gerçekleştiği zaman itibariyle de Körfez ekosistemi için yıkıcı etkiler oluşturdu. Milyonlarca galon petrolün körfez sularına sızdığı aylar pek çok balık ve deniz memelisi için yumurtlama ve çiftleşme dönemiydi. Bu dönemde pek çok türün, daha önce oluşturdukları yuvalama alanlarında kalıyor olması, petrole maruz kalma sürelerini de uzattı. Felaketin deniz ekosistemi üzerindeki tüm etkilerini şimdiden söylemek imkansız olsa da, bölgenin çok sayıda nadir ve tehlike altındaki türe ev sahipliği yapıyor olması, Körfezin hassas ekosistemini korumaktaki aciliyetin altını çiziyor.

Petrol Felaketleri Tarihi
1969 yılında, Santa Barbara petrol sızıntısı da Güney California’da Santa Barbara plajlarına kadar bulaşan bir kazaydı. 10 günlük süre içinde, 80 bin -100 bin varil ham petrol yayıldı ve 10 binden fazla kuş ölümüyle sonuçlandı. Bu felaket 1970’li yılların çevre hareketinin kıvılcımıdır ve onyıllardır süren U.S. Pasifik ve Atlantik kıyıları sondaj moratoryumu için başlangıç olmuştur. b Dünyanın ikinci en büyük petrol sızıntısı, Ixtoc I de BP derin deniz afeti gibi patlamayla, Meksika’daki Campeche Körfezinde meydana geldi. Bu olay iki mil derinde sondaj patlamasıyla Haziran 1979’da meydana gelen ve Mart 1980’e kadar kontrol altına alınamayan bir kazaydı. Faturası: Üç milyon varil petrolün ekosisteme yayılması. b Belki de dünyanın en büyük petrol felaketi, Mart 1989’da Alaska’da gerçekleşen Exxon Valdez’di. Petrolün yayılma zamanı, uzak ve muhteşem konumu, binlerce kilometre yayılması yabani hayat zenginliği açısından tam bir felaket oldu. Bu sızıntının etkileri hâlâ gözle görülebilir ve insanlar ve bölgedeki hayvanlar tarafından yirmi yıl sonra bile hissedilir durumda.

Karadeniz de Körfeze Benzemesin
2 Eylül’de başka bir petrol endüstrisi felaketi yine aynı bölgede, Meksika Körfezinde meydana geldi. Vermillion 380 patladığında 13 kişinin yaşamını tehlikeye soktu. Geçtiğimiz on yıl içinde 69 kişi açık deniz petrol aramalarında öldü, 858 yangın ve patlama vakası oldu. Oysa Ekim başında İngiltere hükümeti ülkenin karasularında ilk kez petrol araması yapılmasına izin verdi. Başta Amerika olmak üzere, hükümetler petrole verdikleri teşviklere devam ettikçe kazalar sürüp gidecek. Amerikan hükümeti hâlâ, petrol aramak için çok büyük teşvikler verip, vergi indirimlerine gidiyor. Petrol arama alanları ve sondaj ekipmanları yüzde 9 gibi çok düşük bir rakamla vergilendiriliyor. Geçtiğimiz günlerde altı aylığına yasaklanan açık deniz petrol arama faaliyetleri de, Amerika’daki parlamento seçimleri öncesinde yine bir seçim malzemesi olarak kullanılarak, kaldırıldı. Okyanusun diğer tarafında bunlar yaşanırken, Türkiye’de de denizde petrol arama faaliyetleri artıyor. Karadeniz’de şu anda 12 sondaj çalışması var. Chevron da Karadeniz’de üç petrol arama kuyusu açacağını açıkladı. Oysa petrol şirketleri güvenlikten çok, kendi maddi çıkarlarını gözetiyor. Bu şirketler, Karadeniz’deki balıkçılık, ekosistem veya yerel halkı zerre kadar umursamıyor. Hükümetin de tek yönlü bir politika benimseyerek yalnızca petrol üretimine odaklanması, bizi geri dönüşü olmayan bir sürece sürüklüyor. Petrol üretimi yerine, tüketimini azaltmaya yönelik vizyon ve stratejileri benimsemek tek çözüm. Greenpeace, güvenli, petrole olan bağımlılığından kurtulmuş bir Türkiye’ye inanıyor ve Karadeniz’in, Meksika Körfezinin kaderini paylaşmasını istemiyor.

Greenpeace Neler Yaptı?
1. İlk bağımsız araştırma: Greenpeace’in bölgeye çağırdığı, petrol sızıntıları konusunda deneyimli uzmanlar ve diğer bilim insanları felaketin çevresel etkilerinin bağımsız bir değerlendirmesini yaparak bir rapor yayınladılar.
2. Yerel halkla çalışma ve protestolar: Greenpeace, diğer çevre gruplarıyla birlikte halkın sesi olarak Başkan Obama’yı felaket bölgesini şahsen ziyaret etmeye ve açık deniz petrol kuyuları hakkında duruşunu değiştirmeye çağıran bir mektup gönderdi. Dünyanın çeşitli yerlerinde Greenpeace gönüllüleri tarafından gösteriler düzenlendi.
3. Politik baskı: Greenpeace, BP ve doğayı kirleten diğer şirketlerin sorumlu tutulması, Amerikan Kongresi dahil pek çok karar vericinin harekete geçmesi için birebir görüşmeler gerçekleştirdi. Bu görüşmelerde açık denizlerden petrol çıkarılmasının yasaklanması ve petrol bağımlılığının Enerji [D]evrimi yolu ile azaltılması talepleri vurgulandı. ABD’deki farklı federal hükümet kurumlarına yasal yollardan başvurarak, felaketten sonra kullanılan kimyasal seyrelticiler, hükümetin BP ve diğer petrol şirketleriyle iletişimi, deniz yaşamı üzerindeki etki ve petrol çıkarma güvenlik düzenlemelerinin duyurulmasını talep etti.
4. Doğrudan eylemler: Gerçekleştirilen doğrudan eylemlerle tüm dünyanın dikkatini petrol bağımlılığının tehlikelerine çekti. Bu eylemlerde açık denizlerde petrol aranmasına acilen bir yasak getirilmesi, fosil yakıtlara olan bağımlılığın sona ermesi ve temiz enerjilerin desteklenmesi, iklim değişikliğinin önüne geçecek güçlü kanunlar ve uygulamalar oluşturulması ve Enerji [D]evriminin teşvik edilmesi gerektiği vurgulandı. İlk eylemde, Greenpeace eylemcileri Londra’daki BP Genel Merkezi’ne ‘British Polluters’ (İngiliz Kirleticiler) yazılı bir bayrak astı. Ardından, Londra’daki 46 BP istasyonu, Greenpeace eylemcileri tarafından kapatıldı. Tüm istasyonlardaki petrol akışını sağlayan düğme kapatıldı ve tekrar açılmaması için güvenli bir şekilde söküldü. Bir istasyonda ise Greenpeace tırmanışçıları BP’nin eski logosunu, çevreyi kirleten imajını daha iyi yansıtan aday logolardan biri ile değiştirdi.
5. BP logo yarışması: Greenpeace, BP’nin çevreyi kirleten imajına daha uygun olacak yeni bir logo tasarımı yarışması başlattı. Üç ay önce başlayan ve bu hafta içinde sonuçlanan yarışmaya 2000’in üzerinde katılım oldu; 25 binin üzerinde insan oy verdi.
6. Bölgede araştırma: Greenpeace gemisi Arctic Sunrise, bağımsız bir araştırma için üs görevi gördü. Üç ay önce Körfez’e giden gemideki bilim insanları denizaltı ekosistemi ve deniz suyu örnekleri alarak incelemelerde bulundu.

EkoIQ Editör