Rifat Ünal Sayman*: “Yerel Seçimler Bir Şans Olabilir”

2013 Değerlendirmesi – 2014 Beklentileri
Geride bıraktığımız 2013 yılına bilim insanlarının katkı ve başarıları damga vururken uluslararası siyaset sınıfta kaldı. Bilim insanları, IPCC 5. Değerlendirme Raporu çalışmaları kapsamında, iklim değişikliğinin doğa üzerinde geri dönüşü olmayan tahribat yaptığını kesin bulgularla ortaya koydular. İnsanoğlu artık 400 ppm’i aşan yoğunlukta CO2 içeren bir atmosferde yaşıyor. İklim sistemi için kritik eşiklerin aşılmasının önüne geçilmesini amaçlayan 2 °C hedefinden artık sadece 1 °C derece uzaklıktayız. Bilim insanları, seragazı salımları artış oranının bu hızda devam etmesi halinde, gezegendeki ısınmanın 2°C’yle sınırlı kalmayacağını da tespit ettiler. Bilim dünyası, yaptığı bu tespitlerin yanı sıra, özellikle yenilenebilir enerji konusunda geleceğimize katkı sunmaya devam ediyor. MIT’nin yaptığı yakın tarihli bir araştırmanın sonuçları, 2004’den itibaren inovatif güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi ile ilgili patent sayılarının yıllık %13 ile %19 oranında arttığını ortaya koyuyor. Teknolojide yaşanan bu gelişmeler, yenilenebilir enerji üretiminin ekonomik maliyetlerini giderek aşağı çekiyor.
Bilim dünyasının bu katkılarına ve uyarılarına rağmen, uluslararası siyaset, küresel iklim değişikliğiyle mücadele konusunda üzerine düşeni yapmaktan çok uzak. Filipinler’de 6 bin insanın ölümüne ve 6 milyar dolar hasara neden olan Haiyan Tayfunu ile denk düşen Varşova 19. Taraflar Toplantısı’nda, dünya devletleri bir kez daha iklim değişikliği konusunda harekete geçme iradesi ortaya koymayacaklarını gösterdi. 2015 yılında Paris’te düzenlenecek 21. Taraflar Toplantısı’nda Kyoto sonrası dönemi düzenleyecek yeni bir iklim rejimi kuracak uluslararası anlaşmaya ilişkin beklentiler artık tamamen kaybolma noktasına geldi. Buna rağmen, 2013 yılında Başkan Obama’nın iklim eylem planı, küresel salımların azaltılmasına yönelik az da olsa bir umut ışığı sundu.
2014 yılında bir diğer uluslararası süreç, Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin (MDGs) süresinin dolmasıyla yerine geçecek yeni Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDGs) olacak. 2014 Eylül ayında tamamlanması beklenen ve 2015-Sonrası olarak adlandırılan süreç, iklim değişikliği müzakerelerine oranla daha başarılı bir seyir gösteriyor. MDG’lerin aksine, SDG’lerin başta su olmak üzere çevre konularını da içermesi bekleniyor.
Türkiye açısından 2013 oldukça önemli bir yıldı. Türkiye’de çevre duyarlılığının eriştiği noktayı gösteren “Gezi Olayları”, kamu ve özel sektör yatırımlarında halkın ve sivil toplumun katılımının sağlanmasının önemini ortaya koydu. Bakanlığın, 2013 sonunda başlattığı ve 2014 yılında devam edecek olan İzleme, Raporlama ve Doğrulama (MRV) projesi sera gazı salımlarının kontrolü açısından önemli bir adım.
2013 yılında meydana gelen bir başka önemli gelişme, Türkiye’nin uluslararası kuruluşlarla geliştirdiği yakın işbirliği oldu. Başta UNDP olmak üzere, birçok uluslararası kuruluş bölgesel ofislerini İstanbul’a taşıyor. “İklim Platformu” tarafından düzenlenen ve CEO’lar ile AB Bakanı ve Amerikan Enerji Bakanı’nı bir araya getirerek iklim konularında fikir alışverişi yapmalarını sağlayan yuvarlak masa toplantıları da, yine 2013 yılının önemli gelişmeleri arasında yer alıyor. Madalyonun öbür tarafında, Türkiye’nin 2013 yılı iklim karnesi yine zayıftı, Germanwatch 2014 İklim Değişikliği Performans İndeksi sıralamasında 61 ülke arasında 54. olduk. Ulusal anlamda bir diğer olumsuz gelişme, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı İklim Değişikliği Daire Başkanlığı’nın ve Hava Yönetimi Dairesi Başkanlığı ile birleşmesi oldu. Sene sonunda, yavaşlamış bulunan AB uyum süreci, yeni bir faslın açılması ile kısmen de olsa hareketlendi.
2014 yılında üç önemli seçim yaşanacak. Seçim kampanyaları Türkiye’nin yeni dönemdeki çevre politikalarının nasıl şekilleneceğine ilişkin önemli ipuçlarını taşıyabilir. REC Türkiye olarak, 2014 ve 2015 yıllarında özellikle yerel yönetimlerinin çevre kapasitelerinin artırılması için önemli bir proje yürüteceğiz. Yerel yönetim seçimlerinin yapılmasını bu açıdan şans olarak görüyoruz. Türkiye, geçtiğimiz dönemde birçok önemli AB çevre direktifini uyumlaştırdı. Seçimler sonrasında, AB uyum sürecinde, uyumlaştırma yerine artık uygulamanın öne çıkması gerekiyor. Uygulama safhasında da özellikle yerel yönetimlerin rolü ön plana çıkacak.
Daha iklim dostu ve daha sürdürülebilir bir yıl temennisiyle…
* REC Türkiye Direktörü

Önerilen makaleler