Rio 2016: Sürdürülebilirlik Maratonu

2020 olimpiyatlarını kaybetmemizin travması bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Peki alsaydık neler yapacaktık veya yapmalıydık? Bunu tartışmanın en iyi yollarından biri, 2012 Londra Olimpiyatları’na bakmak olabilir. EKOIQ sayfalarında bunu tartıştık. Ama bir yol daha var: Geleceğe bakmak. 2016’da Brezilya’nın Rio De Janeiro kentinde yapılacak Rio Olimpiyatları’nın Düzenleme Komitesi, Sürdürülebilir Yönetim Planı’nı çoktan hazırlamış bile. Çerçevesi, sürdürülebilirlik, katılım ve hesap verebilirlik olarak belirlenen Plan’a bir gözatmakta sonsuz fayda var gibi görünüyor.

Malumunuz 2020 Olimpiyatlarını Türkiye alamadı. Tokyo’nun olimpiyatları alma başarısının altında saatte 500 km hız yapabilen hızlı trenlerinin de dahil olduğu sağlam altyapısı, geçmiş başarıları ve sporcularının doping sicilinin temiz oluşu yatıyor. 2016 Olimpiyatları ise Brezilya’nın Rio De Janeiro kentinde yapılacak. Rio De Janeiro’nun en büyük özelliklerinden biri ise olimpiyat organizasyonu yapacak ilk Güney Amerika kenti olması. Büyük ihtimalle Türkiye biraz da bu yüzden epey umutluydu. Biz de olimpiyatları gerçekleştiren ilk İslam ülkesi olmak istiyorduk.

Neyse, biz gene de enseyi karartmayalım ve kendi altyapımız gerçekten ne kadar hazır ona bakalım. Mesele sadece şu ya da bu tesisin yetişip yetişmemesi değil. Mesela şu anda Rio’nun en önemli farklarından biri, olimpiyat komitesinin çok kapsamlı bir Sürdürülebilir Yönetim Planı’nı (SYP) çoktan hazırlamış olması.
Rio 2016’da 70 bini gönüllü olmak üzere yaklaşık 100 bin kişinin bu dev organizasyona dahil olacağı sanılıyor. 205 ülkeden 15 binden fazla sporcuya ev sahipliği yapacak Olimpiyatlar, Barra da Tijuca, Copacabana, Maracana ve Deodoro bölgelerinde düzenlenecek.
Bütün bu teknik detayların dışında organizasyon komitesi, olimpiyat organizasyonunun altından alnının akıyla kalkmak ve Brezilya’nın tanıtımına katkıda bulunmak bir yana olimpiyatların sürdürülebilirlik temelli bir toplumsal ve kentsel dönüşüm için itici güç olmasını istiyor. SYP’nin cazibesi de tam bu noktada artıyor.

Rio 1992’den Rio 2016’ya Transfer
SYP, ilk olarak sorumluluk prensibine vurgu yapıyor. Burada kasıt, organizasyonun ekonomik değerlendirmesi yapılırken hem çevresel hasarın en aza indirgenmesi hem de toplumsal fayda gözetilmesi. İkinci en önemli prensip ise katılım. Katılım ilkesinin kıstası ise yaş, cinsiyet, sosyoekonomik düzey veya ırk ayrımı gözetmeksizin her kesimin süreçlere dahil edilmesi. Son kıstaslar ise etik ve şeffaflık. Rio, etik konusunda bütün uluslararası standartlara biat edeceğini, şeffaflık konusunda ise organizasyonla ilgili bütün adımlar konusunda kamuoyunun eksiksiz bilgilendirileceğini taahhüt ediyor. Etik demişken, Madrid’in, yaptığı sunum sırasında doping konusunda sorulan sorulara pek tatminkâr yanıtlar veremediğini hatırlatalım. Türkiye konusunda ise Mehveş Evin 9 Eylül 2013 tarihli “Olimpiyatları Neden Alamadık” başlıklı yazısında şöyle diyordu: “2012’de 25 olan dopingli sporcu sayısı, bu yılın ilk 6 ayında 120’ye yükseldi. Dünyada dopingli sporcular yüzde 1,5 oranındayken, bizde yüzde 15’e yaklaşıyor. Türkiye’de dünya ortalamasından on kat fazla dopingli sporcu var.”
Rio 2016 için çalışan Olimpiyat Komitesi, tam da olması gerektiği gibi, bu organizasyonu çok kapsamlı bir dönüşüm için bir fırsat olarak görüyor. Söz konusu organizasyon uğruna gerçekleşecek kentsel dönüşüm Rio’nun sadece fiziksel değil çevresel çehresini de değiştirecek. Bu yüzden SYP’nin kapsamı da çevresel duyarlılık ve oyunların karbon nötr hale getirilmesinden atık yönetimi ve sertifikalı ürün alışverişine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.

Kararlaştırılan dokuz maddelik gündemin dışında Rio 2016 Olimpiyat Komitesi, başka muhtelif sürdürülebilirlik taahhütlerini de kapsayan bir Ev Sahibi Şehir Anlaşması (Host City Agreement) yayınladı. Bu anlaşma henüz daha adaylık aşamasındayken başvuru dosyasına eklendi. Anlaşmanın temel aldığı metinlerden biri de 1992’de gene Rio de Janeiro’da mutabakata varılmış olan meşhur Sürdürülebilir Kalkınma kriterleriydi. Bu kriterlerin başlıklarını kısaca 3P olarak anabiliriz. Birinci kriter insanlar (people) olarak anılıyor. Burada kasıt herkesin oyunlara erişiminin sağlanması. Organizasyonun kapsamı kamu, yerel yönetimler ve STK’ların işbirliğini gözetiyor zaten. İkinci madde olan gezegen (planet) başlığında ise ekolojik ayakizinin küçültülmesi hedefleniyor. Son madde olan refah (prosperity) konusunda da, olimpiyatların genelde ülkenin, özelde de Rio de Janeiro’nun ekonomik kalkınmasına katkı sağlaması hedefleniyor.

Göçebe Tesisler 
Oyunların organizasyonunda gezegen üstündeki ekolojik ayakizinin küçültülmesi hedeflenirken ilk olarak ulaşım ve lojistik ayaklarının daha etkin çalışması ele alınmış. Bu noktada toplu taşımada metrobüs ve raylı sistem kullanımı hemen ön plana çıkıyor. 2016 yılına kadar, tren ve hafif metro da dahil olmak üzere, her türlü raylı sistem kullanımının yüzde 12’den yüzde 60’a çıkarılması gibi yüksek bir çıta belirlenmiş durumda. Bu arada bisiklet yollarının genel ulaşım ağına etkin entegrasyonu da hedefler arasında. Son olarak, otobüs filosunda da biyoyakıt kullanılarak emisyon azaltımına katkıda bulunması amaçlanmış.
İkinci olarak yeni kurulacak yapılarda sürdürülebilir tasarım ilkeleri gözetiliyor. Olimpiyatlar boyunca 36 farklı yarışma tesisi belirlenmiş durumda. Bunların 16 tanesi halihazırda kullanıma hazır. 16 tesisisin yarısı elden geçirilip onarılacak. Dokuz tane geçici, 11 tane de kalıcı yeni tesis kurulacak. Geçici olan tesislerde eski göçebe toplumların yaşam tarzı esas alınıyor. Bu sayede, yapılan geçici tesisler demonte edilebilecek. Tesisler başka alanlara da taşınıp, yeniden kullanılabilecek.
Binaların tasarım aşamasında ise artık kompakt yapılar tercih edilecek. İnşaatta kullanılan hammaddelerin geri dönüştürülebilir, su ve enerji tasarrufu yapabilir olması gözetiliyor. Hatta son kullanma tarihi dolmuş mevcut malzemelerin ömrünün nasıl uzatılabileceği üstüne de kafa yoruluyor. Kalıcı olması tasarlanan yapıların da en bildik yeşil yapı sertifikası olan LEED’e sahip olması hedefleniyor. Bunun dışında yeni binaların, Brezilya hükümeti tarafından düzenlenmiş olan PROCEL’i de alması zorunlu tutuluyor (PROCEL, Brezilya devletinin elektrik enerjisinde öngördüğü tasarruf hedeflerini gözeten bir sertifikasyon sistemi).

Son olarak Rio de Janeiro’nun liman bölgesi de bütün bu kıstaslar gözetilerek canlı bir kültür, alışveriş ve teknoloji merkezi haline getiriliyor. Liman bölgesinde faaliyet gösterecek konaklama yerleri ve organizasyon boyunca kullanılacak teknoloji merkezinin inşaatı için kamuya açık yarışmalar düzenlendi bile.
Bütün bunlar yapılırken çevresel koruma ve temizlik ile etkin atık yönetimi de esas alınıyor. Bu hedefi gerçekleştirilebilmesi adına da toprak, su kirliliği dereceleri ve yeniden düzenlenen olimpiyat arazilerinde yaşayan türlerin durumuyla ilgili her türlü değerleme çalışması yapıldı. Olimpiyat alanları etrafındaki yeniden ağaçlandırma ve göl ıslah çalışmaları ve çevresel altyapı faaliyetleri de bu değerleme analizleri gözetilerek yürütülecek.
İnsanlar maddesinde en önemli odak noktası katılım ve erişim. Bu noktada özellikle engellilerin katılımıyla gerçekleşecek olan Paralimpik Oyunları büyük önem kazanıyor. Paralimpik Oyunları Rio kenti için engellilerin erişimi açısından ciddi bir sınav mekânı olacak. Bunun dışında organizasyon süreci boyunca ekonomik açıdan alt sınıflardan gençleri de kapsayan bir sürdürülebilirlik eğitim programı başlatılıyor. İstihdam sürecinde ise kültürel çeşitlilik gözetilecek; çalışanların karar süreçlerine katılımı teşvik edilecek. Uluslararası sporculara verilecek hizmetlerde de aynı şekilde kültürel farklılıklar dikkate alınacak.

Püf Noktası Katılım
İnsanlar maddesinin ana püf noktası olan katılım aşamasında başarıya ulaşmak için, organizasyonda emek harcayacak herkesin koordineli işbirliğinin sağlanması gerektiği karar altına alınmış. Katılımı hedeflenen ana gruplar paydaşlar, müşteriler ve organizatörler olarak tanımlanıyor. Paydaşlar maddesi STK’lardan akademisyenlere ve kanaat önderlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Müşteriler maddesinde ise sporcular, ticari ortaklar ve çalışanlar gibi altbaşlıklar bulunuyor. Organizatörler kısmında ise Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Uluslararası Paralimpik Komitesi (IPC) ve organizasyonda görev alan kamu kurumları yer alıyor.
SYP’nin son başlığı olan refah maddesinde ilk hedef tedarik zincirinin sürdürülebilir hale getirilmesi. Diğer hedefler ise koordinasyon ve şeffaflığın sağlanması olarak belirlenmiş. Bu noktada çok sıkı bir teknik metodoloji çalışması yapmak gerektiği söylenebilir. İlk olarak IOC’nin Çevre Koruma ve Sürdürülebilirlik El Kitabı’nda belirtilen teknik standartların sağlanması gerekiyor. İkinci olarak ise etkinlik organizasyonlarında sürdürülebilirlik yönetimi kalite standartlarını gözeten ISO 20121 sertifikasının alınabilmesi gerekiyor. Son olarak ise SYP’nin düzgün işlediğini göstermek için uluslararası standartlara uygun bir raporlama sürecinin işletilmesi elzem.

Brezilya çok büyük bir ekonomik krizin ardından yıldızı tekrar parlamaya başlamış ülkelerden biri. Brezilya’nın ayrıca yakın zamanlarda çok sayıda kentsel dönüşüm atılımlarına imza attığını biliyoruz. Bu konuda daha önce EKOIQ sayfalarında işlediğimiz Curitiba kentini hatırlatmakta fayda var. Brezilya şimdi de olimpiyatlara ev sahipliği yapacak olan ilk Latin Amerika ülkesi unvanına doğru koşuyor.
Peki, kaybeden bir ülke olarak Türkiye’nin ne yapması gerekiyor? Herhalde ilk yapılması gereken, ahlanmayı vahlanmayı ya da “zaten başka türlüsü olamazdı gibi” sinik bir tavrı kesip, takkeyi önümüze koyup son derece önemli bazı sorulara yanıt aramaya başlamamız gerekiyor. İlk yapılacaklardan biri de, “Gezi eylemcilerini” veya herhangi bir kesimi suçlamayı bırakmak ve bazı sorulara yanıt aramaya başlamak: Sözgelimi herhangi bir kamusal kararda, karar verme süreçlerimize kimleri ne kadar dahil ediyoruz? Ya da yeni tesisleri planlarken tek ölçütümüz müsabakalara dair teknik detaylar mı, yoksa o binaların gelecekteki işlevleri hakkında da kafa yoruyor muyuz? Ülke imajından önce, bu coğrafyada yaşayanların ihtiyaçları, hisleri, somut durumları ne alemde? Bütün bu sorularla beraber sanırız bir de, kentsel dönüşüm planlarımızdaki sürdürülebilirlik vizyonumuz hakkında da tekrar kafa yormamız gerekiyor galiba. Yoksa, evrensel değerlerin en önemli organizasyonlarından ve ruhsal taşıyıcılarından Olimpiyatı, çocuklarımız bile doyasıya yaşama fırsatını bulamayacaklar. Gerçekte tüm dünya gibi, bu ruha bizim de ne kadar çok ihtiyacımız var…

Balkan Talu

Önerilen makaleler