20 Haziran’da başlayacak olan RIO+20 Çevre Zirvesi’nde önemli konulardan biri de yeşil ekonomi ve yeni ve sorumluluk sahibi finansman süreçlerinin ortayla çıkması. Sürdürülebilirlik Uzmanı Nejdan Yıldız da EKOIQ için, RIO+20 sürecinde sürdürülebilir kalkınma ve finansman ilişkisine dair yeni gelişmeleri kaleme aldı.
Yazı: Nejdan YILDIZ, Sürdürülebilirlik Uzmanı
[email protected]
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı 20 yıl aradan sonra tekrar Rio de Janeiro’da toplanıyor. 1992’de Rio Çevre ve Kalkınma Deklarasyonu yayımlanmıştı. Şimdiki konferansa bu sebeple “Rio+20” deniyor. 20-22 Haziran tarihlerinde düzenlenecek konferansın birçok “ön, yan ve arka” organizasyonları olacak. BM üyesi ülkelerin üst düzey temsilcilerinin yanı sıra küresel şirketlerin CEO’ları da burada olacak. Amaç son 20 yılda yapılan ilerlemeyi değerlendirip bundan sonra yeşil ekonomiye geçiş için yol haritası çıkarmak. Malum doğal kaynaklar giderek azalmakta, ekosistem zarar görmekte, iklim değişikliği sebebiyle doğal felaketler artmakta ve özellikle içinde bulunduğumuz finansal kriz sonrasında işsizlik ve fakirlik oranı yükselmiş durumda. Yani kapitalist sistem bir nevi çıkmaza girdi. Çözüm sürecindeyse politikacılar ve özel sektöre ortak sorumluluk düşüyor. İşte bu yüzden Rio+20 çok önemli.
Geçtiğimiz ay Rio+20’de Türkiye’yi temsil edecek örnek sürdürülebilir kalkınma uygulamaları seçildi. Bunlar arasında
Şekerbank’ın EKO-Kredi programı da bulunuyor. Bu program binalarda enerji verimliliğinin arttırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüşüm ve atık yönetimi yatırımları için finansman sağlıyor. Ayrıca çiftçilerin modern sulama teknolojilerine geçiş yapabilmesi için de uygun kredi veriyor. Benzer bir kredi programı
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB)’nda mevcut. TSKB sürdürülebilir bankacılık anlayışı doğrultusunda yenilenebilir enerji projelerine finansman sağlıyor. Diğer bankalarımız da var olan küresel inisiyatiflere üye olarak sürdürülebilirlik taahhütlerini açıklıyor ve sosyal-çevresel performanslarını paydaşlarıyla düzenli olarak paylaşıyorlar.
Küresel uygulamalara baktığımızdaysa finans sektörünün sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisinin kredi vermekle sınırlı kalmadığını görüyoruz. Özellikle Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), finans sektörünü sürdürülebilirlik konusunda bilinçlendirmek ve sektörün sürdürülebilir kalkınmaya etki yapması için çeşitli program ve inisiyatiflerin oluşmasını sağladı:
Ekvator İlkeleri (the Equator Principles): 2002 yılında
International Finance Corporation (IFC) ve dokuz küresel banka, sektör için bir sosyal-çevresel risk yönetimi çerçevesi oluşturdu. Bu çerçeve, bankaların kredi verdiği projelerin çevreye ve yerel halka zarar vermesini engellemek veya oluşabilecek zararları iyileştirmek amacıyla finansman süreçlerine sosyal-çevresel performans standartları entegre etmesini öngörüyor. Ekvator İlkelerine uymayı taahhüt eden bankaları ciddi bir uygulama ve raporlama süreci bekliyor. Toplam 76 finans kuruluşunun imzaladığı İlkeleri Türkiye’den onaylamış henüz bir banka bile yok!
Sorumlu Yatırım İlkeleri (Principles for Responsible Investment): 2005 yılında BM Genel Sekreteri dünyanın önde gelen yatırımcı kuruluşlarını bir toplantıya davet etti. Sonuçsa yatırımcıların analiz ve karar verme süreçlerine sosyal-çevresel-yönetimsel konuları eklemesini öngören altı ilke oldu. Gönüllülük esasına dayalı belgeyi imzalamış olan binin üzerinde yatırım kuruluşunun yönettiği toplam portföy 30 trilyon dolar! Türk katılımcılar arasında Ak Portföy Yönetimi, Garanti Portföy Yönetimi ve İMKB bulunuyor. Ayrıca 2013 itibarıyla katılımcı kurumlar performanslarını düzenli olarak raporlamak zorunda kalacak.
Sürdürülebilir Borsalar İnisiyatifi (Sustainable Stock Exchanges Initiative): Bu inisiyatif dünya borsalarının finans sektörünü sürdürülebilirlik konusunda bilinçlendirmek ve sektörde örnek uygulamaları teşvik etmek amacıyla, BM Küresel İlkeler Sözleşmesi dahil, BM’nin çeşitli kurumları tarafından geliştirildi. Networking yapısına sahip İnisiyatifin bu yılki konferansı Rio+20’den günler önce Rio’da yapılacak. Üye İMKB de Sürdürülebilirlik Endeksi projesiyle gündemde sıkça yer alıyor.
Yukarıdaki programlara Rio+20’de açıklanacak olan iki inisiyatif daha eklenecek. Biri sigortacılık sektörünü diğeriyse bütün finans sektörünü yakından ilgilendiriyor:
Sürdürülebilir Sigortacılık İlkeleri (Principles for Sustainable Insurance): Dünyanın önde gelen sigortacılık şirketleri tarafından geliştirilen İlkeler, iş süreçlerine sosyal-çevresel-yönetimsel konuların eklenmesini öngörüyor. Özellikle iklim değişikliği sonucu dünyanın her köşesinde yeni riskler ortaya çıkmış durumda. Afrika’daki çiftçilerden Avrupa’daki tüketicilere kadar birçok grubu direkt olarak etkileyen bu risklere etkin çözümler oluşturma aşamasında sigortacılık sektörüne önemli görevler düşüyor.
Doğal Sermaye Deklarasyonu (Natural Capital Declaration): Şimdiden 30’dan fazla imzacı finans kuruluşu ve paydaşa sahip Deklarasyon, finansal hizmet ve servislerin oluşturulmasında “doğal sermaye”nin dikkate alınması için çağrıda bulunuyor. Bu çağrının ana hedefi hükumet ve yasa yapıcılar. Yeşil ekonomiye geçişte hükumetlere önemli rol düştüğünü belirten Deklarasyon, “doğal sermaye”nin korunmasında bankalardan yatırımcılara bütün finans sektörünün etkin olabileceğini iddia ediyor ve bu alanda kamusal düzenleme talep ediyor.
Var olan programlara ek olarak Rio+20’de açıklanacak olan inisiyatifler bankalar, yatırımcılar ve sigortacıların sürdürülebilir kalkınma alanında sahip oldukları sorumluluğun giderek arttığını gösteriyor. Şu ana kadar Rio+20’de yapıcı kararlar alınmasına yönelik liderlik yapacak bir ülke ortaya çıkmadı. Bu sebeple özel sektöre daha fazla iş düşüyor. Hükumetleri radikal kararlar almaya teşvik etmeliler. Yoksa Rio+20 tatsiz bir laf salatasından öteye gidemeyecek!