Sorunlar ve çözümler ortada. Sürekli “kazan-kazan” oyunundan bahsediliyor ama hep beraber devasa bir “kaybet-kaybet” oyununu sürdürüyoruz.
YAZI: Barış DOĞRU
Yeldeğirmenleri deyince akla ilk gelen çoğunlukla Don Kişot olur. Servantes’in modern romanın doğuşu olarak kabul edilen eserinde, Ortaçağın hayallerine takılı kalmış Don Kişot’un, yeni bir çağa karşı, geçmiş toplumun gerçeklikleriyle trajikomik mücadelesi, okuyanları hüzünle karışık duygulara sürükler. Geçmişi “onur”, “haysiyet”, “cesaret” gibi kavramlarla bir tür altın çağ gibi algılayan Don Kişot, yeldeğirmenlerini insanlara savaş açmış devler olarak görür. Ama gerçekte, ne geçmiş öyle mükemmel, herkesin mutlu olduğu bir Altın Çağ’dır ne de yeldeğirmenleri devasa canavarlar. Ancak popüler dilde Don Kişot, bir tür romantik kahraman gibi algılanır çoğu zaman. Picasso’nun ünlü resmiyle birlikte büyük güçlere karşı ümitsizce savaşanların simgesi haline gelir. Ancak daha serinkanlı bakabilirsek Don Kişot, bir hayalle savaşmaktadır. Duyguları halisane ve iyi niyetlidir ama aslında gerçeklikle bağları kopmuştur…
Bu anlamda daha çok geçmişe takılı kalmışların simgesidir benim imgelemimde. İyiyi ve güzeli isteyen ama yanlış düşmanlarla mücadele edenleri anlatır. Mücadele etmek, bir şey için uğraşmak, emek harcamak ve hatta hayatını ortaya koymak önemlidir ama ondan önemlisi neyle ve nasıl mücadele ettiğimizdir.
Bugün insanlık yine büyük ve zorlu bir mücadelenin eşiğinde. Geçmişin dünyası, ekonomik, sosyal ve çevresel krizler halinde üzerimize çökmüş durumda. Modern devlet aygıtları, bu sorunların üstesinden gelmemize yardımcı olmuyor hatta çoğu zaman sorunların çözümünde elimizi ayağımızı bağlıyor. Ekonomik faaliyetlerin temel taşıyıcı kurumları olan, şirketler de ondan farklı değil. Büyük oranda sorunların çözümü için değil, sorunların yaratıcısı ve aynı zamanda taşıyıcısı rolünde ısrar ediyor. Ne yoksulluğu ve eşitsizliği azaltıyorlar, ne de gerçek bir refah yaratabiliyorlar. Tüm bunların üstüne gelen çevresel kriz de cabası. İklim krizi, gezegenin normallerini alt üst ederken, değil gelecek nesillerin varlığını, bugün yaşayan insanların varoluşunu bile güvence altına alamıyor. İnsanlık ekonomik, sosyal ve çevresel krizden mürekkep mükemmel bir fırtınanın içinde oradan oraya savruluyor. Ne ulus devletler, ne uluslararası kurumlar, ne de şirketler buna yeterli yanıtı veremiyor…
Hâlbuki hem sorunlar hem de çözümler ortada. Sürekli “kazan-kazan” oyunundan bahsediliyor ama hep beraber devasa bir “kaybet-kaybet” oyununu sürdürüyoruz. Ve bütün bu fırtınanın içinde küresel bir sivil toplum hareketi ve onun en sıkı müttefiki, güvenilir bilim insanları seslerini, sözlerini duyurmak için uğraşıp duruyor. Ama fırtınanın uğultusunda sesleri çoğu zaman kaybolup gidiyor.
Belki de onları yeni nesil Don Kişotlar olarak adlandırabiliriz. Yeldeğirmenlerine değil, termik santrallara, eşitsizlikleri yaratan ekonomik sistemlere, yolsuzlukları güvence altına alan kurumsal yapılara, kârı temel amaç olarak gören şirketlere, kulaklarını tıkamış politikacılara, dar çıkarları uğruna bilimi kullanan sözde bilim insanlarına karşı mücadele eden, rüzgarın getirdiklerini doğru anlayıp, doğru bir şekilde anlatmaya çalışan dünya insanları, hâlâ umudun var olduğunu; bu umudun da geçmişte değil, geçmişin hatalarından çıkarılacak derslerle kurulacak bir, bugün ve gelecekte olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.