Önlenebilir ölümleri, kaybedilmiş yılları azaltmak ve kaliteli yaşam süresini uzatmak mümkün ve de gerekli ancak bu sadece sağlık sektörünün sorumluluğu değil.
YAZI: Prof. Dr. E. Didem EVCİ KİRAZ, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Çevre Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Dünya iklim değişikliğinin hızını ve bu hıza nasıl yetişeceğini tartışırken Kanada’da bir doktor, Dr. Kyle Merritt, hasta formunda teşhis kısmına “iklim değişikliği” yazdı. ABD’de ve Kanada’da, aşırı hava olayları sonucu, özellikle acil hizmet birimlerinin kapılarında hasta birikimi görüldüğü dönemde, Dr. Merritt sağlık sektöründe yeni bir akımın yolunu açtı. 12.11.2021 tarihinde ilk kez bir hasta, iklim değişikliği tanısı aldı: “Dr. Merritt söz konusu kadın hastasında astım, kalp yetmezliği ve susuzluk gibi semptomların görüldüğünü ve artan sıcaklıkların bu hastalıkların tesirini daha da artırdığını kaydetti. Dr. Merritt bu sebeplerden ötürü hastasına ‘iklim değişikliği’ teşhisi koyduğunu söyledi.’’.
Olayı halk sağlığı bakış açısı ile değerlendirmek gerekirse;
1-Korumak önceliklidir: İklim değişikliği tanısı alan kişi iklimin sağlığa olumsuz etkilerinden bu derece etkilenmeden önce yakalanabilseydi? Kişinin bulaşıcı olmayan hastalıkları (astım, kalp yetmezliği) olduğu anlaşılıyor. Bu hastalıklara sahip, etkilenebilirliği yüksek bu kişinin aşırı hava olayları beklentisi sürecinde korumaya alınması, farkındalığının artırılması gibi önlemler uygulanabilseydi? Kişi, aşırı sıcakların sağlık etkilerinin en çok göz ardı edilen belirtisinin susuzluk olduğunu bilebilseydi? Kişinin yaşadığı bölgede halk sağlığı erken uyarı sistemleri aşırı sıcaklık iklim sinyalinin sağlık etkilerini, etkilenebilecek grupların özelliklerini vb. tüm halka ulaşır şekilde iletebilseydi?
2-Erken tanı konması hayat kurtarır: Dr. Merritt erken tanı koydu ve hasta hayatını kaybetmedi. Halk sağlığı açısından örnek gösterilen uygulamalardan biri “New York City İklim ve Sağlık Profili”. İlgili web sayfasında şehrin sıcaklıktan etkilenebilirlik haritaları ve sağlık sektörü bilgilendirmelerinin olduğu görülüyor. Aydın ili için yapılan “Aydın Erken Uyarı” çalışması, 2016 yılında yayımlanan, ulusal bir model. Son alıcısı halk olan, şehir ve ülke düzeyinde birbiriyle entegre, aynı platformda toplanmış veriler ve bölge, şehir, mahalle düzeyine özel mesajlarla bezenmiş erken uyarı sistemlerine ihtiyaç olmakla birlikte acilen hayata geçirilmeli (Şekil 1).
3-Zamanında tedavi ve rehabilitasyon: İklim değişikliğinin sağlık etkilerini uluslararası sağlık göstergeleri ile izleyip, ortak kodlamalarla paylaşıp, zamanında müdahale için zaman kazanılabilir. Bu amaçla, Uluslararası Hastalık Sınıflaması’nın (ICD) iklime duyarlı hastalıklar için güncellenmesi; bu güncelleme tamamlanıncaya kadar her ülkenin kendine özel sınıflama listeleri ile izlemeye başlamasında yarar görülüyor.
6-18 Kasım 2022’de, Şarm El-Şeyh’te, dünya liderleri önemli iklim görüşmeleri için bir araya geldi (COP-27). DSÖ, COP27’de iklim değişikliği ve bunun dünya nüfusu üzerindeki etkisinin çevre sağlığından ayrılmadan, bir bütün halinde, sağlık başlığı altında ele alınmasının altını çizdi. DSÖ, sağlık-çevre ilişkisini vurgulamak ve kritik olarak sağlık içeriğinin müzakerelere dahil edilmesini sağlamak için konferansta kilit bir rol üstlendi. Özel bir sağlık platformu kurarak, iklim değişikliği ve sağlıkla ilgili 40’tan fazla yan etkinliğe ev sahipliği yaptı. Bu etkinliklerden biri de “İklim Klinikleri: Yeşil Yeni Mutabakat için Sağlıklı İklim Reçetesi”.
Sağlık Sektörünün Sorumluluğu Artacak
İklim klinikleri ve sağlıklı iklim reçetesi başlıkları dikkat çekici. Sağlık sektörünün iklim değişikliğine uyumu çalışmalarında, iklim tehlikeleri ve etkilenebilirlik, risk analizlerine odaklanılıyor. Ortaya çıkan mevcut durum haritaları ve projeksiyonlar, modellemeler sonrasında ne yapılabilir? Her şeyi bilince, özellikle sağlık sektörünün sorumluluğu artacak. Her yıl Avrupa’da 1,4 milyonu da dahil olmak üzere dünya ölçeğinde 13 milyondan fazla ölüm, önlenebilir çevresel faktörlerden kaynaklanıyor. İklimle ilişkilendirilen nedenler de bu hesaplamaya katılsa da henüz yeterli, karşılaştırılabilir iklime duyarlı hastalık verileri yok. Sağlık sektörünün iklim değişikliği mücadelesindeki başarısı, önlenebilir nedenlerden ölümleri azaltması ve kaybedilmiş yılların azaltılması ile ölçülebilecek.
Sağlık hizmetinde iklim klinikleri kurularak sağlığın iklim belirleyicileri izlenebilir mi? Mevcut sağlık sektörü yapılanmasına nasıl uygun hale getirilebilir? Açılacak kliniklerde çalışacak sağlık personelinin iklim öyküsü alma ve sağlığı iklim belirleyicileri ile birlikte değerlendirme becerisine sahip olması beklenir. İklim kliniklerinde sağlıklı iklim reçetesi yazılacak.
Sağlıklı iklim reçetesinin dayanağı; COP26’da yayımlanan DSÖ İklim ve Sağlık Raporu. Raporda, iklim ve sağlık yaklaşımı 10 başlık altında toplandı ve son madde “Sağlık camiasını dinleyin ve iklim eylemini reçete edin” olarak şekillendi.
İklim kliniklerinde kimler görev alabilir? DSÖ Sağlıklı Şehirler Projesi’nde olduğu gibi, “Şehir doktorları belediye başkanlarıdır” yerine “İklim doktorları iklimle ilgili çalışan tüm disiplinlerdir” tanımlaması uygun mu? COP27’de ele alınan “İklim Klinikleri: Yeşil Yeni Mutabakat için Sağlıklı İklim Reçetesi”, “Sağlığı geliştiren eylemlere odaklanmayı savunanların bir araya gelmesi ve ekonomi yeşili anlaşmaların sağlığı geliştirici yeşil anlaşmalara dönüşmesini sağlayacak adımların atılması açısından sağlıklı iklim reçetesi” olarak dönüştüğü an iklim ve sağlık alanında yepyeni bir dönem başlayacak.
İklim Değişikliği, Sağlık Hassasiyeti ve Uyum
ClimaHealth yapılanması, şu an, iklim kliniklerinin en çok yararlanacağı platform. Bu platform, Lancet Geri Sayımı raporlarına atıf yaparak bazı veriler paylaştı. Buna göre; çalışma yapılan 95 ülkeden yalnızca 48’i iklim değişikliği ve sağlık hassasiyeti ve uyum değerlendirmesini tamamladığını ve yalnızca dokuz ülkede bunların kaynak tahsisinin de yapıldığı anlaşılıyor. Çalışmaya katılan ülkelerin dörtte üçünden fazlası (%77) ulusal sağlık ve iklim değişikliği planları veya stratejileri geliştirmiş veya geliştirmeyi sürdürüyor.
İklim klinikleri için temel oluşturacak bir yapı da Avrupa Çevre Ajansı. İklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerine yönelik Avrupa Çevre Ajansı’nın, 38 üye ülke ve işbirliği yapan ülkelerin iklim değişikliğine uyum politikaları ve ulusal sağlık stratejileri incelemesine göre, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerinin genellikle ulusal uyum stratejilerinde ele alındığı, buna karşın ulusal sağlık stratejilerinde daha az sıklıkla ele alındığı görülüyor. Ulusal uyum ve sağlık politikası belgelerinde en sık ele alınan iklim tehlikeleri; sıcak hava dalgaları ve kuraklık, yoğun yağış ve sel, genel sıcaklık artışı, artan patojen ve bulaşıcı hastalık riski ile daha yoğun ve sık fırtınalar. Hem uyum hem de sağlık politikaları, büyük ölçüde fiziksel sağlık üzerindeki mevcut ve öngörülen etkilere odaklanıyor. En yaygın olanı bulaşıcı ve vektör kaynaklı hastalıklar, artan hava kirliliği, kardiyovasküler ve solunum sistemleri üzerindeki ısı etkileri ve aşırı hava olaylarından kaynaklanan yaralanmalar. Ruh sağlığı etkileri daha az ele alınıyor; sağlığın sosyal belirleyicileri ve sosyal sağlık etkileri en az çalışılıyor. İklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerini ele almak için en sık planlanan müdahaleler, erken uyarı sistemleri de dahil olmak üzere izleme ve gözetim, genel halk için bilinçlendirme kampanyaları ve iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerine yönelik devam eden araştırmalar. İklim klinikleri planlanan müdahalelere hız kazandırabilir. İklim reçetelerinin gerçekçi olması ve diğer doğa/doğal reçetelerle karışmaması için birey, toplum, hane, mahalle veya şehir düzeyinde hesaplanmış iklim tehlikeleri, etkilenebilirlik ve risk analizlerine özgü, sağlığın iklim belirleyicileri ile harmanlanmış tedaviler/tavsiyeler gerekiyor.
Sanki bunları konuşmak için erken mi? Yine başa dönersek, önlenebilir nedenlerden ölümleri ve kaybedilmiş yılları azaltmak ve kaliteli yaşam süresini uzatmak mümkün, gerekli ama sadece sağlık sektörünün sorumluluğu değil.