#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

“Sağlıklı, Lezzetli ve Organik Ürünleri Tüketiciyi Tanıyarak Seçtik”

Türkiye’nin ilk organik kafesini 2009 yılında İstanbul Bağdat Caddesi’nde açıp ilk organik sertifikalı kahveyi Türkiye’ye getiren Gıda Yüksek Mühendisi Ferda Oran ile o günden bugüne neler yaşadıklarını konuştuk. Eşi ile birlikte organik sertifikalı kahve, çikolata, sütlü kakaolu fındık kreması, glutensiz bitkisel içecekler, glutensiz çıtır ekmekler getirmişler ve Türkiye’de organik gıda sektörüne inanarak ürün seçeneklerini artırmaya devam ediyorlar.
Yazı; Aslı DEDE
Fotoğraflar: Fikriye BULUNMAZ

Yıllar önce Ekoloji Fuarı’nda or­ganik sertifikalı kahveleri görüp heyecanla standa yaklaştığımda Gıda Yüksek Mühendisi Ferda Oran ile tanıştım. Eşi ile birlikte yurtdışından or­ganik kahve getiriyorlardı ve İstanbul’da Türkiye’nin ilk organik kafesini açmış­lardı. Kafeden sonra neler mi oldu? Oran diyor ki: “Organik ürün tercih edenlerin beklentilerini öğrenmek için kafe iyi bir deneyim oldu. Gözlemlerimizden yola çıkarak yurtdışından seçtiğimiz organik ürünleri Türkiye’ye getirmeye başladık.”
Bu sohbet benim için gerçekten çok lez­zetli oldu. Özenle seçilmiş organik serti­fikalı leziz tatlar denedim. Yaban mersinli çikolataya bayıldım. Tuzlu çikolata olur mu? Olurmuş, deniz tuzlu karamelli çiko­lata farklı bir tat. Organik sütlü kakaolu fındık kreması hem sağlıklı hem de çok lezzetli. Çocuklarınıza gönül rahatlığı ile yedirebilirsiniz, siz de arada kaçamak yapmak istediğinizde suçluluk duymadan yiyebilirsiniz. Organik kahvelerin her biri ayrı keyif… Oranca, organik glutensiz ürün tercih edenler ve şeker ile bağlantılı hastalığı olanlar için özel ürünler de sunu­yor. “Türkiye’ye ürün getirmek için seçim yaparken neye özen gösteriyorsunuz?” diye sorduğumda, “Ürünün içindekiler bölümü üç beş sözcüğü geçmemeli. Ön­celiğimiz içeriğinin sağlıklı olması ancak gıdanın lezzetli olması da önemli” diye ce­vaplıyor Oran. Hem sağlıklı hem lezzetli bir sohbete buyurun o zaman…

Oranca’yı kurmadan önce Ferda Oran neler yaptı?
Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği bö­lümünden mezun oldum. Avrupa’da 12 öğrencinin seçildiği Gıda Master Prog­ramı ile 2000-2002 yılları arasında beş farklı ülkede (Hollanda, Fransa, İngiltere, İrlanda, İsveç’te) okudum. Eğitim son­rası Hollanda’da gıda alanında çalıştım. Türkiye’ye dönünce de Oranca’yı kurdum.

Oranca’nın kuruluş öyküsünden söz eder misiniz?
Gıda Yüksek Mühendisi olarak çalış­ ma hayatımın ilk beş yılı Hollanda’da geçti. Orada tüketici olarak günlük alışverişimi organik sü­permarketten yapardım. Türkiye’ye döndüğüm ilk yıl kurumsal çalışma ha­yatım devam etti. Bir yıl sonra kendi işimi yapmaya ve yurtdışındayken severek kullandığım organik ürün­leri Türkiye’ye getirmeye karar verdim. O dönemde bu alanda büyük boşluk vardı. Önce Türkiye’de bu işi anlamak için tüketici ile yakın olalım istedim ve “organik kafe ve market” açma fikri doğdu. 2009 yılında İs­tanbul Bağdat Caddesi’nde Café Sante’yi açtık. Kafe içinde minik bir market bölü­mümüz vardı. Misafirlerimiz kafede hem organik ürünleri deniyor, hem de market bölümünden alışveriş yapabiliyorlardı. Gıda yüksek mühendisiyim ama kafe de­neyimi ile organik sektörü konusunda MBA yapmış gibi oldum. Tüketici ile her gün birebir iletişim içindeydik. Bir yıllık bir organik kafe ve market deneyimimiz oldu. Ürün satışı yaptık, beklentileri din­ledik. Bugüne başarı ile gelebildiysek, temelinde bu kafe deneyiminin olduğunu düşünüyorum.
Organik kahve ithalatı yapıp kafede sun­maya başlamıştık. Dileyen market bölü­münden organik kahve satın alabiliyordu. Organik sertifikalı yumurta, tereyağı, bal, kahve, çay içeren organik kahvaltı sunu­yorduk. O dönemde Türkiye’de organik makarna yoktu, organik un, zeytinyağı ve yumurtayı bir firmaya verip taze makarna ürettiriyorduk. Çok uğraştık, çok keyifle çalıştık. Organik elmalı tart, cheesecake yaptık. Şeker yerine stevia kullandık. De­neyerek ve misafirlerimize deneterek çok şey öğrendik.
Kafe ile birlikte ithalat ve toptan satış oldukça zorladı bizi. Kafeyi kapattık ve yurtdışından ithal ettiğimiz organik gı­daların çeşidini artırıp satış noktalarına sunmaya karar verdik. Organik ürünlere talep artmaya, büyük zincir marketler or­ganik ürün rafları oluşturmaya başlamıştı ancak ürün seçenekleri yetersizdi. Kafede birebir tüketici beklenti ve ihtiyaçlarını gözlemlemiştik.

Türkiye’ye ürün getirmek için seçim ya­parken önceliğiniz nedir?
Kahvenin ardından “Kahve ile ne iyi gi­der?” deyince “çikolata” geldi aklımıza. Organik çikolata ve sonrasında ithal etti­ğimiz tüm gıda ürünlerinde rafine şeker ve tatlandırıcı kullanılmıyor, organik ham şekerkamışı kullanılıyor. Elbette ürün seçerken önceliğimiz içeriğinin sağlıklı olması ancak gıdanın lezzetli olması da önemli. Lezzetli olan sağlıklı gıdaları ya­şam boyu severek tercih edebiliriz. İthal ettiğimiz ürünleri seçerken öncelikle içe­riklerine dikkat ediyoruz. Ambalajlı bir ürünün “İçindekiler” bölümü önemli, bu bölüm üç beş sözcüğü geçmemeli. Ürün işlem görmüşse, katkı ve koruyucu içeri­yorsa içindekiler bölümü uzar.
Tek bir marka ile anlaşalım, o markanın ürün gamı geniş olsun ve tüm ürünleri­ni getirelim diye düşünmedik. Doğrudan üreticiden ürün getirmeyi tercih ediyoruz. Bir ülke kahvede iyi, diğeri çikolatada. Çi­kolatayı Belçika’dan getiriyoruz örneğin. Seçim yaparken ambalajlarına da dikkat ediyoruz. İyi bir ambalaj organik ürünün uzun süre saklanmasını sağlayabilir.

Organik sertifikalı çikolatanın farkı ne­dir?
Organik sertifikalı çikolata üreticimiz Green Dream, Belçika’da butik bir aile firması. Çikolata içindeki meyveler gerçek ve elle ekleniyor. Minimum meyve oranı belirtiliyor ama her çikolatada meyve da­ğılım yoğunluğu farklı olabiliyor. İçinde rafine şeker yok. Kakao genelde dünya­nın en fakir ülkelerinde üretiliyor ve hep denir ki “çiftçiler kakaoyu üretiyor ama hiç çikolata halini göremiyor.” Çikolatayı üreten Green Dream firması çiftçilere hak ettikleri bedeli ödediğini ve çalışma koşul­larının iyiliğini “Fair Trade (Adil Ticaret) Sertifikası” ile belgeliyor.

Organik glutensiz atıştırmalıklara nasıl karar verdiniz?
Hipoglisemi hastası olduğum için dokto­rum bana ara öğün önerdi. Ne yazık ki Türkiye’de ara öğün olarak unlu mamuller ve bisküvi yeme alışkanlığı geliştirmişiz. Sağlıklı, demir oranı ve vitamini yüksek, şeker dengesini bozacak içeriği olmayan, glutensiz ve lezzetli bir ara öğün aramaya başladım ve tüm dünyada satılan Fransız markası Le Pain des Fleurs organik çıtır ekmekleri ile karşılaştım. İçinde buğday yok. Kinoa, karabuğday, kestane, hindis­tancevizinden elde edilen undan yapılan krakerler. Dört çıtır ekmek, bir dilim tam buğday ekmeğinin kalorisine eşit. İçinde gluten, yumurta, süt ev süt ürünleri, maya ve aroma bulunmuyor.
Genelde anneler çocukların eline bir dilim ekmek verir. Katıldığım birçok seminer­de uzmanlar çocukların iki yaşına kadar gluten ile tanışmamasını öneriyor. Oğlum yedi aylıkken organik çıtır ekmek ile diş kaşıdı. Özellikle diyet yapanlar için de sağ­lıklı, düşük kalorili ve besin değeri yüksek bir ürün olarak tercih edilebilir. Altı aylık­tan başlayarak herkes tüketebilir.

Ve sıra organik sütlü kakaolu fındık kre­masına geldi…
“Krakerin üzerine sürülebilecek lezzetli bir çikolata kreması da olsa ne iyi olur” dedik. İtalya’da diğer organik ürünlerden iki kat pahalı olmasına rağmen içeriği ve lezzeti ile İtalya pazarında iki numaralı ürün olmuş Nocciolata organik sütlü ka­kaolu fındık kremasını bulduk. Her kava­nozu üretmek için ön hazırlık süresi 36 saat, her kavanozun üretim süresi 60 saat. İçinde palm yağı, trans yağı, gluten, rafine şeker yok. Ham şekerkamışı var.
Getirdiğiniz organik reçelin etiketinde meyve püresi yazıyor.
Evet, Türkiye reçel ülkesi, benim annem de çok güzel reçel yapar. Bu reçeli neden ithal ettik? İçeriğindeki meyve oranı çok yüksek, etiket tebliğine gör etiketinde meyve püresi yazan tek ürün. İçeriğinde şeker yerine organik elma konsantresi bulunuyor. Oda sıcaklığında pişirilerek üretildiği için besin değeri de azalmamış oluyor, meyve yemiş gibi oluyorsunuz. Bebeklere de katı gıdaya geçtikten sonra gönül rahatlığıyla verebilirsiniz, içinde sadece meyve var. İtalya’da 11 yıldır bu marka pazar lideri.

Organik bitkisel içecek ya da tahıl içe­ceklerini neden getirdiniz?
Türkiye nüfusunun %70’nin laktoz into­leransı olduğu söyleniyor. Çocukların üç yaşına kadar süte alerjileri olabiliyor. Süt ve süt ürünleri tüketemeyenler ve vegan­lar için alternatif bir ürün aradık ve geniş ürün gamı ile Isola Bio markasını getir­dik. Rengi beyaz olduğu için süt olarak adlandırılan, “soya, pirinç, hindistancevi­zi ve badem”den üretilen tahıl içecekleri. Şeker ilavesiz, glutensiz, laktozsuz, GDO içermeyen organik içecekler. Çikolatalı ki­noa içeceğinde organik ham şeker kamışı ve kakao var, özellikle çocuklar için tercih edilebilir. Isıtıldığı zaman sıcak çikolata, soğuk olarak buzlu kahve olarak tüketi­lebiliyor. Isola Bio, “Ben üretici değilim, çiftçiyim” sözleriyle tanımlıyor kendini. Ürünlerdeki tahıllar İtalya’daki tarlala­rında üretiliyor. Tahıl içeceği alırken de tüketicilere “içindekiler” bölümünü özel­likle okumalarını öneririm. Örneğin orga­nik soya sütünde sadece soya, su ve deniz tuzu olmalı.

2016 yılında Türkiye’de satışta olan kaç marka ve ürününüz oldu?
Beş markamız var: Simon Lévelt, Green Dream, Le Pain des Fleurs, Rigoni di Asiago, Isola Bio. Bu markaların altında toplam 33 ürünümüz bulunuyor. Kahve, kraker, çikolata, reçel, fındık kreması, tahıl içecekler… Tüketici fiyat karşılaştır­ması yaparken ürün içeriğine özellikle dikkat etmeli. Örneğin tahıl içeceklerinde üründeki tahıl oranını incelemelerinde fayda var. Organik, glutensiz, vegan ser­tifikalı olması da ürün seçiminde önemli etkenler. Türkiye’de satışa sunmak üzere seçtiğimiz ürünlerin içerik özellikleri de göz önüne alındığında, aynı kategoride­ki organik olmayan ürünlerden ortalama %10-15 fiyat farkı var.

2009 yılında organik kafe açtığınız gün­den bugüne Türkiye’de organik ürünlere ilgi nasıl gelişti?
Kafeyi ilk açtığımızda organik kahvemizi sunduk. Bağdat Caddesi’ndeyiz, hedef kit­le kapıdan giriyor. Büyük gururla organik kahvemizi anlatıyoruz. Diğer kafelerdeki organik olmayan kahveler ile aynı fiyata sunuyoruz. Kafedeki çayımız da organik sertifikalı. Ekibimi eğittim, anlatıyorlar. Tüketici diyor ki, “Organik olmasın, bize normal kahve getirin.” Çalışan arkadaş­larımız, “Bizim kahvemiz normal” ya da “bizde normal kahve yok” gibi cevaplar veriyorlar. 2009 yılında organik çay dem­liyoruz ve diğer kafelerdeki organik olma­yan çaylarla aynı fiyata sunuyoruz. Yine, “Bize normal çay getirin” diyorlar. O za­man anladık ki, hedef kitlemiz organiğin ne demek olduğunu tam olarak bilmiyor, farkındalık yok. O dönemden bugüne or­ganik ürün sektörü çok hızlı olmasa da küçük ama sağlam adımlarla ilerliyor ve büyüyor. Tüketici bilinçleniyor. 2016 yılı­na geldiğimizde hem Türkiye’de üretilen, hem de ithal edilen organik ürün çeşitlili­ği de bunu gösteriyor.

Ürünleriniz tüketiciye nasıl ulaşıyor?
Büyük zincir mağazalarda, marketlerde, şarküterilerde, organik marketler, orga­nik pazarlarda ve internet sitelerinde var. Oranca.com.tr adresinden de ulaşılabili­yor. Çölyaklılar gibi ömür boyu diyet yap­mak durumunda olanlara doktor raporu ile özel indirimler sağlıyoruz.

Tüketicilerden ilginç geri dönüşler olu­yor mu?
Bir Kahve Festivali’ne katılmıştık, ora­da tüketici ile buluştuk. Espresso kahve sunduğumuzda, “Kahveniz acı değilmiş” yorumunu aldık. İyi bir kahve acı olmaz. Kahvede sertlik ve acılık farklı şeylerdir.
Oranca’nın geleceğe yönelik hedefleri neler?
Türkiye’de bulunmayan ürünlerin ithalatı­nı yaptık şimdiye kadar. Türkiye bir gıda ülkesi ve biz burada sağlıklı atıştırmalık ürünlerin üretilebileceğini düşünüyoruz. Bu konuda araştırmalarımız var.

EkoIQ Editör