#ekoIQ Kültür Sahi, Biz “Ne için Eğitim” Yapıyorduk?
Kültür

Sahi, Biz “Ne için Eğitim” Yapıyorduk?

eğitim

Şu anda karşı karşıya olduğumuz sürdürülebilirlik krizine daha iyi yanıt verebilme şansına sahip olabilmemiz için, ana hedefleri sürdürülebilirlik, eşitlik ve çevresel sorumluluk olan eğitim sistemlerini yeniden tasarlamaya başlamak kritik önem taşıyor. 

Yazı: Burcu Meltem ARIK, ERG Eğitim Gözlemevi Koordinatörü

Türkiye’de ve dünyada hemen her sorun için ilk akla gelen çözümlerin başında eğitim gelir. Öyle ki, “eğitim şart” ifadesinin özellikle ülkemizde dile pelesenk olduğunu söylemek yanıltıcı olmaz. Peki, eğitim her derde deva mı? Yoksa eğitim aslında bugün içinde bulunduğumuz çoklu krizlerin yaratıcılarından biri mi?

NASA’nın verilerine göre doğduğum 1976 yılının Ocak ayında atmosferdeki karbondioksitin küresel ortalama değeri 331,67 ppm. 2023 yılının Ocak ayında ise bu değer %26,4 artarak 419,14 ppm oldu. Bugüne kadar yerkürenin gördüğü en yüksek eğitimli insan sayısına karşın, 1,5 derece sıcaklık artışı hedefinin aşılmasına sayılı yıllar var. Dünya Meteoroloji Örgütü’ne (WMO) göre o kadar vaktimiz bile olmayabilir. Etkileri iyice görünür olan iklim krizine ilişkin bilim insanlarının işaret ettikleri bulgular hepimizi endişelendirmeli ve endişe eğitimciler olarak bizleri vakit kaybetmeden çözüm odaklı eyleme geçirmeli. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 1990’dan bu yana öncelikle çocukların ve gençlerin hedef alınmasını öneriyor ve tüm ülkelere kendi özel gereksinimlerine ve kaynaklarına uygun eğitim programları geliştirmelerini ve uygulamalarını tavsiye ediyor. Ancak bu tavsiyenin ilk verildiği zamandan bu yana 33 yıl geçmesine rağmen örgün, yaygın ve enformel eğitim, çevre eğitimi, sürdürülebilir kalkınma eğitimi, yurttaşlık eğitimi ve kültürlerarası öğrenme yoluyla yıllar boyunca biriktirilen bilgi ve beceriler, acilen ihtiyaç duyulan yaygın eyleme bir türlü dönüşmedi.

Günümüzün yaygın ve anaakım eğitim politikaları, birbirinden farklı insan topluluklarının birbirleriyle ve diğer türlerle bir arada yaşamasını; çoklu krizlere yanıt olarak gerçek ve kalıcı ekososyal adalete ilişkin etkilerin oluşmasını hedeflemiyor. Aksine yerkürenin, barındırdığı tüm canlı ve cansız öğelerle birlikte yok olmasını hedefleyen sonsuz ekonomik büyümeyi odağına alıyor. İklim, biyolojik çeşitlilik, kirlilik, demokrasi, ekonomi, sağlık, eğitim, çocuk hakları, insan hakları gibi çoklu krizlerin alarm zilleri onlarca yıldır çalıyor. Yerkürenin, Holosen jeolojik çağının göreceli istikrarını geride bırakarak Antroposen ya da insan eliyle yaratılan jeolojik değişim çağına girdiği belirtiliyor. O halde, eğitimin tüm bu sürdürülebilirlik krizlerinin ele alınmasındaki rolü nedir? Ne olabilir?

Milenyum Kalkınma Hedefleri (MKH) ve ardından gelen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), Birleşmiş Milletler (BM) 2030 sürdürülebilir kalkınma gündeminin bir parçası olarak dünya genelinde eğitime erişimi ve kaliteyi artırmaya yönelik bir vizyon ortaya koymaya çalıştı. Sürdürülebilirliği bizi bugüne taşıyan kalkınma ile birlikte ele alınması sorununu bir yana koyarsak, özellikle, 4. Amaç olan Nitelikli Eğitim’in, ulusları kapsayıcı ve eşitlikçi kaliteli eğitim sağlamaya ve herkes için yaşam boyu öğrenme fırsatlarını teşvik etmeye yönelik olması bakımından önemli.

Eğitimin Yeniden Çerçevelendirilmesi

Nitelikli Eğitim, insani gelişim ve yerkürenin sürdürülebilirliği için kritik. Türkiye’de eğitime erişimde önemli ilerlemeler kaydedildiği söylenebilir. Özellikle salgın öncesinde ilköğretim seviyesinde kızlar ve oğlanlar arasında okullulaşma oranındaki fark azaldı. Ancak bahsi geçen çoklu varoluş krizleri başta kırılgan gruplar olmak üzere tüm çocukların eğitime erişimini ve eğitimin niteliğini önemli ölçüde etkiliyor. Bu durum, eğitimin radikal bir biçimde dönüşmesini gerektiriyor. Öncelikle, sonsuz ekonomik büyüme odaklı çatı amaçtan kopulması gerekiyor. Ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi amaçlayan bir eğitim modeli ile bazı ulusların diğerlerinin refahı pahasına daha fazla tüketim ve kirlilikle sonuçlanan eşitlik arasında temel bir kopukluk var. Eğitimde dönüşüm için, bireylerin ve toplumların gelişimlerinin tüm alanlarına odaklanılmalı, eşitlik, hakkaniyet ve kapsayıcılık temel alınmalı. Nitelikli eğitim, çocuk hakları merkezli, çağın gereklerini öngörebilecek şekilde tasarlanmalı. Her tür kriz durumunda kesintisiz olarak sürdürülmeli; bunun olabilmesi için bilim insanlarının açıkladıkları ve öngördükleri krizlere karşı hem önleyici hem uyuma dayalı politikalar ortaya konmalı. Yerkürenin tüm öğelerinin yaşamını sürdürebileceği bir dünya amaçlanmalı; eğitim, insani gelişim ve ekososyal sürdürülebilirlik etrafında yeniden yapılandırılmalı. Eğitimin hedeflerinin yeryüzünün tüm yurttaşlarının adil ve sürdürülebilir bir şekilde yaşamalarını güvence altına alacak biçimde yeniden çerçevelendirilmesi gerekirken, bunun yapılmasını neyin engellediğinin sorgulanması da elzem.

Eğitim sistemleri iklim felaketinin bir parçası ve müfredat reformundan teknik çözümlere kadar çeşitli yanıtlar gerektiriyor. Dünyanın dört bir yanındaki eğitimciler, iklim adaleti eylemi için ayaklanan öğrencilerle dayanışma içinde olduklarını ilan etmek üzere bir araya gelerek bu çağrıya yanıt veriyorlar. Tüm eğitimcileri, eğitim önceliklerini yeniden düşünmeye ve araştırma gündemlerini eldeki tehlikeyi kabul edecek ve ele alacak şekilde yeniden düzenlemeye çağırıyorlar. Şu anda karşı karşıya olduğumuz sürdürülebilirlik krizine daha iyi yanıt verebilme şansına sahip olabilmemiz için, ana hedefleri sürdürülebilirlik, eşitlik ve çevresel sorumluluk olan eğitim sistemlerini yeniden tasarlamaya başlamak kritik önem taşıyor.

Eğitimde niteliği etkileyen en temel sorunlardan biri siyasetin eğitime olan etkisi. Artan yoksulluk bir diğer kritik etkileyen. Fırsat eşitsizliği, özel öğretim payı ve hane halkı harcamalarında artış, ikili eğitim, eğitimin muhafazakarlaşması, öğretmen planlaması vb. sorunlar uzun süredir devam ediyor. OECD ülkeleri arasında Türkiye merkezi olarak alınan karar oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri. Türkiye’de siyasal kutuplaşma birlikte yaşamayı engelleyen ve demokrasiyi kırılgan hale getiren olgu halini aldı. Buolgu eğitimi yapıcı bir şekilde tartışmayı ve ortak akıl oluşturmayı da etkiliyor. Kutuplaşma eğitim paydaşlarının yan yana gelerek nitelikli eğitime ilişkin meselelere birlikte çözüm üretmesini zorlaştırıyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan en önemli gelişmelerin başında toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik eğitim projelerinin durdurulması oldu. Devletin yükümlülüğü, kız ve oğlan çocukların okullulaşma oranlarının eşit olmasını ve eşzamanlı olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını kapsıyor. Eğitim sisteminin tüm çocukların potansiyellerini tam olarak gerçekleştirmeleri için eşit hak, özgürlük, fırsat ve koşulları ne derece sağladığı; eğitim sürecinin ise toplumdaki egemen değer ve dinamikleri toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyecek biçimde ne ölçüde dönüştürebildiği önemli. Hem temel haklar hem de somut riskler çerçevesinde eğitim sisteminde toplumsal cinsiyet eşitliği ve eğitim yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliği olmaması nitelikli eğitimin önündeki en önemli bariyerler arasında.

Krizler Çağında Eğitim

Türkiye’de insani, toplumsal, ekolojik ve ekonomik -kalkınma değil- gelişme, her çocuğa temel hakkı olan nitelikli eğitimi sunmakla mümkün olabilir. Türkiye’de SKA’ların gerçekleştirilmesi, insani, toplumsal, ekolojik ve ekonomik gelişim için ortak eğitim hedefleri etrafında kenetlenilmesiyle, eğitimde yaşanan zorlukların arka planının daha iyi anlaşılmasıyla, yaşanan zorlukların nedenlerine ve bunların çözümlerine ilişkin eğitim paydaşlarıyla akıl yürütülerek mümkün olabilir. Bunun gerçekleşebilmesi için;

  1. Eğitimde karar verici ve uygulayıcıların saydamlık, katılımcılık, hesap verebilirlik, etkinlik, hukuka bağlılık ve tutarlılık ilkeleri çerçevesinde hareket etmesi yönünde siyasi ve bürokratik irade sağlanmalı;
  2. Nitelikli eğitim hedefi doğrultusunda eğitime ayrılan kaynaklar artırılmalı; adil, hakkaniyetli ve kapsayıcı bir şekilde kullanılmalı;
  3. Başta çocuklar ve öğretmenler olmak üzere eğitimin paydaşlarının karar alma süreçlerine etkin ve anlamlı katılımını sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalı, bu mekanizmalar güvence altına alınmalı;
  4. Eğitime ilişkin etkin bir izleme ve değerlendirme stratejisi oluşturulmalı; sürdürülebilir, hedefe dönük politika önerileri geliştirebilmek için eğitime ilişkin veriler kamuoyu ile saydam bir biçimde paylaşılmalı;
  5. Öğretmenin itibarı kamuoyu nezdinde güçlenmeli ve öğretmen dayanışması için alan açılmalı;
  6. Eğitimin içeriği bugünün ve geleceğin ihtiyaçlarına göre güncellenmeli.

Eğitim sisteminin mevcut krizlere dayanıklı, krizlerin etkilerini azaltıcı ve hafifletici, aynı zamanda ileride oluşabilecek krizleri önleyici hale gelmesi kaçınılmaz. Yerküreyle uyumlu, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarını benimseyen, farklılıklarla bir arada yaşamı önceleyen bireylerin ve toplulukların gelişimine katkı sunmalı. Eğitimde yerküremizin sınırsız ve insanın faydası için var olduğu fikri terk edilmeli. Krizler çağında eğitim, öğrencileri bugüne ve tahmin edilemez hale gelen geleceğe hazırlamalı. Eğitimi, kapsayıcı, ihtimam temelli, müşterekleri anlayan-koruyan ve geliştiren şekilde onarıcı, sürdürülebilir yapmaktan başka yolumuz yok.

About Post Author