Olay 1976 yılında, Milano kenti yakınındaki Seveso kasabasında gerçekleşti. Yerleşim yerlerinin yakınında bulunan bir tarım ilacı üretim tesisindeki sızıntı, büyük bir insani ve çevresel trajedinin başlangıcıydı. Olayın ardından büyük endüstriyel kazalara karşı önemli direktifler ve önlemler geliştirildi. Bugün Seveso III Direktifi olarak bilinen yönerge ile ilgili kapsamlı bir rehber hazırlayan REC Türkiye Direktörü Rifat Ünal Sayman ve uzman Dursun Baş, amaçlarının bu konuda farkındalığı artırmak ve kurumlar arası işbirliklerini geliştirmek olduğunu söylüyor.
Kısa bir süre önce bir AB projesi kapsamında geniş bir konsorsiyumla birlikte, Seveso Direktifi ile ilgili bir rehber hazırladınız ve yayınladınız; Büyük Endüstriyel Kaza Risklerinin Azaltılması (BEKRA) amacıyla özel sektör için bir rehber… Öncelikle bize biraz Seveso Direktifi ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Seveso Direktifi, büyük endüstriyel kazalara neden olabilecek belirli miktarın üzerindeki tehlikeli maddelerin üretildiği, kullanıldığı ve/ veya depolandığı kuruluşları kapsayan son derece önemli bir yasal çerçeve. Kendine has terminolojisini oluşturan (risk, tehlike, büyük kaza vb.) direktif, AB’nin eski çevre direktiflerinden biri. Direktif ismini, İtalya’nın Milano kenti yakınındaki Seveso kasabasından alıyor. Bu kasabada bulunan bir tarım ilacı üretim tesisinde, 1976 yılında, reaktörlerden birinin aşırı ısınması sonucu gerçekleşen kazada, bilinen en tehlikeli gazlardan biri olan dioksin, yerleşim birimlerini de içine alan geniş bir alana yayıldı. Kazanın firma tarafından uzun bir süre boyunca gizli tutulması (yaprakların olağan dışı kuruması, çiftlik hayvanlarının ölümü ve çocuklarda deri rahatsızlıkları gibi beklenmedik durumlar görünene dek) ve yerel idarelerin tesis yakınındaki halkı bilgilendirmemesi, kazanın çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin vahametini artırdı. Kazanın ardından bölgede çok fazla insan zehirli gazdan etkilendi, hayvan itlafları gerçekleştirildi ve büyük bir bölge boşaltıldı.
Seveso felaketinden sonra AB, benzer büyük endüstriyel kazaların yönetiminde mevcut önlemlerin yetersiz olduğunu kabul etti. Kazadan altı yıl sonra, benzer kazaların önlemesi ile insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerinin sınırlandırılması için Seveso I Direktifi olarak bilinen “82/501/ EEC sayılı Belirli Endüstriyel Faaliyetlerin Büyük Kaza Riskleri ile İlgili Direktifi” yürürlüğe koydu. Seveso I Direktifinin yürürlükte olduğu süreç içerisinde meydana gelen kazalardan alınan dersler doğrultusunda, 1996 yılında Seveso II Direktifi olarak kabul edildi.
İki defa önemli değişiklik geçiren direktif günümüzde Seveso III Direktifi olarak uygulanıyor ve Avrupa’da 10 binin üzerinde kuruluşu kapsıyor. Seveso Türkiye’de Büyük Endüstriyel Kaza Risklerinin Azaltılması, kısaca BEKRA kısaltması ile anılıyor.
Seveso Direktifi ile ilgili Türkiye’de bu kapsamında bir rehber var mıydı? Yoksa bir ilk mi bu çalışma? Sanırız bu konuda yönetmeliğin Türkiye’de uygulamaya konması da pek eski sayılmaz: Aralık 2013. Rehber, bu yönetmelik konusunda bir farkındalık ve uygulama kolaylığı yaratmayı mı hedefliyor?
Türkiye’de iş kazaları ve iş güvenliği ile ilgili rehberlerin büyük bir kısmı, tesis içinde sıkça meydana gelen ama etkileri nispeten sınırlı olan ve az kişiyi etkileyen kazalarla ilgili hazırlanmış. Büyük endüstriyel kazalarla ilgili kaynak sıkıntısı vardı.
Aslında direktif ilk olarak Avrupa Birliği uyum süreci kapsamında; 2010 yılında uyumlaştırıldı, 2013 yılında yeniden yazıldı. Yönetmeliklerin hazırlanmasının öncesinde ve sonrasında çeşitli çalışmalar yürütüldü.
İlk olarak 2004-2006 yılları arasında yürütülen “Türkiye’de Seveso-II Direktifinin Uyumlaştırılması LIFE Projesi” kapsamında Bildirim ve Kamunun Bilgilendirilmesi rehberleri hazırlanmıştı. Bu tarihlerde Seveso II Direktifi henüz uyumlaştırılmadığı için bu rehberler yaygın bir şekilde kullanılamadı. Değişen yönetmeliklerle birlikte güncelliklerini yitirdiler.
REC Türkiye olarak biz de bu sürece aktif olarak dahil olduk. 2009’dan itibaren Seveso Direktifi Eğitimleri, yurtdışı çalışma ziyareti, Düzenleyici Etki Analizi çalışması ve kapsamlı bir danışma süreci yürüttük. Bu çalışmaların çıktıları, özellikle etki analizi, ülkemizdeki mevcut durum ve direktifin uygulanmasına ilişkin kapsamlı bilgiler sundu. Seveso Direktifi arazi kullanım planlanmasına ilişkin Dursun Baş tarafından hazırlanan yüksek lisans tezi de önemli bir kaynak oldu. (https://etd.lib.metu.edu.tr/upload/12616918/index.pdf)
Güncel rehberimiz AB tarafından finanse edilen “Seveso II Direktifinin Uygulama Kapasitesinin Arttırılması İçin Teknik Yardım” Projesi kapsamında hazırlandı. Rehberin önemli bir farkı, Seveso Direktifi ve BEKRA Mevzuatı ile ilgili tüm başlıkları kapsıyor olması. Hedef kitlemiz BEKRA kuruluşu işletmecileri ve çalışanları olsa da; yetkili idareler, belediyeler, üniversiteler ve acil durum servisleri de rehberde faydalı bilgiler bulacaktır. Bu çalışma ile büyük endüstriyel kazalar konusundaki rehber eksikliğini doldurmayı amaçladık. Proje kapsamında ayrıca bilgilendirici kısa filmler ve işletmeciler ile halka yönelik broşürler hazırladık. Bu konuda benzer kaynakların sayısının artması çok iyi olacak.
Türkiye özelinde düşündüğünüzde bu çapta kazaların bugüne kadar gerçekleşme sıklığı konusunda ne diyebilirsiniz? Bir başka deyişle risk ne kadar yüksek?
Ülkemizde büyük endüstriyel kazaları sistematik olarak kaydeden bir sistem mevcut değil. Bu nedenle bir sayı vermek çok sağlıklı olmayabilir. Kapsamlı bir endüstriyel kaza envanteri sisteminin eksikliği; kazaların sayısı, ölüm sayısı, sanayi tipi, fiziksel etkiler (patlama, yangın ve sızıntı), gayrimenkule hasar, yakın çevreye hasar, maddi hasar vb. ile ilgili genellemeler yapmaya engel oluyor.
Ancak şurası çok açık, Türkiye Büyük endüstriyel kazalardan muaf değil ve bu kazalar Türkiye’de de gerçekleşiyor. Ayrıca Türkiye’deki kaza ortalamasının yüksek olduğunu tahmin ediyoruz.
Ülkemizde, doğal afetlerin de tetiklemesiyle meydana gelen BEKRA kazalarının ağır sonuçları olduğunu biliyoruz. İzmit’te 1999 depremi sırasında TÜPRAŞ rafinerisinde ve Yalova Aksa tesislerinde meydana gelen kaza, çok sayıda insanın bölgeden tahliyesine, mal kaybına ve çevresel kirliliğe yol açmıştı. Tuzla Tersaneler Bölgesi ve Akçagaz LPG dolum tesisi, Kayalar Kimya ve Sanayi A.Ş. gibi tesislerde büyük kazalar meydana geldi.
Geçtiğimiz hafta bile iki önemli kaza gerçekleşti. Bu kazalar, acil durum müdahalelerindeki tecrübe eksikliğini, hatalı arazi kullanım planlamalarını, halkın bilgilendirilmesi ve risk iletişimindeki sorunları ve kurumlar arası işbirliği ve bilgi paylaşımının ne kadar düşük düzeyde olduğunu ortaya koyuyor aslında.
Türkiye’de genel olarak riski artıran bir unsur da, BEKRA tesisleri ile yerleşim alanlarının iç içe geçmiş olması. Tesislerin kurulumu sırasında hassas çevre alanlarının yeterince gözetilmemiş olması da yine önemli bir sorun. Riskin ne kadar yüksek olduğuna dair yorum yapmak zor. Akılda tutmakta fayda var, BEKRA önlemleri ile riski azaltıyoruz ama ortadan kaldıramıyoruz. Risk, hayatımızın bir parçası. Avrupa’da birçok ülkede kabul edilebilir risk 10-6 (milyonda bir) olarak dikkate alınır.
Ülkemizde, risk değerlendirmesini esas alan ve yeni bir güvenlik yönetim kültürü oluşturmaya yönelik prosedürler, ekipman, insan gücü ve riski azaltmaya yönelik altyapı yatırımlarının yapılması gerekiyor.
Peki, BEKRA özelinde yetkili idareler kimler? Nasıl bir sorumluluk paylaşımı var?
BEKRA mevzuatının uygulanmasından sorumlu üç kamu kurumu bulunuyor: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. Bu kurumlar Yetkili İdare olarak tanımlanıyor. Yetkili idarelerin büyük kazaları önleme, hazırlık ve müdahale süreçlerinde önemli rolüvar. Sistemin iyi işlemesi için kritik nokta, bu kurumlar arasındaki iletişim ve işbirliğinin kuvvetli olması. Yetkili idareler dışında yerel yönetimlere ve valiliklere de bu konuda önemli sorumluluklar düşüyor.
Tabii ki özel sektörün de bu kurumlarla ilişki içerisinde bulunması gerekiyor. Rehberimizde özel sek törün yetkili idarelerle ilişkilerini açıklayan ayrı bir bölüm bulunuyor.
Rehber’in daha ilk bölümünde, “BEKRA Kuruluşu musunuz?” başlığıyla karşılaşıyoruz. Bu işletmelerin kendi kendilerine belirleyecekleri bir şey mi yoksa kamu tarafından belirlenen bir kategori mi? Kısaca, nedir BEKRA kuruluşu olmanın temel kriterleri?
Uygulamada en çok zorluk yaşanan alanlardan birisi de kapsamın belirlenmesi. Üç bölüme ayırdığımız rehberin, “BEKRA Kuruluşu musunuz?” başlıklı ilk bölümü, mevzuatın en önemli yükümlülüklerden biri olan ve kuruluşların mevzuat kapsamında olup olmadığının belirlenmesine yönelik “Bildirim” yükümlülüğünü anlatıyor.
Önemli miktarlarda kimyasal madde ile çalışan işletmeciler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Bilgi Sistemi bünyesinde yer alan BEKRA Bildirim Sistemine, bu maddelerden tehlikeli olanların miktarlarını beyan etmek zorunda. Bildirim sonucu otomatik olarak kuruluşun kapsamı belirleniyor. BEKRA kuruluşlarının tespitinde fiili, öngörülen ya da endüstriyel kimyasal bir işlemin kontrolü kaybedildiğinde ortaya çıkabilecek tehlikeli maddelerin miktarı dikkate alınır. Kuruluşlar, tehlikeli madde miktarına bağlı olarak Üst Seviye (Upper-Tier), Alt Seviye (Low-Tier) veya kapsam dışı olarak sınıflandırıyorlar.
Kuruluşun büyüklüğü, konumu, sektörü veya mülkiyeti belirleyici değildir. BEKRA kuruluşları, rafinerilerden kağıt fabrikalarına, boya imalathanelerinden kimyasal tesislere kadar birçok endüstriyel ve ticari sektörü içerebilir. Eğlence ve spor tesisleri, sağlık ve araştırma merkezleri bile kapsam içine girebilir.
Türkiye’de ne kadar BEKRA kuruluşu olduğuna dair net bir bilgi var mı? Yoksa tahminler üzerinden mi gidiliyor? Peki kuruluşların ne kadarı bu kategoride olduğunu biliyor?
Bildirim sistemi verilerine göre ülkemizde 2014 Aralık itibariyle 369 adet üst seviyeli, 456 adet alt seviyeli olmak üzere, toplam 825 adet BEKRA kuruluşu bulunuyor. Bu sayının biraz daha artmasını beklemekle birlikte, BEKRA kuruluşlarının önemli bir bölümünün kayıt altına alındığı söylenebilir. Umarız bu yazı da bildirim sayısının artmasına katkı sağlar.
Son olarak eklemek ve vurgulamak istedikleriniz…
Büyük endüstriyel kazalarla etkin mücadele kamu kurumları, özel sektör ve yerel yönetimlerde önemli kapasite artışı gerektiriyor. Direktife yönelik yürütülen projeler bir farkındalık yarattı. Teknik ve idari eğitim projelerinin sayısı artıyor. Bakanlıklarda ilgili örgütlenmeler kuruldu, özel sektörün ilgisi arttı. Bunun ötesinde, uygulamaya ilişkin olarak hem kamu yönetimi hem de özel sektör olarak biraz daha hızlanmamız gerekiyor.
Önemli bir konu yetişmiş insan gücü oluşması. Direktifin temelini oluşturan risk değerlendirme konusunda öğrenme sürecindeyiz; özel sektörde bu değerlendirmeleri yapabilecek uzman sayımız artıyor. Denetimlerin sıklaştırılması gerekiyor, bunun için de bu konuda uzmanlaşmış müfettiş sayımız artıyor. Yerel yönetimler biraz geride kaldı. Özellikle İstanbul, Kocaeli, İzmir, Tekirdağ ve Kırıkkale gibi BEKRA tesislerinin yoğunlaştığı şehirlerde, yerel yönetimlerin kapasitelerinin artırılması gerekiyor.
Mevzuat anlamında özellikle arazi kullanım planlamasına ilişkin bazı eksiklikler var, bunların giderilmesi önemli. Ayrıca güvenlik için ek yatırımların yapılması lazım.
Son olarak, halka bilgi verme konusunda isteksiziz, bazen de yetersiz kalıyoruz. Aslında farkındalık fark yaratıyor. Halkın yeteri kadar bilgilendirilmesi, süreçlere dahil edilmesi, olası kazalardan sonra gelecek tatsız haberleri azaltacaktır.
Büyük Endüstriyel Kaza Nedir?
Çok sayıda insanın sağlığını tehdit eden, yüksek maddi hasar veren, doğal çevrenin kalıcı olarak veya uzun dönemli kirlenmesine neden olan ve büyük çaplı acil durum müdahalesi gerektiren olaylar Büyük Endüstriyel Kaza olarak sınıflandırılmaktadır. Bu kazalar yangın, patlama ve toksik yayılım şeklinde olabilir.