COP28 katılımcılarının bir bölümü gelişmiş ülkelerin askeri harcamalarının %5’ini iklim finansmanına yönlendirmesini talep ediyor. Dünya genelindeki emisyonların en az %5.5’ini askeri faaliyetleri açığa çıkartırken, iklim krizinin bölgeleri daha büyük bir savaş riskine soktuğu yönündeki kanıtlar artıyor.
Ülke liderlerinin COP28’de Pazar günü “yardım, toparlanma ve barış” temalı gün için bir araya gelmesi doğrultusunda çağrı yapıldı. Bu, iklim kaynaklı çatışmanın uluslararası iklim zirvesinde ilk kez gündeme geleceğini işaret ediyor.
Katılımcılar, iklim felaketlerinin bölgeleri daha büyük bir savaş riski altına soktuğu yönündeki kanıtların arttığı ve Filistin, Ukrayna, Sudan ve diğer bölgelerde savaşların ve çatışmaların devam ettiği bir ortamda; yardımın “yüksek derecede savunmasız, kırılgan ve çatışmalardan etkilenen topluluklara” yönlendirilmesi gerekliliğini tartışacaklar.
Uluslararası bir araştırma kuruluşu olan Ulus Ötesi Enstitü (Transnational Institute), toplulukları iklim ve çatışmalardan gerçekten korumanın önceliklerde bir değişiklik gerektireceğini belirtiyor.
İklim krizinin bugüne kadar karşılaşılan en büyük ortak güvenlik tehdidi olduğunu söyleyen Ulusötesi Enstitü araştırmacılarından Nick Buxton, “Para, iklim eyleminden ziyade militarizasyona harcanıyor” dedi.
Kuruluş, küresel askeri bütçelerin yalnızca %5’inin aktarılmasıyla iklim finansmanı için 110,4 milyar dolar toplanabileceğini hesapladı; bu sayı, defalarca bozulan yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı hedefini karşılamak için fazlasıyla yeterli.
Çevre aktivisti ve yazar Bill McKibben, 21. yüzyılda ulusal ve küresel güvenliğin, diğer her şeyden çok sıcaklık artışını sınırlamaya ve bunun sonucunda ortaya çıkan tahribatlara bağlı olacağını belirtti.
2022’de yapılan tahminlerden birine göre dünyadaki ordular, seragazı emisyonlarının en az %5,5’ini üretiyor ve bu miktar Japonya’da açığa çıkan emisyonlardan daha fazla. Ancak ABD’nin 1997’deki Kyoto Konferansı’nda yürüttüğü başarılı lobi çalışmaları sayesinde hiçbir ülkenin askeri emisyonlara ilişkin veri sağlaması gerekmiyor. Liderlerin 2015’te muafiyeti kaldırmasıyla askeri emisyonların raporlanması gönüllülük esasına bağlı hale geldi.
Askeri harcamalar son 10 yılda %25’ten fazla artarak 2022’de 2,2 trilyon doları aştı. Aynı dönemde, iklim finansmanı için fon seferber etme girişimleri ise sekteye uğradı.
Örneğin 2009 yılında gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere 2020 yılına kadar iklim finansmanı için yıllık 100 milyar dolar harcamayı kabul etmişti ancak bu sözü tutmadılar ve 2021’de iklim finansmanı için yalnızca 90 milyar dolar sağlandı.
Gelişmiş Ülkeler Dürüst Değil
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) bu ay yayımladığı ön veriler, 100 milyar dolarlık hedefe nihayet 2022’de ulaşılabileceğini gösteriyor ancak bazı uzmanlar değerlendirmenin şişirilmiş verilere dayandığını söylüyor. Oxfam’ın 2022 yılında yaptığı bir araştırma, gelişmiş ülkelerin “dürüst olmayan ve yanıltıcı” muhasebesi nedeniyle 2020’deki iklim finansmanı tahminlerinde %225’lik bir abartı olduğu sonucuna ulaştı.
Gelişmiş ülkelerin bu taahhüdü gerçekten yerine getirdikleri ortaya çıksa bile, Buxton, ülkelerin yine de askeri bütçelerinin %5’ini yeniden tahsis etmesi gerektiğini söyledi. 100 milyar dolarlık bütçenin, yoksul ülkelerdeki gerçek ihtiyacın çok altında olduğu yaygın olarak kabul ediliyor. 2022 yılından bir rapor, gelişmekte olan ülkelerin iklim kriziyle başa çıkabilmek için yılda 1 trilyon dolara ihtiyaç duyduğunu ortaya çıkardı.
Yüksek kirlilik yaratan ülkeler ayrıca, yoksul ülkelerdeki kayıp ve hasar için finansman sağlamak zorunda kalacaklar. Bir tahmine göre, ihtiyaç yılda 400 milyar dolardan fazla ve artmaya devam ediyor.
Araştırmacılar, küresel savunma harcamalarının kısılmasında en büyük sorumluluğu en büyük ordulara sahip ülkelerin üstlenmesi gerektiğini söylüyor; bu ülkelerin çoğu aynı zamanda en zengin ve en kirletici aktörler. Araştırmacılar, özellikle NATO’ya odaklanıyor. Çünkü 31 üyesi arasında Birleşik Krallık, Kanada ve ABD bulunan NATO, dünyanın en fazla fon alan askeri gücüne sahip olmasının yanı sıra, dünyanın en büyük kurumsal emisyon üreticisi.
NATO üyeleri geçen yıl küresel askeri harcamaların yarısından fazlasını gerçekleştirdi ve bu harcamaların artması bekleniyor. Bu yıl üyeler, ulusal bütçelerinin en az %2’sini ordularına yatırma konusunda kalıcı bir taahhütte bulundular. Araştırmacılar, BM verilerine dayanarak, bu söz yerine getirilirse, 2028 yılına kadar iklimden en çok etkilenen ülkelerin adaptasyonu için gereken tüm masrafları karşılamaya yetecek ek finansmanın olacağını hesapladı.
Araştırmacılar, artan militarizasyonun iklimden etkilenen ülkelere başka şekillerde de zarar verdiğini söylüyor. Örneğin, NATO üyelerinin şu anda iklim açısından en hassas 40 ülkeden 39’una silah sattığı ve bunlardan 17’sinin halihazırda silahlı çatışmalarda olduğu bulundu. Bu konu hakkında da yorum yapan Buxton, “Bu gerçek bir sapkınlık. Topluluklara destek sağlamak yerine durumu daha tehlikeli ve istikrarsız hale getiriyoruz” dedi.