Herkesin dile getirdiği en sıcak konu gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerden alacağı iklim finansı konusu. Önceki görüşmelerdeki 100 milyar ABD dolarından 300 milyar ABD doları seviyesine çıkması bir kazanım gibi görünürken, bu rakamı az bulanlar çoğunlukta; özellikle de sivil toplum kuruluşları (STK) ve gelişmekte olan ülkeler.
Elif Gökçe ŞAHİN [email protected]
13
11-24 Kasım arası gerçekleşen COP29 görüşmelerinin sürdüğü gün sayısı (Planda 22 Kasım’da bitmesi öngörülen görüşmeler, taraflar arası gerginlikler ve müzakerelerde karar birliğine varılamaması gibi nedenlerle iki gün daha uzun sürdü).
198
Müzakerelere katılan taraf sayısı.
66.778
COP29’a yüz yüze katılmak üzere kaydolan delege sayısı (Dağılımı: 33.158 taraflardan katılan delege sayısı, 13.386 gözlemci, 3.575 medya mensubu, 14.473 destek ve sekretarya ekibi üyesi).
3975
COP29’a çevrim içi olarak katılmak üzere kaydolan delege sayısı (Dağılımı: 157 taraflardan katılan delege sayısı, 3.818 gözlemci).
300 Milyar
Gelişmiş ülkelerin 2035 yılına kadar her sene gelişmekte olan ülkelere iklim finansı olarak vermesi kararlaştırılan minimum ABD doları miktarı.
1,3 Trilyon
Gelişmiş ülkelerin kamu, özel sektör ve diğer kaynaklarını mobilize ederek 2035 yılına kadar her sene gelişmekte olan ülkelere iklim finansı olarak vermeleri umut edilen ve COP30’da tekrar görüşülecek olan ABD doları miktarı.
137
İklim finansı müzakerelerine yüz yüze katılan taraf sayısı (Türkiye de bu sayının içinde).
58
İklim finansı müzakerelerine çevrimiçi olarak katılan taraf sayısı.
05.31
24 Kasım 2024 Pazar sabahı COP29 görüşmelerinin bitiş saati.
35
COP29 görüşmelerinin planlanandan daha fazla gerçekleşen saat sayısı.
Not: COP29 ile ilgili rakamlar ve toplantı sonuçları için Earth Negotiations Bulletin’in COP29 Özet Raporu’ndan faydalanabilirsiniz. Ayrıca United Nations Climate Change, COP29 süresince alınan tüm kararları, hazırlanan belgeleri web sitesinde yayımlıyor.
COP 29’dan Beş Kazanım ve Beş Kayıp
COP29’un hemen sonrasında Bloomberg in yayımladığı özet ve detaylı raporda en belirgin kazanım ve kayıplar listelenmiş.
Elbette ki herkesin dile getirdiği en sıcak konu gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerden alacağı iklim finansı konusu. Önceki görüşmelerdeki 100 milyar ABD dolarından 300 milyar ABD doları seviyesine çıkması bir kazanım gibi görünürken, bu rakamı az bulanlar çoğunlukta; özellikle de sivil toplum kuruluşları (STK) ve gelişmekte olan ülkeler. Zaman zaman kavgalı ve düşmanca geçen müzakerelere karşın rakam bu seviyede onaylandı. Fakat gelişmiş ülkelere ucu açık olarak daha fazla çabalamaları ve finansal kaynaklarını mobilize etmeleri önerildi.
Beş Kazanım
1-Zengin ülkeler fakir ülkelere her sene 300 milyar ABD doları vermeyi kabul etti.
2 –10 yıla yakın süredir onaylanamayan karbon pazarı kuralları kabul edildi.
3 –Meksika, kendine 2050 yılına kadar net-sıfır hedefi koydu.
4-Çin, iklim finansına daha fazla katkı yapmaya gönüllü oldu.
5-Exxon CEO’su Darren Woods, Trump’ı Paris Anlaşması’na sadık kalmaya davet etti.
Beş Kayıp
1-Müzakereler sonucu belirlenen iklim finansı miktarı fakir ülkelerin ihtiyacından çok daha az.
2-İklim uzmanları, karbon pazarı kurallarının yanlış uygulanan karbon sıfırlama örneklerini ortadan kaldıracak kadar güçlü olmadığını düşünüyor.
3-Ülkeler fosil yakıtlardan uzaklaşmayı bir sene daha geciktiriyor.
4-Küresel ısı artışı, çok yakın bir zamanda yüzyıl sonu için hedef konulan 1,5 dereceyi aşacak.
5-Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) COP28 başarısı olan 30 milyar ABD doları seviyesindeki Alterra fonu, şimdiye kadar çok az kullanıldı.
İklim Değişikliğinde İnsanı Merkeze Alan Uygulamalar
Dünya Bankası, Kasım ayında “Değişen Bir İklimde İnsanlar: Zayıflıktan Aksiyona” (People in a Changing Climate: From Vulnerability to Action) adlı bir rapor yayımladı.
72 ülkeyi kapsayan 58 Ülke İklim ve Kalkınma Raporu (Country Climate and Development Reports – CCDR) analiz edilerek oluşturulan özet rapor üç bölümden oluşuyor. Öncelikle, CCDR bulgularıyla iklim değişikliğinin insanlar üzerindeki etkilerini özetliyor. Daha sonra insanların iklim etkilerine karşı dayanıksızlığı ve düşük karbon ekonomisine geçiş kabiliyetlerinin altyapı ve enerji sistemlerine bağlı olduğu anlatılıyor. Son olarak ülkelerin değişik gelir düzeylerine göre değişen makroekonomik etkiler ve sonuçlar özetleniyor. Düşük gelirli ülkelerin kalkınmadan ödün vermeden, dikkatle geliştirilmiş politikalar ve yüksek gelirli ülkelerden gelecek desteklerle iklim değişikliğini geri çevirmeye nasıl katkıda bulunacakları örneklerle anlatılıyor.
Örneğin, kişi başı GSMH’de 1.000 ABD doları seviyesindeki artış, 2050 yılına kadar iklim değişikliğinin GSMH’ye vermesi öngörülen zararı %0,5 ila 0,7 arasında azaltıyor. Yani bir ülkenin kişi başı GSMH’si ne kadar yüksekse iklim değişikliğinin makroekonomisine vereceği olumsuz etkilerinden o derece az etkileniyor. Küçük ada devletleri bu konuda en şanssız ve zarar görecek olan ülkeler arasında gösteriliyor. Halihazırdaki büyüme oranlarına zarar vermeden karbon salımlarının azaltılması için gereken yatırım oranı tüm CCDR ülkelerinde ortalama GSMH’nin %1,4’ü seviyesinde olmasına rağmen bu oran düşük gelirli ülkelerde %5’e çıkıyor. Yani düşük gelirli ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele ve karbon azaltımı için yüksek gelirli ülkelere göre daha büyük fedakarlıklar yapmaları gerekiyor. COP29 müzakerelerindeki iklim finansı kararları tam da bu durumu dengelemek için alınıyor. Raporda, Türkiye’den verilen örnekler de şu şekilde:
- Türkiye, Azerbaycan ve Kamerun, İklim ve Enerji için Belediye Başkanları Sözleşmesi’ne katıldı.
- Türkiye raporunda 30 kişinin yaşadığı bir binada enerji verimliği sağlayarak, hane halkları için elektrik masrafını düşürürken, karbon salımı azaltmak gibi olumlu sonuçların hızlıca alınabildiği örneklenmiş.
- Türkiye’de geliştirilen yeşil finans ve yatırım araçları rehberleri ile yeşil ve sürdürülebilir finans raporlama düzenlemeleri ve söylemleri örnek gösteriliyor.
- Türkiye ve Filipinler’de sağlık ve eğitim kurumlarının yerleşkelerinin iklim değişikliğinden daha az etkilenebilecek bölgelerde ve iklime uygun tasarım ile inşa edilmeleri örnek gösteriliyor.
- Türkiye ve Fas’ta felaketler durumunda ev sahiplerine kullandırılmak üzere geliştirilen “felaket sigorta havuzları” (deprem vergisi gibi) örnek gösterilmiş.
- Türkiye’de aşırı iklim olayları sırasında ve sonrasında eğitimin kesintisiz bir şekilde devam etmesi için geliştirilen dijital araçlar örnek gösterilmiş.
- Türkiye, Fas, Nepal, Pakistan, Azerbaycan ve Brezilya gibi ülkelerin devamlı su erişimine bağlı olan yeşil hidrojen için üretici, kullanıcı ve ihraç edici olmak üzere gönüllü oldukları belirtilmiş.
- Türkiye ve Çin’in düşük karbon ekonomisine geçiş amaçlı olarak genel taşıma sektörünü karayolundan demiryolları ve deniz taşımacılığına yönlendirmesi örnek gösterilmiş. Bu geçişin, lojistik ve çevresel maliyetleri azaltırken trafik sıkışıklığının, hava kirliliğinin ve trafik kazalarının getirdiği sosyoekonomik maliyetleri de azalttığı belirtilmiş. Halihazırda Türkiye’de tüm taşımacılığın %72’sinin kamyonlarla, yalnızca %4’ünün demiryolu üzerinden yapıldığı belirtilirken bu alandaki fırsatlar da vurgulanmış.
Bu yazı ekoIQ’nun 115. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.