Erdoğan hükümetinin, sürdürülebilirlik konusunda politika geliştirecek olması halinde dahi bunu salt göz boyama olarak yapacağını çoğu uluslararası toplantıda gözlemledim. Toplantılarda anlatılanları, yapılan sunumları izledikçe hükümetle aynı ülkede ama paralel evrenlerde yaşadığımızı çok düşünmüşümdür.
Yazı: Sibel BÜLAY sibel.bulay@gmail.com
Konuyu değerlendirirken Mart 2024’te yapılacak yerel seçimleri özellikle göz önünde bulundurarak diyorum ki, “Sürdürülebilirlik konusunun Erdoğan/ AKP’nin gündeminde olduğunu düşünmüyorum.” Erdoğan hükümetinin önceliği kendi partisinden olmayan belediye başkanlarının, özellikle de CHP’li belediye başkanlarının, çalışmalarını engelleyerek onların başarısızlığını seçim konusu yapmak olacak. Erdoğan/AKP hükümeti özellikle kendinden olmayan belediyelerin sorumluluklarını ve maddi kaynaklarını merkezde topluyor. Şehirlerde toplanan ve şehirlere verilmesi gereken vergi gelirleri merkezi hükümetin kontrolü altında. Ve Erdoğan/AKP hükümeti kendinden olmayan belediye yönetimlerine gitmesi gereken maddi kaynakları bir o kadar daha sıkacak. Erdoğan özellikle İstanbul’u almak için her şeyi yapacak. Başkan İmamoğlu’nu bu konuda aşılması güç bir engel olarak görürse onu siyasi yasaklı durumuna bile getirilebilir. Erdoğan hükümetinin, sürdürülebilirlik konusunda politika geliştirecek olması halinde dahi bunu salt göz boyama olarak yapacağını çoğu uluslararası toplantıda gözlemledim. Toplantılarda anlatılanları, yapılan sunumları izledikçe hükümetle aynı ülkede ama paralel evrenlerde yaşadığımızı çok düşünmüşümdür. Örneğin, Türkiye 2019’da BM Sürdürülebilir Kalkınma Üst Düzey Siyasi Forumu’nda sunduğu SKA Gönüllü Raporu’nda yoksulluğu çözen “en başarılı” ülkelerden biri olduğunu anlatmıştı.
Konunun Erdoğan/AKP hükümetinin gerçek gündeminde yer alacağını, uygulamaya yönelik ciddi çalışmalar yapılacağını düşünmüyorum. Yaşam kalitesini artırmak, şehirlerin sürdürülebilirliğini geliştirmek: bu yönetimin önceliği değil. Erdoğan/AKP hükümetini motive eden iki konu var: Rant ve siyasi güç. Buna kısır döngü olarak da bakabiliriz: Siyasi gücü ranta çevir; rantla siyasi gücünü artır. Sürdürülebilirlik hiçbir şekilde Erdoğan/AKP için bir şey ifade etmiyor. Bunu söylerken çok değer verdiğim bir Türk atasözünden yola çıkıyorum: “Ayinesi iştir kişinin…” Görüşümü merkezi hükümetin yerel yönetimlere yaklaşımı teyit ediyor.
2015’te Birleşmiş Milletler’e üye tüm ülkelerin kabul ettikleri 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA) 169 alt hedeften oluşuyor. Ve 169 alt hedeften 86’sını gerçekleştirmek için yerel yönetimlerle işbirliği gerekiyor. SKA’lara ulaşmak, yerel yönetimlerin yaşam kalitesini belirleyen temel hizmetlere erişimi sağlama kapasitesiyle doğrudan bağlantılı. Bu nedenle dünyada merkeziyetçi yönetim anlayışı güçlü, yetkileri artırılmış, katılımcı yerel yönetim anlayışına doğru evriliyor.
SKA 16.7: Her düzeyde duyarlı, kapsayıcı, katılımcı ve temsil edici karar verme mekanizmalarının oluşturulması.
Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nde (CHS) gelişmeler SKA 16.7 ile hiçbir şekilde örtüşmüyor. Aksine devletin merkeziyetçi özelliği artırılıyor. Cumhurbaşkanının tek karar verici olarak ülkeyi yönetmesi, kamu politikası oluşturma sürecinin katılımcı karar verme mekanizmalarına ters düşüyor.
CHS sistemi altında politika belirleme işlevi kurullardan oluşan yeni bir yapıya verilmiştir. Buna yerel politikaların geliştirilmesi (Yerel Yönetim Politikalar Kurulu: YYPK) ve “Yerel yönetimler alanında Cumhurbaşkanı’nın talimatlarını yerine getirme” dahildir. İşin ilginç yanı “YYPK’nın görevini yaparken işbirliği yapacağı paydaşlar arasında (Bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar, sivil toplum ve sektör temsilcileri, alanında uzman kişiler) yer alırken yerel yönetimler, seçilmiş̧ yerel yönetim mensupları, muhtarlar ve dahası hemşeriler sayılmamıştır… YYPK’nın kurumsal ve yapısal görev tanımında savunulanın aksine yerel siyaset yapıcılar göz ardı edilmiştir.” Ve bu Kurulların üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Bu yaklaşım çağdaş̧ yerel yönetim ilkelerine ters düşüyor. Dahası da var. YYPK’nın yetkileri arasındaki, “Boğaziçi imar uygulama programları gereği kamu yatırımlarının planlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak!” Boğaziçi imar uygulamalarının Ankara’da planlanıyor olmasına nasıl bir anlam vermeliyiz? Bunu okuyucularıma bırakıyorum. Yani CHS ile beraber sürdürülebilirlik konusuna 1-0 mağlup giriyoruz.
Şehirlerin sürdürülebilirlik konusunda önemini şuradan da anlayabiliriz: 17 SKA’dan SKA 11’in konusu tümüyle şehir yaşamına yönelik. SKA ve alt hedeflerinin her birini tek tek ele alıp RTE/AKP hükümetinin bunlara ters düşen politikalarından örnekler verebilirim ama fazla yer alacağından burada yalnızca birkaçını ele alacağım.
SKA 1: Yoksulluğa Son
1.1. …aşırı yoksulluğun 2030’a kadar herkes için, her yerde ortadan kaldırılması.
–TÜİK verilerine göre enflasyonun %70’in üzerinde olduğunu; açlık sınırının asgari ücretten fazla olduğunu hatırlayalım (Halkının kendine avuç açmasını siyasi desteğe dönüştüren siyaset anlayışının bu konuda bir şey yapmasını bekliyor muyuz?).
SKA 2: Açlığa Son
2.1 2030’a kadar açlığın sona erdirilmesi… Besine erişimin güvence altına alınması.
-AKP ve MHP’nin okullarda çocuklara bedava yemek verilmesini reddettiğini hatırlayalım.
-İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin halka ucuz ekmek sağlama girişimlerinin AKP’li Belediye Meclisi Üyeleri tarafından engellenmesini hatırlayalım.
SKH 11 Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar
11.1. 2030’a kadar herkesin yeterli, güvenli ve uygun fiyatlı konutlara… erişiminin sağlanması.
-Bugün şehirlerde çoğu ailenin bütçesini aşan kiralarla karşı karşıya kaldığını ve artık ev sahibi olmanın imkansızlaştığını hatırlayalım.
11.2. 2030’a kadar özellikle kırılgan durumda olan insanların… güvenli, uygun fiyatlı, erişilebilir ve sürdürülebilir ulaşım sistemlerine erişiminin sağlanması.
-Ulaşım konusunda CHP’li belediyelerin dışarıdan sağladıkları kredilerin onayının Cumhurbaşkanı tarafından aylarca bekletildiğini hatırlayalım.
-“Ümraniye-Ataşehir-Göztepe Metro Hattı için Avrupa Kalkınma Bankası’ndan aldıkları 75 milyon euroluk ek krediye onay vermeyen Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’ye çağrı yaptı… İmamoğlu, “Bu onay, Hazine garantisi olmayan bir onay. Kendisinden, kalemi mürekkebe batırıp imza atmasını bekliyoruz. Dokuz aydır, o kredi gelme(di.)’’ 11.3. 2030’a kadar katılımcı, entegre ve sürdürülebilir insan yerleşimlerinin planlanması ve yönetilmesi…
-İstanbul’da Sulukule ve Romanlarla başlayan kentleri soylulaştırma girişimlerini hatırlayalım.
-“İstanbul Boğazı’nın en güzel noktalarından biri olan Küçük Armutlu Mahallesi’nin yıkılarak yeniden inşası için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeni plan hazırladı… Baltalimanı Muhtarı Ali Haydar Aslan, “Gördük ki bu proje halkın yararına değil, halkı buradan boşaltma amaçlı bir proje” dedi (Eskiden bir arada yaşayan farklı ekonomik düzeyde insanlar, mahalleler artık RTE/AKP politikalarıyla ekonomik olarak ayrıştırılıyor).
11.5. 2030’a kadar… afetler nedeniyle küresel gayri safi yurt içi hasılayla ilgili doğrudan ekonomik kayıpların önemli oranda düşürülmesi ve ölümlerin ve etkilenen insan sayısının önemli ölçüde azaltılması.
11.b. 2020’ye kadar… afetlere karşı dayanıklılığa yönelik entegre politikaları ve planları benimseyen…
-6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketinde sayıları 50 binin üzerinde olan ölülerimizi; milyarlarca liralık ekonomik kaybı ve bu konuda hükümetin ne derece aciz kaldığını hatırlayalım.
SKA 16: Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar
16.5. Yolsuzluk ve rüşvetin tüm biçimlerinin önemli ölçüde azaltılması.
-Uluslararası Şeffaflık Örgütü’ne göre 2022’de, Türkiye’nin 180 ülke arasından 101. sıraya gerilediğini hatırlayalım.
Yukarıda da anlattım: Örnek çok ama yer yok. Sonuç olarak Erdoğan/AKP hükümetinin, insan hakları ve adalet konularında olduğu gibi, sürdürülebilirlik konusunda da ilerleme kaydedeceği konusunda ümidim yok.