#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
serra titiz degisim talebi tabandan gelmeli

Serra Titiz*: “Değişim Talebi Tabandan Gelmeli”

Türkiye’de bugün her koldan bir katılımcılık girişimi görüyoruz. İnsanlar paylaşmak, sorgulamak ve değiştirmek istiyorlar. Gençler “dahil” olmak ve “seslerini duyurmak” istiyorlar, kamusal alanlarda hak talep ediyorlar. Aslında zaten kendilerine ait olan kamusal alanları “geri almak” istiyorlar.

2013 Değerlendirmesi – 2014 Beklentileri
Nisan-Mayıs aylarında iki aylık bir Amerika gezim oldu. Eisenhower fellowship gezimdi bu benim. Gezimin odağı sürdürülebilirlik ve sosyal inovasyondu. 12 farklı şehre gittim ve buralarda yeni sürdürülebilirlik uygulamalarını yakından görme fırsatı buldum, sosyal girişimcilerle tanıştım. Öğrendim ve ilham aldım.
Sürdürülebilirlik uygulamalarında Amerika’nın batısı ile doğusu arasında büyük fark var. Batı konuyu içselleştirmiş, doğu henüz öğrenme aşamasında. Batı’da San Fransisco, Seattle ve Portland’a gittim. Bu üç şehir sürdürülebilirliğin merkezi gibiler, hayatın parçası olmuş sorumlu davranış biçimi. Kopenhag’da sokaklarda yürürken tasarım dokunuşlarını hissedersiniz, Portland’da yürürken de sürdürülebilir yaşam esintilerini.
Binaların tepelerindeki rüzgâr panellerinden, sokakta şeker yerine tohum satan makinelere, her türlü kafe restoran ya da okul kampüsündeki kompost kutularından, tek bir plastik poşet görmüyor olmaya kadar hayatın parçası olmuş sürdürülebilirlik bilinci.
Şehir planlarının oluşturulduğu, “yaşayan binalar” konseptinin geliştirildiği, “geleceği karşılama” girişimlerinin ağır bastığı anlayışlar yaşamı çevrelemiş.
Vatandaş katılımcılığının zirve yaptığı yerler bunlar. Yerel belediyeciliğin ön plana çıktığı, üniversitelerin endekslerle birbirini karşılaştırdığı bir ortam.
Diğer yandan iş dünyasını etki alanını görmeye ve sürdürülebilir kalkınmaya hizmet etmeye teşvik eden B Corp girişimi başlamış yine batıdan. Bugün B Corp 29 ülkeye yayılmış, 894 şirketin dahil olduğu bir “sosyal şirket” hareketi.
Sürdürülebilir kalkınmaya hizmet eden “bilinçli” (conscious) şirketler bunlar. Lügatlarındaki kelimeler: Empati (empathy), kâr optimizasyonu (profit optimization), ortak değer (shared value), kolektif etki (collective impact), gıda adaleti (food justice), sosyal adalet (social justice), izlenebilirlik (traceability), sosyal etki (social impact), etik tedarik zinciri (ethical supply chain) ve “anchor” organizations. Anchor organizations’a ya da “çıpa atmış kurumlara dikkat” çekiliyor. Bu kurumlar toplumun ayrılmaz bir parçası olmuş üniversiteleri, hastaneleri, büyük şirketleri içeriyor.
Seattle Impact Hub’da bir kokteyle katıldım, 200 kişi dünya çapında genç sosyal girişimcilerin geliştirdiği sosyal inovasyonları dinlemek için gelmişti.
İşte bunlar oluyordu, bunlar konuşuluyordu. Ve bunları konuşanlar insanlardı. Ve onların yaptıkları tercihlerdi. Portland’da yaşamaya karar verip yapacağı işi sonradan bulan insanlar, iş yoksa işi yaratan insanlar.
Vatandaş katılımcılığı ile değişimi insanlar kendileri yaratıyordu. Olması gereken de bu. Tabandan gelmeli talep, yerel hareketler politikaları değiştirebilmeli. Devlet politikaları da vatandaş katılımcılığını teşvik etmeli tabii.
Türkiye’ye bakınca politikalardaki zayıflık insanlardaki katılımcılığı teşvik etmiyor ne yazık ki ama tabandan gelen harekete de engel olmak mümkün değil.
Türkiye’de bugün her koldan bir katılımcılık girişimi görüyoruz. İnsanlar paylaşmak, sorgulamak ve değiştirmek istiyorlar. Gençler “dahil” olmak ve “seslerini duyurmak” istiyorlar, kamusal alanlarda hak talep ediyorlar. Aslında zaten kendilerine ait olan kamusal alanları “geri almak” istiyorlar.
Türkiye’de de 2013’te çok hızlı büyüyen ve gelişen bir sürdürülebilir yaşam ve sosyal girişimcilik gündemi vardı. Çarpan etkisi yaratarak tüm sektörlere yayılacak bir yeni yaşam düzeni toplumun tüm kesimlerini içine çekmeye başlayacak diye düşünüyorum.
Türk iş dünyasında bugün insan hakları konuşuluyor, iklim değişikliği stratejileri oluşturuluyor, şeffaflık önem kazanmaya başladı ve de en önemlisi sivil toplum şirketlerin iş ortakları haline gelmeye başladı. “Bilinçli” şirket sayısı artıyor.
Diğer yandan sosyal girişimcilik, etki yatırımcılığı (impact investment) yükselen konular arasında; pek çok koldan sosyal inovasyon teşvik ediliyor. Ancak daha alacak çok yol var gibi…
Gençlerin sosyal inovasyona ilgisi ve anlamlı hayatlar yaşama istekleri Türkiye’de büyük değişimler yaratacak, buna inanıyorum.
Bugün Türkiye’de sürdürülebilir kalkınma, sosyal girişimcilik, sosyal inovasyon, hatta kurumsal sosyal inovasyon konuşuluyorsa bu yarın konuşulacaklar için temeli sağlam bir altyapı oluşmakta olduğu anlamına geliyor.

* Mikado Consulting 
https://exploresustainability. blogspot.com

EkoIQ Editör