Küresel ısı artışı halihazırda 1,1 dereceyi buldu ve 2035 yılında kritik eşik olan 1,5 derece artışın gerçekleşmesi bekleniyor. 2010 ila 2020 yılları arasında iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerde seller, kuraklıklar ve fırtınalar nedeniyle gerçekleşen ölümler 15 katına çıktı.
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı (UNDESA) geçtiğimiz Eylül ayında “Kriz içindeki bir Dünya için Sinerjik Çözümler: İklim ve SKA Adımlarını Birlikte Ele Almak” (Synergy Solutions for a World in Crisis: Tackling Climate and SDG Action Together) adlı bir rapor yayımladı. 14 kişilik uzman grubun beş ayda hazırladığı ilk raporda, iklim ve kalkınma konuları üzerinde sinerjik adımlar atmanın, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na (SKA) ulaşmakta önemli bir fırsat yaratacağı vurgulanıyor. Raporda öne çıkan bulgular şu şekilde:
- SKA’ların %50’sinden fazlasında yeterli ilerleme yokken %30’unda ise gerileme veya gecikme var.
- 30 yıldan bu yana ilk kez, çocukların aşılanması ve ülkeler arası gelir eşitsizliği gibi önemli kriterlerde gerileme görüldü.
- Küresel ısı artışı halihazırda 1,1 dereceyi buldu ve 2035 yılında kritik eşik olan 1,5 derece artışın gerçekleşmesi bekleniyor.
- 2010 ila 2020 yılları arasında iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerde seller, kuraklıklar ve fırtınalar nedeniyle gerçekleşen ölümler 15 katına çıktı.
- Paris Anlaşması’nda belirtilen iklim değişikliği ilemücadele adımlarının %80’i 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile doğrudan örtüşüyor ve birlikte ele alınmaları etkilerini çok daha büyütecek.
- İklim ve SKA çabalarını bir arada ele almanın ekonomik geri kazanımı 2070 yılına kadar 43 trilyon dolar seviyesinde olabilir.
- Paris Anlaşması hedeflerini yenilenebilir enerjiye geçiş ve enerji verimliliği uygulamaları ile gerçekleştirmek, 2030 yılına kadar 24 milyon istihdam sağlayabilir.
- İklim finansmanının son 10 yılda iki katına çıkmasına karşın 1,5 derece artış hedefini sağlamak ve iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak için 2030 yılına kadar yıllık 4,3 trilyon dolar seviyesinde bir finansman açığı halen devam ediyor.
- Yalnızca iklim hedeflerine odaklanmak, 2050 yılına kadar 84 milyon kişinin açlık sınırının altında yaşamasına neden olabilir.
- SKA ve Paris Anlaşması iklim aksiyonları arasında birçok benzerlik olmasına karşın, 173 Paris taahhüdünden yalnızca 23’ü doğrudan SKA ile örtüşüyor.
- Paris Anlaşması ve SKA çabalarını birlikte yürütmek için yapılan her 1 dolar yatırımın 4 dolar geri dönüşünün olacağı hesaplanıyor.
Küresel Risklerde Beklentiler
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) bu yıl 19. kez yayımladığı “Küresel Riskler Raporu’nun 2024 sayısı” (Global Risks Report 2024) Küresel Risk Algı Anketi’ni 1.490 uzmandan alınan yanıtların analiz edilmesiyle oluşturuldu. 2023 yılında, Covid-19 pandemisi sonrası hayat ve süregelen Rusya-Ukrayna savaşı toplumda kırıklara yol açtı. Ayrıca Nijerya, Sudan, Gazze ve İsrail’deki politik sorunlar ve çatışmalar diğer dünya sorunlarına çok az odaklanılmasına neden oldu. Anket sonuçlarına göre, katılımcıların %54’ü dengesizlik ve küresel felaketler öngörüyor. Katılımcıların %27’si daha büyük kargaşalar beklerken %3’ü felaketlerin yakın vadede hayatımızı doğrudan etkileyeceğini öngörüyor. Uzmanların yalnızca %16’sı önümüzdeki iki yıl için durağan ya da sakin bir görünüm beklentisi içinde.
Sonuçların analizine göre, önümüzdeki iki yıl için öngörülen riskler (önem ve yoğunluk sırasıyla) şu şekilde:
1) Yanlış ve eksik bilgilendirmeler (dezenformasyon),
2) Aşırı hava olayları,
3) Sosyal kutuplaşma,
4) Siber güvenlik tehditleri,
5) Uluslararası silahlı çatışmalar (ilk 10’a bu yıl giren bir risk),
6) Ekonomik fırsat yoksunluğu,
7) Enflasyon,
8) Zorunlu göç,
9) Ekonomik daralma,
10) Kirlilik.
10 yıl içinde öngörülen riskler (önem ve yoğunluk sırasıyla) ise şu şekilde:
1) Aşırı hava olayları,
2) Yeryüzü sistemlerinin kritik değişikliği,
3) Biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşleri,
4) Doğal kaynak kıtlığı,
5) Yanlış ve eksik bilgilendirmeler (dezenformasyon),
6) Yapay zekanın olumsuz çıktıları,
7) Zorunlu göç,
8) Siber güvenlik tehditleri,
9) Sosyal kutuplaşma,
10) Kirlilik.
Sıralamalardan görüldüğü gibi çevresel riskler hem kısa hem de uzun vadede öngörülen risklerin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Aşırı hava olayları riski 2024 yılı içinde kriz yaratacak en muhtemel risklerin başında geliyor. Fakat uzmanlar biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşleri ile yeryüzü sistemlerinin kritik değişikliği benzeri önemli çevresel riskler için kısa vadede aciliyet öngörmüyor. Yapılan analizde çevresel risklerin önceliği konusunda yaş grupları ve ait olunan gruba göre de farklılıklar gözlemlenmiş. Gençler yaşlılara göre çevresel riskler konusunda daha endişeli olurken sivil toplum kuruluşları ve devlet uzmanları çevresel riskleri yakın vadede, sanayi uzmanları ise uzun vadede öngörüyor.
Önümüzdeki iki yıl içinde Bangladeş, Hindistan, Endonezya, Meksika, Pakistan, ABD, Birleşik Krallık gibi büyük ekonomilerin yaklaşık 3 milyar nüfuslarıyla seçime gitmesi dezenformasyonu kısa vadede en büyük risk konumuna getiriyor.
Ağır Sanayiye Ağır Fatura
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), Kasım ayında Accenture danışmanlık şirketi ile birlikte “Net-Sıfır Sanayi Takibi 2023” (Net-Zero Industry Tracker 2023) adlı raporunu yayımladı. Rapor, ağır sanayi ve ulaşım sektörlerinin 2050 yılına kadar verilen net sıfır salım hedeflerine yönelik ilerlemeleri ile ilgili detaylı bir analiz sunuyor. Dünyadaki toplam seragazı salımlarının yaklaşık %40’ının kaynağı olan iki ana sektör, %90 oranında fosil yakıtlara bağımlı. Bu nedenle teknolojik gelişmelerin hızlanması ve bunu destekleyecek altyapıların inşa edilmesinin yanı sıra dönüşümün gerçekleşmesini sağlamak için gerekli finansmanın bulunması gibi çeşitli çözümlere ihtiyaç duyuluyor. Güçlü bir politika takvimi ile sektörlerin ve ülkelerin birlikte çalışması, hedeflere ulaşılmasının sağlanmasında kritik önem taşıyor. Rapora göre, 2050 yılına kadar net sıfır hedefine ulaşılması için üretim, enerji ve ulaşım sektörlerine 13,4 trilyon dolar yatırım yapılması da gerekiyor. Bu rakam ortalama güneş, rüzgar, nükleer ve jeotermal enerji üretimi, temiz hidrojenin elektrolize edilmesi, karbon taşınması ile saklama maliyetlerinden oluşuyor. Gerekli olan teknolojilerin çoğunun 2030 yılından sonra piyasada yaygınlaşmasının beklenmesi nedeniyle şu anki maliyetleri oldukça yüksek.
Karbon Piyasaları ile Kaliteli Karbon Kredileri
Dünya Bankası, Aralık ayında “Karbon Fiyatlandırmanın Durum ve Eğilimleri: Uluslararası Karbon Pazarları” (State and Trends of Carbon Pricing: International Carbon Markets) adlı bir rapor yayımladı. Raporda; hem gönüllü hem de Paris Anlaşması altında kurulan karbon piyasalarının, özel sektör sermayesini gelişmekte olan ülkelerdeki projelere etkili bir şekilde aktarma potansiyelinin olduğu vurgulanıyor. 120 ülkenin kabul ettiği karbon piyasaları, ülkelerin kendi hedeflerine katkıda bulunmakla birlikte özel sektör şirketlerinin de gönüllü iklim taahhütlerini yerine getirmek üzere aradığı kaliteli karbon kredilerini sağlıyor.
Dünyanın, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşması için gelişmekte olan ekonomilere yapılması gereken yatırım miktarının 2050 yılına kadar her yıl 3 ila 6 trilyon dolar seviyesinde olması gerektiği hesaplanıyor. Bu konuda 2023 yılındaki gelişmeler ümit vericiydi: Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, temiz enerjilere 2023 yılında 1,8 trilyon dolar yatırım yapıldı. Yatırımların büyüyerek devam etmesi gerekirken en öncelikli bölgeler, yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler. Bu ekonomiler daha kısıtlı ve daha pahalı olan sermayenin hareketliliğini sağlamak için alıcıların doğrulanmış salım azaltımlarını satın aldığı karbon finansmanını kullanabilir. Buna ihtiyaç duyacak alıcıların daha ziyade gelişmiş ülkelerde olduğu varsayılırsa karbon finansmanı gelişmekte olan ekonomilere bir finansal akış sağlayacaktır.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne göre, kamu fonlarından temiz enerji için yapılan her 1 dolar seviyesindeki yatırım, özel sektörün 10 dolar seviyesinde yatırım yapmasını sağlıyor.