#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
“SKA’ların Uygulanması Karmaşık Bir Yol Haritası Gerektiriyor”

“SKA’ların Uygulanması Karmaşık Bir Yol Haritası Gerektiriyor”

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (UN SDSN) Avrupa Eş Başkanı Prof. Dr. Phoebe Koundouri, yeni krizlerden kaçınmak için Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) uygulanmasını hızlandıracak politikaya, finansa ve teknolojiye dair yor haritalarının tanımlanması gerektiğini belirtirken “Umarım yenilenebilir enerjiye, döngüsel ekonomiye, doğa temelli çözümlere, iklim uyum programlarına ve bu kapsamdaki dijitalleşmeye yapılacak her türlü yatırımın bize net kazanç sağlayacağını anlayacak kadar zekice davranırız” diyor.

RÖPORTAJ: Bulut BAGATIR*

Öncelikle Covid-19 pandemisini tecrübe ettik. Ardından Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile bir başka insani krizle karşı karşıya kaldık. Bütün bunlar SKA’ların başarı şansını nasıl etkiledi?

Sorunuzun cevabını ele almanın iki yolu var. Duruma karamsar bir şekilde yaklaşabilirsiniz. Halihazırdaki engelleri artırdığını ve toplum, ekonomi ve çevre üzerindeki etkilerini tartışabilirsiniz. SKA’ların tanımları dahilindeki talepkâr hedeflerin gerçekleştirilmesinde ek zorluklar yarattığını söyleyebilirsiniz. Çünkü BM SDSN’nin SKA’ların uygulanmasına dair hazırladığı rapora bakarsanız 2030 hedeflerinin yakalanması için çok daha fazla çalışılması gerektiğini göreceksiniz. Hiçbir SKA dünya genelinde şu ana dek tamamen uygulanamadı. Doğru şekilde uygulanması için de bütüncül politikalara ihtiyacımız var. Buna karşın bazı insanlar pandeminin insanların birbirine ne derece bağlı olduğunu gösterdiğini söyleyebilir. Yanı sıra dünya dirençli olmadıkça hiçbir ülkenin böyle bir duruma karşı hazır olmadığının ispatlandığını da belirtip SKA’ların uygulanmasının açık önemini vurgulayabilir. Pandemiye baktığımızda iki muhtemel kaynağı olabileceğini biliyoruz. Laboratuvarda üretilmiş bir virüs olabilirdi ki bu seçenek laboratuvar çalışanları ve araştırmalarımız için güvenlik seviyemizi yeniden gözden geçirmemizi gerektirirdi. Sözünü ettiğim seçenek, insana yakışır iş ve ekonomik büyümeye, barışa, adalete ve güçlü kurumlara değinen bir SKA’nın uygulanmamasına da yol açabilirdi. Bir diğer seçenek ise biyoçeşitliliğin azalması sonucunda vahşi hayat ile insan etkileşiminin olması gerekenden daha yüksek bir seviyeye çıkması ve zoonotik virüslere yakalanmamız. Geçmişe kıyasla son zamanlarda H1N1, SARS ve Ebola gibi daha fazla zoonotik hastalıklara rastlıyoruz. Bildiğiniz gibi sürdürülebilir arazi kullanımına dair de SKA var.

Pandemi gibi ekonomik resesyona neden olan bir kriz, iklim ve biyoçeşitliliğin çökmesi krizi ve nüfus krizi gibi krizlerin hepsiyle -eğer kendimizi yok etmek istemiyorsak- aynı anda mücadele etmeliyiz. Ülkelerin, iş dünyasının, finansal enstitülerin, teknoloji geliştiricilerin ve sivil toplum kuruluşlarının (STK)  SKA’ların çerçevesini ciddi bir şekilde özümsemeleri ve uygulanmasını hızlandırmaları gerekiyor. Böylelikle yeni küresel krizlerle yüzleşme şansımızı ortadan kaldırabiliriz. Yeni küresel krizlerle mücadele etmek gibi bir lüksümüz de yok, zaten halihazırda mücadele edebileceğimizden daha fazla krize sahibiz.

Her şeyin birbirine bağlı olduğunu anlamalıyız. Geleceğe yönelik planlarımızı dikkatlice yapmalıyız çünkü SKA’ların uygulanması karmaşık bir yol haritası gerektirir. Toplum, ekonomi ve doğa arasındaki etkileşimden bahsettiğinizde karmaşık olduğunu görürsünüz. Bunu göz önünde tutarak yatırım yapmalıyız ve yeni krizlerden kaçınmak için SKA’ların uygulanmasını hızlandıracak politikaya, finansa ve teknolojiye dair yor haritalarını tanımlamalıyız.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, enerji bağımsızlığı tartışmasını da şiddetlendirdi. AB’nin bugüne dek uyguladığı yaptırımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle enerji krizinin Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden yaklaşık bir yıl önce başladığını belirtmeliyim. Çok soğuk bir kış ve çok sıcak bir yaz geçirdik. Özellikle rüzgar özelinde yenilenebilir enerjiden de istenilen düzeyde faydalanılamadı. Doğalgaz ile ilgili jeopolitik anlaşmalardaki arızalar, Covid kaynaklı tedarik zincirindeki bozulmalar ve talep artarken arzın azalması gibi sorunlarla yüzleştik. Avrupa tepki vermek için hızlı davranmadı. Örneğin, Çin de benzer bir enerji krizi yaşadı ve enerji satın almakta hızlı davrandı.

Bunlarla birlikte Nord Stream sürecine de tanık olduk. Artan Rusya-Ukrayna ihtilafının arka planında, Alman hükümeti 7,4 milyar euroluk Kuzey Akım 2 (Nord Stream 2) doğalgaz boru hattı için onay sürecini durdurdu. Ardından savaş başladı ve enerji krizi arz açısından daha da kötüleşti. Rus hükümeti ve Putin ile müzakere yapma olanağı da kayboldu. Avrupa yenilenebilir enerjiye daha hızlı yatırım yapmalıydı. Enerji karışımımızda yenilenebilir enerjinin payı yeterince büyük değil. Bu pay daha büyük olmalıydı çünkü fosil yakıtlardan daha ucuz bir kaynak. Krizden önce de yenilenebilir enerjinin avantajının farkındaydık. Fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında çevreye de bir etkisinin olmadığını biliyoruz. En iyi taraflarından biri de dengesiz jeopolitik komşular tarafından değil, Avrupa tarafından kontrol edilmesi. Doğru strateji yenilenebilirlere ve depolama kapasitesine odaklanmaktı. Depolamanın şu an için ucuz olmadığını biliyorum ancak yakın gelecekte fiyatlar düşecek. Arz ve talebi hızlıca dengelemek için fosil yakıt kullanmamız gerektiğinin de farkındayım. Umarım yenilenebilir enerjiye, döngüsel ekonomiye, doğa temelli çözümlere, iklim uyum programlarına ve bu kapsamdaki dijitalleşmeye yapılacak her türlü yeni yatırımın bize net kazanç sağlayacağını anlayacak kadar zekice davranırız.

AB taksonomisine nükleer ve doğalgazı ekleme kararımızı da gözden geçirmeliyiz. Nükleer ve doğalgaz yeşil değildir. Doğalgaz, kömür gibi diğer fosil yakıtlara göre daha az karbondioksit salımına neden olabilir ancak yenilenebilir enerjiyle bu anlamda kıyaslanamaz bile. Nükleerde de sorun toksik atıklar. Yenilenebilirlere göre çok daha pahalı iki seçenek. Çevreye olumsuz etkileri çok açık ve son deneyimlerimiz doğalgaz üzerinde bir kontrolümüzün olmadığını hatırlattı. Her şey çok açık. Orta ve uzun vadede tamamen yenilenebilir enerjiye yatırım yapmalıyız. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) 2050’de sıfır emisyon hedefine ulaşılması için küresel enerji sektörüne sunduğu 400 maddelik yol haritasına göre de 2030’a dek güneş enerjisinde yıllık 630 GW, rüzgarda ise 390 GW kapasitenin devreye alınması gerekiyor. Net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için yeni fosil yakıt projelerinden vazgeçmeliyiz.

BM SDSN, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın hazırlanmasında nasıl bir rol oynadı? Mutabakatın Türkiye üzerindeki olası etkileri de Türkiye’de tartışılan bir konu. Uyum çerçevesinde Türkiye’deki iş dünyasına ve hükümete neler önerirsiniz?

SDSN olarak Prof. Jeffrey Sachs ile SKA’lar kapsamında Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın kıdemli çalışma grubunda yer aldım. Mutabakat, Avrupa›nın SKA’ları hayata geçirmek için operasyonel politika çerçevesine aktarma girişimi. Bir liderlik örneği çünkü iklim nötr olmak, kirliliğin azaltılması ve temiz teknoloji gibi doğru hedefleri var. Yanı sıra kimseyi geride bırakmamayı amaçlıyor ve düzenlemelere, yasalara çeviren bir politika çerçevesi sunuyor. Avrupa’nın iklim nötr ve dirençli olması için çok pragmatik bir yol belirliyor. Raporlarımızda Avrupa’nın bu politikalarının SKA’lar ile çok güçlü bir bağı olduğunu ve finansmanına dair yolları ortaya koyduk. Finans konusu kritik bir yer tutuyor çünkü tüm mutabakat 1 trilyon euro ile destekleniyor. Bütçenin bir kısmı BM tarafından karşılanırken bir kısmı kamu-özel sektör ortaklığıyla oluşturuldu. Aynı zamanda pandemi sonrası üye ülkelerin toparlanma sürecini desteklemek amacıyla kurulan Next Generation EU’dan da faydalanılacak. SKA’ların ve Mutabakat’ın tamamen uygulanması için hâlâ yeterli finansmana sahip değiliz. Dünyadaki çoğu para özel şirketlerin elinde. Faiz oranlarının düşük olması nedeniyle mali genişleme imkanımız var. Özel sektör, parayı reel ekonomiye ve yatırımlara aktarmaya ikna edilmeli. Bu yatırımlar da bizi sürdürülebilir, refah ve iklim dirençli bir geleceğe taşıyacak. Kamunun bütçesi SKA’ların hayata geçirilmesi için yeterli değil.

Hazırladığımız raporlarda bu paranın nasıl reel ekonomiye aktarılabileceğini, etkili bir kamu-özel sektör ortaklığının nasıl yaratılabileceğini gösterdik. Aynı zamanda başarılı olmak için sermayenin tüm yönlerinin ne derece önemli olduğunu anlattık. Herhangi bir üretim sürecinde üretken, beşeri ve doğal sermayeye ihtiyacınız vardır. Hangi yatırımın sosyal refaha en çok katkıda bulunacağına karar verdiğinizde, kâr getirmesinin yanında sosyal bütünlüğü desteklemesine de dikkat etmelisiniz. Bunlarla birlikte yeni işler yaratmalı ve yaşamak için bağımlı olduğumuz çevreyi tahrip etmemelisiniz. Altyapıya ve reel ekonomiye etkin bir yatırım yapmak istiyorsak yükselen enflasyonun da farkında olmalıyız. Türkiye’ye gelirsek eğer Türkiye, AB’nin liderlik örneğini takip ederse ve kendine uyarlayabilirse harika sonuçlar alacaktır. SKA’ları da kapsayan yeşil bir mutabakat; önemli üretken, beşeri ve doğal sermayeye sahip Türkiye’ye, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan coğrafi avantajla birlikte önemli bir liderlik şansı sağlayacaktır.

Bu vizyonla beraber SKA’ların hayata geçirilmesi de mümkün kılınabilir. SKA’ları uygularken ki yeşil ve dijitalleşme politikaları iş imkanlarını artıracaktır ki bu da ekonomik büyümeyi ve sosyal bütünlüğü yanında getirecek. Teknik olarak da gerçekleştirilmesi mümkün çünkü Avrupa bunun nasıl yapılabileceğini gösterdi. Bildiğiniz gibi Türkiye’de de bir ağımız var ve onları harekete geçiriyoruz. Yine teknoloji geliştiricilerini de harekete geçirmek bir fırsat yaratabilir. SKA’ların nasıl uygulanacağının yanı sıra inovasyon ekosistemine de dahil olarak iklim nötr olmamıza yardım edecek teknolojiler uygun maliyetle üretilerek dünyanın her yerine dağıtılabilir. Çevreyi korumamızı sağlayacak olan bu teknolojilerin yan faydalarına baktığımızda insana yakışır işlerin çoğalması ve yine döngüsel ekonominin yaratılması gibi artı değer katacak noktaları görebiliriz. 

IEA Sustainable Recovery Tracker’ın (Sürdürülebilir Toparlanma Takipçisi) son güncellemesi, hükümetler tarafından COVID-19 krizine yanıt olarak tahsis edilen temiz enerji harcamalarının son beş ayda %50 arttığını ve şu anda dünya çapında 710 milyar doların üzerinde olduğunu gösteriyor. Ancak toplam bütçenin 18,2 trilyon dolara ulaştığını biliyoruz. Buna kıyasla 710 milyar dolarlık bir bütçe oldukça yetersiz değil mi? 

Evet. İnsanlığın önündeki en büyük dönüşümden bahsediyoruz. Üretim ve tüketim şekillerimizi değiştirmeliyiz. Bunu da oldukça bilimsel bir yöntemle yapmalıyız. Politika yapıcıların dönüşümü kavramasına ve yasalara ve regülasyonlara yansıtmasına ihtiyacımız var. Bütünsel bir şekilde yaklaşmalıyız. O nedenle yalnızca politika yapıcıların değil, bilim ve teknoloji üreticilerinin, finansal enstitülerin, özel sektörün ve STK’ların konuya dair eylemlerinin önemi çok fazla. Bahsettiğim büyük dönüşümü başarıyla tamamlamak için daha fazla paraya ihtiyacımız var. Yalnızca gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkeler tarafında da aynı ihtiyaçtan söz edebiliriz. Dönüşümün yaratacağı fırsatları tanımlamalıyız. Kamu-özel sektör ortaklığının bu alanlara yatırım yapma kabiliyetini besleyecek politika çerçevesine izin verme konusunda akıllı davranmalıyız.

SKA’lar büyük bir fırsata sahip. Örneğin, ekoloji dostu ve besleyici olarak değerli gıda üretimi sonucunda yoksullukla mücadele edebilirsiniz. Fonlara da erişim sağlayarak diğer SKA hedeflerinin de hayat bulması için çalışabilirsiniz. Teknoloji alanında rüzgardan, güneşten, dalgadan, jeotermal ve elbette yeşil hidrojenden enerji üretiminde büyük fırsatlar var. Benim için en kritik noktalardan biri herkesin büyük bir dönüşümün gerekliliğini anlaması. Konumunu korumaya çalışanlar yanlış yolda ilerliyor demektir ve ne yazık ki ayakta kalamayacaklar. Fırsatı görebilenler, esnek ve “yeşil” olanlar, dijitalleşmeye ve inovasyona inananlar hayatta kalabilecek. Burada ilk adım, farkındalık ve ölçek yükseltmeye yapılacak olan büyük yatırımdır. Şayet insanlar dönüşümü ve dönüşüme neden ihtiyacımız olduğunu anlamazlarsa bir parçası olmayı istemeyebilir.

Dönüşüm, herkesin ortak tasarımcı olabilmesi için ölçek yükseltmeyi gerektiriyor. Yerel yönetimlerden uluslararası çok taraflı seviyelere kadar herkesin ortak tasarımına kapımızı açmalıyız ki toplu olarak kazanç sağlanabilsin. İnsanları yeterince bilgiye veya eğitime sahip olmadıkları gerekçesiyle dahil etmezseniz ve dönüşümden gelen kârı paylaşmazsanız bu dönüşümü engelleyeceklerdir.

*Bu röportaj “SDSN Türkiye’nin katkılarıyla” hazırlanmıştır.

EkoIQ Editör