Yerel yönetimlerin sürdürülebilirliği için yaptığı çalışmalarla dikkat çeken Yereliz Derneği, yeni seçilen belediyelerin Stratejik Planlama süreçlerine önemli katkılar sağlayan bir çalışma yürüttü geçtiğimiz aylarda. Bu çalışmanın sonucunda, şimdiden 24 yerel yönetimin dahil olduğu Sürdürülebilir Kentsel Gelişim Ağı’nın kurulmasına da önayak olan Yereliz ekibi, kentleri sürdürülebilir bir şekilde yönetmenin, politik irade kadar; kapasite, deneyim, kaynak ve işbirliği de gerektirdiğinin altını çiziyor.
YAZI: Barış DOĞRU
Yereliz Derneği olarak yerel yönetimlerin gelişimi ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne (SKH) uyumu için önemli çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz. Son yerel seçimler sonrasında, özellikle belediyelerin stratejik plan süreçlerine katkıda bulunmaya çalıştığınızı biliyoruz. Biraz bu süreci anlatır mısınız?
Yerel İzleme, Uygulama ve Araştırmalar Derneği (Yereliz), küresel refah için belirlenen hedeflerin yerel ölçekte uygulanmasını hedefleyen, küresel hedefleri yerelleştirmeden onların tam olarak gerçekleşmeyeceğini düşünen bir oluşum. Küresel hedeflerin yerelleştirilmesi için de yerel yönetimler, hak savunucuları, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşların katılımını önkoşul olarak görüyoruz. Türkiye’deki yerel yönetimler (belediyeler), yerel dinamiklere en yakın ve dolayısıyla yerelleştirme görevi konusunda üzerine en çok görev düşen birimler. Bu amaçla, 2019 yılının başından itibaren bir dizi kampanya ve etkinlik düzenledik. İlk olarak, 31 Mart seçimlerine girecek belediye başkan adaylarına “Sürdürülebilir Kentsel Gelişim Protokolü’”nü imzalamaları çağrısında bulunduk. Protokol, Birleşmiş Milletler’in 2015-2030 yılları arasında küresel bir yol haritası olarak ortaya koyduğu “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”ni (SKH) yerelde uygulamayı vaat eden politikacılar için bir iyi niyet antlaşması. Seçimlerden sonra da protokolü imzaya açık tuttuk ve hâlâ imzalanabilir.
Buna ek olarak, stratejik planlama konusunda belediyelerin iç paydaşlarına –başkanlık, stratejik planlama birimleri ve bürokratlar düzeylerinde- eğitimler verdik. 21 farklı belediyeden 44 çalışan ve iki belediye başkanının katıldığı ve aynı zamanda EKOIQ’dan bir konuşmacının da yer aldığı Stratejik Planlama ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Eğitimi’ni düzenledik ve SKH’lere uyumu gözeten, kapsayıcı ve bütünsel stratejik planlama için bazı aktarımlarda bulunduk. Bu eğitim etkinliği sonunda, protokolü imzalayan belediyelerin dahil olduğu “Sürdürülebilir Kentsel Gelişim Ağı”nı ilan ettik. Bu Ağ, SKH’leri yerelleştirme çabasını, ara sıra kendini belli eden bireysel çabaların toplamı olmaktan çıkarıp; işbirliğine dayalı, örgütlenmiş ve aslında uzun zamandır kendine rehber bulamayan Türkiye yerel siyasetinde küresel ilke ve amaçları benimseyen bir siyasetin ortak çabası haline getiriyor.
Yönetim dışı paydaşlara yönelik çalışmalarımız da bir bu kadar önemli bizim için. Yerel hak savunucularının yönetime katılım kapasitelerini artırmak amacıyla her sene düzenlediğimiz Yerel Savunuculuk Okulu’nda İstanbul’da yaşayan 30 civarı hak savunucusuna küresel hedeflerin yerelleştirilme stratejilerini aktardık. Yerel Demokrasi, Katılım ve Kent Konseyleri Eğitimi’nde Türkiye’nin dört bir yanından gelen hak savunucularına kent konseyleri ve stratejik planlama süreçleri başta olmak üzere yerel katılımcılık yöntemlerini anlattık. Bu eğitimlerde, SKH’lerin içeriği ve onları yerelleştirme çabasının önemi, bu çerçevede kurulmuş uluslararası ağlar, Türkiye’deki mevcut durum ve mevzuat, hak savunucularını ilgilendiren temel yerel yönetim belgeleri ve bunlar dikkate alınarak çizilebilecek yol haritaları ve olanaklar; tartışılarak ve uygulayarak hak savunucuları ile paylaşıldı.
Son olarak da 10’a yakın belediyeye stratejik planlama süreci boyunca danışmanlık verdik ve birçok belediyenin stratejik planlama döneminde gerçekleştirdiği katılımcı planlama etkinliklerine süreç tasarımı, moderasyon ve kolaylaştırıcılık desteği sağladık. Bu çalışmalar, belediyelerden talep edilen katılımcı pratiklerin sahada nasıl gerçekleşebileceğini görmemiz ve uygulamamız için bizim açımızdan da önemli deneyimler oldu.
Hangi belediyelerle çalışmanız oldu bu süreçte? İzlenimleriniz neler? Stratejik Plan hazırlama sürecine dair neler söyleyebilirsiniz?
Farklı belediyelerle farklı alanlarda çalışma yürüttük. Sürdürülebilir Kentsel Gelişim Protokolü’nü İzmir, Van ve Eskişehir büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere 24 belediye imzaladı şu ana kadar. İstanbul’da Avcılar, Beşiktaş, Esenyurt belediyeleri ve Van Büyükşehir, Kars ve Fethiye belediyelerine ise sahada ve arka planda çeşitli destekler verdik. Birçok belediye ile bilgi paylaşımı ve uzaktan yardım formatında işbirliği yapıyoruz. İzlenimlerimiz, neredeyse tüm yerel yönetimlerin stratejik planlama konusunda kapasite geliştirme ihtiyacı olduğu ve bu konuda oldukça istekli oldukları yönünde. Stratejik plan hem yönetmelik hazırlayan merkezi birimlerin hem de planlamayı yapan ve uygulayan yerel yönetimlerin çabaları sayesinde, süslü lafların olduğu bir belagat belgesi olmaktan çıkıp, kurumun dönemlik yol haritasının çizildiği ciddi bir belge haline geliyor. Stratejik planlama amacıyla belediyenin tüm birimlerinden temsilcilerin geldiği toplantılardan aldığımız geri dönüşlere göre, pek çok belediyede dönemlik yol haritası ilk defa herkesin görüşü ve katkısı alınarak çiziliyor. Stratejik planların kurumsallaşmanın ayrılmaz bir parçası olduğunu deneyerek görüyor yerel yönetimler.
Öte yandan, stratejik planlama süreci ve plan metni, katılımcılık ve iyi yönetişim için önemli bir araç olmaya doğru emin adımlarla ilerliyor. Yerel yönetimlerin yetki alanı konusundaki farazi sınırlar, katılımcı stratejik planlama pratikleriyle aşılıyor. Katılımcı stratejik planlama pratikleri, yerel yönetimin kentsel altyapı haricinde talepler de olduğunu görmesi ve bunların stratejik plana doğrudan vatandaş tarafından getirilmesi açısından önemli. Yönetim dışı paydaşlar, taleplerini ya da ilgili oldukları alanlardaki olumlu gelişmeleri stratejik planda görmenin önemini -geçen planlama dönemine göre- kat ve kat fazlaca kavramış durumda. Katılımcı stratejik planlama toplantılarına ve anketlere katılım oldukça fazla.
Stratejik planlarda ve planlama süreçlerinde sürdürülebilirlik vurgusu ve SKH’ler ile kesişen diğer amaçlar da çoğalıyor. İklim krizi, toplumsal eşitsizlik ve adalet sorunu daha belirgin hale geldikçe belediyelerin kentsel altyapı ve sosyal hizmetleri verirken dikkate aldığı sorunlar ve çözüm yöntemleri de değişiyor. Örneğin, İklim Eylem Planı ya da sürdürülebilirlik ilkesi, gelecek dönem stratejik planlarının çoğunda bulunacak gibi gözüküyor. 2015-2019 stratejik planlarını inceleyen Rehber Göstergelerle İstanbul İlçeleri Katılım ve Kapsayıcılık Raporu ve saha deneyimlerimizden gördüğümüz kadarıyla, yerel yönetimlerin halihazırda SKH’lerin alanına giren çok fazla politika, uygulamaları ve faaliyetleri var ancak bunlar belirli ilkelere ve yol haritalarına oturtulmayınca, bütünsel ve uyumlu çalışma zorlaşıyor. SKH’ler ve stratejik planlar, ilkeler ve yol haritaları olarak işlev görerek, bu sorunun çözümüne katkı sağlayabilir.
Yerel yönetimler SKH’lere uyum süreçlerinde en çok hangi konuda sıkıntı yaşıyorlar? Ana engeller neler sizce?
Aslında stratejik planlama sürecine dahil olmamızın bir sebebi de bu; planlama sürecinde sürdürülebilirliğin gözetilmemesi önemli bir eksik. Tüm hizmetlerini sürdürülebilir şekilde vermesi, kurumun vizyonunda ve amaçlarında yer alması gereken bir ilke. Gezegenin kaynaklarının ve insan kaynaklarının sınırlı olduğu artık malum, ancak politik rekabet ve kurumsal planlamanın kısa vadeyi düşünerek yapılması, sürdürülebilirliğe atfedilen önceliği alt sıralara düşürüyor. Örneğin, trajikomik bir anekdot olarak, belediyeler için bir halkla ilişkiler aracı da olan sürdürülebilirlik ve çevre etkinliklerinin çoğunda hâlâ tek kullanımlık plastik bardak sular dağıtılıyor. Bu tezat dolu uygulamaları aşmanın önemli bir yöntemi stratejik planlamada sürdürülebilirlik ilkesini temel almak, görev dağılımlarını ve kırmızı çizgileri net olarak belirleyip kafa karışıklığına yer bırakmamak.
Planlamada sürdürülebilirlik ilkesinin yeterince vurgulanmaması ikinci bir soruna yol açıyor: Kurum içi ve kurumlar arası koordinasyon eksikliği. Sürdürülebilirlik, kurumun her faaliyetinde uyulması öngörülen ilke olarak işlev görmeyince, birimler kendi maliyet/fayda hesaplamalarına göre (ve çoğu zaman sürdürülebilir olmayan şekillerde) hareket ediyor ve yerel yönetim liderleri SKH’lere uyumu hedeflese dahi kurum geride kalıyor. Sürdürülebilirlik, belediyenin her birimini ilgilendiren ve yöntemleri belirli bir konu olarak planlanmayınca pek çok kurum çalışanı sorumluluk almak istemiyor ve sürdürülebilirlik konusu “Çevre Kontrol”, hatta “Park ve Bahçeler Müdürlüklerinin” yetki alanına doğru öteleniyor. Özellikle de il-ilçe, büyükşehir-ilçe ya da diğer kamu kuruluşları ile belediyeler arasındaki uyumsuzluk, SKH’lerin yerelleştirilmesi önünde büyük bir engel. SKH’lerde nihai amaç, kent de dahil olmak üzere tüm yaşam birimlerinin sürdürülebilirlik ilkesine göre düzenlenmesi. Yerel yönetimlerin etkinlik/proje bazlı sürdürülebilirlik çalışmalarını ilkesel ölçekte ve işbirliğine dayalı şekilde ortaklaştırıp, sürdürülebilirlik konusunda ortak adımlar atan kent yönetimleri yaratılması acil bir ihtiyaç.
Bu sürecin bir parçası olarak, bir Sürdürülebilir Kentsel Gelişim Ağı’nın kurulduğu duyurusunu da yaptınız. Hangi kentler var şu anda ağ içinde? Ve bu ağın ana işlevini, misyonunu nasıl kurguluyorsunuz?
Evet. Sürdürülebilir Kentsel Gelişim Ağı, SKH’lerin yerelleştirilmesini önceleyen yerel yönetimlerden oluşan bir yönetimler ağı olarak, Türkiye’de ve yakın coğrafyada bir ilk ve bizim için de oldukça önemli. Ağımızda 24 yerel yönetim var: Gürsu Belediyesi (Bursa), Nilüfer Belediyesi (Bursa), Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi (Eskişehir), Çaycuma Belediyesi (Zonguldak), Kars Belediyesi, Fındıklı Belediyesi (Rize), Fethiye Belediyesi (Muğla), Mardin Büyükşehir Belediyesi, Avcılar Belediyesi (İstanbul), Küçükçekmece Belediyesi (İstanbul), Maltepe Belediyesi (İstanbul), Kadıköy Belediyesi (İstanbul), Sultanbeyli Belediyesi (İstanbul), İzmir Büyükşehir Belediyesi, Çiğli Belediyesi (İzmir), Karşıyaka Belediyesi (İzmir), Konak Belediyesi (İzmir), Acıpayam Belediyesi (Denizli), Siirt Belediyesi, Ceylanpınar Belediyesi (Şanlıurfa), Espiye Belediyesi (Giresun), Van Büyükşehir Belediyesi ve Gölbaşı Belediyesi (Adıyaman). Ağın kuruluşunu 21 belediye ile yaptık ve daha sonra biri büyükşehir olmak üzere üç belediye daha ağa dahil oldu. Katılımın tek şartı, Sürdürülebilir Kentsel Gelişim Protokolü’nü imzalamak ve tabii ki protokoldeki şartlara uymayı taahhüt etmek. Ağ, kent yönetiminde SKH’lere uyumu esas alan ve çevresel, insani, ekonomik ve kurumsal sürdürülebilirlik konularında işbirliği, deneyim ve bilgi paylaşımı yapmayı hedefleyen yönetimler için kurulmuş bir platform. Kentleri sürdürülebilir bir şekilde yönetmek, politik irade kadar; kapasite, deneyim, kaynak ve işbirliği de gerektiren bir süreç. Ağın kuruluşu, sürdürülebilirlik konusunu Türkiye’nin siyasi gündemine yeniden sokmuş oldu ve yerel yönetimler tarafından önemsendiğini gösterdi. Öte yandan bu ağ, işbirliği yapmak, kapasite geliştirmek isteyen, kaynak arayan yerel yönetimler için bir platform haline geldi. Sürdürülebilirlik eylem planları konusunda koordineli şekilde çalışmaya hazır yerel yönetimler bu platformda birbirini bulabilir, deneyimlerini aktarabilir ve ortak çalışıp uygulamaların etkisinin yerel düzeyi aşmasını sağlayabilir.