#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
SPREAD Der ki!

SPREAD Der ki!

Bize Yeni Bir Hayat Lazım Avrupa’daki ekonomik kriz derinleşecek. Merkezi yapıların hantallığı hepten gün yüzüne çıkacak ama müsterih olun vatandaş uyumayacak. Wuppertal Enstitüsü tarafından kurgulanan SPREAD senaryosu bize dört farklı yeni senaryo sunuyor. Ve her şey daha yeşil bir dünya için…
Balkan TALU

EKOIQ dergisinin sadık okurları hatırlayacaktır, geçen ayki sayımızda Wuppertal Enstitüsü Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim İşbirliği’nden Cheryl Hicks’i dergimize konuk etmiştik. Cheyl Hicks, gelecekte sürdürülebilirliğe adapte olabilmemiz için sadece yeşil inovasyonların yeterli olmadığını vurguluyordu. Yeni ürünler ve hizmetler, tüketici ihtiyaçlarına da cevap verebilmeliydi. Bizler de daha sakin bir hayat sürmeliydik. Bütün bunlar bir araya geldiğinde Hicks, bugün dünyada yaklaşık 40 kadar yaşam tarzı varken bu sayının 10’a kadar inebileceğini öngörüyordu. Cheryl Hicks’in başında olduğu bir ekip 2050 yılı için SPREAD (Yaygınlık, Yayılma) başlıklı bir tarz-ı hayat senaryosu hazırlamıştı. İş dünyasından, kamuya ve sivil topluma kadar bütün paydaşlardan geri bildirim alınarak kurgulanan SPREAD senaryosunun iki temel işlevi var. İlk hedef gelecek vaat eden yeşil uygulamaların yaygınlaşması. Tam bu noktada ise muhtelif yaratıcı çözümlerin sürdürülebilir geleceğe ne katkıda bulanacağı da sorgulanmaya başlanıyor. Dolayısıyla ikinci hedef de bu soruşturma sonucunda geleceğe dair hayal gücümüze bir katkıda bulunmak, düşünülemeyeni düşünmemizi sağlamak. Biraz da bu yüzden araştırma kurgulanırken geri beslemeli tahmin (backcasting) yöntemi kullanılmış. Backcasting yöntemiyle bugün bir risk faktörü olan ve gelecekte hükümsüz kılınacak sorunlara takılmamamız amaçlanıyor. Böylece 2050’de yerleşik olacak olan sürdürülebilir hayat tarzları ölçülebilir hedefler haline gelmiş oluyor. Spread senaryosuna imza atan Wuppertal Enstitüsü 2050 yılında ulaşılacak hedef olarak kişi başına yıllık 8 bin kiloluk maddi ayakizi (Material Footprint) bırakacağımızı öngörüyor. Maddi ayakizi bizim evsel giderlerimizden sağlık harcamalarımıza kadar her kalemi kapsıyor. Bugün ortalama bir Avrupalı’nın yılda 27 bin ila 40 bin kiloluk maddi ayakizi olduğu varsayılıyor. Bu izin yüzde 80’ini ise gıda, ulaşım ve konut giderleri oluşturuyor. Şimdi gelelim dört senaryonun ana hatlarına…
2019-2020’de Kaos Var
Bütün bu veriler dikkate alındığında ilk senaryo kuşağına Bireysel Süper Şampiyonlar (Singular Super Champions) adı verilmiş. Bu kuşak sürekli yeni şeyler öğrenmeye açık bir jenerasyon olacak. Yerleşik eğitim adı verilen sistemde öğrenciler her an her dakika istedikleri materyale anında ulaşabilecek. O kadar ki bilgisayarınız size “bugün ne öğrenmek istersin” diye soracak. 2015 yılında Avrupa bünyesinde bir Yeni Yeşil Sözleşme YYS (Green New Deal) imzalanacak. Bu anlaşma özellikle Çin yeni temiz yatırımlara büyük paralar aktarmaya hazırlanırken daha da büyük bir önem kazanacak çünkü bu sefer Avrupa’da yaşanan kriz yüzünden yıllık büyüme rakamının “0” olma tehlikesi var. Bu yüzden özellikle siyasetçiler yeni sürdürülebilir ekonomiye geçişte büyük kararlılık gösterecek. Devlet, bütün verimsiz teknolojilere yönelik sübvansiyonları kesecek. Bu kesinti özellikle 2019 ve 2020 yıllarında işsizlik ve dolayısıyla toplumsal huzursuzluk da yaratacak. Desertec projesinin özellikle Afrika’da yarattığı yeni iş sahalarıyla ve şehirlerarası ulaşımı da kapsayan yeni raylı sistem projelerinin de açıklanmasıyla durum 2020 yılının ikinci yarısından itibaren toparlanmaya başlayacak. Raylı sistemlerin güncellenmesinden sonra 4-5 saatlik bir yolculukla Kopenhag’dan Barcelona’ya gidebileceksiniz. Bu noktadan sonra insanlar mesela uçağa hiç yüz vermek istemeyebilecekler. 2021 yılında, hükümetlerin de desteğiyle şirketler ekolojik AR&GE çalışmalarına hız verecek. Yeni Yeşil Sözleşme sayesinde temiz teknoloji ve upcycling yatırımları büyük hız kazanacak. Radikal bir şeffaflık dönemine de girileceği için 2015-2025 arası dönemde fiyatlar da belli bir dengeye oturacak. Sözleşme Avrupa’ya bir eko endüstriyel bir devrim de getirecek. Bu durumda organik üretim için de daha büyük araziler tahsis edilebilecek. Bunun sonucu olarak bireyler beslenme düzenlerini hem rasyonel hem de hesaplı hale getirebilecekler.
Wikikrasi Yurttaşlığı
SPREAD senaryolarının ikinci versiyonu ise Ortakmallar Yönetimi (Governing The Commons) adını taşıyor. Bu sürecin aktörleri biraz kendi başlarına buyruk bir grup, yaygın ve kolay erişilebilir bilgisayar sistemleri sayesinde her konuda örgütlenip, ortak tavır alıp süreçlere müdahil olabiliyorlar. Nitekim 2011’de başlamış olan Arap Baharı ve bir süredir hayatımızda olan Wikileaks bu eğilimi zaten ortaya koyuyor. Kısacası Wikikrasi rejimine hoş geldiniz… Dedik ya bu grup biraz sürüden ayrı takılıyor. Bu yüzden ikinci senaryoda, özellikle 2018’den itibaren üç boyutlu yazıcıların yaygınlaşmasıyla, bu kuşağın tükettiği her şeyin tamamen özgün tasarımlar olabileceği öngörülüyor. Mesela öngörüye göre, 2020’lerin ortalarından itibaren evinizin hemen yanındaki küçük dükkânlarda bir tür “kendin pişir kendin ye” modeliyle kendi kıyafetlerinizi tasarlayabilecek ve üretebileceksiniz. Wikikrasi’nin özgür ruhlu yurttaşlarını muhtemelen 2013 yılından itibaren daha yakından tanıyacağız. Özellikle İklim Değişikliği’ne karşı tedbir almak için uzlaşamayan siyasetçi ve şirketlere yönelik boykot ve protesto eylemleri başladığı zaman. 2015 yılından itibaren bu gruplar örgütlü bir şekilde sadece elektrikli araba kullanacak, enerji verimliliği kriterlerine uymayan herhangi bir ürün tüketmeyecekler. 2008 yılındaki kriz sağolsun, ortak malcılar birkaç işte birden çalışıyor olacaklar. Bu ilk başta biraz çaresizlikten gibi dursa da, bu durum yeni kuşağa daha özgün ve çok yönlü bir duruş kazandıracak. İş yapma şekillerindeki çeşitlilik ve esneklik artacak. 2010’lu yılların sonuna doğru ise Avrupa piyasalarının yeni liderleri sürdürülebilir yaklaşımları içselleştirebilmiş şirketler olacak. Bu sayede 2030’lu yıllardan itibaren çok sayıda semtte artık yeni bina yapmak yerine eski işyerleri sivil konutlara dönüştürülüyor olacak. Büyük şehirlerdeki örgütlenme faaliyetleri devam ededursun diğer taraftan da SPREAD senaryolarının üçüncü versiyonu olan Yerel Halkalar (Local Loops) da ortaya çıkmaya başlayacak. 2014 yılında Peak Oil (Petrol Tepe Noktası) fenomeniyle gerçek anlamda tanışacağımız için yeni gelen enerji krizi herkesin yerel kaynakları tekrar keşfetmesini sağlayacak. İlk olarak çok sayıda büyük metropolün ana merkezleri motorlu araç trafiğine kapatılacak. Yerel gıda üretimi ve tüketimi hız kazanacak. Otantik lezzetleri yerinde deneme tecrübesi bir yana karnınızı pazar ya da kermes alanlarındaki tezgâhlarda doyurabileceksiniz. 2019 sonu 2020 yılının başından itibaren hem üniversiteler hem de büyük şirketler yerel girişimlere olan desteklerini artıracağı da senaryonun öngörüleri arasında. Hem enerji tüketimi hem de nakliye sisteminin de optimum hale geleceği de tahminler arasında. Bu yerel halkaların en büyük özelliklerinden biri de kendi sorununu kendi halleden aile reisleri olacak. Diğer bir deyişle, elinizden biraz tamirat ve tadilat işleri geliyorsa yaşadınız. Teknoloji ilerledikçe, örneğin 2040’lara gelindiğinde, Yeşil Apartman Görevlileriniz bile olabilir. Yeşil görevliler, cep telefonlarına yükledikleri aplikasyonlar sayesinde elektrik ve su israfına yol açan bir problem varsa anında tespit edip müdahale edebilecekleri de senaryoda yer alıyor.
Mahalle Kültürü Tekrar Canlanıyor
Avrupa’da derinleşen ekonomik krizle birlikte öngörülen SPREAD senaryolarından biri de Empati Cemaatleri (Empathetic Communities) olarak isimlendiriliyor. Senaryoya göre, krizin ilk etkileri 2012 yılında görülmeye başlanacak. Özellikle finans sektöründe çok büyük bir kriz patlak verecek. Devletler çok sayıdaki bankayı batmaktan kurtaramayacak. Merkezi hükümetler ekonomiyi yönetemez, piyasaları regüle edemez hâle gelince iş yerel yönetimlere kalacak. Kent konseyleri yerel kooperatiflere destek verecek. İnsanların temel ihtiyaçları bu dayanışma ağları vasıtasıyla sağlanacak. Yaşanan büyük altüst oluştan sonra enerji ve gıda fiyatlarında, hatta cep telefonu faturalarındaki dramatik artışlardan sonra yurttaşlar kendi çarelerini kendileri üretmek zorunda kalacaklar. Özellikle 2010’lu yılların sonlarına doğru Avrupalılar’ı hiçbir zaman görmediğimiz dayanışmacı mahalle ruhu içinde göreceğiz. Bizim Türkiye’de uzun yıllardır aşina olduğumuz mahallenin yardımcı güzel insanları dizileri Avrupa televizyonları için üretilmeye başlanacak. Çocuklar, okul ödevlerini diğer arkadaşlarıyla beraber yapmak isteyecekler. Küçük bahçeleri olan aileler bir araya gelip kooperatifler kuracaklar. Bu kooperatifler, gıda üretiminden yaşlı bakımı ve hobi gruplarına kadar her seçeneği kapsayacak. Kooperatiflerin en önemli işlevi merkezi yapının açıklarını kapamak olacak. Eski büyük şehirlerde irili ufaklı köyler oluşacak. Yeni kurulan yapılarda oldukça geniş alanlar ortak yaşam mekânlarına ayrılacak. Bu senaryoların ortak kesişim noktalarından ilki ekonomik kriz. Birinci on yıl içinde hem devletler hem de yurttaşlar çeşitli çözümler üretmeye çalışıyorlar. Bu noktada özellikle yurttaşlar ağırlıklarını koyuyor ve özellikle Empati Cemaatleri’nde gördüğümüz gibi merkezi devletler epey bir hantal kalıyor ve yerel yönetimler devreye giriyor. İnsanın içini ferahlatan diğer bir nokta hem şirketler hem de devletler için sürdürülebilir olmaktan başka bir seçenek kalmıyor. Tüketici yurttaşlar anında inisiyatifi eline alıyor ve tepkisini ortaya koyuyor. Zira gerek mobil ağlar gerekse paylaşım grupları sayesinde her türlü bilgiye anında ulaşmak çok kolay. Dolayısıyla sorunlar karşısında anında inisiyatif kullanmak giderek daha basit hâle gelecek. Ekonomik krizin etki alanının giderek genişleyecek olması ilk etapta gözleri epey bir korkutuyor ama Yeşil İnovasyonu’nu tamamlayan kazanıyor. Yalnız kolları sıvayıp harekete geçmek içinse aslında topu topu dört, beş sene var önümüzde, bizden söylemesi. Bu süre içinde Sertab Erener’in eski şarkısında (Kendime Yeni Bir Ben Lazım) olduğu gibi yeni işlerimizi, hatlarımızı kurmamız elzem gibi görünüyor.

Avrupalılar Bugün Nasıl Yaşıyor?

  • Gıda tüketiminin neredeyse dörtte birini (yüzde 24) et ve süt ürünleri teşkil ediyor.
  • Avrupalılar’ın toplam enerji tüketiminin yüzde 40’ını hane ısıtma, su sarfiyatı elektronik ve aplikasyon kullanımı teşkil ediyor.
  • AB-27 ülkeleri (birliğe üye ülkeler) kapsamında araba kullanımı yüzde 35 arttı. Dünyadaki 750 milyon arabanın üçte biri Avrupalılar’a ait.
  • AB- 27 ülkelerinde yetişkinlerin yüzde 60’ı okul çağındaki çocukların yüzde 20’si obeziteden muzdarip. Yağlı yiyecek tüketimine bağlı olarak koroner kalp rahatsızlıklarından ölümler Avrupa’daki en yaygın ölüm sebebi olmaya devam ediyor.

 

EkoIQ Editör