Binaların sürdürülebilirlik ilkelerine göre yapılmış olması onları gerçekten sürdürülebilir yapar mı? Mevcut binalar nasıl daha sürdürülebilir hale getirilebilir? Yoğun kentleşmenin getirdiği yükten nasıl kurtulabiliriz? Bu konuda zihniyet değişimi nasıl sağlanabilir? Bütün bu sorun alanlarını, enerji kullanımı ve maliyetleri düşürmek amacıyla entegre bina performansı analizleri yapan Glasgow merkezli Integrated Environment Solutions (IES) İş Geliştirme Müdürü ve Danışmanı Luc Delestrade ile konuştuk. Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin (ÇEDBİK) Şubat ayında düzenlediği Yeşil Binalar Zirvesi’nde sürdürülebilir bina yönetimi konusunda sunum yapan Delestrade, “Benim için sürdürülebilir binalar birkaç yüzyıl önce yapılmış olan binalardır” diyor.
Nevra YARAÇ
Sürdürülebilir kentler için yeni binaların belli ilkelere göre yapılmasının yanı sıra var olanlarda, özellikle de büyük miktarlarda enerji harcayan otel, hastane, okul gibi binalarda optimizasyon önemli. Bunun için ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Paris’in tarihi otellerinden, Hôtel Lutetia örneğini verebilirim. 1920’lerde inşa edilen binanın Art Deco dış cephesine müdahalede bulunmak mümkün değildi. İçi topyekûn bir renovasyondan geçse bile tarihi olduğu için sıfırdan yeniden yapma imkanı da yok. Bu projeye BREEAM sertifikasıyla ilgili dahil olmuştum ve öncesinde büyük resmi görebilmek için sahibiyle toplantılar yaptım. Lüks bir otelin devasa ihtiyaçları vardır. Örneğin yazın otelde konaklayanlar için her odanın sıcaklığı 21 derece olmalı. Her konuk musluğu açtığında aynı anda, aynı tazyikle gelmeli su. Ne kadar harcama yapıldığına dair bir fikir geliştirebilmek için tahminden öte, gerçek zamanlı kullanıma bakmanız lazım. Bu nasıl bir otel? Bütün odaları dolu olmayan şık bir otel mi, normal bir otel mi? İnsanlar ne zaman girip çıkıyor? Işıklar ne zaman açık ya da kapalı? Aydınlık olsa bile ışıklar yanıyor mu?
Sertifikasyon süreci için kullanıma dair bütün bu veriyi toplayabilecek bir enerji modeline ihtiyaç var. İncelemenin ardından neyin az, neyin çok kullanıldığını tespit edip binanızda öncelikle şunu optimize etmelisiniz diyebiliyoruz. Enerji alanında elde ettiğiniz veriler, size her beş dakikada ya da her saatte bir şu kadar ısınma için enerjiye, şu kadar suya ihtiyacınız olduğunu söyleyecektir. Tıpkı talebinizi bilip üretiminizi optimize ettiğiniz gibi, burada da talebinizi bildikten sonra ısı pompasından bir tane mi, iki tane mi koyacaksınız, elinizdeki dört ayrı senaryoya göre kurulumun maliyeti ne olacak, bir önceki verilere dayanarak yıllık enerji maliyeti ne olacak, bakım maliyeti ne olacak, 10-15 yılda (ısı pompasının ömrü 15-20 yıl, değiştirmeniz gerekecek) maliyet ne olacaktır, bunları hesaplayabileceksiniz. Yani ileriye dönük bir bakış açısı olmalı. Bunlardan sonra odalarınızdaki konforu iyileştirmekle ilgilenebilirsiniz. Ayrıca otelleri karşılaştırarak, önce bu otelin renovasyona ihtiyacı var, diğeri ondan önce inşa edilmiş olsa da daha verimli performans gösteriyor diyebilirsiniz. Konaklayanların sayısına bakarak, kişi başı maliyetin çok kullanılana göre yüksek olduğu, daha az kullanılan bir oteli optimize etmeniz gerekir. Hiç de lüks olmayan bir otel, sürekli doluysa enerji açısından öncelikli değildir. Öncelik, zamanının sadece üçte birinde kullanılan ama maliyeti yüksek olan lüks oteldir.
Yeşil Bina’yı nasıl tanımlıyorsunuz?
Benim için yeşil bina diye bir şey yok. Çünkü yeşil binayı net sıfır enerjili bina olarak düşünürseniz ve bunu güneş panelleriyle sağlarsanız, panellerin ömrü 5-10 yıl arasında olacaktır. Yeşil binadan Ama yeşil malzemeler ucuzluyor bir yandan da?
Kullandığınız izolasyon malzemesinin yeşil olması da gerekmiyor. Eğer soğuk iklime göre izolasyon yaparsanız, 20 yıllık pencerenizi değiştirirseniz iyi bir şey yapıyorsunuz demektir. Bir evi yenilemek için 10 bin dolar harcadığınızda evin değeri 10 bin dolar artacak mı? Büyük ihtimalle hayır. Çünkü ev fiyatlarını bulundukları konum belirliyor. Örneğin Vancouver’da ev fiyatları çıldırmış durumdaydı. Ama bu evin değil, üzerinde bulunduğu arsanın bedeliydi. Gecekondunuz da olsa köşkünüz de olsa fark etmiyordu. İnsanların, evlerin performansının farkında olmaları önemli. Örneğin bir ev aldığınızda bir sonraki yıl izolasyon yaptıracağınızı, camlarını değiştireceğinizi finansal olarak önceden planlayabilirsiniz. Ama bunları bilmezseniz yapabileceğiniz bir şey yok.
Zihniyet değişimi şart kuşkusuz. Bunu sağlamak nasıl mümkün olacak?
Değişiklik, insanların yapmak isteyeceği son şeydir. İnsan uyum sağlar, dünya yerle bir olurken de uyum sağlamıştı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hayatta kaldık ve yeniden inşa ettik. Peki sonra ne oldu? Hiçbir şey. Birçok kent tahrip edildi, özgürlükler ortadan kalktı vs. İnsanoğlu hep büyük çapta değişiklere uyum sağladı, tutup da “bugün pencerelerimizde şöyle bir değişiklik yapalım” türünden değişikliklere değil. Dolayısıyla ya köklü bir değişiklik ya da çok karizmatik birilerinin olması lazım. Gandi, Martin Luther King gibi insanlar çok karizmatikti ve zihniyet değişimini sağlayabildiler. Fransa’da böyle biri yok, Avrupa’da da fikirlerinin peşinden gidebileceğiniz bir lider yok. Zorlu olacak ama bunu bir şekilde yapacağız ve sonunda herkes kazanacak. Ama bir değişim var, daha bilinçliyiz. Örneğin gıda konusunda giderek daha fazla yerel gıdalar tüketiyoruz. Bazı insanlar sağlık ya da etik nedenlerle organik gıdalar alıyor, bazılarıysa hâlâ bütçeleri ancak onlara elverdiği için ucuz gıdalar almak zorunda. Dünya nüfusunun %70’i ortalama gelirin altında yaşam sürüyor. Al Gore’un filmini hatırlarsanız, dünyayı kurtarmak, sürdürülebilirlikle ilgiliydi. Dünyayı jetle dolaşıp limuzininizle New York’ta dolaşırken, yapmamız gerekenler konusunda güzel bir sunum yapabilirsiniz. Çünkü jetiniz için paranız vardır. Ama gerçek ihtiyaç sahibi insanların bu ihtiyaçlarını giderecek paraları yok. Sosyal konutları verimli hale getirecek, enerji kıtlığıyla mücadele edecek bir siyasi irade şöyle ya da böyle yükselişe geçecek ama o zamana kadar adım adım zihniyetleri değiştirmek lazım.
Binaların geleceği konusunda en önemli oyun değiştirici ne olacak?
Binaların geleceği konusundaki en önemli oyun değiştirici işbirliği yaklaşımı olacak. Bir daire şeklinde, merkezinde kimsenin olmadığı (ya da biri varsa, onun da moderatör olduğu) bir çalışma tarzı bana çok ilham veriyor. Tasarım ekibinde, mimarların ya da makine mühendislerinin işlerini odağa koyması yerine ekibin merkezinde bina olacak. Önemli olan binayı sadece tasarlamak değil, uzun ömürlü olmasını sağlayacak bir tasarımdır. Neticede, insanların birbirleriyle verimli bir şekilde konuşmaya başlaması büyük değişim yaratacak.