GYİAD İstihdam Çalışma Grubu ve İstanbul Ekonomi Araştırma işbirliğinde hazırlanan Genç Kadın İstihdamı ve Yeni Ekonomi Raporu yayımlandı. Rapor, “kadınların sosyal, siyasi ve ekonomik hayata katılımı olmadan, sürdürülebilir kalkınma hedeflerini gerçekleştirmenin mümkün olamayacağını” vurguluyor.
Kadın istihdamı konusu, bireysel ve toplumsal açıdan sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleşmesi, ülkenin ekonomik çıkarlarına ve toplumsal refaha katkısı nedeniyle ülkelerin politikalarında yer verdiği önemli konu başlıklarından biri olarak öne çıkıyor. Genç Yönetici ve İş İnsanları Derneği (GYiAD), ülkemizde kadınların sosyal, siyasi ve ekonomik hayata katılımını ortaya koyan Genç Kadın İstihdamı ve Yeni Ekonomi Raporu’nu hazırladı.
GYİAD İstihdam Çalışma Grubu öncülüğü ve İstanbul Ekonomi Araştırma işbirliğinde hazırlanan raporun verilerine bakıldığında, 2005’ten bu yana Türkiye’de kadın istihdam verilerinin giderek daha fazla kadının aktif olarak iş hayatında rol almaya başladığını gösteriyor. Ancak, kadınların iş gücüne katılımı ve istihdam oranları, erkeklere kıyasla hâlâ daha düşük seviyelerde kalıyor. Son yıllarda teknolojik gelişmelerin çalışma hayatındaki yansıması, iş ortamında dijitalleşmenin ve otomasyonun arttığını gösteriyor. Bu süreç, var olan mesleklerin dijital dönüşüme uygun olarak değişmesini, çalışanların bilgi ve iletişim teknolojileri ile ilgili beceriler edinmesini ve Türkiye’de halihazırda problemli olan kadın istihdamı sorununun dijital dönüşümle beraber yeniden ele alınması gerektiğinin önemini ortaya koyuyor.
Sürdürülebilir Kalkınma, Gençler ve Kadınlar
GYİAD Yönetim Kurulu Başkanı İrem Pehlivanoğlu Gürkaş, “Ülkemizin sürdürülebilir kalkınması için atılacak her adımda, gençlerimizin ve kadın istihdamının potansiyelinin göz önünde bulundurulması gerektiğine inanıyoruz. Kadınların iş gücüne katılmasındaki en önemli engellerden birinin toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü olduğunu biliyoruz. Araştırmamız, bu engelin üniversite mezunu kadınlar arasında da mevcudiyetini koruduğunu gösteriyor. Ayrıca ev içi sorumluluklar ve iş gücüne katılım arasındaki ilişkiye işaret eden birden çok bulgu da raporda yer alıyor. Katılımcıların önemli çoğunluğunun bir çalışma deneyimi var ve şu anda iş gücüne katılmamış olanların da yalnızca %6’sı, hiçbir koşulda ileride çalışmayı düşünmüyor. Tüm bu sonuçlar, Türkiye’nin halen kadın ve genç kadın istihdamında uzun bir yolunun olduğunu gösteriyor” dedi.
Rapor hazırlanırken gerçekleştirilen araştırma kapsamında 18-35 yaş arası 1506 üniversite mezunu kadınla İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (İBBS) kapsamında Türkiye’deki temsili 12 ilde CATI (Bilgisayar destekli telefon anketi) yöntemiyle görüşüldü. Aralık 2022’de gerçekleşen araştırma doğrultusunda katılımcılara beş ana modülde çeşitli sorular yöneltildi.
Evde Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğine Dayalı İş Bölümü
Kadınların işgücüne katılımların önündeki en büyük engelin toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı iş bölümü olduğu biliniyor. Araştırma kapsamında görüşülen kadınların %25’i çalışmadığını ve iş aramadıklarını belirtiyor. Bu kadınların çalışan veya iş arayan kadınlara kıyasla medeni hal ve çocuk sahipliğine bakıldığında, %71’inin evli ve %63’ünün ise çocuk sahibi olduğu görülüyor. Çalışmayan kadınların son işlerinden ayrılmasının sebepleri incelendiğindeyse, ev içi sorumluluklar payının diğer sebeplere kıyasla yüksek olduğu anlaşılıyor. İş yaşamına katılma önündeki en büyük engel %30 ile “çocuk bakımı” olarak öne çıkıyor. Zaman zaman veya tümüyle evden çalışan kadınların %41’i ise “ev içi sorumluluklarından dolayı tümüyle işine odaklanamadığını” ifade ediyor.
Diğer taraftan araştırmaya katılan kadın yöneticiler, kadın oldukları için karşılaştıkları en zor durumun, iş ve aile arasında kalma olduğunu ifade ediyor. Ayrıca tüm katılımcıların %52’si, işyerinde erkeklerin yükselme konusunda daha avantajlı olduğunu söylüyor.
Katılımcıların sadece %9’u, kendi girişimini kurmuş olmasına rağmen, her 10 katılımcıdan 6’sı, ileride kendi girişimini kurmak istediğini ifade ediyor. Kurulmak istenen girişimlerde ise moda/tekstil ve eğitimin ön planda olduğu görülüyor.
Yaşam Boyu Öğrenme Bireysel İnisiyatife Kalıyor
Katılımcıların önemli çoğunluğu, temel bilgisayar becerilerine (e-posta göndermek, Microsoft Office programlarını kullanmak, video konferansa katılmak, dijital pazarlama ve sosyal medya becerilerine), biraz veya büyük ölçüde sahip olduğunu ifade ediyor. Bilgisayar becerileri zorlaştıkça, bu becerilerde yetkin katılımcıların oranının da düştüğü tespit ediliyor. Yapay zeka/makine öğrenme becerilerine büyük ölçüde sahip olduğunu söyleyen kadınların oranı sadece %5. Bu durumun, toplumsal cinsiyet rolleri ile ilişkisine nitel araştırma kapsamında görüşülen kadın yöneticiler özellikle vurgu yaptı. Yazılım alanında kadınların hâlâ çok az temsil edildiği, bu alanda da kadınların rahatça kendilerini gösterebilecekken, içinde bulundukları kültür gereği yazılıma ilgi göstermedikleri farklı katılımcılar tarafından sık sık tekrarlandı.
Katılımcıların çoğunluğu, üniversitede aldığı eğitimi, bilgisayar ve teknoloji yeteneklerini geliştirme konusunda yeterli görmüyor. Katılımcıların yaklaşık %50’si, bu alandaki eğitim açığını inisiyatifleri ile kapatmaya çalışıyor. Çalıştığı yerin teşvik etmesiyle beceri edinenler ise örneklemin yalnızca %13’ünü oluşturuyor.
Çalışmayan katılımcılar, beceri edinmek için ağırlıkla belediye ve devlete bağlı kursları tercih ederken çalışanlar, işyerinde dijital becerilerini geliştirme fırsatı bulabiliyor. Bilgi iletişim teknolojileri alanında bilgi ve beceri edinme isteğindeki temel motivasyon, daha kolay iş bulabilme ve çalışma koşullarını rahatlatma olarak öne çıkıyor. Katılımcıların yeni beceriler edinme isteği yüksek olsa da, %39’luk kesim, edinilen becerilerin iş hayatına katkı sağlamadığını düşünüyor. Bu durum, üniversite eğitimi dışında elde edilen dijital becerilerin niteliğinin düşük olması veya beceri-iş uyumunun sağlanamamasını akla getiriyor.