İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye), Türkiye’deki tarımın sürdürülebilirlik yönündeki dönüşümüne katkı sağlamak, sürdürülebilir tarım konusunda farkındalığı artırmak ve sürdürülebilir tarımın mümkün olduğunu göstermek amacıyla “Sürdürülebilir Tarım İlkeleri İyi Uygulamalar Rehberi”ni hazırladı. Sürdürülebilirliği sektörün tüm paydaşlarının temel stratejilerinden biri haline getirmek yolunda önemli bir yol haritası sunan rehberin ayrıntılarını SKD Türkiye Başkan Yardımcısı, Sürdürülebilir Tarım ve Gıdaya Erişim Çalışma Grubu Başkanı Duygu Yılmaz anlattı.
SKD olarak, Sürdürülebilir Tarım İlkeleri İyi Uygulamalar Rehberi’ni yayınladınız ve bir toplantıyla kamuoyuyla paylaştınız. 2015 yılında yayınladığınız Sürdürülebilir Tarım İlkeleri çalışmasının devamı niteliğinde sanırım bu çalışma. Bu geçen sürede neler eklendi çalışmaya ve bu rehberle neyi hedefliyorsunuz?
SKD Türkiye olarak, tam 14 yıldır, iş dünyasının sürdürülebilir kalkınma konusunda farkındalığını artırmak ve sürdürülebilirliği iş dünyasının temel stratejilerinden biri haline getirmek için çalışıyoruz. Sürdürülebilir Tarım ve Gıdaya Erişim de dört ana odak alanımızdan biri. 2015 yılında yayımladığımız ve bu alanda Türkiye’deki ilk çalışmalardan biri olan Sürdürülebilir Tarım İlkeleri; tarımın çevresel, sosyal ve ekonomik boyutlarını sürdürülebilirlik perspektifinden ele alan bütüncül bir yaklaşım oldu.
Bu yayının ardından orta vadeli hedefimizi, Sürdürülebilir Tarım İlkeleri’ni sağlıklı, adil, erişilebilir bir tarım-gıda sistemine geçişte hayati bir konu olarak başta karar alıcılar olmak üzere, Türkiye’nin gündeminde tutmak, sürdürülebilir tarıma geçişi teşvik edecek ve yaygınlaştıracak çözümlerin geliştirilmesi olarak belirledik. Bu hedefle, 2015 yılında yayımladığımız Sürdürülebilir Tarım İlkelerini sadeleştirdik. Ek olarak sürdürülebilir tarım alanında örnek uygulamalar yapan SKD Türkiye, TÜSİAD ve Global Compact Türkiye’nin ilgili çalışma gruplarındaki şirketlerin projeleriyle destekledik. Ayrıca FAO ve İstanbul Politikalar Merkezi’nden konuya ilişkin değerlendirmelerini aldık ve Sürdürülebilir Tarım İlkeleri İyi Uygulamalar Rehberi’ni hazırladık.
12 Ekim’de, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırma ve Politikalar Genel Müdürü Özkan Kayacan’ın da katılımıyla, TÜSİAD ve UN Global Compact işbirliğiyle, hazırladığımız bu rehberi tanıtmak ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) yolunda, sürdürülebilir tarımı ilgili kamu kurumları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler ile birlikte konuşarak, bu alanda uygulamayı teşvik edecek, yaygınlaştıracak ortak çözüm olanakları ve işbirlikleri geliştirmek, yani sürdürülebilir tarıma geçiş konusunu farklı paydaşlarla masaya yatırmak hedefiyle bir araya geldik.
Kamuoyuyla paylaşmış olduğumuz bu rehberin en temel hedefi, Türkiye’deki tarımın sürdürülebilirlik yönündeki dönüşümüne katkı sağlamak, sürdürülebilir tarım konusunda farkındalığı artırmak ve sürdürülebilir tarımın mümkün olduğunu göstermektir. Rehber ayrıca sürdürülebilir tarımla ilgili daha kapsamlı çalışma ve düzenlemelere ihtiyaç olduğuna dikkat çekerek, sürdürülebilirliği sektörün tüm paydaşlarının temel stratejilerinden biri haline getirmek yolunda da önemli bir yol haritası sunuyor.
Türkiye’deki sürdürülebilir tarımın gelişmesinde en temel sorunlar neler sizce ve rehberin bu sorunların aşılmasında nasıl bir katkısı, ne gibi bir rolü olacak?
Tarım yaşamın temel kaynağını oluşturan ve farklı iktisadi, sosyal faaliyet ve uygulama alanlarıyla, toplumun tüm kesimleriyle etkileşim halinde olan bir sektör.
Tarım sadece ülkemizde değil, dünyada da çoğunlukla tek boyutuyla ele alınıyor. Çalışmalar bazen sadece gübre veya zirai mücadele ilaçlarının toprak yapısı ve yeraltı sularına etkileri ile bu etkilerin nasıl minimize edileceği üzerine odaklanıyor. Bazen su kaynaklarının kısıtlı olması nedeniyle, suyun tarımsal üretimde verimli kullanılması ön plana çıkıyor. Bazen de temel gelir kaynağı tarımsal üretim olan kırsal nüfusun altyapı sorunlarının nasıl giderileceği, çiftçilerin gelir düzeylerinin nasıl artırılabileceği veya tarım işçilerinin sosyal haklarının nasıl iyileştirilebileceği konuşuluyor.
Sürdürülebilir tarım, öncelikle tarıma bakış açısının değiştirilmesini gerekli kılıyor. Yani tarımın çevresel, sosyal ve ekonomik boyutlarının bir arada ve sürdürülebilirlik perspektifinden ele alınmasını. Sürdürülebilir tarım yeni ve gelişmekte olan bir kavram. Tarımın sürdürülebilirlik stratejileriyle yeniden ele alınması ve dönüşümü için bu konuda farkındalığın, bilginin ve uygulamaların artması ve yaygınlaştırılması gerekiyor.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan rapora göre nüfus artışıyla birlikte 2050 yılındaki küresel gıda talebi günümüzdeki ortalama talebe göre %70 artacak. Türkiye’de olduğu gibi dünyada da nüfus hareketlerinin kırsaldan kente hızla kayması; artan tarım-gıda talebine eklenen başka bir zorluk. Sürdürülebilir tarım, gelecek nesillerin yeterli beslenebilmesi için vazgeçilmez bir yol haritası olmasının yanında dünya ve ekosistem üzerinde yaratılan tarım sektörü kaynaklı baskının da olabildiğince azaltılabilmesi için gerekli. Bu bağlamda, Sürdürülebilir Tarım İlkeleri İyi Uygulamalar Rehberi’nin Türkiye’nin sürdürülebilir tarıma geçişine önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Rehberdeki iyi uygulama örnekleri, Sürdürülebilir Tarım İlkeleri’nin uygulanmasının aslında çok da zor olmadığını ortaya koyması açısından ayrıca değerli. Tarım sektörüne girdi ve finansman sağlayanlardan, tarımsal ürün üreticilerine, gıda üreticilerinden bilgi teknolojileri hizmeti sağlayanlara kadar oldukça geniş yelpazedeki şirketin, sürdürülebilir tarım alanında çalışmalar yapması, sürdürülebilir tarıma geçiş adına oldukça umut verici.
Bu anlamda, 21. yüzyılın ve belki de insanlığın karşısındaki en büyük tehditlerden biri olan gıdaya erişim ve gıda güvenliği konusunda, Türkiye’de ilk elden neler yapılması gerekiyor? Kamunun, özel sektörün ve tabii yurttaşların üstüne düşenler neler?
Dünyanın şu an karşı karşıya olduğu küresel sorunlar ve demografik değişimler, insanoğlunun en temel ihtiyacı olan beslenme ihtiyacına cevap veren ve bütün insanların hayatına dokunan tarım sektörü üzerinde önemli baskılar yaratıyor. Hepimizin ortak amacı, bugünün ve gelecek nesillerin yeterli ve güvenli gıdaya erişebildiği bir dünya. Bunun yanında tarım-gıda üretiminin doğal kaynaklar üzerinde yarattığı baskının minimize edilmesi ve SKH’lere uygun bir gıda üretim yöntemini vazgeçilmez görüyoruz. Bu amaçlarımıza ulaşmamızın yolu ise sürdürülebilir tarımdan geçiyor. Sürdürülebilir tarımı hayata geçirmek ise, sektördeki tüm aktörlerin sürdürülebilirlik bakış açısını, ana stratejilerinden biri olarak konumlamalarıyla mümkün. Karar vericiler, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve kamuoyu olarak bunu yapabileceğimize inanıyoruz.
Kamu şu ana kadar, oluşturduğu düzenlemeler ve destek mekanizmaları ile sürdürülebilir tarıma geçişe yönelik önemli çabalara imza attı. ÇATAK (Çevre Amaçlı Tarım Arazilerini Koruma) Programı, Havza Bazlı Destekler, arazi toplulaştırması ve damlama sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması, bu konuda atılan çok değerli adımlardan sadece birkaçı. Bakanlığımızın halihazırda mevzuatta tanımlı olmayan sürdürülebilir tarımı, benzer yaklaşımla, kapsamlı olarak ele alacağına ve gerekli mekanizmaları oluşturacağına inanıyoruz.
Biz de SKD Türkiye olarak bakanlığımızın bu çalışmalarına destek vermekten büyük memnuniyet duyacağız. Öte yandan sürdürülebilir tarım ilkelerine uygun tarımsal faaliyetlerin, mevcut destekleme mekanizmalarının hızla geliştirilmesi ile çok daha çabuk yaygınlaşacağına inanıyoruz.
Kamu desteğinin mevzuat geliştirilmesinin yanında, fiziksel altyapı, teknolojik uygulamalarla tarımsal verimliliğin artırılmasına olanak tanıyacak faaliyetlere odaklanmasının önemli olduğunu özellikle vurgulamak isterim.
Dünyada birçok şirketin, özellikle 2000’li yılların başından bu yana, sürdürülebilirlik vizyonunu temel stratejilerinden biri haline getirmeye çalıştığını, başta sürdürülebilir tedarik zinciri olmak üzere çok sayıda çalışma yapıp standartlar oluşturduğunu ve bu standartları kullandığını görüyoruz. Türkiye’de de özel sektörün bu konuya çok yakın ilgisi ve çok sayıda kapsayıcı projesi/uygulaması var. Faaliyetlerini sürdürülebilirlik alanına odaklamış, bu konuda kolektif çözümler üretme çabasında olan şirketlerin sayısının artarak devam etmesini diliyoruz.