Anadolu Efes, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, UNDP ortaklığı ve Mikado Sürdürülebilir Kalkınma Danışmanlığı işbirliğiyle 2007 yılında hayata geçirilen Gelecek Turizmde Projesi, şimdi de yoluna Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu ile devam ediyor. 63 ilden 252 proje başvurusu arasından destek almaya hak kazanan üç proje hakkında, Anadolu Efes Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü Simge Balaban’la konuştuk.
Anadolu Efes olarak 2012 yılında başlattığınız Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu girişiminin sonuçları geçtiğimiz günlerde sonuçlarını açıkladınız. Bize öncelikli olarak bu girişimin arkaplanından bahsedebilir misiniz?
Gelecek Turizmde Projesi’ni, Anadolu Efes, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, UNDP ortaklığı ve Mikado Sürdürülebilir Kalkınma Danışmanlığı işbirliğiyle 2007 yılında hayata geçirmiştik. 2012 yılında ise Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu adı altında projeyi farklı bir bakış açısıyla devam ettirmeye karar verdik. Kısaca proje geçmişinden bahsetmek gerekirse, beş sene boyunca Boğaziçi Üniversitesi ile 27 ilde turizm eğitimleri verdik, eğitimler sonucu birçok yerel derneğin kurulmasına destek olduk. Yine ‘Gelecek Turizmde’ çatısı altında yapılan Doğu Anadolu Turizm Geliştirme Projesi (DATUR) kapsamında Erzurum’un Uzundere İlçesi’nde 20’den fazla ev pansiyonunun ve turizme hizmet eden üç sivil toplum örgütünün kurulmasına destek verdik. Kuş gözlemi gibi yerel festivaller düzenlendik. Ekim 2013 itibariyle Uzundere İlçesi, Bakanlar Kurulu kararıyla Turizm Merkezi ilan edildi. Bölgeye turizm çalışmalarımız kapsamında yaptığımız desteği ve bugün ilçenin geldiği noktayı düşündüğümüzde ne kadar doğru bir iş yapmış olduğumuzu görüyor ve bunun mutluluğunu yaşıyoruz.
Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu’nu da “sürdürülebilir turizm” kavramını odağımıza alarak aynı motivasyonla hayata geçirdik. Bu projemizde de ana hedefimiz “yerel turizm aktörlerinin ve sivil toplum örgütlerinin kamu kuruluşları ve özel kuruluşlarla işbirlikleri geliştirerek kapasitelerinin artırılması ve sürdürülebilir turizm alanında başarılı modeller yaratılması” yönünde. Türkiye’nin doğal kaynakları, tarihi ve kültürel mirası, coğrafi konumu gibi unsurları düşündüğümüzde turizmin alternatif bir sürdürülebilir kalkınma aracı olduğunu görüyoruz. Bu sebeple yerel kalkınmada sürdürülebilir turizmin önemi hakkında farkındalığı artırmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda başvuran projelere sadece fon desteği vermiyor aynı zamanda iletişim, eğitim ve mentorluk, rehberlik gibi uygulama destekleri de veriyoruz. En önemlisi de projelerin işleyişini takip ederek izleme-değerlendirme çalışmaları yapıyoruz.
Fon girişiminde nasıl bir süreç yaşandı? Ne kadar başvuru oldu? Ve nasıl bir eleme yaptınız?
İlk olarak Şubat 2013’te Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu teklif çağrısını yaptık. Teklif çağrısının ardından proje sahiplerinin başvuruları kabul edildi. Destek Fonu Türkiye genelinde büyük ilgi gördü, 63 ilden 252 proje başvurusu geldi. Projenin başvuru rehberinde belirtilen Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu kriterleri dikkate alınarak yapılan teknik ve idari değerlendirme sonucu 10 proje, ön değerlendirme aşamasını geçti. Daha sonra ilgili proje sahiplerini İstanbul’da bir araya getirdik ve Sürdürülebilir Turizm ve Proje Geliştirme Eğitimi Atölyesi yaptık. Atölyede katılımcılara akademisyen, uzman ve örnek projelerin temsilcileri tarafından sürdürülebilir turizm, yerel kalkınmayla ilişkisi ve etkin proje yönetimiyle ilgili eğitimler verildi. Atölye çalışması sonrasında ön değerlendirme aşamasını geçen başvuru sahipleri projelerini yeniden gözden geçirerek, nihai proje tekliflerini ilettiler. Nihai proje tekliflerinin değerlendirilmesi ve saha ziyaretleri sonucunda ise üç proje Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu tarafından desteklenmek üzere seçildi.
Bize desteklenen projeleri ve seçimde hangi kıstasları göz önüne aldığınızı anlatabilir misiniz?
Projeleri seçerken yenilikçi, katılımcı, sürdürülebilir ve cinsiyet dengeli turizm projeleri olmasına dikkat ettik. Her biri yerel turizmi odağına alarak yerel ekonomiye katkı sağlayacak sürdürülebilir projeler. Aynı zamanda kültürel miraslarına da sahip çıkıyorlar. Bizim en çok hoşumuza giden tarafı ise hepsinin yereldeki kadınlar tarafından geliştirilip uygulanıyor olması.
İlk projemiz Bursa Misi Köyü’ndeki %100 Misia Projesi. Nilüfer Misi Köyü Kadınları Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından yürütülüyor. 2000 yıllık köylerinin son 10 yılda kaybolan ipekböcekçiliği zanaatını yeniden canlandıracaklar. Bu kapsamda köyde tadilatı devam eden tescilli Misi evlerinden İpek ve Koza evlerinde atölye, mağaza ve restoran açıp kadınlara çalışma alanı oluşturacağız. Hepsi kadınlar tarafından işletileceği için onlara çeşitli turizm eğitimleri de veriyoruz.
İkinci projemiz Mardin’den. Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı tarafından hazırlanan proje Mardin’deki İpek Yolu Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi tarafından yürütülüyor. Proje kapsamında kurulan İpekyolu pansiyon ve restoranı buradaki kadınların misafirperverliğiyle ziyaretçilerini karşılayacak. Yine kadınlara turizm alanında eğitimler veriyoruz. Ayrıca el emeklerini değerlendirdikleri bir sabun atölyesi bulunuyor.
Üçüncü projemiz de Seferihisar’ın Geleneksel Mutfağı; çıkış noktası ise yerelde oluşan kadın emeğini markalaştırma ve yaygınlaştırma üzerine. Burada bir mutfak kuruyoruz. Kurulan mutfakta Seferihisarlı kadınlar, kurs vermek için eğitici eğitimleri alarak, bilgi ve deneyimlerini ziyaretçilere aktaracaklar. Ayrıca ürettikleri yöresel lezzetlerin tanıtımı için markalaştırma çalışmaları gerçekleştireceğiz.
Eğitimlerde ya da proje kapsamında gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerde görüyoruz ki, kadınlar yöreleri için bir şeyler yapmak konusunda çok hevesliler. Bazıları bizim verdiğimiz eğitimlerin ötesine geçerek İngilizce eğitimleri almaya başladı bile. Kendi sosyal çevrelerinde yaptıkları işlerde çok başarılı oluyorlar. Biz de onlara her türlü desteği vermek için çalışıyoruz ve bundan mutluluk duyuyoruz.