#ekoIQ Gıda “Sürdürülebilir ve Dirençli Bir Gıda Sistemi: Türkiye Analizi” Raporu Neler Söylüyor?
Gıda

“Sürdürülebilir ve Dirençli Bir Gıda Sistemi: Türkiye Analizi” Raporu Neler Söylüyor?

“Sürdürülebilir ve Dirençli Bir Gıda Sistemi: Türkiye Analizi” başlıklı raporda, Türkiye’de ve dünyada daha iyi bir gıda sisteminin nasıl olabileceği değerlendirildi. Yanı sıra tarım ve gıdada sürdürülebilirlik için yol haritası oluşturulması gerektiği belirtildi.

İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi ve Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) ortaklığı kapsamında, Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Fikret Adaman tarafından hazırlanan “Sürdürülebilir ve Dirençli Bir Gıda Sistemi: Türkiye Analizi” başlıklı raporun sonuçları hibrit bir toplantıyla açıklandı. Raporda, Türkiye’de ve dünyada daha iyi bir gıda sisteminin nasıl olabileceği ele alındı.

“Bu Rapor Bir Başlangıçtı”

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İPM Direktörü Fuat Keyman, “Bu rapor bir başlangıçtı. Böyle bir ‘stratejik paper’ yani ‘beyaz kağıt’ dediğimiz bir çalışmayla bu projeyi başlatalım istedik. Yine Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) ile bu konudaki çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.

Açlık ve Obezite Artıyor

Raporun bulgularını paylaşan Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Fikret Adaman, tarım ve gıdada Türkiye’de ve dünyada neler olduğunu anlamaya yönelik bir yol haritası oluşturmaya çalıştıklarını söyledi. Adaman’ın açıkladığı rapora göre, gıda sisteminde problemlerin başlangıcını açlık ve obezitenin artması oluşturuyor. Gıda israfı, iklim krizi, Covid-19 salgınının etkileri, tarımda yaşanan çözülmeler de diğer etmenler arasında yer alıyor. Bu etmenler ışığında gıda sisteminde yeterli ve güvenli gıdaya erişim, gıdanın fiziksel, biyolojik ve kimyasal risklerden arındırılması, toplumların gıda politikalarını belirleyebilme hakkına sahip olmaları, ekonomik, ekolojik gibi sebepler ile gıda güvencesinin hasar almaması gibi temel hedefler öne çıkıyor. Raporda ayrıca; bir gıda sisteminin enerji, sağlık, kentleşme, sanayileşme, teknoloji, demografi, toplumsal ilişkiler ve politika alanlarındaki değişimlerden nasıl etkilendiği ve bunları nasıl etkilediğinin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerektiğinin altı çiziliyor.

“Tarım Önemsenmesi Gereken Bir Alan”

Toplantıya katılan Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) Direktörü Fazilet Vardar ise tarımın gıdanın bir üst sekmesi olarak önemsenmesi gereken bir alan olduğunu belirtti. Vardar şu şekilde konuştu:
“Ülkemiz iklim kuşağı ve biyoçeşitlilik açısından oldukça avantajlı bir konumda, buna ulusal bir politikayla sahip çıkılması gerekiyor. Bunun yanında en büyük zayıflığımız teknolojinin bilinçsiz kullanımı. Pestisit, tohum, gübre gibi alanlarda teknolojiyi çok bilinçli kullanamıyoruz. Ayrıca hem hammadde hem de teknolojinin farklı ögeleri bakımından dışa bağımlıyız. Ama ortaya çıkan tehditler yeşil mutabakat, atıkların tekrar sisteme kazandırılmasını sağlayan döngüsel ekonomi gibi çeşitli fırsatları da karşımıza çıkarıyor. Her ne kadar geleneksellik ve teknoloji bir ikilem oluştursa da giderek artan talebi karşılamanın tek yolu bilinçli teknoloji kullanımından geçiyor.”

“Konuya Sistematik Bakmak Gerekiyor”

İPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin ise konuya sistematik bakmak gerektiğini söyleyerek şu sözleri aktardı: “Bu bütünsel bakışı gösteren yaklaşımlardan biri olan gezegen sınırları yaklaşımının 9-10 sınırından biri iklim değişimi iken biyoçeşitliliğin azalması, su kıtlığı, gübrenin bilinçsizce kullanımından kaynaklanan azot-fosfor kirliliği ve kimyasal kirlilik (pestisit, gıda ambalajlarının oluşturduğu) gibi sınırlar da gıda sistemi ile doğrudan alakalı.”
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan 6. Değerlendirme Raporu’nun ikinci kısmında dikkati çeken noktaların doğrudan gıda politikalarıyla bağlantılı olduğunu belirten Ümit Şahin, raporun iklim değişikliği durdurulmazsa bu hızla ısınan bir dünyaya uyum sağlamanın mümkün olmadığını ve mevcut kırılganlıkların katlanarak artacağını, en belirgin kırılmanın da gıda sisteminde olacağını net bir şekilde dile getirdiğini belirtti.

About Post Author