İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Genel Sekreteri Konca Çalkıvik: “Z kuşağı üyeleri bugün 20’li yaşlarının başında ve artık onlar için ‘Eylem Dönemi’ başlıyor. Bu kuşak artık siyaset, iş dünyası ve toplum yaşamında çok daha fazla etkin olacak.”
YAZI: Konca ÇALKIVİK, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Genel Sekreteri
İklim krizi ile mücadele, pandemi ve doğal afetler gibi etkisini güçlü hissettiren sonuçları ile devletlerin ajandasından toplumun tüm bireylerinin ajandasına girdi. İşin ciddiyeti günlük yaşamda net bir şekilde hissedilir hale geldi. Önümüzdeki 10 yıl iklim krizi ile mücadelede kaydedilecek yol, insan yaşamı için büyük önem arz ediyor. Yapacak iş çok ancak az zamanımız var.
İklim krizi ile mücadelede en önemli adım 2015 yılında Paris Anlaşması’nın imzalanması ile atıldı. O günden bugüne imzacı devletlerin anlaşmanın hedeflerini yerine getirmek adına çalışmaları gerekiyordu. COP26’nın gündemi de 2015 yılından bu yana kat edilen yolun konuşulması ve daha iddialı hedefler ile bir an önce devletlerin eyleme geçmeleri zorunluluğuydu. Ancak karbon emisyonlarının 2020 yılında artış göstermesi, G20 ülkelerinde fosil yakıt kullanımının artması ve kömür tüketiminin tarihi zirveye ulaşması aslında Paris hedeflerinin eyleme dönüşmediğini ortaya koydu.
Kuşakları değerlendirirken, kuşaklara mensup olduğunu düşündüğümüz kişileri öncelikle belirli yıllar arasında doğmuş olmakla tanımlıyoruz. Oysa ki bir kuşağın tavır ve davranışları, kaç yaşında olduğundan ziyade kendinden önceki dönemde ve kendi dönemlerinde yaşanan büyük toplumsal olaylarla şekilleniyor. Öte yandan ülkelerin sahip olduğu sosyal, ekonomik ve kültürel dinamikler, aynı yaş aralığında olan fakat dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan kişilerin birbirlerinden farklı tavırlar ve davranışlar sergilemelerine neden oluyor.
Ancak dijitalleşmenin küresel ölçekte hızlı ve yaygın bir şekilde ilerlemesi, özellikle yeni kuşakların artık dünyanın farklı yerlerinde de olsalar benzerliklerini arttıran bir etken oldu. İklim krizi de tıpkı dijital dönüşüm gibi tüm dünyayı topyekûn ilgilendiren bir konu ve yeni kuşakların davranışlarını tüm dünya üzerinde benzer biçimde şekillendirmede çok büyük bir etken olacak.
İklim hedeflerin gerisinde kalınması, pandemi ve doğal afetlerin benzeri görülmemiş bir hızda artması, en çok etkilenecek kuşak olan Z kuşağının tüm dünyada iklim krizinin hızla farkına varmasını sağladı. Bu farkındalık beraberinde Z kuşağında iklim kriziyle ilgili endişelerin ortaya çıkmasına ve bu konuda harekete geçmek gerekliliği hissetmelerine neden oldu.
Bir Numaralı Kişisel Kaygı, İklim Değişikliği
SKD Türkiye’nin de üyelerinden biri olan küresel danışmanlık şirketi EY’nin yurtdışında gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, Z kuşağı mensuplarının %37’si iklim değişikliğini bir numaralı kişisel kaygıları olarak değerlendirirken, %32’si geçtiğimiz yıl iklim değişikliği ile ilgili kişisel olarak harekete geçtiğini ifade ediyor. Her iki cevaptaki bu oranlar, araştırmaya katılan Bebek Patlaması (Baby Boomer), X ve Y kuşaklarının cevaplarındaki oranlardan daha yüksek.
Araştırma bulguları Z kuşağının iklim kriziyle ilgili duyduğu endişe ve hayal kırıklığının, iktidar sahiplerinin eyleme geçme düzeyi ve pandeminin başlamasıyla birlikte keskin bir şekilde arttığını ortaya koyuyor. Z kuşağı gençlerinin %80’i depresyon, endişe ve hayal kırıklığı belirtileri gösteriyor. Yine bu gençlerin üçte ikisinden fazlası son birkaç haftada en az bir kez iklim eylemine duyulan ihtiyaçtan bahsediyor.
Pandemiyi atlatsak dahi artık eski normale dönmek neredeyse imkânsız görünüyor. Çünkü bu süreç bize eski düzenin sürdürülemez olduğunu gösterdi. “Sürdürülebilirlik” kavramı hayatımıza ilk defa bu dönemde girmedi elbette, ancak bu süreç sürdürülebilirliğin ana akım haline gelmesini sağladı.
2018 yılında COP24’te iklim aktivisti Greta Thunberg yaptığı konuşma ile iklim kriziyle ilgili Z kuşağının tepkisini ilk kez görünür kıldı. Greta pek çok ülkede yaşıtlarına rol model olurken, Z kuşağı içerisinde bir iklim aktivizmi oluşmasına neden oldu. Bu durum bize Z kuşağının kendi gelecekleri ile ilgili alınacak kararları sadece büyüklerine bırakmayarak kararlarda söz sahibi olmak istediklerini açık biçimde gösterdi. İnternet ve akıllı telefonların en önemli deneyimleyicileri olan ve bir anlamda teknolojinin içine doğan Z kuşağı ruhunun bulunduğumuz çağın ruhunu hızlıca ele geçirdiğini söylemek mümkün.
Bazı kuşak çalışmacıları her kuşak dönemini kendi içinde 4 faza ayırıyor. 22-43 yaş aralığını kuşak üyelerinin iş yaşamına ve aktif yaşama katıldığı “Eylem Dönemi” diye tarif ediyorlar. Z kuşağı üyeleri bugün 20’li yaşlarının başında ve artık onlar için “Eylem Dönemi” başlıyor. Bu kuşak artık siyaset, iş dünyası ve toplum yaşamında çok daha fazla etkin olacak.
Z kuşağı hem tüketici hem de iş gücü olarak iş yaşamına doğrudan etki etmeye başladı. Şirketlerin bu dönemi iyi analiz etmesi, iletişim, satış, pazarlama ve İK stratejilerini buna göre oluşturmaları gerekiyor.
“İklim değişikliğini ele almak için kişisel olarak harekete geçtiğini söyleyen Z kuşağı, iklim eyleminin öncelikli ilkelerinden paylaşım ekosistemlerini destekliyor ve döngüsel ekonomi uygulamalarıyla üretilen ürünleri tercih ediyor.”
İklim değişikliğini ele almak için kişisel olarak harekete geçtiğini söyleyen Z kuşağı, iklim eyleminin öncelikli ilkelerinden paylaşım ekosistemlerini destekliyor ve döngüsel ekonomi uygulamalarıyla üretilen ürünleri tercih ediyor. Dolayısıyla bu kuşağı tüketici olarak hedefleyen şirketler ancak sürdürülebilir ürün ve hizmet sunarak bu kuşağı yakalayabilecekler.
Z kuşağının diğer kuşaklara göre iklim eylemine duyulan ihtiyaçlar hakkında çevrimiçi içeriklere daha fazla ilgi göstermesi, EY araştırmasındaki bir diğer bulgu olarak önümüze çıkıyor.
Bu kuşakla ilgili yayınlanan yeni bir raporda ise, iklim krizinin genç yetişkinleri sürdürülebilirlik odaklı kariyer yolları izlemeye ittiğini söylüyor. Eski nesillere göre daha iklim odaklı kariyer yollarını tercih ettikleri de gözlemleniyor.
Döngüsel Ekonomi Tam Z Kuşağına Göre
Tüm bunlar ışığında; iş dünyasının kurumlarını, ürünlerini ve hizmetlerini ister tüketici ister iş gücü olarak hedeflediği Z kuşağına anlatırken sürdürülebilirlik odağında hareket etmesi gerekiyor.
SKD Türkiye olarak bizim ana odak alanlarımızdan biri de döngüsel ekonomi. Lineer ekonomik modelin iklim üzerinde oynadığı yıkıcı rol ile dünyada kaynaklarımız tükendi, biyoçeşitlilik kayıpları yaşandı. Döngüsel ekonomi kaynak tüketimini engelleme, malzeme ve kaynakları defalarca kullanarak ekonomik sistemde değerlerini artırma ve atık üretmeme prensibine dayanıyor.
İklim farkındalığı yüksek olan Z kuşağı döngüsel ekonominin öneminin farkında ve döngüsel ekonomi iş modelleri içinde; ürün sahipliğinden çok ürünün sunduğu hizmeti satın alıyor ve paylaşım ekonomisine dayalı hizmetleri kullanıyor. Döngüsel modelin çıktıları olan, geri dönüştürülmüş ürünler ve ileri dönüşüm ürünlerini satın almayı tercih eden Z kuşağını artık bu ürünlerin tasarımcısı ve üreticisi olarak göreceğiz.
Biz de SKD Türkiye olarak iklim krizi ile mücadelede döngüsel ekonomi bir zorunluluk olarak görüyoruz. 2016’dan beri Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) fon desteğiyle yürüttüğümüz Türkiye Materials Marketplace Projesi ve beraberindeki tüm döngüsel ekonomi çalışmalarını, geçtiğimiz Nisan ayında “Türkiye’nin Döngüsel Ekonomi Platformu” adı altında birleştirdik.
Platformun şu anda 24 farklı sektörden 200’ü aşkın üyesi bulunuyor. Döngüsel Ekonomi Platformu’nun etkin bir şekilde kullanılması ve iş dünyasına katkı sağlaması için yoğun çaba sarf ediyoruz. Gelecek kuşaklara karşı sorumluluğunu yerine getirmek hedefi ile bu konuda rehberlik almak isteyen tüm kurumları platformumuza bekliyoruz.
Bu yıl B4G ve D-Cube iş birliği ile Türkiye Döngüsel Ekonomi Haftası’nın ikincisini 2022 Mart ayında gerçekleştireceğiz. Bu hafta içerisinde Z kuşağına yer vererek, onların da bizimle fikirlerini ve uygulamalarını paylaşmalarını isteyeceğiz.