Sürdürülebilirlik yoluna giren kurumlar ilk adımlarını sürdürülebilirlik raporlaması ile atıyor. Peki bu yaklaşım sürdürülebilirlik gündemini ilerletmek açısından ne derece etkin? Sürdürülebilirlik raporlama çalışması hangi açılardan faydalı? Sustineo Sürdürülebilirlik İş Platformu Kurucu Ortağı Gülin Yücel bu sorulara yanıt arıyor…
Gülin YÜCEL, Sustineo Sürdürülebilirlik İş Platformu Kurucu Ortağı
Sürdürülebilirlik yolculuğuna girmiş olanlar için, bu sürecin özellikle Türkiye’de uygulanan şekliyle, başlangıç noktası sürdürülebilirlik raporlaması yapmak. Kurumlar hangi alanlarda ilerleme kaydetmek istediklerini yüksek seviyede belirleyip, o alanlarda kurum içerisinde geliştirdikleri projeler veya uygulamalar ile veri yapılarının oluşmasına, buradan da başlangıç noktasına göre nasıl ilerlediklerine bakıyorlar. Ve sürecin bir sonucu, bazen hedefi olarak da, sürdürülebilirlik raporu çalışmaları ortaya çıkıyor.
Bu yaklaşım, sürdürülebilirlik gündemini ilerletmek açısından ne derece etkin? Gelinen noktada tartışılması gereken gerçek konu bu.
Sürdürülebilirlik raporlama çalışması hangi açılardan faydalı?
- Kurum içerisinde sürdürülebilirlik konusuna dikkat çeker; bilincin oluşmasına ve yaygınlaşmasına yöneliktir.
- İş birimlerinin veya fonksiyonlarının bu konuya katkısını bekler; projeler ve uygulamalar ile hedeflere yönelik çalışmalarına ve bu sayede metriklerin oluşmasına yol açar.
- Bir ölçümleme sisteminden genel olarak bekleyeceğimiz faydayı sağlar: “Ölçülen yapılır” felsefesini devreye sokar; çabayı ve dikkati çeker; gelişmeyi gözaltına alır; organizasyonun davranış şeklini yönlendirir.
Öte yandan bu sürecin belirli zorlukları da vardır. 1990’larda bu raporların yazılmaya başlanmasından beri, finansal verilerin yanı sıra insan sermayesine, toplumsal katkıya, çevresel duyarlılığa etkisi olacak verilerin bir şirketin değerlendirilmesine ne ölçüde etki edebileceği ve yorumlanması gerekliliği tartışılıyor. Örneğin, aynı sektörde iki şirketin fiyat-kazanç getirilerini karşılaştırmalı okumak oldukça kolaydır; nispeten daha basit bir karşılaştırma şeklidir, sonuçlar aynı dip rakama bakılarak karar verilir.
Sürdürülebilirlik performansı değerlendirirken ise 100 kadar metriğin içerisinde şirket performansını gerçekten doğru tespit edebilecek olanları ayrıştırmak başlı başına bir zorluktur. Bu alanda önemli bir mukayese platformu Corporate Knights’ın Ekim 2014 tarihli Measuring Sustainability Disclosure (Sürdürülebilirliğin Saydamlığını Ölçümleme) araştırmasına göre, dünyada listelenmiş şirketlerin sadece %3’ü şu temel sürdürülebilirlik metrikler üzerinde raporlama yapıyor: Enerji (%40’ı), seragazı emisyonları (%39’u), su (%25’i), atık (%23’ü), bordro (%59’u), çalışan sürekliliği (%12’si), kaza oranları (%11’i).
PWC’nin Ocak 2014’te yayınladığı Fit For the Future (Geleceğe Uygunluk) raporuna göre ise, görüşülen 1244 CEO’dan %74’ü finansal olmayan etkilerin ölçülmesi ve raporlanmasının uzun dönemli başarıları olduğunu söylemiş; ancak sadece %25’i bu ölçümlemeyi yapabildiklerinden bahsetmiş.
İş Modellerine Entegrasyon
Sürdürülebilirlik raporlamalarının katma değeri ve yöntemleri, sürdürülebilirlik gündemi olan şirketlere ne değer kattığı ciddi olarak sorgulanıyor.
Bu noktada, MIT Sloan Management Review’da, Aralık 2016’da yayınlanan, eğitimci-danışman CB Bhattacharya ve Unilever CEO’su ve Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi Başkanı Paul Polman’ın imzasını taşıyan Sustainability Lessons From the Front Lines (Ön Saflardan Sürdürülebilirlik Dersleri) adlı araştırma yön verici. Raporda sürdürülebilirlik raporlama faaliyetlerinin mevcut şekilleri ile “sürdürülemez” olduğu söyleniyor. Çevresel ve sosyal endişelerin iş modellerine entegre edilebilmesi için ise şu bakış açıları öneriliyor:
- Sürdürülebilirlik herhangi bir değişim hareketi değildir: Genelde değişimler, iç ve dış finansal verimlilikleri artırmak ile ilgilidir. Sürdürülebilirlik ise, insanlar, gezegen ve kâr (3P-People, Planet, Profit) dengesine bakar; tüm paydaşlar için değer yaratmaya odaklıdır. Amacı ve felsefesi önemlidir ve şu soruyu sormayı gerektirir: “Yaptığımız şeyi niye yapıyoruz?”
- Tüm değer zincirine bakılmalıdır: Gezegen (karbon, su ve atık ayakizleri) ve insan (çalışma koşulları) boyutunda şirket operasyonlarına bakmak yetersizdir; tüm değer zincirine bakılmalı ve iş modelinde pazarlama ve tedarik zinciri bütünsel olarak ele alınmalıdır.
- Sürdürülebilirlik yönetim kurulunda öncelik olmalıdır: Yönetim kurulları sürdürülebilirlik gündemine sürekli bakmalı ve gündemin ilerlediğini gözetmelidirler. Eğer bu beceri içeride yoksa dışarıdan bu konuda bilgili kurul üyeleri getirilmelidir. (Unilever ve IBM’de bu konuda önemli faydalar sağlanmıştır).
- Kararsızları etkilemek önemlidir: Sürdürülebilirlik konusuna genelde üst yönetim ve gençlerin katılımı söz konusudur. Ancak özellikle orta kademede olan kararsızların konunun içine çekilmesi önemlidir. Net hedefler koymak ve tüm organizasyonu sorumlu tutmak önemlidir.
- Sürdürülebilirlik herkesin iş tanımda olmalıdır: Tüm iş birimleri ve fonksiyonlar için bu sorumluluğun izdüşümü olmalıdır.
- Rekabet alanı iş birliktelikleri ile yeniden tanımlanmalıdır: Bunlar büyük değişimlerdir ve tüm endüstri tanımlarının değişmesini gerektirir. Bu yolda kimse yalnız başaramaz. Bir CEO’nun rakibine dediği gibi, “Derece üzerinde rekabet edelim; termometre değil” sözü, sektörel rekabetlere bakış açısının ne denli değişmesi gerektiğini vurgular.
Bu gereklilikleri destekler şekilde, standartlar da bu doğrultuda gözden geçirilme çabasında: Sosyal ve çevresel değerler önceliklendirme (materiality) tanımları ile birleştirilmeye çalışılıyor. Sustainabi lity Accounting Standards Board (SASB) ve International Integrated Reporting Council (IIRC) bu alanda önemli çalışmalar yapıyor. SASB, endüstriler seviyesinde karşılaştırma yöntemleri sunmaya çalışırken IIRC, entegre raporların finansal sermayeye ek olarak üretilmiş sermaye, entelektüel sermaye, sosyal sermaye, insan sermayesi ve doğal sermaye ile altı farklı boyutta analiz edilmesinden bahsediyor.
Benzer şekilde, Türkiye’de oldukça sık kullanılan bir sürdürülebilirlik raporlama standardı olan GRI, Ekim 2016’da yaptığı duyuru ile 2018’den itibaren GRI Standartları’na geçerek daha küresel, odaklı ve esnek olma niyetini ortaya koyuyor.
Dünya borsaları seviyesinde bir inisiyatif olan ve içerisinde Borsa İstanbul’un da bulunduğu 16 üyelik Sustainable Stock Exchanges Initiative (SSE) yatırımcı, regülatör ve kurumlar için sürdürülebilirlik (ESG) değerini artırıcı bir öğrenme platformu olmayı hedefliyor.
Standartlar konusunda bir başka boyut ise, Birleşmiş Milletler Küresel Kalkınma Hedefleri’nin kurumlar bazında raporlamalarının nasıl yapılması gerekliliği. Burada da farklı bakış açıları gelişiyor.
Başlamak ve İlerlemek
Peki bu durumda sürdürülebilirlik ölçüm ve raporlamalarına nasıl başlamalı veya nasıl ilerletmeliyiz?
Burada soruyu sürdürülebilirlik gündemimizin kurumumuza, gezegen ve insanlara kattığı değeri nasıl ölçeriz diye sormak daha yerinde olacaktır. Çünkü ölçüm ve raporlamalar bir amaç değil, sürecin organizasyonunun ilerlemesine destek verecek aracılardır.
Sürdürülebilirlik gündeminin kattığı değeri raporlama belirlemez, sadece paylaşılması için ortam yaratır.
Raporlamanın amacı, kurumun uzun dönemli bakış açısı kapsamında tüm paydaşları ve gezegen/ insan/kâr bakış açısıyla nerede olmak istediğini belirten hedeflerine göre hangi noktada olduğunun belirtilmesidir.
Seçilen raporlama yöntemi, o kurumun kendi sektöründe nasıl bir sürdürülebilirlik gündemi yarattığının maddesellik içinde ortaya konmasına yardımcı olmalıdır.
Sürdürülebilir kalkınma hedefleri, sadece devletlerin değil, tüm kurumların odağında olmalıdır.
Konuya bakışı şu özetle bitirmek istiyoruz:
- Sürdürülebilirlik, kurum kültürünün bir parçası olduğunda fayda yaratır.
- Sürdürülebilirlik stratejik bir bakış açısıdır.
- Sürdürülebilirlik yönetim vizyonu ve sahipliği temel itici güçtür. Bu sayede konu bir ekibin kişisel eforunun ötesine geçer ve kurum için değer yaratır.
- Her stratejik inisiyatif gibi, liderlik tarafından sahiplenilmesi kritiktir. Süreç, sürdürülebilirlik hedeflerinin bir vizyon etrafında uzun vadeli olarak belirlenmesi, önceliklendirilmesi ve projelendirilmesi ile maksimum faydayı sağlar.
- Seçilen yöntemlerin bu yapıyı sağlama ve uygulamada önemi vardır. Yapılan her bir çalışma ve proje amaca uygun yapılmalı ve ne fayda sağlayacağı planlanmış olmalıdır; ölçümlenmelidir.
- Sürdürülebilirlik yönetim sisteminin parçası olmalıdır; uzun dönemli bakış açısının desteklendiği bir yapısı bulunmalıdır
- Raporlama bir amaç değil, sürecin doğal bir sonucudur.