İnovasyon; içinde hayal gücü, başkalarının sormadığı soruları sorma, güçlü sezgiler ve cesaret barındırırken, mevcut sisteme karşı radikal bir başkaldırı da gerektirir.
YAZI: Doç. Dr. Ahu ERGEN, Bahçeşehir Üniversitesi, Öğretim Üyesi, [email protected]r
Ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlara sahip olan sürdürülebilirliğin hayata geçirilmesinde bireylerin, devletlerin ve kuşkusuz işletmelerin payı çok büyük. Bu kez dilerseniz sürdürülebilirliğe tüketici tarafından değil, işletmeler açısından bakalım ve işletmeleri bu alanda ne tür fırsatların beklediğini görelim.
İşletmeler, birbirlerinin iyi uygulamalarını hızla kopyaladıklarından hemen her kategoride farklılaşmak zorlaşıyor. Benzerlikler arttıkça kâr marjları da düşüyor. Kimilerine göre çözüm yolu stratejik inovasyon ve hayal gücünde saklı… Ünlü yönetim bilimci Peter Drucker da, işletmelerin iki temel konuya odaklanarak var olabileceklerini savunmuştur. Bunlar pazarlama ve inovasyondur. İnovasyon; içinde hayal gücü, başkalarının sormadığı soruları sorma, güçlü sezgiler ve cesaret barındırırken, mevcut sisteme karşı radikal bir başkaldırı da gerektirir. İnovasyon yapabilmek için gerekli araçları, süreçleri, becerileri ve ölçümleri sağlayarak rakiplerden daha fazla ve daha iyi fikirlerin üretilmesini sağlamak gerekir.
Michael Porter ise işletmelerin sürdürülebilir bir rekabet avantajı inşa etmeleri gerekliliğini hatırlatır. Rekabet avantajı bir firmanın bir ya da daha fazla yolla rakiplerin yapmadığı ya da yapamayacağı faaliyetleri yerine getirmesidir. Bugün dünyanın en değerli ilk beş markası sırasıyla Apple, Google, Amazon, Microsoft ve Coca-Cola’dır (Interbrand Best Global Brands 2018).
Bu markaların özellikle ürün, pazarlama iletişimi, dağıtım ve ödeme yöntemlerinde sıklıkla inovasyon yaparak rekabet avantajı elde ettikleri bilinmektedir. Bırakın en değerli ilk beşi, pek çok pazarda savunma stratejisi uygulayan markaların bile bir kısmının “En iyi savunma süreklilik arz eden inovasyondur” görüşünü benimsediklerini görüyoruz.
Sürdürülebilir Uygulamalar Barındıran İnovasyonlar
Pek çok yöneticinin gözünde sürdürülebilirlik halen firmaya finansal yük getiren bir unsur. Oysa uzun vadeli sürdürülebilir hedefler koyan firmalar için, gelirleri artıran ve rekabet avantajı sağlayan bir araç. Bunu başarabilmek için de tıpkı ürünler, teknolojiler ve süreçler gibi iş modellerini de yeniden gözden geçirmek gerekebiliyor. 30 büyük kuruluşta yapılmış olan bir araştırmaya göre sürdürülebilirlik, firmalara kazanç sağlayan örgütsel ve teknolojik inovasyonların merkezinde yer alıyor. Şu beş adımla ilerleyen işletmeler sürdürülebilirlikten gücünü alarak rekabet avantajı sağlıyorlar.
1- Yasal zorunlulukları fırsat olarak görüyorlar: Sürdürülebilirlik yolundaki ilk adımlar genellikle yasalardan doğuyor. Çevre ile ilgili düzenlemeler bölgesel bazda farklılık gösterebilir ve karmaşık olabilir. Ne var ki yasalara uyum konusunda başı çeken firmalar bazı iş fırsatlarını da ilk yakalayanlar oluyor. Örneğin HP, 2002’de “Avrupa Atık Elektrik ve Elektronik Ekipman Düzenlemeleri” (WEEE) gereği donanım üreticilerinin, satışları oranında geridönüşüm maliyetlerine katlanma yükümlülüğünü öğrenerek hızla harekete geçti. Devlet desteği ile yapılan geridönüşüm uygulamalarının pahalı olacağını hesaplayan HP, üç elektronik üreticisi Sony, Braun ve Electrolux ile birlikte “Avrupa Geridönüşüm Platformu”nu kurdu. 2007’de bu platform 30 ülkede 100 firmanın işbirliğiyle WEEE’nin zorunlu kıldığı ekipman geridönüşümünün yaklaşık %20’sini gerçekleştirdi. HP, bu uygulamayla 2003-2007 yılları arasında 100 milyon dolardan fazla tasarruf sağlamakla kalmayıp, müşteriler, devlet ve elektronik endüstrisi gözündeki itibarını da güçlendirdi.
2- Değer zincirlerini sürdürülebilir kılıyorlar: Firmalar ilk adımda değinilen yasal düzenlemelere ayak uydurmaya başladıktan sonra, çevresel sorunlar hakkında daha proaktif olmaya başlıyorlar. Örneğin tedarikçileri ve dağıtıcılarıyla daha çevre dostu malzemeler geliştirmek ve atığı azaltmak için çalışıyorlar. Bazı firmalar sadece olumlu bir imaj yaratmak için bu yola başvursa da çoğu firmanın bu süreci maliyetleri düşürme veya yeni işler yaratma ile sonlandırdığı görülüyor. Bu adımda firmalar değer zincirlerindeki her bağlantıyı analiz ederek sürdürülebilir operasyonlar geliştirme yoluna gidiyorlar. Örneğin, Unilever 2015 yılında palm yağını ve çayı sadece sürdürülebilir kaynaklardan satın alacağını açıkladı.
3- Sürdürülebilir ürünler tasarlıyorlar: Bu adımda sürdürülebilir ürünler geliştiriyorlar veya mevcut olanlar çevre dostu olacak şekilde yeniden tasarlanıyor. Örneğin P&G, ürünlerinin kullanımında sarf edilen enerji miktarını tespit etmek üzere yürüttüğü yaşam döngüsü değerlemeleri sonucunda, deterjanların ABD hanelerini enerji oburu haline getirdiğini gördü. ABD hanelerinin yıllık elektrik bütçelerinin %3’ünün çamaşır yıkama suyunu ısıtmak için harcandığı tespit edildi. Şayet soğuk suda yıkamaya geçiş yapılırsa 80 milyar kilovat saat daha az elektrik harcanacağı ve 34 milyon ton daha az karbondioksit atılacağı tespit edildi. Bu veriler ışığında P&G, 2005 yılında ABD’de TideColdwater, Avrupa’da ise Ariel Cool Clean adlı soğuk su ile temizleyen ürünlerini pazara sürdü.
4- Yeni iş modelleri geliştiriyorlar: Çoğu yönetici için sürdürülebilir bir iş modeli yaratmanın en basit şekli, müşteriye sunulan değerin yeniden düşünülmesi ve yenisinin nasıl sunulacağının tasarlanması ile başlıyor. Bu noktada yeni teknolojiler, firmalara önemli faydalar sağlıyor. Örneğin Calera firması, endüstriyel emisyonlardan karbondioksit çıkararak bunu deniz suyu ile karıştırıp çimento üretecek teknolojiyi geliştirdi. Bir diğer örnek ise dünyanın dört bir tarafında sahip olduğu altı Verbund tesisiyle her yıl toplamda 3,5 milyon ton CO2 emisyonunun doğaya salımını önleyerek, gereksiz yere kullanılan hammadde ve enerjiden tasarruf eden ve 1 milyar euro değerinde maliyet tasarrufu sağlayan BASF. İhtiyaç duyduğu enerjinin %60’ını atıklardan sağlarken, kimyasalların üretimi için gereken enerjinin ise %40’ını petrol ve gazdan sağlıyor. BASF’nin benimsediği sürdürülebilir inovasyona iyi bir örnek teşkil eden döngüsel ekonomi, bugün atık yönetiminden çok daha fazlasını başarıyor.
5- Geleceğe dönük uygulama platformları yaratıyorlar: Sürdürülebilirlik, geleceğe yönelik uygulama platformlarının oluşumunda da etkili. Bu platformlardan bir tanesi internet ve enerji yönetiminin kesiştiği nokta olan akıllı şebekeler. Akıllı şebekeler; ölçekler, sensörler ve uygulamalar yoluyla firmaların bilgisayarlarının, ağ cihazlarının, makinelerinin ve telefonlarının enerji kullanımını optimize etmeye yardımcı oluyor ve sürdürülebilirliğe önemli katkılar sağlıyor. Dünya devi teknoloji sağlayıcı firmalar Cisco, HP, Dell ve IBM bu platformlara yatırım yapıyorlar.
İnovasyonların sürdürülebilirliğe katkı sağlayanları hem işletmeye hem de gezegene fayda sağlar diye bitirelim…