İnsanın ilginç yönlerinden biri de, kendisini objektif bir gözle görme konusundaki beceriksizliği sanırım. Ama bunun basit bir nedeni var: Kültür. İnsan dışında hiçbir canlının kendi yapıp ettikleriyle, yapıp edebilecekleri arasında büyük bir zihinsel aralık yaşadığını zannetmiyorum. Bir antilop hem gücünü kuvvetini hem de ne hızla koşacağını bilir; bir çıta da. Bir antilobun bir çıtanın peşine koşup kovaladığı da bu yüzden görülmemiştir. Demem şu ki, insanoğlu ve kızı dışında şu mavi gezegendeki her canlı bir şekilde kendisini çok iyi tanır; limitlerini bilir. Ancak bir insan, limitleri konusunda hem kendini hem de başkalarını durmadan şaşırtır ki bunun sebebi, düşünsel kapasitesinin, diğer hiçbir fiziksel özelliğe benzemeyen o flu yapısıdır christmas inflatables in canada.
Ve şaşırtıcı gelebilir ama tam da bu nedenle insan hem devasa bir uygarlık kurabilmiş hem de kendisini ve anası doğayı yok edecek çapta tehlikeli düşünsel ve maddi pratikler oluşturabilmiştir. Kendisi ve limitleri arasındaki bu hayali ilişki, aslında hayal gücü dediğimiz o muhteşem yetenekten kaynaklanıyor. O yüzden hem iPhone hem de dibine kadar kurumuş Aral Gölü bizim eserimiz.inflatable pool slides
Bu kadar gevezeliği neden yaptım, nereye bağlayacağım diye düşündüğünüzü tahmin ediyorum. Bu kadar “sürdürülebilirlik” lafı eden, bunun üzerine düşünen bir ekip olarak EKOIQ’nun yaşadığı iki aylık kriz, söylemlerimiz ve yapabildiklerimiz arasındaki açıya bakmak için çok iyi bir ders oldu bize.
Ancak bu iki ayın sonunda tekrar yola koyulabiliyorsak, siz bu dergiyi elinizde tutuyor ve bu satırları okuyabiliyorsanız, başta anlatmaya çalıştığım ikili yapının diğer yanının, yani insanın yaratıcı, yapıcı ve üretici yanının harekete geçmesi sayesindedir. Hem de sadece dergiyi hazırlayan bir avuç insanın değil, 21. yüzyılın verdiği muhteşem iletişim olanaklarıyla aklını, bilgisini, tecrübesini, ilişki ağlarını, maddi ve manevi birikimlerini ortaya koyan çok sayıda insanoğlu ve kızının işbirliklerinin eseri olarak.
Bu yüzyılda sadece kendi başına, sadece kendi için bir şeyler -bu ister maddi, ister manevi değer, mesela demokrasi olsun- isteyenler kaybedecek. İşbirliğine açık olanlar, başkasını da gözetenler buy a bounce house cheap, “ötekileri” de dikkate alanlar kazanacak. Omuz verenlere omuz verilecek. Değer yaratanlara değer katılacak, belki de hiç yüzünü görmedikleri bireyler tarafından…
“Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz. Dergi, hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür. Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi bir zekâlar topluluğunun”.
Bu sözler, bu toprakların yetiştirdiği müstesna zihinlerden ve sosyal bilimcilerden Cemil Meriç’e ait. Sevgili dostumuz Özlem Bahadır’ın derginin yeniden yayınlanması şerefine yolladığı küçük bir hediye bize. Hem kitapları, hem gazeteleri yaratanları, hele hele bloglarının başında dünyayı değiştirenleri tenzih ederek söylemek gerekir ki, dergi dediğimiz iletişim aracı gerçekten de çok uzun dönemlerdir, ancak bir zekâlar topluluğunun eseri olduğunda yaşayabiliyor, daha da ötesi başkalarının hayatlarına değebiliyor, değiştirebiliyor, dönüştürebiliyor…
Ancak Meriç’in bahsettiği bu hür tefekkürün kalesinin kapılarını da sonuna kadar tüm gezginlere açmak gerekiyor. Bu süreçte, isimlerini saymakla bitiremeyeceğimiz dostlarımız ve destekçilerimizin çabalarıyla bunu çok daha iyi anladık. Onlara sonsuz teşekkürler. Ve bir, iki, üç, daha fazla, daha fazla işbirliği…
Son bir not: EKOIQ dergisinin dört yıl boyunca yayıncılığını yapan, fikriyatının oluşmasında büyük emeği geçen, maddi ve manevi sorumluluklarını cesaretle üstlenen ve en son olarak projenin ölmemesi için gerekli desteği veren BZD Yayıncılık ailesine sonsuz teşekkürler…
Barış Doğru, EKOIQ Genel Yayın Yönetmeni
baris@komurmasallari.com