OECD-FAO Tarımsal Görünüm 2021-2030 Raporu’na göre küresel tarım-gıda sistemlerinde 2030’a kadar Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda bir dönüşüm gerçekleşmesi, hükümetlerin gıda güvenliği ve çevre hedeflerini hızlandırması ve sivil toplum kuruluşların raporda belirlenmiş alanlarda destekleyici çalışmalar yürütmesi gerektiğini gösteriyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) ile Ekonomi ve İşbirliği Kalkınma Teşkilatı (OECD) ortak çalışmasıyla hazırlanan OECD-FAO Tarımsal Görünüm Raporu 2021-2030, 40 ana çiftlik ve balıkçılık ürünü üzerine önümüzdeki on yılın üretim, tüketim, ticaret ve fiyat eğilimlerini gösteriyor. Tarımsal beklentiler üzerine değerlendirmeleri sunan rapor, tarım-gıda sistemi performansının analizini yaparak ileriye dönük politikalar planlanması için de bilgiler sunuyor.
Covid-19 pandemisinin yol açtığı gelir kayıpları ve enflasyon, tarım ve gıda sisteminde Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşma doğrultusunda gerilemeye neden olurken gıda sistemlerinin performansını iyileştirici faktörlere öncelik gösterilmesi gerekiyor.
OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann ve FAO Genel Direktörü QU Dongyu, raporun önsözünde “Tarım-gıda sektörünü sürdürülebilirlik, verimlilik ve dayanıklılık yoluna sokmak için eşsiz bir fırsata sahibiz. Ek çabalar olmazsa Sıfır Açlık hedefine ulaşılamayacak ve tarım kaynaklı seragazı emisyonları da artacak. Tarım-gıda sistemlerinde acil bir dönüşüme ihtiyaç var” yazdı.
Rapora göre küresel nüfus artarken gıda güvenliğinin ve küresel gıda talebinin tarım-gıda sistemi üzerindeki baskısı artıyor. Bu nedenle 2030’a kadar 8,5 milyara ulaşacak olan küresel nüfusu beslemek için verimlilik iyileştirmelerine öncelik verilmesi gerekiyor. 2030’da küresel tarımsal üretimde gerçekleşmesi beklenen artışın %87’sinin verim artışından, %6’sının genişletişmiş arazi kullanımından ve %7’sinin mahsul yoğunluğundaki artışlardan gelmesi bekleniyor. Hayvancılık ve balık üretimindeki ise daha büyük bir kısmının verimlilik artışından gelmesi bekleniyor.
Gıda, yem, yakıt ve endüstriyel girdilere olan talepte ise 10 yıl içinde yaklaşık %1,2’lik artış bekleniyor. Bu talebi, demografik eğilimlerle birlikte orta-üst gelirli ülkelerde kırmızı etin yerini kümes hayvanlarının alması ve Güney Asya’da kişi başına süt ve süt ürünleri tüketimindeki artışın şekillendirileceği düşünülüyor. Artan gıda mevcudiyeti ile önümüzdeki on yılda kişi başına tüketilen kalorinin %4 oranında artarak günde 3000 kalorinin üzerine çıkması bekleniyor.
Tarım-gıda sisteminde küresel gıda güvenliği, beslenme ve çiftçi yoksulluğu ile mücadelede bir diğer önemli faktör ise ticaret. İthalatın 2030 yılına kadar ortalama yurt içi tüketiminin %20’sini, Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’daki tüketimin %64’ünü, Latin Amerika ve Karayipler’dekinin ise üçte birini oluşturması bekleniyor.
Gıda ve tarım fiyatlarını ekonomik büyüme ve gelir dağılımı, demografik değişimler, beslenme alışkanlıklarındaki değişimler ve hava durumu gibi faktörler belirleyeceği belirtilen raporda geçtiğimiz yıl artan fiyatların yavaşlayan talep artışı ve üretkenlik iyileştirmeleriyle birlikte giderek düşmesi bekleniyor. Girdi fiyatlarını etkileyen enerji piyasasındaki gelişmelerin ülkelerdeki pazar paylarına göre tarım fiyatlarında kısa vadeli fiyat dalgalanmaları gerçekleşebileceği ifade ediliyor.
Tarım kaynaklı küresel seragazı emisyonların da önümüzdeki on yıl içinde (çıktı başına birim emisyonların azaltılmasına rağmen) %4 artması ve bu artışın %80’inden fazlası hayvancılıktan kaynaklanıyor olması bekleniyor. Tarım sektörünün Paris Anlaşması ile belirlenen emisyon hedeflerine ulaşabilmesi ve küresel emisyonların azaltılmasına katkıda bulunabilmesi için ek politik çabalara ihtiyacı var. Emisyonların azaltılması ile iklim ve çevreye duyarlı üretim süreçlerinin teşvik edilmesi için en önemli olduğu sektör ise hayvancılık sektörü.