#ekoIQ Biyoçeşitlilik Tatlı Su Ekosistemleri Büyük Tehlike Altında!
Biyoçeşitlilik

Tatlı Su Ekosistemleri Büyük Tehlike Altında!

14 Mart Nehirler için Uluslararası Eylem Günü’nde dünyanın dört bir yanındaki topluluklar, nehirlerin önemini vurgulamak için tek bir ses haline geliyor. Bu yılın teması “Herkes için Su” olarak belirlendi. Sürdürülemez su yönetiminin bir örneği olarak Çin ise tek başına diğer tüm ülkelerin hizmette olan barajlarının toplamından daha fazla baraja sahip ve uluslararası çevre standartlarının karşısında durarak kendi yolunu çiziyor.

Erhan ARCA

Dünyamız için önemli ekosistemler olan nehirler, birçok bitki, böcek ve balık türüne ev sahipliği yapmanın yanı sıra yerel kuş türleri ve kertenkeleler için de yiyecek sağlıyor. Özellikle kıyı bölgeleri, çoğu hayvanın ve bitkinin sığınak olarak kullandığı yerler, ancak bu alanlar erozyondan en çok etkilenen alanlar arasında yer alıyor. Kıyı bölgelerinin korunması ise erozyonu önleyebilir ve su kalitesini iyileştirebilir.

Tatlı su türlerinde 1970’ten bu yana %83 oranında azalma görülüyor ki bu oran karasal ve deniz alanlarında yaşanan azalmanın iki katına tekabül ediyor.

İklim krizinin de etkisiyle tatlı su kaynaklarının yönetimi, günümüzün öncelikli sorunlarından birini oluşturuyor. Tatlı su kaynaklarının önemli bölümü bulunduğu yerin sınırlarını aşıyor ve birden fazla ülkenin siyasi sınırlarına ulaşıyor. Artan su stresi ve kirlilik ile birlikte “su” yalnızca devletlerin değil, toplumların, iş dünyasının, uluslararası örgütlerin ve sivil toplum kuruluşlarının gündeminde de yer tutuyor.

Öte yandan 153 ülkenin topraklarında 286 sınıraşan nehir bulunuyor ve bir ülkenin sınırlarını aşan nehirlerin kötü yönetimi, toplumsal huzursuzluğa ve çatışmalara yol açacak potansiyeli içinde barındırıyor. Uluslararası işbirliğinin eksikliği ve su yönetimindeki yetersizlikler, ülkeler arasındaki sorunların daha da büyümesine yol açıyor.

“Herkes için Su”

Topluluklar temiz ve akan suya erişebilmeli, bununla birlikte herkes suyunu ve yaşamını etkileyen kararlarda söz sahibi olabilmeli. İklim krizinin de etkisiyle bu hakların her zamankinden daha güçlü savunulmasının zamanı geldi. Aynı nedenle her yıl 14 Mart’ta kutlanan Nehirler için Uluslararası Eylem Günü, 27. yıldönümünde “Herkes için Su” vurgusu yapıyor. Çünkü suya erişim, hayatımızı sürdürebilmemiz için son derecede önemli.

Uluslararası Nehirler, nehirleri korumayı ve etrafında yaşayan toplulukların haklarını gözetmeyi misyon edinmiş bir organizasyon. 14 Mart dolayısıyla bir mesaj paylaşan Uluslararası Nehirler, toplulukların mücadelelerine yönelik “İster su hakları, temiz suya erişim ister barajlara karşı mücadele, su gaspı ve suyun özelleştirilmesi ile ilgili mücadele edin. İster barajları kaldırın, nehirleri ve balık göçünü yeniden canlandırın. Suyun hayat olduğunu ve herkes için olduğunu biliyoruz” açıklamasında bulundu. “Herkes için Su” temalı, 27. eylem gününün amacı; doğa üzerinde yıkıcı sonuçlara yol açan su geliştirme projelerine karşı ses yükseltmek, su havzalarının sağlığını iyileştirmek, nehirlerin adil ve sürdürülebilir yönetimini talep etmek, bölgesel ve uluslararası iletişim ağları inşa etmek olarak belirlendi.

Günün Tarihçesi

Eski adı Uluslararası Barajlara Karşı, Nehirler, Su ve Yaşam Günü olan Nehirler için Uluslararası Eylem Günü, ilk olarak Mart 1997’de Brezilya’nın Curitiba şehrinde gerçekleşen İlk Uluslararası Barajlardan Etkilenen İnsanlar Toplantısı’nın katılımcıları tarafından oluşturuldu.

Farklı kıtalardaki 20 ülkeden gelen temsilciler, günün 14 Mart’ta, Brezilya’nın Büyük Barajlara Karşı Eylem Günü’nde gerçekleştirilmesinde karar kıldı. İlk uluslararası Barajlardan Etkilenen İnsanların Toplantısı, barajlardan etkilenenlerin küresel ağını oluşturma ve güçlendirme yolunda başarılı bir ilk adım oldu. Katılımcıların çoğu, hükümetlere, kredi veren kuruluşlara ve şirketlere karşı verdikleri bölgesel mücadelelerdeki yalnızlık hissine son verdiklerini, aynı zamanda topluluklarının motivasyon ve güç kazandıklarını bildirdi.

Çok Kutuplu Dünyada Nehirler ve Barajlar: Çin Örneği

Öte yandan günümüzde izlenen kimi baraj diplomasisi politikaları yol açtığı adaletsizlikle iklim krizini derinleştirmeye devam ediyor. On yıl önce gerçekleştirilen özelleştirilmeye kadar Çin devletine ait olan baraj inşaatı şirketi Sinohydro, dünya genelindeki yeni barajların %50’sinden fazlasını inşa etmeyi talep etmişti. Çin, tek başına diğer tüm ülkelerin hizmette olan barajlarının toplamından daha fazla baraja sahip. Bununla birlikte ülkenin dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan barajlarının birçoğunda, yerel ve bölgesel otoriteler arasında şeffaf su paylaşım anlaşmaları bulunmuyor.

Uluslararası çevre standartları karşısında kendi yolunu çizen Çin’in baraj diplomasisi, küresel gerilimi tırmandırırken su güvenliğini de tehdit ediyor. Çin’in ülkelere baraj kurmak için finansman sağlaması ve barajları inşa etmesi aslında Pekin’in küresel boyuttaki çok kutuplu platformlarda egemenlik sağlama vizyonundan kaynaklanıyor.

Çin 1997’de Birleşmiş Milletler (BM) Su Yolları Sözleşmesi’ni onaylamaya yönelik BM Genel Kurulu kararına karşı oy kullanan üç ülkeden biriydi. Bu adımı ile yukarı kıyıdaş ülkelerin ortak su yollarında kendilerine düşen payı geliştirmekte özgür olması gerektiğini savunan Çin, uluslararası nehirlerin kullanımını düzenleyen anlaşmaları engellemeye çalışmıştı.

BM’nin yasal çerçevesi, uluslararası suların kullanımı, yönetimi ve korunması konusunda kıyıdaş devletler arasında işbirliği için temel standartlar ve kurallar oluşturmayı amaçlıyordu. Oysa Mekong, Brahmaputra ve İndus’un yukarısında çok sayıda baraj inşa eden Çin, bunlardan etkilenen aşağı havzadaki komşularıyla tek bir şeffaf ve bağlayıcı su paylaşımı düzenlemesinde dahi bulunmuyor. Birçok analist bunun sebebini Çin’in, aşağı havzasında bulunan Hindistan gibi ülkeler üzerinde kurmak istediği baskıya bağlıyor.

Çin’in dünya çapında güçlenen nüfuzu, sınıraşan nehir işbirliğinde yeni zorluklar yaratabilir ve çatışma yönetimi ve işbirlikçi kalkınma açısından da farklı zorluklar ortaya çıkarabilir. Barışçıl sınıraşan su paylaşımının kıyıdaş ülkeler arasındaki şeffaf anlaşmalara dayanmasına karşın Çin, uluslararası nehir havzalarında yeni barajları finanse ederken dahi şeffaflığın kenarından geçmiyor. Bu tür barajların inşasının uluslararası çevresel ve sosyal standartlara da uygun olmadığı biliniyor. Görece demokratik bir anlayışla kurumların dış baskılara açık olduğu Batı’nın aksine, Çin sivil toplumu baraj inşaatı uygulamalarını etkili bir şekilde eleştiremiyor ve Pekin uluslararası taleplere karşı direniyor.

Her ne kadar Çin, inşa ettiği mega barajları su güvensizliğine çözüm olarak lanse etse de yerinden edilme, biyolojik çeşitliliğin azalması ve su güvensizliği gibi çevresel ve sosyal maliyetler ülkede halkın sırtına yükleniyor. Çin’in baraj diplomasisinde attığı adımların önüne geçmek için şeffaf ve eşitlikçi su paylaşımı ve yönetimi teşvik edilmeli ve sürdürülebilir olmayan baraj inşaatlarının sonuçları konusunda farkındalık yaratılmalı. Zira büyük bir güç rekabeti olsa da olmasa da azalan su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi giderek zorlaşacak. Nehirler için Uluslararası Eylem Günü’nün bu yılki temasında da vurgulandığı gibi su herkes için.

About Post Author