#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Tohumdan Kadehe, Sürdürülebilirliğin İzinde

Bir işi keyifle ve arzuyla yapmak, o işi iyi yapmanın sanırım birinci kuralı. Ama bu durumda, işin niteliği de elbette önemli. Geçtiğimiz günlerde ilk Sürdürülebilirlik Performans Raporu’nu açıklayan ama çalışmalarıyla uzun süredir dikkatimizi çeken Mey – Diageo Tedarik Zinciri Direktörü Kürşat Apan, kurumun heyecan verici çalışmalarını EKOIQ okurlarıyla paylaştı.

Mey|Diageo olarak Küresel Raporlama Standartları’ndaki ilk Sürdürülebilirlik Performans Raporu’nuzu kamuoyuyla paylaştınız kısa bir süre önce. Okuyucularımıza raporunuzdan ana başlıklar olarak neler söylemek istersiniz?

Mey|Diageo olarak sürdürülebilir ekonomiye inanıyoruz ve bunun da tarım, ticaret, işgücü ve kültür alanlarında daha ileri safhalara taşınması için  projeler geliştiriyor ve uyguluyoruz. 2017 yılından bu yana, Birleşmiş Milletler
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda 320 sürdürülebilirlik projesini hayata geçirdik. Ülke ekonomisine, insan kaynağına, teknolojiye, toprağa ve çiftçiye yatırım yapmaya devam ederken, rakamların arkasındaki hikayemizi ve gerçekleştirdiğimiz sürdürülebilirlik çalışmalarını herkesle paylaşmak istedik ve ilk Sürdürülebilirlik Performans Raporu’muzu yayınladık.

Sürdürülebilirlik çalışmalarımıza başladığımız ilk günlerden bugüne başarılı bir gelişim gösterdik. 2007 yılına göre toplam CO2 emisyonu %74, bir litre ürün üretebilmek için kullanılan su miktarı %45, toprağa giden atık miktarı ise %99,9 azaltıldı. Geri dönüştürülmüş ambalaj malzemesi kullanım oranı %25,9’a çıktı. 2009 yılına göre ürünlerde kullanılan ambalaj ağırlığı %5,47 azaltıldı. Bugün geldiğimiz noktada geri dönüştürülebilir ambalaj malzemesi kullanım oranını %99,9’a yükselttik. Kullanılan kâğıt ve kartonun %100’ü endüstriyel ağaçlardan sağlandı. Tedarikçilerimizle beraber çalışarak ambalaj malzemelerimizin ağırlıklarını azaltarak daha az kaynak kullanılmasını sağladık. Merkez ofis dahil olmak üzere 8 ana lokasyon “Toprağa Sıfır Atık” derecesine ulaştı. İş stratejilerimize ve operasyonel performansımıza entegre ettiğimiz sürdürülebilirlik anlayışıyla, ülkemiz ve gezegenimiz üzerinde yaratacağımız olumlu etkinin her yıl artarak devam edeceğine inanıyoruz.

Çalışmalarınızda temel rota olarak Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını (SKA) kullandığınızı görüyoruz. Hangi SKA’lar öncelikli alanlarınız ve bu doğrultuda neler gerçekleştirdiniz?

SKA’larla hizalandığımız “Sürdürülebilirlik Envanteri” çalışmamız gösterdi ki; 2017 yılından bu yana gerçekleştirdiğimiz 320 sürdürülebilirlik projesiyle katkıda bulunduğumuz ilk 5 SKA sırasıyla sorumlu tüketim ve üretim (SKA12), insana yakışır ve ekonomik büyüme (SKA8), sanayi inovasyon ve altyapı (SKA9), iklim eylemi (SKA13) ve sürdürülebilir şehir ve yaşam alanları (SKA11).

Birkaç örnek aktarmak istiyorum. Sorumlu tüketim ve üretim (SKA12) konusunda birçok çalışma yürütüyoruz. Bilinçli alkol tüketiminin önem ve hassasiyetinin farkında bir şirket olarak, kamu ve diğer kuruluşlarla işbirliği içerisinde üzerimize düşen sorumlulukları yerine getiriyoruz. Ekosistemimizde bulunan ve tüketiciye birebir dokunan bireyleri de sorumlu tüketim adına bilgilendirmeye özen gösteriyoruz. Önümüzdeki 10 yıllık süreçte işlerimizi yönetmek için kendimize BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne uygun belirlediğimiz 25 hedeften biri “Drink Positive” hareketi. Bu hareket kapsamında, markalarımız aracılığıyla 2030 yılına kadar 1 milyar kişiye kararında tüketim hakkında doğru mesajlar vererek dünyanın alkollü içki tüketme biçimini iyi yönde değiştirmeyi hedefliyoruz.

İnsana yakışır ve ekonomik büyüme (SKA8) konusunda önemli projelerimizden biri “Yeni Bi’ Başlangıç” adını verdiğimiz esnek ve mekân bağımsız çalışma modelimiz. Hedefimiz; tüm çalışanlarımızın, pozisyonlarından bağımsız olarak, tamamen birbirlerine saygı ve güven duyduğu, hiyerarşiden arınmış, adaleti merkeze alan, empati ve şefkat odaklı, her yönden çevik bir ekosistem yaratmak. Yine aynı SKA doğrultusunda bir başka uygulamamız da “Annelik-Babalık İzni” politikamız. Bu politikayla anne olan kadın çalışanlarımıza yasal izinleri olan 16 haftaya ek olarak ücretli 10 hafta izin veriyoruz. Baba olan çalışanlarımızın da yasal olan 5 günlük izinlerini ücretli 4 haftaya çıkardık. Üretimden çıkan yan ürünlerimizin hayvan yemi, kompost gübre üretiminde değerlendirilmesini sağlıyoruz. Alaşehir fabrikamızda oluşan arıtma çamurları tuğla imalatında hammadde olarak değerlendiriliyor.

İklim eylemi (SKA13) konusunda su kullanımının azaltılmasından karbon ayakizinin azaltılmasına kadar birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Atık sudan ürettiğimiz biyogaz ve proses atıklarımızdan elde ettiğimiz enerji sayesinde, fosil yakıt kullanımını azaltarak karbon ayakizimizi %74 azalttık. Türkiye’de ürün karbon ayakizi çalışmasını yapan ilk alkollü içki üreticisi olduk. Kayra Vintage şaraplarımız için 9 yıl önce başlattığımız çalışmalarla ürün karbon ayakizinde şişe bazında %35 azalma sağladık ve bu çalışmalarımız için hem Avrupa’dan hem de Türkiye’den sürdürülebilirlik ödülleri aldık. Bunlar çalışmalarımızdan sadece birkaçı…

2017 yılından bu yana 320 sürdürülebilirlik projesini hayata geçirdiğinizi belirtiyorsunuz. Sizi son 3-4 yıldır çok yakından takip eden biri olarak, çok etkilendiğimi belirtmeden geçemeyeceğim. Çoğu kurumun dile getirdiği ama çok azının başarabildiği bir şey görüyorum sizde: Sürdürülebilirlik, bir yan uğraş değil, çalışmanızın ana prensibi haline gelmiş. Peki bunu başarmanızdaki sır ne? Size göre bu başarıdaki kritik yaklaşım farkı ne?

Sürdürülebilirlik bizim için vazgeçilmez bir konu. Çünkü biz, tarıma dayalı endüstrinin bir temsilcisiyiz. Aynı zamanda hem çiftçi hem de sanayici olan bir şirketiz. Bizim işimizin özü bunu gerektiriyor. Üzüm, anason, su ve hatta cam yoksa biz de yokuz demektir. Bu sebeple sürdürülebilirliğin şirketimizin stratejilerine ve operasyonel performansımıza daha ileri boyutta entegrasyonu için çalışmalarımızı tüm hızıyla sürdürüyoruz. Sürdürülebilirlik  yaklaşımımızın temelini “Tohumdan kadehe kadar sürdürülebilirliğe öncülük etme” prensibi oluşturuyor. Çalışmalarımız bu prensip etrafında şekilleniyor ve sürdürülebilirlik bütün projelerimizin merkezinde yer alıyor. Projelerimiz, iletişim faaliyetlerimiz, içinde yer aldığımız inisiyatifler, kamu otoriteleri ve müşterilerimizle yürüttüğümüz ilişkilerimizin temelinde geleceğimizi ve gezegenimizi korumak yer alıyor.

Başarılardan söz etmek kolaydır. Ama bence asıl olan “zorluklar”. Gerçekten önemli bir başarı elde ettiğiniz bu çalışmalarda sizi en çok zorlayan ne oldu, olmaya devam ediyor?

Sürdürülebilirlik yolculuğunda başarı ancak kolektif çalışmayla elde edilebiliyor. Bu noktada kolektif bilincin oluşturulması da kilit bir rol oynuyor. Bunun ekosistemimizde de aynı önemde algılanmaya başlaması ve aksiyona dönüşmesi, bizi en fazla zorlayan konu oldu, hâlâ da öyle.

Çıtayı yukarı koyunca, aslında işlerin çok da kolaylaştığını söylemek zor.

Bundan sonrası için hedefleriniz ne?

Çalışmalarımızı sorumlu tüketim bilincini yaymak, kapsayıcılığa ve çeşitliliğe dayanan kültürü geliştirmek, operasyonlarımızı karbonsuzlaştırmak, 2030’a kadar üretim prosesinde kullandığımız suyu %30 azaltmak, 2026’ya kadar su kıtlığı olan bölgelerde kullandığımızdan daha fazlasını yerine koymak, değer zincirinde atığı ortadan kaldırmak, 2030 yılına kadar plastik ambalajlarda %100, tüm ambalajlarda %60 oranında geri dönüştürülmüş içeriğe ulaşmak, daha dürüst ve adil bir dünya için katkıda bulunmak hedefleri doğrultusunda sürdürüyoruz. Daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bir dünya yaratmaya yardımcı olmak için, çalışmalarımızı Diageo’nun global ölçekte belirlediği 2030 ekosistem hedefleri doğrultusunda şekillendiriyoruz. Hedefimiz; 2030 yılına kadar yaşadığımız, çalıştığımız, kaynaklarını kullandığımız ve satış yaptığımız her yerde toplum üzerinde olumlu bir etki yaratmak…

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Mey|Diageo olarak; kurumsal sosyal sorumluluğumuzu yerine getirme hedefinin de ötesinde, “sorumlu bir sosyal kurum” olma amacıyla çalışıyoruz. Binlerce yıllık geleneklerimize, toprağımıza, çiftçimize, emekçimize, paydaşımıza, insanımıza, gezegenimize, geleceğimize karşı sorumlu olduğumuzu biliyoruz. Tüm çalışmalarımızı da bu farkındalıkla yürütüyoruz.

Sektörde ilk ve öncü çalışmalarla daha sürdürülebilir bir dünya için mücadele ediyoruz. Birkaç örnek vermek istiyorum. Bunlardan ilki tohum ıslah projemiz… Anasonun ıslah edilerek kalitesinin artırılması için Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’yle birlikte çalışıyoruz. Tohum geliştirme çalışmalarına başlama amacımız rekolte artırmamıza yarayacak ve ürünün kalitesini artıracak bir tohum çeşidi üretmekti. Yedi yılın sonunda 3 tip yeni tohum elde edildi ve tohumlar için Tarım Bakanlığı’na tescil başvurusu yapıldı. 2020 itibarıyla geliştirilen ve “Yeni 37”, “Ege 53”, “Altın 8” olarak isimlendirilen bu 3 yeni çeşidin Mey adına resmi tescili alındı. Bunlar, Türkiye’de ticarete konu ve tescilli ilk anason tohumları.

Bir diğer özel projemiz de arıtma çamurundan tuğla imalatı. Arıtma çamurunun tuğla imalatında hammadde olarak kullanılmasını sağladık. Türkiye’de ilk kez yapılan bu işbirliği için tüm kalite raporları ve gerekli izinler alındıktan sonra, arıtma çamurumuzu tuğla imalatçılarına hammadde olarak göndererek hem toprağa giden atığı hem de tuğla imalatçılarının toprak ve su kullanımını azalttık. Böylece döngüsel ekonomiye de katkıda bulunduk. Sürdürülebilirlik aslında hayatın her alanında mümkün ve yaşadığımız sürece hepimizin en büyük sorumluluğu da kendi hayatlarımızdan başlayarak fark yaratmak. En büyük temennimiz; hepimizin katkısı ve emeğiyle kaynaklarına sahip çıktığımız, bereketini koruduğumuz, daha yaşanabilir bir dünyaya ulaşmak.

EkoIQ Editör