#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
demokratik enerji

Toplumcu Bir Dönüşüm Olarak: Demokratik Enerji Programı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makine Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz ve Makina Mühendisleri Odası’nda hem enerji hem de nükleer santralları izleme çalışma gruplarında bulunan Orhan Aytaç, demokratik enerji programına ulaşmak adına izlenecek adımların kamucu, toplumcu bir dönüşümle gelebileceğini vurguladı.

Yazı: Oğuz TÜRKYILMAZ ve Orhan AYTAÇ

Enerjiden yararlanmak Modern Çağ’ın gereği ve vazgeçilmez bir insan hakkı. Enerji kaynakları ise toplumun ortak malı. Bu kaynakların araştırılmasından, bulunmasından ve değerlendirilmesinden başlayarak üretim, iletim, dağıtım ve satışına kadar sürecin tüm aşamalarında çevreye, iklime ve doğaya olumsuz etkileri asgari düzeyde tutulmalı ve toplum yararı gözetilmeli. Bahsettiğimiz ölçüt, enerji ile ilgili tüm faaliyetlerde geçerli olmalı. Enerjinin tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve güvenilir bir şekilde sunulması temel enerji politikası olmak zorunda. Bu anlayış ve yaklaşım, enerji ihtiyacının karşılanmasının, bir kamu hizmeti olarak, kamu kuruluşları eliyle, toplum çıkarları doğrultusunda yürütülmesi gereğini ortaya koyuyor.

Kapitalist sistem, neoliberal politika ve uygulamalarıyla enerji sektörünü kamusal bir alan olmaktan çıkardı ve özel tekellerin kâr egemenliğine teslim etti. Tekellerin fosil yakıt temelli politikaları nedeniyle de küresel ısınmaya yol açan seragazı salımları dünyayı tehdit eder bir konuma geldi. Uygulanan politikaların bir diğer sonucu da enerji yoksulluğu ve yoksunluğunun dayanılmaz bir boyuta ulaşmış olması. Bu artık sürdürülemez bir yapı.

Demokratik enerji programı önerimizin gerekçesi, bulunduğumuz her alanda hatalı politika ve uygulamaları eleştirmekle yetinmeyip; olması gerekeni, toplum çıkarlarını gözeten doğru politika ve uygulamaları tanımlama, anlatma ve duyurma sorumluluğunu taşımamız. Hava ve çevre kirliliğinin insan ve toplum yaşamına olumsuz etkilerini gidermek, iklim değişikliği sorununun insan yaşamını ve doğayı tehdit eden yıkıcı zararlarını azaltmak, hızla yükselme eğilimindeki sıcaklık artışını 1,5-2 derece ile sınırlamak için enerji üretim ve tüketiminde fosil yakıtların payını mutlaka radikal ve hızlı bir şekilde düşürmek gerekiyor. İnsanlığın maruz kaldığı en büyük tehdit olan iklim değişikliğinin başat nedenlerinden olan seragazı salımlarında, enerji sektörünün payı dörtte üç.

Günümüz dünyasında, bir yandan kaynaklar toplumsal yaşam gereklerinin çok üzerinde tüketilirken diğer yandan hâlâ milyarlarca insanın evlerinde ellerini yıkayacakları bir lavaboları, yemek pişirmek için düzenli bir mutfakları yok. Bir milyara yakın insan elektrikten tam olarak yararlanamıyor, yüz milyonlarca insan da yemek pişirmek için çerçöp ile bitkisel ve hayvansal atıkların yakıldığı ilkel ocakları kullanıyor. Gelişmiş ülkelerde yaşayanlar dahil; milyarlarca insan, alım güçlerinin yetersizliği nedeniyle mevcut imkanlara ulaşmakta zorluk çekiyor. Bu durum enerji yoksunluğu ile enerji yoksulluğu gibi iki farklı kavramı ortaya çıkarıyor.

Çağdaş enerji hizmetlerine erişim ve kullanım imkanının fiziki olarak mümkün olmadığı koşularda, örneğin elektriğin olmadığı yerlerde yaşayanlar enerji yoksunu olarak değerlendirilir. Enerji yoksulluğu ise insanların, yaşam alanlarında modern enerji hizmetlerinin veriliyor olmasına karşın düşük gelirleri nedeniyle bu hizmetlere erişim imkanlarının sınırlı olması ve/veya mümkün olamaması durumuna denir. Çok hızla yükselen enerji fiyatları nedeniyle ülkemizde ve birçok kapitalist ülkede doğalgaz ve elektrik borçlarını ödeyemedikleri için milyonlarca kişi soğuğa ve karanlığa mahkum edildi. Enerji yoksulluğu ciddi ölçüde arttı.

Kamucu, Toplumcu Bir Dönüşüm

Enerjinin; toplum çıkarlarını gözeten kamusal planlama kapsamında, kamu hizmeti olarak, doğal ve toplumsal çevreye olumsuz etkileri asgari düzeyde tutularak ve azami ölçüde yenilenebilir kaynaklara dayalı, etkinve verimli olarak temini, iletimi ve dağıtımı amaçlanmalı.

Ülkemizde toplumun vazgeçilmez gereksinimlerinin karşılanmasında ve enerji yoksulluğunun önlenmesinde kamu mülkiyeti, kamusal hizmet ve toplumsal yarar esaslarını temel alan demokratik bir planlama ve programın uygulanması gerekiyor. “KİT’ler zarar eder” tekerlemesinin yarattığı kompleksten bir an önce arınılmalı. Enerji de, sağlık ve eğitim gibi temel altyapı niteliğinde bir kamu hizmeti. Kamu eliyle ve kamu denetiminde yürütülmesi gerekiyor. Özelleşen kamu kuruluşlarının tekrar kamuya dönmesi sağlanmalı. Bir adım daha atılmalı, yeni kamu iktisadi teşebbüsleri sektör temelli bir şekilde kurulmalı.

Elektrik, petrol ve doğalgaz üretimi, iletimi ve dağıtımı, petrol rafinerileri ve petrokimya kompleksleri, ileri teknolojili demir-çelik tesisleri, toplum, kamu ve ülke yararlı büyük ölçekli madencilik projeleri, kamusal eğitim, kültür, sağlık ve spor kurum ve tesisleri, kamusal ulaşım ve iletişim sistemleri, kurumları ve şebekeleri, sağlıklı kentsel gelişim ve toplu konut uygulamaları, sosyal güvenlik sistemi ve kurumları kamu tarafından tesis edilmeli ve çalıştırılmalı.

Temel gıda ve ihtiyaç maddelerinin üretimi, temini, satışı ve dağıtımı kamu eliyle sağlanmalı. Sümerbank, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, ÇAYKUR, Türkiye Şeker Fabrikaları, SEKA gibi temel ihtiyaç maddelerini üreten kuruluşlar, Türkiye Gübre Fabrikaları, Türkiye Yem Sanayicileri Birliği gibi tarımsal sanayinin girdi kısmını örgütleyen, düzenleyen, geliştiren kurumlar, PETKİM, TÜPRAŞ, Demir-Çelik Fabrikaları (ERDEMİR ve İSDEMİR), Seydişehir Alüminyum gibi sanayinin en fazla ihtiyaç duyduğu ara malı üreten işletmeler, TELEKOM gibi enerji ve iletişim kuruluşları, yeniden kurulmalı, devletleştirilmeli ya da işlevsel hale getirilmeli.

Isınma Amaçlı Fosil Yakıt Kullanımının Azaltılması

Tüm binalar ve yapılar, ısınma ve soğutma ihtiyaçlarını ve ısı kayıplarını asgariye indirecek mimari özelliklere, yapım kurallarına ve güneşten azami ölçüde yararlanmalarına imkan verecek güneş mimarisi esaslarına uygun olmalı.

İmar planlamalarında ve düzenlemelerinde kentsel yerleşimler güneşten azami ölçüde yararlanmaya olanak verecek şekilde konumlanmalı. Mevcut bina stokunda, mimarisi uygun olan tüm binalarda ve yeni inşa edilen tüm yapılarda sıcak su eldesi için güneş panelleri uygulaması zorunlu hale getirilmeli. Yapıların ortam (toprak, su, hava) ısısından yararlanmalarını sağlayacak ısı pompaları kullanmaları sağlanmalı.

Sanayileşme strateji ve politikalarında; yoğun enerji tüketen, eski teknolojili, çevre kirliliği yaratabilen sanayi sektörleri (çimento, seramik, ark ocak esaslı demir-çelik, tekstil vb.) yerine; ülkenin mevcut ve gelecek ihtiyaçlarını planlama anlayışı ve kurgusu ile ele alan, enerji tüketimi düşük, ithalata değil; yerli tasarım, mühendislik, hammadde, ara mal ve üretime dayalı, karbonsuz ve düşük karbonlu sektörlerin geliştirilmesine öncelik verilmeli.

Türkiye’deki yaş ortalaması 15 olan ve 26,8 milyon aracı elektrikliye çevirmek gibi büyük mali kaynakları gerektirecek ve uzun yıllar alacak hayalci yaklaşımlar bir kenara koyulmalı.

Özel oto sahipliğini özendiren bireysel taşıma sistemleri yerine kent içi ulaşımda yürüyüş ve bisiklet yollarını, elektrikli raylı toplu taşımacılığı, kentler arası ulaşımı ve lojistikte raylı sistemleri ve deniz taşımacılığını başat hale getirecek politika ve uygulamalara bir an önce yönelmek bir zorunluluk olarak görülmeli.

Başta güneş ve rüzgar olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretiminde kullanılan makine ve ekipmanların yurtiçinde üretilmesi için teknik destek verilmesi, teknoloji geliştirme ve inovasyon çalışmalarının desteklenmesi, ölçüm ve belgelendirme hizmetlerinin verilmesi gibi çalışmaları yapmak üzere TÜBİTAK’ın enerji ile ilgili birimleri, üniversitelerin ilgili enstitü ve merkezleri, kamu ve özel kuruluşların enerji Ar-Ge birimleri, ortak bir kurumsal çatı yapı içinde yer almalı.

Eğitim, sağlık, enerji, ulaşım, konut gibi hizmetlerin kamu hizmeti niteliğini vurgulayarak kamu eli ile verilmesini öngören bir kalkınmayı gerçekleştirebilmek ve buna uygun kamu yönetimi sistemi oluşturabilmek için emekten yana halkçı bir devlet mekanizmasının elde edilmesi gerekli. Bu kapsamda, kamu kuruluşları yeniden yapılandırılmalı ve yeni kurumsallaşmanın önemli bir bileşeni olarak Türkiye Planlama Kurumu (TPK) kurulmalı. TPK’nın planlama kurgusu; yerel inisiyatifleri de dikkate alan, yerel unsurları da işin içine katan, karar mekanizmalarında onların da söz sahibi olduğu, katılımcı ve demokratik bir planlama anlayışına dayanmalı. Elektrik üretim, iletim, dağıtım hizmetlerini verecek tesisleri ve şebekeleri kurmak ve işletmek üzere, Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmalı. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de petrol ve doğalgaz arama, üretim, rafinaj, iletim faaliyetleri dikey bütünleşmiş bir yapıda sürdürülmeli. Bu yapı, dağıtım ve satış faaliyetlerinde de bulunabilmeli. Bu amaçla, TPAO ve BOTAŞ’ı da bünyesine alacak Türkiye Petrol ve Doğal Gaz Kurumu (TPDK) kurulmalı. Arama ve üretim faaliyetlerinde çevreye yönelik olumsuz etkilerin asgari düzeyde olması için çalışılmalı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ve yine enerji alanında piyasa ve borsa yapısını idare etmek üzere kurulmuş olan Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. (EPİAŞ) ise kapatılmalı. Yerel yönetimler enerji ile kamusal yapılanma ve hizmet üretiminde aktif rol almalı.

EkoIQ Editör