Ulusal Katkı Beyanları belirlenirken toplumsal cinsiyet perspektifinin bu beyanlara ve taahhütlere yansıtılması şart. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin mevcut hedeflerinin iklim ve toplumsal cinsiyet bağlamında adaleti ve adil bir yaşamı sağlamaktan bir hayli uzak olduğunu söyleyebiliriz.
Özlem ALTIPARMAK
İklim değişikliğinin etkilerinin giderek artması ve iklim değişikliğine uyum ve azaltım konusunda atılan adımların yetersizliği, iklim değişikliğini en önemli insan hakları meselelerinden biri haline getirdi. Bu nedenle COP29’da alınan kararlar sadece iklim müzakereleri açısından değil, haklar ve adil bir dünyada yaşam mücadelesi açısından da oldukça önemliydi. Adalet ve adil bir dünya denilince akla ilk gelenlerden biri de toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçek kılmak oluyor.
Türkiye’de konu yeterince bilinmese ve ilgi çekmese de uluslararası alanda çalışan kadın örgütleri ve toplumsal cinsiyet eşitliği kuruluşları iklim müzakerelerini düzenli olarak takip ediyorlar. Alınacak tüm kararların toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı olmasını talep ediyorlar ve politika yapım süreçlerine dahil olmaya çalışıyorlar. Çünkü kömür yerine güneş enerjisi kullanılırken, dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar bir evin içine hapsolmuş ve bakım emeğinin kölesi kalmaya devam ettiği sürece o dönüşüm sadece yeşil olur ama adil olmaz. Ancak ne yazık ki Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini dert edinen iklim örgütü neredeyse yok denecek kadar az ve kadın örgütleri de iklim müzakereleri hakkında henüz yeterli donanıma sahip olmadıkları için iklim değişikliği bağlamında kadınların güçlendirilmesi konusu ulusal düzeyde yeterince tartışılmıyor.
Azerbaycan tarafından yürütülen COP Başkanlığı’nın 28 üyeli ilk organizasyon komitesine tek bir kadını bile dahil etmemesiyle başlayan ve sonrasında gelen eleştirilerle kadınları komiteye dahil eden bir hazırlık sürecinin ardından, Bakü iklim sahnesindeki manzara da çok parlak değildi. Kadın ve erkekler toplamda sayıca eşit gibi görünse de COP29’un açılışında konuşan 77 konuşmacıdan yalnızca sekizi kadındı. Bu durum eşitlik denildiğinde heyetlere veya toplantılara belirli sayıda kadının dahil edilmesinin şeklen yeterli görüldüğünü ancak karar alma ve söz söyleme aşamalarında kadınlar açısından cam tavanların hâlâ mevcut olduğunu gösteriyordu. Kaldı ki COP29’a katılan delegelerin yalnızca %35’i kadındı. COP28’de kadın delege oranının %34 olduğu dikkate alındığında geçen bir yıl içerisinde ciddi bir ilerleme ve değişiklik olmadığı rahatlıkla görülebilir.
Bakü’de düzenlenen COP29’da devletler, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınların güçlendirilmesini odağına alan bir karar alarak, Toplumsal Cinsiyete ilişkin Geliştirilmiş Lima Çalışma Programı’nı 10 yıl süreyle uzatmaya karar verdiler. Kararda, iklim politikalarının ve eylemlerinin toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde oluşturulmasının ve bu çalışma programına dayalı geliştirilecek uygulama araçlarının toplumsal cinsiyet eşitliğini ve adil dönüşümü sağlamasının altı çiziliyor. Lima Toplumsal Cinsiyet Çalışma Programı Peru’nun başkenti Lima’da düzenlenen 20. Taraflar Konferansı’nda (COP20) oluşturulmuştu ve toplumsal cinsiyete ilişkin konuların iklim değişikliği politikalarına entegre edilmesinde önemli bir adımdı. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesinin iklim eyleminin merkezinde yer almasını sağlamak amacıyla geliştirilen bu girişim, iklim değişikliğinin erkekleri ve kadınları farklı şekilde etkilediğini ve iklim politikalarının başarılı olabilmesi için bu eşitsizlikleri ele alması gerektiğini belirtiyordu.
Toplumsal Cinsiyete Duyarlı İklim Eylemi İhtiyacı Büyüyor
BMİDÇS kabul edildiği dönemde büyük ölçüde toplumsal cinsiyet körü bir yapıya sahipti ve toplumsal cinsiyet ve iklim değişikliğinin kesişimini ele alacak bir çerçeveden yoksun olarak hazırlanmıştı. Ancak zaman içindeki çalışmalar ve özellikle Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Oluşumu (Women and Gender Constituency) gibi grupların çabaları 2017 yılında sözleşmenin yorumlanması ve uygulanmasında Toplumsal Cinsiyet Eylem Planı’nın oluşturulmasıyla sonuçlandı. Lima Toplumsal Cinsiyet Çalışma Programı, kabul edildiği haliyle sabit kalmamış, gelişmelere ve güncellemelere açık olmuştur. Bu durum toplumsal cinsiyet boyutunun iklim politikasına gittikçe artan şekilde entegre edilmesiyle neticelenmiştir.
COP25’te beş yıl olarak uzatılan Toplumsal Cinsiyet Çalışma Programı, COP29’da alınan kararla 10 yıl süreyle uzatıldı. Toplumsal cinsiyete ilişkin COP29 kararı, 2014 yılında COP20’de Lima Çalışma Programı’nın ilk kez kabul edilmesinden sonra atılan adımlar üzerine geliştirildi. Yapılan değerlendirmelerde konuyla ilgili ilerleme kaydedilmiş olsa da toplumsal cinsiyete duyarlı iklim eyleminin gerçekleştirilmesi için hâlâ yapılması gereken önemli işler olduğu kabul ediliyor.
COP29’da alınan bu karar; taraf devletler ile kamu ve özel kuruluşları, kadınların mevcut kapasitelerini güçlendirmek amacıyla iklim finansmanını toplumsal cinsiyete duyarlı hale getirmeye, Geliştirilmiş Lima Çalışma Programı ve eylem planı kapsamındaki faaliyetleri uygulamaya ve ulusal düzeydeki kadın örgütlerinin yanı sıra yerli halklar, özellikle kadınlar ve yerel topluluklar için iklim finansmanına erişimi kolaylaştırmaya davet ediyor.
Taraflar ayrıca 2025 yılında COP30’da kabul edilmek üzere yeni bir toplumsal cinsiyet eylem planı geliştirmeye karar verdiler ve yapılacak bu plan, faaliyetler yoluyla çalışma programının somut olarak uygulanmasına yön vermeyi amaçlıyor. Brezilya’nın Belem kentinde düzenlenecek COP30’da BMİDÇS Toplumsal Cinsiyet Eylem Planı’nın hazırlıkları için önümüzdeki dönemde yapılacak toplantı ve danışma mekanizmalarını takip etmekte fayda var.
İklim Finansmanına Toplumsal Cinsiyet Kısmen Dahil Edildi
Bu kararlara ek olarak, yeni iklim finansmanı hedefine toplumsal cinsiyet konuları da kısmen dahil edildi. Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedef’e (NCQG) ilişkin karar, iklim finansmanının kadınları ve diğer ötekileştirilmiş grupları kapsamasını ve insan haklarına saygı göstermesini, korumasını, teşvik etmesini belirtiyor. Karar, kadınları iklim finansmanının yararlanıcı grupları arasında tanımlamakla birlikte, 300 milyar ABD doları tutarındaki finansman hedefi, uygulamada toplumsal cinsiyete duyarlı finansmana yönelik açık taahhütlerden ve ölçülebilir hedefler ile uygulama mekanizmalarından ne yazık ki yoksun. İklim finansmanında toplumsal cinsiyete duyarlı yaklaşımlar için net hesap verebilirlik bulunmadığı için mevcut eşitsizliklerin giderileceğini söylemek zor.
2023’te COP28’de düzenlenen ilk Küresel Durum Değerlendirmesi’nden sonra toplumsal cinsiyete göre ayrıştırılmış verilerin toplanması, analiz edilmesi ve kullanılması çağrısında bulunulmasına rağmen gerekli mekanizmaların net olmaması ve ilerlemeyi izleme kapasitesinin yetersizliği nedeniyle iklim değişikliği politikalarının kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkisini izlemek hâlâ mümkün olmuyor. COP29’da bu konuda da somut bir gelişme olmadı.
COP29’da alınan kararlar bu şekilde ancak uluslararası kararlara ek olarak ülkelerin özellikle ulusal düzeyde iklim politikalarına iklim adaletini, toplumsal cinsiyet eşitliğini dahil etmeleri oldukça önemli. Özellikle Ulusal Katkı Beyanları belirlenirken toplumsal cinsiyet perspektifinin bu beyanlara ve taahhütlere yansıtılması şart. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin mevcut hedeflerinin iklim ve toplumsal cinsiyet bağlamında adaleti ve adil bir yaşamı sağlamaktan bir hayli uzak olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yazı ekoIQ’nun 115. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.