Ülkemizde kömür üretimi ve tüketimi artış trendi gösteriyor. Bu artışın ardındaki ivmeyi linyit kömürü üretimi ve termik santrallardaki tüketim oluşturuyor. Sanılanın aksine, tüm kömür kaynaklarında üretim/tüketim miktarı açısından kendi kendimize yetmiyoruz. Taşkömüründe neredeyse tamamen ithalata bağımlıyız…
YAZI: Arif Cem GÜNDOĞAN
Paris Anlaşması süreci ile hızlanan “kömürden çıkış” gündemi hemen her geçen gün yeni haberlerle zenginleşiyor. Bu duruma dair en güncel örnek Nisan 2018’de finans devi HSBC’den geldi. Avrupa’nın en büyük bankası olan HSBC birkaç ülke dışında bundan böyle kömür santrallarını finanse etmeyeceğini açıkladı. HSBC, bunun yanında kutuplarda petrol arama ve katran kumu projelerine de finansör olmayacak1. ING ve dahi birçok kurum, yakın zamanda benzer açıklamalarda bulunmuştu.
Piyasalara önemli sinyaller yollayan bu gelişmelere rağmen Türkiye’nin de aralarında bulunduğu pek çok ülke kömür üretimine ve tüketimine henüz bir sınırlama getirmeyi düşünmüyor. Aksine, ülkemizde kömür üretimi ve tüketimi artış trendi gösteriyor. Bu artışın ardındaki ivmeyi linyit kömürü üretimi ve termik santrallardaki tüketim oluşturuyor. Sanılanın aksine, tüm kömür kaynaklarında üretim/tüketim miktarı açısından kendi kendimize yetmiyoruz. Taşkömüründe neredeyse tamamen ithalata bağımlıyız. Tüm dışsallaştırılmış maliyetleri ile beraber düşününce, bir de ithal bağımlılığına ve cari açığın artmasına yol açan bu politika seçimi ne derece rasyonel? Önce rakamlara göz atalım.
Türkiye’de kömür üretimi, teslimatı, dış ticareti denince Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ürettiği Katı Yakıt İstatistikleri akla geliyor. TÜİK verilerini daha iyi anlayabilmek için TÜİK’in “kömür” deyince kömür türlerini nasıl kategorize ettiğine göz atmak yerinde olabilir.
Taşkömürü: Kalorifik değeri 5732 kcal/kg’ın üzerinde, sabit karbon içeriği yüksek, uçucu madde miktarı ve nem içeriği düşük kömür cinsidir.
Linyit: Kalorifik değeri 4777 kcal/ kg’ın altında, topaklaşma özelliği göstermeyen, sabit karbon içeriği düşük, uçucu madde miktarı ve nem içeriği yüksek kömür cinsidir.
Asfaltit: Kalorifik değeri 4777-5732 kcal/kg arasında, topaklaşma özelliği göstermeyen, sabit karbon içeriği düşük, uçucu madde miktarı ve nem içeriği yüksek kömür cinsidir.
Kok: Kömürün karbonlaşmasından elde edilen katı üründür. Kok kömürünün nem oranı düşüktür ve uçucu bir maddedir. Kok, çoğunlukla demir-çelik sanayiinde enerji kaynağı ve kimyasal etmen olarak kullanılır. Kok kırıntıları ve dökme kok bu kategoriye dahildir.
Briket: Belirgin bir şekil verilerek taşkömürü veya linyitin basınçlı işlemler ile bir araya getirilmiş halidir.
Linyit Öne Çıkıyor
Türkiye’de yakıt amaçlı kullanılan fosil kaynakları hakkında (kömür ve kömür ürünleri; taşkömürü, linyit, asfaltit, kok, briket vb.) ulusal ve uluslararası bilgi ihtiyacının aylık olarak karşılanması amacı ile geliştirilen “Katı Yakıt İstatistikleri”, Türkiye’de kömürün yolculuğuna dair önemli ayrıntıları gözler önüne seriyor.
2017 yılına ilişkin verilere odaklandığımızda, kömür kategorisine göre toplam teslimat miktarlarında linyitin öne çıktığını görmekteyiz2. 2017 yılında toplam linyit teslimatı 69 milyon tonu aşmış; taşkömürü teslimatında ise 37 milyon ton eşiği geçilmiş. Taşkömürü koku teslimatı ise 5 milyon tonun üzerinde gerçekleşmiş (Tablo 1). Bir birim taşkömürü kok teslimatı yapıyorsak, 13 birim linyit teslimatı yapıyoruz. Bu rakamlara göre Türkiye’de teslimatına en çok talep olan katı yakıt hiç tartışmasız linyit olarak ortaya çıkıyor. 2017 yılında toplam katı yakıt teslimatının %62’si linyitten, %33’ü taşkömüründen ve %5’i de taşkömürü kokundan oluşuyor (Şekil 1).
Katı yakıt teslimat miktarlarının 2017 yılı boyunca nasıl değiştiğine baktığımızda ilkbahar dışındaki aylarda özellikle ısınma, soğutma ve elektrik ihtiyacına bağlı olarak mevsimsel bir dağılım gözlemlemek mümkün (Şekil 2).
Peki toplam teslimatın %62’sini oluşturan linyit en çok nerede tüketiliyor? Çok büyük oranda termik santrallarda… 2017 yılı verilerine göre teslim edilen linyit miktarının %85-90’ı termik santrallarda yakıt olarak kullanılıyor. Geriye kalan kısım ise demir-çelik haricindeki sanayide, konut ve hizmet gibi diğer sektörlerde değerlendiriliyor (Şekil 3 ve Şekil 4).
TÜİK verileri 2017 yılında Türkiye’deki termik santrallarda toplam 61.168.523 ton linyit kullanıldığını ortaya koyuyor. Linyit elbette termik santrallarda kullanılan tek yakıt değil. Taşkömürü de yoğun şekilde kullanılıyor. Türkiye’de 2017 yılında teslimatı yapılan 37.286.760 ton taşkömürünün yarısından biraz fazlası (%52) termik santrallarda kullanıldı. Bu da yıl boyunca toplam 18.822.711 ton taşkömürünün termik santrallarda tüketildiğini gösteriyor (Şekil 5). Teslimat yapılan sektörler arasında konut ve hizmetler sektörü (%24) taşkömürünün yoğun olarak kullanıldığı alanlar olarak göze çarpıyor. Türkiye’de ısınmak için taşkömürünün linyite oranla tercih ediliyor olması ise linyitin nem oranının çok daha yüksek ve kalorifik değerinin çok daha düşük olması ile ilişkili olması muhtemel.
Peki, diğer dışsallıkları şimdilik bir yana bırakarak, bunca tükettiğimiz linyit ve taşkömüründe ülke olarak kendi kendimize yetebilecek durumda mıyız diye sorduğumuzda TÜİK verileri bize neler anlatıyor? Bunun için satılabilir üretim/teslimat ve ihracat/ithalat dengesine bakmakta fayda var. Türkiye, 2017 yılında, ham üretim bakımından linyitte kendi talebini tamamen kendi üretiminden karşılıyorsa da bu durum taşkömürü ve taşkömürü kokunda tamamen dışa bağımlılık noktasında (Şekil 6 ve Şekil 7).
Bazı rakamları önceki yıllarla kıyasladığımızda Türkiye’nin yöneldiği yerli kömür (çoğunlukla linyit) stratejisinin kendisini son yıllarda talep artışı şeklinde görünür kıldığını görebiliyoruz (Şekil 8). Linyit teslimatı miktarında 2017 yılında önceki yıla nazaran önemli bir artış söz konusu. Bu durumu kabaca politik öncelikler, yerli kömüre tanınan imtiyazlar, teşvikler ve 2018’de uygulamaya giren kapasite ödeme uygulaması ile açıklamak mümkün.
Tüm bu istatistikler ve grafikler bize özetle neyi anlatıyor? Türkiye’de katı fosil yakıtların (yani kömür çeşitlerinin) tüketimi her geçen yıl artıyor. Ülkemizde bunlardan en çok tüketileni ve en yakın rakibi taşkömürünü ikiye katlayan linyit. Linyitin ezici çoğunluğu (%88) termik santrallarda elektrik üretimi için kullanılıyor. Bu oran taşkömürü için %52. Hava kirliliği, su kullanımı, halk sağlığı, iklim değişikliği gibi tüm dışsallıkları bir kenara koysak bile cari açığa etkisi bakımından tamamen ithalat bağımlısı olduğumuz taşkömürünü en az linyitin yarısı kadar kullanmaya devam ediyoruz. Kömür ithalatı hızla artmaya devam ediyor (Şekil 9). Dışsallıklar ve “ödenmeyen maliyetler” açısından çok daha tehlikeli olan linyit kullanımımız ise her geçen yıl hızlanarak artıyor.
Peki dünya hızla dönüşürken ve Paris Anlaşması sonrası kömürden kaçış hızlanırken Türkiye’de kömüre ve dahi linyite ağırlık vermenin nedenleri ve sonuçları neler olabilir? Türkiye’de linyite talep artarken aslında birincil enerji arzındaki ağırlığının, kurulu kapasite ve brüt elektrik üretimi içerisindeki payının geçmişe göre azalması3 bize neler anlatıyor? Birlikte tartışmaya devam edeceğiz.
Kaynaklar
1 https://www.businessgreen.com/bg/ news/3030612/hsbc-to-almost-stop-financing-coal-power
2 https://www.tuik.gov.tr/ PreHaberBultenleri.do?id=27651#
3 TKİ (2016) Kömür (Linyit) Sektör raporu 2015. Türkiye Kömür İşletmeleri. Ankara, Türkiye.